bugün

entry'ler (28)

kermit

kurbağğğğğğğğğğcık.

doğa rutkay

geçen sene bir oyunda kendisi izlediğimde brutal vokal yapabilecek bi kapasiteye sahip olduğunu gördüm. bağırdığı zaman acayip oluyor.

sevgilinin ustune kusmak

bu durumdan sonra sevgili büyük ihtimalle eski sevgili olacaktır.

on adimda ogrenci evini tertemiz yapmak

king kong'u getirip eve yerinden söktürüp, şöyle güzelce bi silkeleterek yerine getirilebilinecek hadise.

unutulmaz dizi karakterleri

yedi numara- yusuf güdük, sabit ballıoğlu.

unutulmaz dizi karakterleri

the oc- seth cohen.

yanlış telaffuz edilen kelimeler

bisküvi-püsküüt.

unutulmayan ev arkadaşı kazıkları

sevgilisi yokken herşeyi senken sevgilisi gelince arkadaşlarını gözü görmeyen hatta bırak arkadaşı ailesini bile gözü görmeyen, eve erkek alınmayacak derken bi sabah aynanın karşısında boxerla tıraş olan bi herifle karşılaşman, küçük hesaplar yapıp insanı tanıdığına tanıyıcağına pişman eden durumlar, bu daha böyle uzar gider.

omen

film fena değildi, korkmuyorsunuz ama biraz gerebiliyor. filmde bana garip gelen omen olan küçük çocuğun renkli gözlü, sevimli bişey olması. hiç korkunç olmamış gibi geldi bana.

les serment des limbes

yine grange' ın dehasına şahit olduğum eserlerinden biridir. kitabın giriş kısmı biraz uzun gelebilir ama sonra öyle bir gelişiyorki insan kendini alamıyor. artık grange okumaktan alışkanlık mı oldu bilmiyorum ama kitabı okurken az çok sonunu tahmin etmiştim. kitap bittikten sonra insan boşluğa düşüyor yani sanki bitmese daha iyi olurdu gibi. bi de kitapta çok fazla sigara ve din muhabbeti geçiyor. bunları gözardı edersek kitap cidden muhteşem

brutal vokal

(bkz: Mikael Åkerfeldt)

süper sesli kadınlar

cher, tina turner, whitney houston, sertab erener, ışın karaca.

postmodernizm

postmodernizm; kaostur, boşluktur, insanın kendinin ve çevresindekilerin farkında olmaması halidir. bu durumda beraberinde paranoyo ve şizofreniyi getirir. çünkü bizim hiç bişey için uğraşmamıza gerek yoktur, herşey bize hazır şekilde gelir bu da insanlar da bi boşluk yaratır. günümüzde insanlar da tam da bu haldedir. hepimiz postmodern dünyanın bize sunduklarını yaşıyoruz bir nevi.

my immortal

Evanescence' in güzel bir parçasıdır fakat bendeki duygusunu yitirmiştir. çünkü anlayan anlamayan, daha grubun adını tam söyleyemeyen kişilerce, olur olmaz yerde dinlenir olmuştur. o da popüler dünyanın kurbanı olmuştur benim gözümde

waiting for godot

bir de bir başka absürd tiyatro örneği ' waiting for lefty ' vardır.

waiting for godot

bu oyun ilk olarak aristorakt kesim için sahnelenmiş fakat yeterince ilgi görmemiş ve anlaşılmamıştır. fakat daha sonra San Quentin hapishanesindeki mahkumlar için sahnelenince beklenilenden fazla ilgi görmüş, herkes godot' yu kendine göre yorumlamıştır. genel anlamda godot umudu temsil eder.

waiting for godot

samuel beckett' in bir oyunudur. oyunda vladmir ve estergon adında iki ana karakter vardır. bunlar hergün bir ağacın altında godot' yu beklerken fakat godot' nun gelip gelmeyeceği belli değildir. zaten godot' u gerçekte ne olduğu da belli değildir yalnız oyunda godot umudu temsil eder.

american history x

filmin sonunda danny'nin söylediği 'nefret bir yüktür ve yaşam hergün kızgın olunmayacak kadar kısa, buna gerçekten değmez 'sözü belkide filmde olup biten herşeyin özetidir.

kavak yelleri

artık iyice cıvıttığını düşündüğüm dizidir kendisi,kimin eli kimin cebinde belli değil açıkcası.

edgar allan poe

ısrafel adlı şiirinde israfil meleğinden bahseder. onun sur'u üflemesinden ve çıkardğı muhteşem melodiden bahseder. bu melodi başka hiçbir şeye benzemez, muhteşemdir, herkesi büyüler adeta ve şair kendisini ısrafelle özleştirir, herkesin onu dinlesini ister. diğer şairlere atıfta bulunarak kensisinin üstün olduğunu savunur