bugün

ne mutlu türküm diyene

insanların taa içinden gelen bir şevkle ne mutlu türk'üm, ne mutlu ispanyol'um ya da ne bileyim ne mutlu kamboçya'lıyım diyebilmesi aslında o kadarda önemli değildir.önemli olan bunu bir slogan olarak kullanan kitle ya da devletlerin bu sloganın altını ne derece doldurduğudur.

ülkemizde de altı çok fazla çizilen bir cümle olmuştur bu.ancak "ne mutlu türk'üm diyene" sloganıyla yetiştirilen nesiller yaşam standardı basamağında afrika ülkelerini ancak geçebildiler bu da bir gerçek.

yani efendim öyle ne mutlu şu'yum bu'yum demekle olmuyor.yani ilkokullarda andımız masallarıyla uyutulan bebeler, sokak serserileri, ellerinde döner bıçaklarıyla kantin basan ülkücüler belki bu masal üzere büyüyüp davranabilirler.rüyalarında ergenokon temalı maceralar yaşayabilirler.

ancak ne bu türk'e türk propogandaları, ne andımız masalları, ne de farklı hamasi nutuklar doyurmuyor fakir ülkemin güzel insanlarını. bunun için türk'e türk propogandası soslu nutuklar yerine : evine götürebileceği ekmek, ocağında pişirebileceği yemek, dini inancı yüzünden okullardan kovulmamak, hastanelerden çıkarılmamak, kendi dilinde şarkılar söyleyebilmek, yani efendim insanca yaşayabilmek istiyor.

efendim özetle örneğin ülkemiz için çok boyutlu bir bakış açısıyla bakıldığında bir çok etnik unsuru rahatsız edecek, on yıllar boyunca söylenegelmiş ancak pratik anlamda hiç bir yararı olmayan bir slogandan bahsediyoruz.

ülkemin bebeleri bu nutukları bağırmak mı istiyor?bağırın efendim. çatlayıncaya kadar, patlayıncaya kadar bağırın.ama bir zahmet bağırıp çağırdıktan sonra bu ülkenin insanları nasıl karın doyurur nasıl yaşar bunun içinde iki çözüm üretin.

yoksa kuru kuru rüya çekilmiyor.