bugün

sözlük yazarlarının özeleştirileri

pek kimsenin dikkate almadığı bir konu... öteki sözlüklerde böyle bir başlık bile yok, yine de şanslıyız.

şimdi bakıyorum, sözlükte sabah akşam türk kızları şöyle, türk erkekleri böyle... sözümona türk olmayı beğenmiyorlar... ama öbür yandan bakıyorsun, mesela kendileri amerikan olsalar zihinlerinde bu konular bu kadar zinde olur muydu? "amerikan kızları şöyle, amerikan erkekleri böyle, amerikan kızları gitsin küba kızları gelsin" gibi şeyler?

kesinlikle hayır. türk oldukları için bu kadar çok beğenmiyorlar türk olmayı... veya bir başka deyimle, türk olmamayı beğenmezken türklüklerini ele veriyorlar... "şecaat arzederken sirkatin söyleyen kıpti" misali...

böyle olunca tabii ki, özeleştiri diye bir şey arama; bunun kültürü bile yok... belki de bazı yazarlar kavramın ne anlama geldiğinden de habersizdir... ama sürekli saldırgan pozisyon; doğuştan pitbull... ve bunun yanında acılı arabesk:

(bkz: sözlük yazarlarının itirafları)

itiraf nedir ya? ben hiç anlamam itirafı; hiç de sevmem itirafta bulunan kimseleri dinlemeyi... çünkü itiraflarda ya bir eziklik veya riyakarlık vardır; kişi ya pes ettiği için, yahut böbürlenmek için itirafta bulunur. karakteri oturmamış adamların işidir itiraf. hristiyani bir şeydir; nitekim batılılar bu şeyden kurtulmadıkça, aralarından güçlü karakterler yetiştiremediler. ama onlar kurtuldu, aynı bataklığa biz düştük.

güçlü ve soylu adam, özeleştiri yapabilen adamdır. eski deyimiyle "nefs muhasebesi"... bazen sessizce, kendi içinde, bazen uluorta, meydan yerinde... özeleştiride küçük duygusallık değil, fikir vardır. özeleştiri, sahibini geliştirici olduğu gibi, başkalarını da öğreticidir. özeleştiride her şeyden önce, itirafta olmayan bir asalet vardır: o da "ilke" dediğimiz şey...

her özeleştiri, bir ilkeye dayanır; itirafsa bir ilkesizliğe... özeleştirisini yapan, yapabilen adam kadar hayata sağlam adımlarla basan kimse yoktur; o, hem bir hareket halinde, hem bir şuur halinde yürür. rasglelikten, pespayelikten uzaktır.

özeleştiri en eski felsefenin en eski düsturuna dayanır:

- kendini tanı!

onun için, hayatta özeleştiri kadar yol gösterici pek az şey vardır...