bugün

yunanistan

hükümetine egemenlerine köpek olmuş soysuzların üzerinden mastürbasyon yapmaya çalıştığı güzel komşumuz. milletin bacaklarına dolanıp çılgın gibi sürtünen fino köpekleri gibisiniz...

şimdi aranızda zeka kırıntısı taşıyan vardır belki diye açıklayalım;

ana akım medya kuruluşları, yunanistan'daki krizin nedeninin "yunanların tembelliği" olduğunu söylüyor. ancak ekonomik veriler medyanın yalan söylediğini açıkça gösteriyor.

yunanistan’da hükümetin kemer sıkma politikalarına karşı ayağa kalkan işçi sınıfına sermaye medyası ateş püskürüyor: yunanlar tembelmiş, devletten aldıkları sosyal yardım ve işsizlik ödenekleriyle deliler gibi tüketip borca batınca avrupa’dan para dileniyorlarmış… ülkede çok fazla memur varmış, üstelik emeklilik yaşı erkenmiş, çalışma saatleri kısacıkmış ve daha niceleri… oysa ülkenin ekonomik tarihini şöyle bir incelemek, birazcık istatistikleri kurcalamak, bu söylenenlerin birer deli saçması olduğunu anlamak için yeterli.

yalan 1: yunanlar çalışmıyor
hollanda’da groningen üniversitesi büyüme ve kalkınma merkezi’nin yaptığı, 1995-2005 dönemini ve oecd ülkelerini kapsayan bir anket çalışmasına göre, yunanistan, avrupa ülkeleri arasında yıllık çalışma saatleri bakımından en yüksek ülke. bir yunan emekçisi yılda ortalama 1.900 saat çalışıyor.

yunanistan’da çalışma saatleri ise hiç de sanıldığı gibi düşük değil. oecd verilerine göre, 2007 yılı itibariyle yunanistan’da istihdam edilenlerin %78,3’ü haftada 40 saatin üzerinde çalışıyor. yunanistan’da ortalama haftalık çalışma süresi 42 saat. yani 40,3 saat olan ab ve 40 saat olan euro bölgesi ortalamasının biraz üzerinde.

yunanistan’da işsizlik oranı 2011 yılı şubat ayı itibariyle %15,9 olarak açıklandı. 5 milyon kişinin biraz üzerinde olan işgücünün %65’i hizmet, %22’si sanayi sektöründe çalışıyor. 1980’lerden beri ülkenin çok sayıda sanayi tesisinin kapanmış olması ve ekonominin büyük ölçüde turizm gibi alanlara bağımlı olması, istihdam yaratma kapasitesini bir hayli sınırlıyor. neo-liberal birikim rejiminin tarımı çökerttiği ve sanayisizleştirdiği ülkede, yüksek işsizlik oranı ve paradan para kazanmayı alışkanlık haline getirmiş sermayedarların açgözlülüğü de işçi sınıfına fatura edilmek isteniyor.

yalan 2: yunan işçileri çok kazanıyor
eurostat verilerine göre, 2008 yılı itibariyle sanayi, inşaat ve hizmet sektörlerinde bir işçinin ortalama ücreti belçika’da 32,97 euro, isveç’te 31,64 euro, norveç’te 38 euro, almanya’da 28,91 euro iken, yunanistan’da 16,81 euro. yunanistan’da aylık işgücü maliyeti almanya’dakinin %53’ü, isveç’tekinin %46’sı düzeyinde. yunanistan oecd ülkeleri arasında ortalama yıllık ücretlerin en düşük olduğu ülkelerden biri.

sermaye medyasının çok yüksek olduğunu iddia ettiği sosyal güvenlik ödemelerini diğer ülkelerde kıyasladığımızda ise, yunanistan’ın almanya, italya, isveç, fransa gibi gelişmiş avrupa ülkeleri bir yana, macaristan, portekiz, çek cumhuriyeti gibi orta gelişkinlikteki avrupa ülkelerinin bile altında kaldığı görülüyor.

bu arada, yunanistan’da 200 binin üzerinde çalışanın kağıt üzerinde “yarı-zamanlı” olarak istihdam edildiği, ancak uygulamada tam zamanlı çalıştırıldıkları halde yarı-zamanlı çalışıyormuş gibi ücret aldıkları da bilinen bir gerçek.

öte yandan, yunan işçilerinin “çok kazandığını” ve “hazırdan yediğini” iddia eden medya kalemşörleri, ülkedeki zenginlerin, emekçilerin cebinden çaldıkları yüz milyarlarca euro’luk servetlerini avrupa bankalarında tuttuklarını ve bu paraların yunanistan’ın 340 milyar euro civarındaki dış borcunun bir hayli üzerinde olduğuna nedense (!) hiç değinmiyor.

yalan 3: yunanistan’da çok fazla “memur” var
yunanistan’da kamuda aşırı istihdamın bulunduğu, bunun da kamu bütçesi üzerinde önemli bir yük oluşturduğu iddia ediliyor. oysa ilo raporları bunun tam tersini ortaya koyuyor: yunanistan’da kamu çalışanlarının toplam işgücüne oranı %22,3 iken, bu oran fransa’da %30, isveç’te %34, hollanda’da %27, ingiltere’de ise %20. bu durumda yunanistan’ın kamu çalışanlarının işgücü içerisindeki ağırlığı bakımından avrupa ortalamasının altında kaldığı rahatlıkla söylenebilir. bununla birlikte, yunanistan’daki kamu çalışanlarından 300 bininin, geçici sözleşmelerle, yani çok daha düşük ücretler ve çok daha düşük sosyal haklarla çalıştığını akılda tutmak gerekiyor.

burjuva medyasının karalama kampanyasının temel argümanlarından biri de, yunanistan’da 300 binin üzerinde kişinin asılsız bir biçimde “serbest çalışan” (self-employed) olarak kaydettirmiş olması. oysa bu da kapitalizmin vahşi bir sömürü mekanizmasını gizlemek için kullanılan bir yalan. zira bu işçiler kendilerini “serbest çalışan” olarak kaydettirmeye zorlanıyorlar. gerçekte bu insanlar, istihdam biçiminin, süresinin ve çalışma yerinin bir patron tarafından belirlendiği, üstelik patronun istediği zaman kendilerini işten çıkarabildiği koşullarda istihdam ediliyorlar. patronların bu yöntemi kullanmasının temel nedeni, bu işçilerin yasal düzenlemeler doğrultusunda birer çalışan muamelesi görmemeleri. patronlar böylece bu işçilere diğer emekçilerle eşit haklar vermeden çalıştırabiliyor ve işten çıkardıklarında herhangi bir tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtuluyorlar.

yalan 4: yunanistan’da emeklilik yaşı çok düşük
yunanistan’da 65 olan normal emeklilik yaşı avrupa ülkeleri ortalamasının biraz üzerinde. ortalama yaşam beklentisi ise yine avrupa ülkeleri ortalamasına yakın. dolayısıyla yunanlıların “çok erken” emekli olduğu argümanını ciddiye almak için de herhangi bir neden yok.

reagan-tatcher panpaların yürürlüğe koyduğu liberal ekonomik düzen ve onun maaşlı köpekleri 30 yıldır aynı teraneyi bağırıyorlar. kurguları nedense gerçekle bir türlü uyuşamıyor. büyümenin gerekliliği olarak kamu kurumlarının "verimli" işletilmesi safsatası sayesinde, 30 yıldır yevmiyeler düşüyor, gelir adaletsizliği gitgide artıyor. gidin son 30 yılın ekonomik göstergelerine bakın, 90ların krizine, 2008 krizine bakın. monetarizmin çöküşü, balon finans sektörünün patlaması ve daha kötüsü her çıkılan krizin faturasının halka kesilmesi dışında bir şey göremeyeceksiniz.

he şimdi bunlar beylik laflar, ama her seferinde söylemek gerekiyor.

buralara gelip rasyonel iktisat tiradları çekenlerin basettiği "verimlilikten", 30 yıldır büyümesini ücretleri aşağı çekerek sağlamasından ben ne anladım? "kapitalizmin selahiyeti için kemerleri sıkın aq" e kaymağını yiyemedikten sonra biz bu sistemin daha neresine güveneceğiz? şu an gelinen durumda nüfusun yüzde biri dünya servetinin yüzde 40ına sahip. he gülüm, suç sendikalı işçinin.

şimdi bunlara girmenin nedeni ne? yunanistan konusunda denmiş ki cari açık var o yüzden borç alındı. hani cari açığı kapamanın faturasını işçiye kesmenin "tek gerçeklik olduğu" propagandasını geçelim (çünkü keynes çok rerörerö), ulan bu cari açık neden var diye neden sormuyoruz?

orada denmiş, ima edilen hep aynı saçmalık "yunanlar tembel" bak sen şu işe, soruna niye bu kadar ithalat var demiyoruz da tembeller diyoruz. çünkü ithalat dünya dengelerimizin değişmezi, allahın emri, kendinden menkul gerçeği. yunanistan avrupa'nın en büyük silah ithalatçısı, nedeninin türkiye olması komikliğini geçiyoruz, ticaretinin çoğunu almanya ile yapması ise ayrı bir istihza. yunanistan ab'ye girdiğinden beri almanya ile yaptığı ticarete bakın, ne kadar arttığı ortada. ulan silah ithalatçısı yunanistan'ın ithalatından "tembel işçi"si mi ihya oluyor, bunun hesabını verin.

şimdi bu işin ismini açık açık koyalım:

cari açığın asıl nedeni de yunanistan'ın endüstriyelleşmiş merkezi avrupa ülkelerinin sermayesini absorbe eden bir neo-koloni olmasıdır. iş gücü avrupanın en düşük ücretine çalışan, en uzun saatlerde çalışan yunan halkının aynı zamanda avrupa'nın pazarı olmasına şaşırmamak lazım. bu işten de en çok ihya olanın almanya olması, ekonomik paketin nedenlerini, ve daha da önemlisi önceden verilen borcun nedenini ortaya çıkarıyor. sanayi üretimini emecek pazar olarak yunanistan'ı seçen almanya, diğer yandan avrupa bankaları aracılığıyla bu talebi finanse ediyor, böylece yunan borcu üzerinden sanayi karlarını yüksek tutuyor. diğer yandan avrupa bankaları yunanistan borcu üstünden kumar oynuyor, böylece alıyor veriyor ekonomiye can veriyoruz.

bu sistem irrasyonalitesi nedeniyle göçünce de şok doktrini vesilesiyle, güçlü geçmişi olan emekçi kazanımların üzerine konuyoruz. ee tabi ki sermayenin bizlere dayattığı "verimlilik" şartlarını yerine getirmemiz, ve ücretleri aşağı çekmemiz lazım. politik bir süreçle bunu yapmak imkansız olduğu için, kriz en güzel çözüm. hem kamu işletmelerinden, hem sosyal devletten kurtul hem de ücretleri aşağı çek. neden? merkez avrupa daha çok kar edebilsin diye. ab'nin çevre ülkelerinin kolonileşmesinin son sahnesi böylece oyuna koyulmuş oluyor. 30 yıldır ekol haline gelmiş anglo mülksüzleştirme projesi avrupa'ya da uygulanmış oluyor.

şimdi bütün bunların yanında, rasyonel olmayan iktisadi politikalarını saklayan egemenler bir de söylemlerine ırkçılığı ekliyor ki artık sermaye faşizminin son noktasına ulaşıyoruz. ülkenin halkını belki, o politikacılara oy verdiği için suçlayabilirsiniz, ama kaderini eline almak isteyen kitleler sokaklarda kolluk kuvvetlerinin en vahşi saldırısına uğruyor. ve burada hala konuşabildiğiniz, götünüzden uydurduğunuz ekonomik göstergeler. çalışma saatleri, emeklilik yaşı ile ilgili yalan söylendiği yetmiyormuş gibi bir de daha önce ortada olmayan doğaçlama metrikler sırf işe gelecek şekilde yazılıp çiziliyor. bunlar da ortaya çıkınca yine monetarist ideolojik safsatalara ancak dönülüyor.

artık suratınıza kusmak istiyorum, durum bu kadar mide bulandırıcı. işin içinde yatırımı olan sermaye bunları yazsa anlarım, ama onların maaşlı köpekleri bu kadar can hıraş faşizmi savunması gerçekten tiksindirici.

mermere anlatsak anlar bakalım o sunta kafalarınız alacak mı?

egemenlerin köpeği olmaya ne meraklısınız?

90'ların ortalarında yunan istihbarat servisinden bir-iki yarım akıllı pkk kampı açarak kürtleri türkiyeye karşı koz olarak kullanmaya kalktı ama 2 sene geçmeden ne bok olduklarını anlayıp siktirle kovaladılar.

cemaatçisi, ayrılıkçısı bütün tekkaşların bu yunanistan nefretinin sebeplerinden biri de o olay galiba. diğeri ise malum iktidarı ellerinde tutan moğol sürüsünün beceriksizlik ve hırsızlıklarını onun bunun üzerinden aklamak.