bugün

kadınlarınızı dövün

Âyetlerin Tefsirindeki incelikler

Birinci incelik: Allah (cc). erkeklerin kadınlar üzerindeki hakimiyetini iki hikmetle beyan etmiştir. Birisi, Allah (cc) tarafından bağışlanmış (veh-bi), diğeri kendileri tarafından kazanılmış (kesbi)dir. Allah (cc) bu hususu beyan ederken de çoğul ifade eden «Kavvâmün» kelimesini tabir etmiştir. Bu kelimenin asıl manası, «Cokca hakimdirteradir. Bu kelimenin kullanıl­ması, erkeklere verilen riyaset ve hakimiyetin tam olduğuna işaret etmek­tedir. Çünkü erkekler, tıpkı devlet adamları gibi hanımlarına islâmi çerçe­vede emretme, yasaklama, idare etme, terbiye etme, geçimlerini deruhte etme, namus ve iffetlerini koruma hakkına sahiptirler. işte mevzumuî âye­tin devam ifade eden bir cümle ile başlamasındaki hikmet budur. Yani ev­lilik hayatı sürdüğü müddetçe erkekler yukarıda sayılan vasıflara sahip­tirler.

ikinci incelik: Zemahşerî şöyle demektedir: «Alimler erkekleri ka­dınlardan birçok bakımdan üstün saymışlardır. Bunlardan birisi, erkeklerin kadınlara göre daha akıllı, iradeli, azimli ve kuvvetli olmasıdır. Şüp­hesiz bütün peygamberler, kadınlardan değil, erkeklerden gelmiştir. imamet hakkı da yalnız erkeklere mahsustur. Cihat, ezan ve hutbe okuma, şer´î hadlerde şahîdlik yapma, kısas alma hakkı, mirasta fazla pay alma, nikahta velayet hakkı ve çocukların annelerine değil babalarına nisbet edilmesi de erkeklerin üstünlüğünü göstermektedir.» [71]

Üçüncü incelik: Allah (cc). erkeklerin üstünlüğünü, daha kısa ve açık olduğu halde. «O sebeble ki erkekleri kadınlardan üstün kılmıştır.» gibi bir ifade yerine «O sebeble ki Allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadınlardan) üstün kılmıştır.» ifadesiyle beyan etmiştir. Bunda büyük bir hikmet vardır. Kadın erkeğe, erkek de kadına göre bir erkeğin uzuvları gibidir. Mesela; bir insan heykeli tasavvur edelim. Erkek, bu heykelin başı ise. kadın da heykelin gövdesi gibidir. Bir uzvun diğer bir uzva karşı böbürlenmesi uygun değildir. Zira hayatta her uzvun kendine göre bir vazi­fesi vardır. Kulak hiçbir zaman gözün vazifesini yapamadığı gibi, göz de kulağın vazifesini yapamaz. Kalbin mideden üstün olması, başın ellerden şerefli olması da bir insan için ayıp değildir. Çünkü hayatın ni­zamı içinde her uzuv kendi vazifesini yapar ve beden böylece bir bütünlük arzeder. Öyleyse bir vücudun uzuvlarına benzeyen cemiyet fertlerinin bazılarının diğerlerinde üstün olması hiçbir zaman bir ayıp, bir kusur değlldir. işte âyetteki, «Kimini kiminden üstün kılmıştır» ifadesinden genel olarak erkeklerin kadınlardan üstün olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu genel bir bakıştır. Eğer fert olarak düşünülürse bazı kadınların din ve ilim yö­nüyle kocalarından daha üstün olması mümkündür. Ama bu genelde böy­le düşünülemez. Bu yazdıklarımızdan da anlaşılıyor ki âyet hem veciz hem de mucizelidir.

Dördüncü incelik: Allah (cc), karı-koca arasındaki geçimsizliği ber­taraf etmenin yollarını beyan ederken, onların aralarını bulmaya gönde­rilecek hakemlerin asıl vazifelerini, aralarını bulma hususunda uzlaştır­mayı îfade eden «Islahı kelimesi ile ifade etmiştir. Bunun zıddı olan ve ayrılığı ifade eden «tefrik» kelimesini kullanmamıştır. Âyetin bu ifadesinde çok derin bir incelik vardır. Ki bu, karj-kocanın durumunu araştıracak ha­kemlerin güçleri yettiğince onları uzlaştırmaya çalışmalarına işaret etme^ sidir. Zira ayırmak, aileyi yıkmaktır. Eğer o ailenin çocukları da varsa bunların nasıl gerçekten yıkılacağı herkesçe bilinen birşeydir. Onları uz­laştırmak ise anlaşmalarına, birbirlerini sevmelerine vesile olur. Zaten is-lâmın hedefi de kalbleri sevgi ve muvafakat üzere toplamaktır.

Beşinci incelik: Zernahşerî: «Karı-koca arasmı bulmaya giden ha­kemlerin onların ailesinden olması niçin istenmiştir? Zira akrabaları on­ların ic hallerini daha iyi bilirler ve onların aralarının düzelmesini de baş­kalarından daha çok isterler. Karı ve koca, yakınları oldukları için hakem­lere içlerindeki sevgi veya nefreti, birleşme veya ayrılma konusundaki dü­şüncelerini daha iyi açıklayabilirler. Hatta yabancılara açıklanmayacak bir­çok şeyi yakınları olan hakemlere çekinmeden, rahatlıkla açıklayabilirler. işte bizim naçiz görüşümüzle izahına çalıştığımız hususlardan dolayı Al­lah, karı-koca arasını düzeltmek için gönderilecek hakemlerin onların ya­kınlarından seçilmelerini tavsiye şeklinde emretmiştir.» [72] der.

Altıncı incelik: Sabi: «Kadı Şüreyh Arapların Beni Temim kabilesinden bir kadınla nikah aktj yaparak evlendi. Nikahtan hemen sonra pişman olarak nerdeyse ona boşama haberini gönderecekti. Bir miktar düşündük­ten sonra, «Acele etmeyeyim. Kadın geldikten sonra düşünürüm.» der. Kadın geldikten kısa bir zaman sonra, durumu sezinleyen kadın kocasına,. «Ben Öyle bir eve geldim ki ne zaman ayrılıp gideceğimi bilemiyorum. Senin hoşlanmadığını şeyler nelerdir? Kayınpeder ziyaretinden hoşlanır mısınız?» dedi. Şüreyh. «Ben yaşlı bir ihtiyarım. Fakat arkadaşlığı da se­verim. Şu var ki, kayınpederi de usandırmak istemem.» cevabını verdi. Bir zaman sonra Şüreyh. «Karıma geçimimiz ve diğer şeyler hakkında ne söylediysem dediklerimi aynen yaptı, yerine getirdi.» diye düşündü kendi ken­dine. Şüreyh, sonrasını şöyle anlatır: «Böylece beraberliğimiz bir sene ka­dar sürdü. Bir seneden sonra bir gün eve geldiğimde yatak´odamızda bir insan gördüm. Kendi kendime «inna lillah» dedim. Karım Zeynep bana, «O benim annem Ümmü Ümmiye´dlr» dedi. Ben kayınvalideye selam ver­dim. O bana, «Kızımın herhangi birşeyinden şüphe ediyorsanız onu ter­biye edebilirsiniz.» dedi. Karım Zeynep´le uzun süre arkadaşlık ettim. Fa­kat o benden Önce öldü. Ben arzu ederdim ki, kolan ömrümün yarısını ona vereyim veya ikimiz bir günde ölelim.» Kadı Şüreyh sözlerine şu şiirle de­vam eder: «Çok erkek biliyorum ki karılarını döverler/Ben Zeynep´e vur-dumso elim kurusun.» [73] demektedir. [74]

http://www.haznevi.net/ic....aspx?KID=5774&BID=68