bugün

entry'ler (101)

iker casillas

Güneşten yanmış vagon avantacılarıyız, yalnız yollar bizi bekler.

iker casillas

seni düşlemek

seni düşlemek
her sabah yokluğunla uyanmak
beyazı siyahla aydınlatmak
sert kışlara aldırmamak

seni düşlemek
ömrümün yarısı
şiirlerimin devası
yağmurların gökyüzüne elvedası

seni düşlemek
uykumun bitmemesini dilemek
bir rüyanın kendini imhası
kalbinin tam orta yerine saplanması

seni düşlemek
her gün senin için yaşayıp ölmek
özlemlere yenilmemek
her saat hasretinle yürümek

seni düşlemek
ölüm gibi aniden gelmek
seni düşlemek
geri gelme ihtimalini özlemek

seni düşlemek
omuzlarımdan dökülen sıcaklık
kalbimden kalbine bir hayranlık
dolunay üzerinden süzülen karanlık

kırılgan rüzgarlara tutunmak mümkün müdür?
kaybettiğin bildiğin bir düş her gün görülür mü?
yalnızlığım kızıl kaplanmış çoktan ölmüştür.

sevgilimi kaybettim bugün

gemilerde gezdiriyorum hayatımı, hissedebilmek için ve bir baloda şu an gözlerim, arıyorum seni.

kulaklarında ve kalbinde sessiz olmayı dudaklarından okumuştum, sessizliğimin ışığı kulaklarında erirken aynı melodiyle ezgilerde buz tutmuşum.

bir pianonun en hisli sesinde ve ya sıcak bir resmin en ücra köşesinde, sıcak gülüşlerin soğuk gölgelerinde düşleyemediğim hayaller kadar özlüyorum seni.

kaybedilmiş savaşım en başından ve oyunlar oynanmış bana ben farkına varmadan. Yüzüm buruşur, 'keşke' demese de bakışların; çalınmış tüm massallarım, yalanmış bakışların.

kıyıdan kaçan her dalgada bekliyordum seni. adı hiç duyulmamış notalarda istiyordum seni.

hafızamın en orta yerinde hüzünle birlikte seni, düşünürken sessiz, sensiz parlak güneşi. sessizleşir artık istanbul'un maviliği, kitaplarda okumuştum oysa ben hep sevgiyi.

gri gökyüzünü maviye boyarken yırtarsın çığlıkları ve her gün yeni hayaller peşinde koşar ayakların. imrenirsin ilk başta yalnız kalmaya ve sonra anlarsın ki toprak artık duyguların.

içimde hala saklı kaldı sıcak nefesin, kulaklarımda çınlayan bu ezgi senin sesin. Mutluluğumu sermiştim kokunla zamanında, yok oldum şimdi her şey sular altında.

peki, siz parmak uçlarında yıldızları öptünüz mü ? yoksa kaybedeceğini bildiğin bir düş her gün görülür mü?

öykü

sonsuzla karışık yine duygularım. bütün benliğimi avucunun içinde eritebilecek kadar sendeyim kelimelerle. ışıkları tutup gökyüzünden, karanlık sayfalara seni yazıyorum, seni seviyorum.

geceler için daha mürekkebi kurumamış şiirlerim vardı, mutluluk 'yok' demezdi ruhuma, hayalleri gerçek olsaydı.

dolunaydan süzülen güzellik kadar saflar rüyalarım, mutlulukta kendimi düşleyebiliyorum. sensizliğe alışmış sessizliğe son verirken kıyılardan kaçmaya çalışan dalgalarda bile seni bekliyorum, seni seviyorum.

kibarca öpülen yalanlar gecelere şiir yazılarak unutulsaydı, kaşanede saklı kalsaydı umutlarım yağmurlar gökyüzünde iz bırakmazdı.

bütün dileklerimde ikimizi konuk ediyorum parmak uçlarıma. hüzün omuzlarımdan dökülmeye başlıyor sensiz geçen uykularımda.

olmayan bir ihtimal üzerine düşler büyütülür mü? yoksa siz hiçbir yalanı dudaklarından öptünüz mü ?

bugün sevgilimi kaybettim

hükmünü yitirmiş hükümlerde hükmedilerek unutulamıyor.

bugün sevgilimi kaybettim

hayallerinizi kaybetmeyin, yoksa geriye ne kalır ki ?

bugün sevgilimi kaybettim

eskilerini yitirmiş bir adamın hıçkırıkları giriyor rüyalarıma. artık üşümeye alışmış bir bekçinin sıcaklığı kadar heyecan veriyor hayatım oyunlarda. kadrajına davetsiz giren misafirin gülümsemesine gülen bir fotoğrafçı gibi yakalamaya çalışıyorum seni anılarımdan.

iki yıldır yazdığım öykünün sonundayım bugün. tekrarlamayı bırakıyorum artık seni içimde.

kalemimdeki kansızlık yüzümü dondurmaya başlıyor. kağıdın parlaklığı gözümü kamaştırırken hayallerimi devam ettiremiyorum.

sana bir türlü gitme diyemediğim için özür dilerim .

ya da giderken arkandan sadece üzülmekle yitindiğim için.

hala içimde sıcak nefesin, kulaklarımda çınlayan bu ezgi senin sesin. funda ben çok özledim seni.

hastaydım kendimi öldürdüm yastayım

gemilerde geziyorum hayatımı hissedebilmek için.
şiirler yazıp şarkılar mırıldanıyorum.
bir piyanonun en hisli sesinde ve ya bir resmin en sıcak yerinde gölgeler oluşturuyorum.
ruhumu aktarıyorum soğuk bedenimden kalabalık caddelere.
bedenim yalnızlığa alışamazken düşleyemediğim hayaller kadar özlüyorum seni.

adı hiç duyulmamış notalarla yatmaya hazırlanıyorum her gece.
kıyılardan kaçan her dalgada bekliyorum seni ; geri geleceksin.
her an adını sayıklarken ve bazen kim olduğumu bile bilmezken bekliyorum seni ; geri geleceksin.
masmavi gecelerde betimlediğim bir oyun var kollarımda;
kendi semtinde yenik düşmüş bir kahraman ve gözlerim doluyor gördüğüm her rüyada.

başka rüyalarda tanıdım her şeyi , yani gezip gördüğün sokaklar benim her şeyim, yani her yanım senin.

bu türlü gitmene alışamam demiştim ; alışamadım. kendimi öldürdüm yastayım.

üzdüğüm her gün için

eskilerini yitirmiş bir adamın hıçkırıkları giriyor rüyalarıma. artık üşümeye alışmış bir bekçinin içinin sıcaklığı kadar heyecan veriyor hayatım oyunlarda. kadrajına davetsiz giren misafirin gülümsemesine gülen bir fotoğrafçı gibi yakalamaya çalışıyorum seni anılarımdan.

iki yıldır yazdığım öykünün sonundayım bugün. tekrarlamayı bırakıyorum artık seni içimde.

kalemimdeki kansızlık yüzümü dondurmaya başlıyor. kağıdın parlaklığı gözümü kamaştırırken hayatımın devam edebilmesi için karanlığa ihtiyaç duyuyorum.

sana gel diyemediğim için özür dilerim küçük kız.

ya da sen giderken arkandan sadece üzülmekle yitindiğim için.

bilmiyorsun ama uzun zamandır hastayım, kendimi öldürdüm yastayım.

bir el ve dağ busesi

bambaşka bir müzik. şarkı sözleri de şöyledir ;

Yargıla beni! gücün yeterse gel ayıkla saf günahlarım-ı
yakamda dertse dert -ben yani kendim-
Şimdi ben dünyaya karşı 'durmak'la meşhurum
ve şimdi elveda'dan önce
bir takım sözlerim var kendi gönlümce;
beyin kıvrımlarımı tartaklayan örümcek
ve küserek bırakıp gitmek herşeyi

'bir yanım 'gitme kal!' bir yanım 'git de gelme!'

bir tarafta ah o kült! bir tarafım o yazgı ve o zafer
ordusunun başına geçmeyecek artık o eski muzaffer
ardımda kalan sanal soyut teknoloji ve bir kaç parça dijital mataryel
ense köküme bağdaş kurmuş oturmuş..
ve layıksa biter her şey bir yazbaharkış günü

gayrı mülteciyim
yeni topraklarımdayım bitti her şey
ama ben yine buralardayım ..
tekrar birleşmemiz radikal olacak ben kan vericem
sizi seviyor olmam bu savaşı kesintiye ugratmaz..

Gidişimi başka türlü açıklayamıyorum.

ben bu yazıyı sana yazdım

her gün daha da özleyerek seni
duygularıma anlatarak seni
odamın hayalinde beklerken seni
ben bu yazıyı sana yazdım

sanki, şimdi beni dinliyormuşsun gibi
çıkıp bir yerlerden gelecekmişsin gibi
gözlerimde yaşlar var gibi
ben bu yazıyı sana yazdım

gülüşün aklımdan hiç çıkmazken
ıssız bir yolda benimle yürürken
işte tam bunları düşünürken
ben bu yazıyı sana yazdım

şarkılarımı gömsen de toprağa
yine sana seslenirim elimde olmadan
halimi gör diye tüm ışıkları açıp
ben bu yazıyı sana yazdım

ben çok özledim seni.

funda

hayatımdaki en büyük karşıtlığın simgesi...

siyah olduğu zaman beyazı kıskandıran, beyaz olduğu zaman karanlıklara ışık açtıran,
şiirlerimi yazarken kalemin durmamasını sağlayan,konuşurken boğazımda bir şeylerin düğümlenmesine neden olan,
her sabah gözlerimdeki umut, her gece duvara dönüp ismini sayıkladığım hayal kırıklığı...
çölde kaybolurken karanlıkta bulduğum su ve ya buzullarda donarken içimi ısıtan ışık...
içinden çıkamadığım derin bir kuyu ve bana yardım edip etmeyeceğini bilemediğim ateşten merdiven basamakları...

ben seni hep mutlulukla betimlemiştim ama sen kendin yarattın üzüntümü.
ben senle ikimizi sürekli çalan bir şarkıya benzettim, sense kulaklarını tıkayıp yine kendi başına dans etmeyi sürdürdün.
ben bütün dileklerimde ikimizi konuk ettim dudaklarımda, sen dudaklarını büzüp yarının bi' önemi olmadığını söyledin.
üzüldüğünde sarıldın , çünkü yanında hep duran bendim; ama sen senin gidişinden sonra günden güne tükendiğimi görmemiştin.
ben seni bulurum yine bir gün, çünkü göremesen de benden daha da yalnızsın.

ben sana ' bu türlü gitmene alışamam ' demiştim; alışamadım.

üzdüm seni haklısın, özür dilerim her şey için.

sözlük yazarlarının itirafları

-içindeki sevgiyi herkese gösteren kızlardan hoşlanmıyorum.
-benim sevip de bana sevgi göstermeyen kızlardan hoşlanmıyorum.
-muhabbeti yüz ifadesiyle bitiren insanlara gıcık olurum ama zaman zaman aynı şeyi bende yaparım.
-otobüste bir yaşlı bindiğinde hep benden başka birisinin yer vermesini ummuşumdur.
-köpekleri hep sevmek istemişimdir ama korkmuyorum da değil.
-hep köpek gibi sevdim sevdiğim kızı.
-en sonunda hep köpek yerine kondum.
-her ne kadar hiç ağlamaz gibi gözüksem de bazen köpekler gibi ağladım da.
-eski filmleri yeni yeni izlemeye başlıyorum. o filmin muhabbeti dönüdüğünde izlemeyen birine nasıl izlemezsin muamelesi yapıyorum.
-annem her gün kuru fasülye pilav yapsın yerim.
-çok fazla kitap okurum. bunun bir şekilde ortaya çıkmasını , okuduğum kitapların muhabbetinin geçmesine bayılırım.
-herkesin şiir yazmasını istemem.
-herkesin şiir yazabilmesini istemem.
-zeki kızlardan hoşlanıyorum.
-utanmasını bilen kızlardan hoşlanıyorum.
-her türlü müziği dinliyorum.
-eskiden yabancı müzik dinleyenlere pek anlam veremezdim, bazen hala da anlam veremiyorum.
-bazı şeylerin olmayacağını bile bile bekleyip umut besleyebilmekte üstüme yoktur.
-herkes gibi bir zamanlar ben de kurtlar vadisi izledim.
-yaprak dökümü'ne hiç bakmadım dersem yalan olur.

yemekteyiz tanju

tanju çolak misafirlerine köfte ve patetes yapacaktır. dolaptan hazır doğrannmış patatesleri çıkarır ve esrarengiz adam sorar;

- hayırdır tanju bey hazır patates mi kullanacaksınız yoksa?

+ ne yani ,eksemiydim bi de patatesi.

eğer allah gerçekten varsa gelip beni çarpsın

arkadaşının panik yapmaması gereken durumdur zira zihinsel engelliler dini yükümlülüklerden muaftır.

frank de boer

türkiye'de hepi topu 1 sene futbol oynamış olmasına rağmen hala muhabirlerle kanka * olan eski futbolcudur. hala yaşlanmamış o da ayrı bir olay.

(bkz: hey frank how are you)

cristiano ronaldo dos santos aveiro

Kulüp değiştirmek sevgili değiştirmeye benzer, en iyi performansınızı hep ilk başta gösterirsiniz. Ronaldo

ahmet arvasi

" batmayacağına inanarak suya bas, yürür gidersin.. mucize yürüyebilmen değil inanabilmendir... "

29 aralık 2010 galatasaray cc fenerbahçe ülker maç

bu sene futbolda gülmeyen yüzümüzün baskette iyice gülmesini sağlayan olan maçtır. içimiz rahat artık.

ülkemiz için yapmak istediklerimiz

Kriz, Kargaşa, Kaos, Korku, Kutuplaşma, Kavga, ve Karanlıktan uzak kalmış bir Türkiye hepimizin özlemi olsun.