bugün

entry'ler (97)

anne

hakkarideyim.

oraya gideli beş yada altı ay olmuş. izne gitmeye korkuyorum. zaten hiç izin kullanmadım. malum mayınlar, malum yol kesmeler vs. ama buna rağmen askerden sonra 3 kez daha hakkariye gitmiş olmam çok garip. ama konumuz bu değil. o dönem annemi o kadar çok özledim ki. bilemiyorum. askerden önceki 5 yıl boyuncada farklı şehirlerde yaşadık aslında ama hiç annemi bu kadar özlediğimi hatırlamıyorum.

oraya gitmeden önce son gördüğümde.. ki havaalanındaydık gözleri dolmuş ama ağlamamıştı. hiç ağladığınıda görmedim zaten. genelde gülümser. o gülümsemesinide halyle ezbere biliyorum. işte o gün hakkaride, gece uyurken birden silah sesleri gelmeye başladı. çatışma. uyuyordum. uyandım. bağrışmalar.

yanımdaki kırık asteğmen g3'ünü sırtlayıp "beyler sıf bıçak giriyoruz ok." dediğinde bi gülümseme geldi aniden. -evet orası geyiğin başkentidir.-

yüzümü tabii ki göremedim. ama o kaslar nasıl gerildiyse yüzümdeki. yüzümün şeklinin aynı valide hanımın gülümsemesi olduğunu farkettim. hissettim. onun gibi gülümsüyordum. özlemem geçmedi de esasında gülümsemesiyle hep yanımda olduğunu farkettim.

hukukçular mı daha zekidir tıpçılar mı sorunsalı

hukuk yazan avukatlık ruhsatı alan ellerim kırılsın adliyeye ayak basan ayaklarım kırılsın.

mesela şimdiki aklım olsa eczacılığa kasardım hacı ben.
en güzel onlar.
akıllı adam eczacı olur.

kemal oğuzman

"gel kalbimde yaşa kira istemem."

hakkari de bir mevsim

hoca benim kardes hasta, diyor.
nesi var? diyorum.
ateşi var çok, diyor. ölecek.
ilaç vereyim mi? diyorum.
hayır portakal ver diyor.
portakal yememiştir hiç.

yapılmış en aptalca dalgınlık

askerden yeni gelmişim ya ben. bayram mesajları filan. işte kutlamayınca arayıp fırçalıyor komutanlar filan. değişik bi atmosfer yani daha ben de hayatında bayram mesajı işine girmemiş olan insan.

yusuf albay da saolsun beni beklememiş önden bana bayram mesajı atmıs.

ama bende insanları telefona rütbe karıştırmadan, ad soyad olarak kaydettiğimden yusuf albay değilde yusuf asteğmen mesaj attı zannettim. öyle de dalgın bi insanım.

albaya mesaj atıyorum... iyi bayramlar alt devre.
albay cevap veriyor... saol koçum.
albaya mesaj atıyorum... ne koçu lan. komutanım diceksin. ibneye bak o bas parmağıda kapat ayrıca.
albay cevap veriyor... onr ben yusuf albay o yüzden koçum demiştim.

error.
error verdim bildiğin. ne desem boş anları. dicek bişi bulamamalar.yer yarılsa içine girsemler.

tezkereyi alip nizamiyeden cikmak

Terhis olmama yakın, son bir ayda üç kez havadaki helikopter vurulduğundan -içindeki adamlar da yaralanmıştı tabi, hatta bi gün telsizden herkes yere yatsın helikopter düşebilir anonsu yapıldı ya la.- , helikopterleri geceye aldılar.

Terhis mahiyetinde iznimin başlamasına 7 gün var daha ama onr bugün gidiceksin dediler haber öğleden sonra geldi. Tugay Komutanıyla Kurmay Başkanıyla vedalaşmalar. Bölük Komutanıyla birbirimizi fazla sevmişiz sanırım. insan üzülüyor. Vallahi üzülüyor. Zaten konvoylarda bi ton zaman kaybedicekmişim ondan gidiyormuşum. Saat 20.00'de helikopter pistinde beklemeye başladım. Bölük komutanımda geldi benimle beklemeye başladı. Muhabbetler. ayrılık burukluğu. Sonra helikopter 01.30'da geldi. Şans, helikopter ilk sortide aldı beni. Bölük komutanıyla son kez helalleştik -daha önce müteaddit kereler helalleştiğimizden bu sonuncusu biraz buruk oldu haliyle- Dağ Komandoya bıraktı bizi. Hakkarideydim artık. Nedensiz kendimi güvende hissettim. Malum Hakkari Çukurcaya göre baya bi güvenli. Gece 02.00'de dağ komandonun lojistik şubesine koşturuyorum Lojistikçi üsteğmen orada. Konvoy ne zaman dedim. Demedim haykırdım. Adam güldü haliyle. Nerden geliyosun sen diyebildi. Çukurca dedim. Çay ısmarlamalar filan. 6 gün var konvoya dedi. Hayallerim yıkıldı.

baktım olmuyor saat 03.00 gibi sor soruştur bi uzmandan bi taksi numarası buldum. O saatte de aradım. Hakkariden vana taksiyle gidicem. Artık gitmeliyim çünkü. Sokaklarda rahatça yürümeyi özlemeler. Taksiciyle anlaştık. Sabah 06.00'da dağ komandonun önünde olacak. Uyku tutmadı.. 05.30'da Dağ komandonun nizamiyesinden çıkıyorum. Asker nereye dedi? Tğm.Onr dedim. özürdilerim komutanım buyrun...

Elimde valizim. 8 ayın sağ salim geçtiğine inanamıyorum ama -bir daha buraya gelmem mümkün olmayacak yada büyük konuşmamak mı lazım?- içim nasıl buruk.

terminatorde arka planda arda arda patlamalar olurken, gozluklerini takmış gayet cool bir sekilde yuruyen arnold schwarzenegger tadını yaşadım. taksiye binerken. Evet.

Sonra taksiyle gitmeler. Takside gerilla gerilla şarkıları. Aç abi diyorum aç son ses aç. Allah belasını versin buranın. Adam gülüyor. Gülüyoruz. Her virajda bi gerginlik. Lan bu virajın arkasında yolu kestilermiydi tamam diyorum. Ama kesmiyorlar. Kesmiyorlar. Vana kadar kesmiyorlar hatta. 09.45'de varıyorum. 10.15'de izmir uçağı var. Uçağa biniyorum. -hayret ki yer var- 2 saat sonra ülkenin öbür tarafındayım. tezkereyi alıp nizamiyeden çıkmışım ama böle bi yarım çukurcada sanki.

hay diyorum nerden geldim. bi yandan da diyorum ki lan olm saçmalama. öyle yani.

çukurca

sadece bilmek zorunda kalanların bildiği "fantastik" ilçe.

sınıra çok yakın olmayan...

direkt sınırın kendisi olan 1926 yılında ülke sınırlarına dahil edilmiş, ironinin dibindeki ilçedir. misal ilçede "ürkek ürkek" dolaşırken cep telefonunuza "türkiyeye hoş geldiniz" temalı operatör mesajı geldiğinde yalnızca gülümsersiniz. o an kelimeler anlamsızdır, anlamlı olan kelimeleri de zaten siz anlamazsınız bilinmeyen de bir dil konuşulur çünkü.

sanayinin olmadığı.
tarımın yapılmadığı.
o nedenle katırcı bedrilerin ağa olduğu yerdir.

günlük gazete ulaşmaz buralara. yıl olmuş 2012. gazeteler halen iki gün geriden takip eder dünyayı.
dünya ilçedeki olayları nasıl takip eder peki... (burada duruyoruz) ilçedeki olay demişken ne olay olcak la ilçede? çatışma işte. çatışmalarda şehit verilmezse ülkenin haberi olmaz. net. haa herşey çatışma mı? yöok. misal kaymakamın koruması vurulsun * ruhunuz duymaz. bütün gece çatışma çıksın sabah saat 10'dan önce televizyonlara düşmez. sabaha kadar süren çatışmaların ardından kahvaltı ederken haberleri izlersiniz. çatışmadan ses yoktur. "lan galiba çatışmadık, rüya gördük" filan dersiniz. halbuki sabah bir türlü olmamıştır.

sık sık hakkari çukurca yolunu keser teröristler... * ziraat bankasında dönem dönem para biter. çünkü yol güvenli olmadığından para da gelmez. lan ben nerdeyim dediğiniz oluyor. oluyor yani. neden olmasın.

sanırım...
severseniz dünyanın en güzel yeri ama sevmezseniz dünyanın en güzel yeri değil. *

hakkari de askerlik yapmak

Zor.
Zaten; "ha bugün öldük ha yarını görcez"; derdindeyken insan matem olayına pek girmiyor hakkaride. Matem olayı hakkariye gelmeden evvel oluyor. Burası evlere şenlik. yeminlen bak. Hem de daha ilk günden...

Bir şekilde Çukurcada ki görev yerime ulaştırılmış, odama yerleşmeye başlamışken; oda arkadaşım olduğunu sonradan öğrendiğim zat aniden yanında 3 kişiyle beraber girdi içeri. ilk karşılaşma olması bakımından elimi uzatıp onr derken...

duyduğum ilk cümle "baban sigara içiyor mu" oldu.

Yeni gelmiş olmanın şaşkınlığı, alakayı kuramamış olmanın da saflığı vardı üzerimde. "hayır" cevabını vermeme müteakip "içeceeeeeek" diye bağıran bir güruhla işte o dakika tanıştım. *

tanışmanın gecesinde baskın oldu.

çatışma esnasında inleme seslerine kafamı çevirdiğimde yaralıları gördüm ilk müdahaleleri için revire taşınırken onlar...
yardım ettim ben. Ağzım açık kaldı. Üzerim böyle büsbütün kan oldu. Hayatımda hiç o kadar küfür ettiğimi hatırlamıyorum.

burada bir türlü sabah olupta f-16'lar gelmezken, burada kıyamet koparken, burada saniyeler ciddi anlamda geçmezken tüm tanıdıklarım sıcacık yataklarında uyuyorlardı. uyanıp sabah televizyonlarını açtıklarında çatışmadan henüz dünyanın haberi yoktu... *

öğleden sonra kendimi mermilerin üzerine şehitlerin adını yazarken buldum.
Sonrası olaylar olaylar.

turklerin askerlik tarihine kazandirdiklari

bina saymaktır arkadaş.
nasıl mı?
şöyle;
ilk etapta benim askerliğin bitmeyeceği kanaatindeyim.

yzb:onur!
onr:emredin komutanım.
yzb:bizim tugay kaç parsel?
onr:bilemiyorum komutanım.
yzb:onu bi öğren.
onr:emredesiniz komutanım.

-ertesi gün-

yzb:onur!
onr:emredin komutanım.
yzb:bizim tugayda kaç bina var?
onr:bilemiyorum komutanım.
yzb:onu bi say.
onr:emredersiniz komutanım.

o değil hadi üstün avukatlık hünerlerimi kullanarak tugay kaç parsel öğreneyim diyorum. ama gel gör ki askerliğini hakkari çukurcada yapan bi insan olarak söylemeliyim ki çukurca tapu müdürlüğü güvenlik gerekçesiyle açılmıyor. imar müdürlüğüde yok. kadastro zaten daha geçmemiş gibi birşey. "e madem parsel sayısını bulma imkanım yok, tugaydaki binaları sayayım da bir emri yerine getirip level atlayayım bari" diyorum. sayıyorum da.

bazı binalar var bir tanemi iki tanemi karar veremiyorum. sevgili okur böyle bir bina yapış biçimi yok. en son 41'de karar kılıp gidiyorum adamın yanına...
"kaçı 3 kaçı 2 katlı" diyor.
film sahnesi gibi. "onu saymadım komutanım" der demez bağrınıyor adam. "nasıl üniversite mezunusun sen?" odadan çıkıp kahkaha krizine giriyorum. ciddi ciddi gül gül ölüyorum. çok eğleniyorum öle böyle değil. -burada ironi yok cidden eğleniyorum.-

bakıyorum olacak gibi değil katları mahkemedeki askerime saydırıyorum. mahkemedeki asker? evet asteğmenim ben. güya disiplin subayıyım. güya mahkeme işlerine bakıyorum. neyse...
askerime saydırıyorum katları ama gel gör ki içim rahat etmiyor. bir de kendim sayayım diyorum. başlıyorum tugayı dolaşmaya. ama nasıl neşeliyim. bu kadar lüzumsuz işleri bu kadar ciddiye almak nasıl hoşuma gidiyor.

ama sevgili okur yine öyle binalar var ki...
iki katlı mı üç katlı mı katsız mı belli değil. önden bakıyorsun 4 arkadan bakıyorsun 2 yandan bakıyorsun 3 kat var. üçgen prizma desem değil dikdörtgen desen hiç değil. mimarını-mühendisini bulup tebrik etmek istiyorum ama yok o da olmuyor.

kat sayılarınıda bir şekilde toparlayıp gidiyorum yine adamın yanına...

bu seferde "hangileri izinsiz yapılmış ruhsatlarını filan inceledin mi? kaçak olanlar olması lazım" diyor.
"ruhsatlarına bakmamıştım komutanım" diyorum.
gene bir bağrınıyor bu. genç nesilin nasıl işten kaçtığına vurgu yapıyor. "bi ilgilen bu kaçak binalarla onr" diyor.

emredersiniz diyorum. diyorumda diyorum.

sonra ortaya çılgın bir retorik çıkıyor.
yine tapu kapalı.
yine imar müdürü yok.
yine kadastro geçmemiş arkadaş ya.

19 ekim 2011 pkk çukurca saldırısı

(bkz: 20 nci jandarma sınır tugayı)

20 nci jandarma sınır tugayı

Hakkari'nin Çukurca ilçesine 6 km. mesafede yer alan ilk günden çatıştıran sınır tugayı.
değişiktir.

(bkz: 19 ekim 2011 pkk çukurca saldırısı)

eğirdir dağ komando okulu

(bkz: cehennemi gördüm)

şimdi burada birçok kurs veriliyor. bendeniz komando temel yada ihtisas kursuna gelmedim o bakımdan şanslıyım, fakat benim halim çok mu iç açıcı? hayır. Ben maalesef iç güvenlik harekat bölgesi kursundan bahsedeceğim... Topçu ve Füze okulundaki 19 günümün ardından kurada çukurcayı çekince burada buldum kendimi...

Okula ilk girdiğimde elime, içindekilerle 30 kg. kadar çeken bi çanta, işte 2-3 kg. kadar bir ağırlığı olan kompozit başlık ve de g3 piyade tüfeği (4.250 kg) ve de o an için anlamlandıramadığım 10 kilometrakarelik bir alanın haritasını tutuşturdular. "yahu herşey tamam da bu harita ne oluyor ki?" diye düşünen halime şu an acıyarak bakıyorum. meğersem dersler dağlardaymış ve biz onlara yürüyerek gidiyormuşuz oluum. hemde üzerimizde en az 40 kg. taşıyarak. hücum yelekleriyle... Yani sabah dersin hangi tepede olduğunu bir üsteğmen filan gelip söylüyor haritadan yerini bulup 20 kişilik ekibinle oraya gidiyorsun. evet! yürüyerek.sonra geri dönüosun. evet! yine yürüyerek.
ve burada heryer dağ, bilemedin tepe. yani ya yokuş çıkıoruz yada yokuş iniyoruz. yani deveye sorulduğunda neden "düze kıran mı girdi" dediğini çok iyi anlayabiliorum artık.

ilk 3-4 gün dershanede mayın-eyp gibi, pusuya karşı koyma gibi temel dersleri gösteriyorlar işte büyük heyecan bu 3-4 günün ardından başlıyor. Bu derslerden sonra; siz bir dersin olduğu tepeye intikal ederken yerlere döşenmiş fünyelerle karşılaşıyorsunuz mayın niyetine. dikkatli yürümezsen, bunlara basıyorsun. yerden şöyle bir zıplıyorsun tabi...

ondan sonra sırf biz derslere giderken bizi yolda pusuya düsürmek için okul içinde kurulmuş bir gösteri ve tatbikat bölüğü var. Diyelim iki tarafı kayalık bi yerden gecioruz, aniden çatışma çıkıyor. bize cekirdeksiz mermi atmaya baslıyorlar. biz de hemen mevzi alıp şarjörümüze basılı olan cekirdeksiz mermilerle karsılık veriyoruz. sonra derse gec kalıyoruz. derse gec kalınca haliyle ders de gec bitiyor. peki ders geç bitince ne oluyor? evet yemek yemeye maalesef zaman kalmıyor.

yanımızdan askeri araç (unimog) geçiyor misal, arkasına 5-6 kişi dolusmus bize ates acıyorlar biz yürürken. Yada tam tersi oluyor,(ama inanın bu cidden çok nadiren oluyor) biz askeri araçla bir yerden bir yere götürülüyoruz diyelim (ama bak bu çok nadir oluyor cidden), birden araç pusuya düşüyor. Yada yüzbaşı bi tepede ders anlatırken aniden baskın başlıyor. her an basılabiliyorsunuz kısaca.

call of duty, counter strike tadında günler yaşıyorsunuz yani.

daha neler yok ki eğitimin içerisinde... yani bundan bir bucuk ay önce bana "onr; sen bundan bir bucuk ay sonra eğirdir'de bir köy evinin (eğitim için hazırlanmış) kapısına tekme atıp elinde tüfekle içeri dalacak ve sırtını duvara dayayıp dışarıdaki arkadaşına gel işareti yapacaksın oluuum çok taşşaklı" deseler... "siktir ulan göt" demeye tenezzül edermiydim? etmezdim.

bu anlattıklarım gündüzleri yaşananlar...

geceleri ise; eğer en az (bakın en az dedim çünkü 30 km'yi gördüm) 12 km uzunluğunda olan gece yürüyüşlerinden yok ise programda, gruplara ayrılıp dağdaki mevzilere gidiyoruz. (evet. boş durmak yok) bu okul içinde özel olarak kurulmuş olan birlik gelip sizin mevzilere sızmaya, mevzidekileri esir almaya baslıyor sonra. adamlar el bombalarıyla geliyorlar. (korkmayın lan ses bombası) mevzin basılırsa esir düsüyorsun...
ve esir düsersen botlarını alıyorlar. ve dağda uzun bir süre corapla yürümek cok tatlı.
ağaca bağladıkları adamlar var. ulan sayıyoruz sayıyoruz içimizde bi eksik var. nerede lan bu nerede lan bu nidaları esliğinde adamı bi ağaca bağlı bulmak cidden cok ilginç oluyor.

uyku mu?
yoo yooo. öyle bişiy yok.
sivritepe mi?
sivritepe çok şeker ayol. ilk gördüğünde sikseler çıkamam diyorsun, önce sikip sonra çıkartıyorlar. hatta indirip bi daha sikip bi daha çıkartıyorlar.
ranzalardaki yazılar? (gerçi hoş ben 4 kişilik odada kalıyorum kursiyer olduğumdan ama)
"sizi sikebilirler ama zamanı durduramazlar" favorim. hemen akabinde "yatağına iyi bak onu bir daha göremeyeceksin" geliyor.
tatbikat?
bırrrr. (ürperti geldi bi an) bana tatbikat demeyin gözünüzü seveyim. tatbikatta saniyelerin geçmediğine şahit olacaksınız öyle söyleyeyim. 3 gün dağda yattım. üç gün. bakın üç diyorum. üüüüüç. bu ağustos ayı içerisindeki üç günde davraz dağı geceleyin o kadar soğuktu ki, nöbet tutmadığımız dakikalarda üç kişi birbirimize sarılarak filan uyuduk. -evet ateş yakmak yok. ateş yakarsak mevzilerin yeri belli olur-
24 saat sıcak su?
hıı hıı oldu canım tabi.

ara sıra ağlayasım geliyordu, "komaannndooooooooooo gırrrrrrrrrrrr!" diye bağırıp rahatlıyorumdum. *

polatlı topçu ve füze okulu

efendim bu okulda; kısa dönem er ve uzun dönem erleri bir kenara bırakır isek iki tip asteğmen adayı öğrenci vardır.

Birincisi 75 gün acemilik yapacak olan branşı askerlik ile ilgili olan öğrencilerdir.(misal adestim)
Diğer grup ise 18 gün acemilik yapacak olan meslek kuracılarıdır. Bunların branşında kendi meslekleri yazar.(misal avukat)

ilk gruptakilerin işi zordur. Gözlemlediğim kadarı ile komutanları kendileri üzerinde çakıla balıklama atlamak gibi atraksiyonları denemektedirler. Ben kendim ikinci grupta olduğumdan yani meslek kuracısı olduğumdan yalnızca bunu anlatabileceğim.

18 gün acemiliğin ilk 10 günü evrak işleriyle geçer. Geri kalan 8 günde ise tören hazırlıkları yapılır. Ötesi yoktur. Ağır bir askeri eğitim yoktur. Size kitap dağıtırlar kitaptaki konularla ilgili olarak dershanelerde ders görürsünüz 13. günde rahat hazır ol filan filan eğitimlerinden sınav, 14. günde gördüğünüz dersler üzerinden sınav 15. günde ise nişancılık mevzusundan sınav yapılır. Bu üç sınavın ortalamasından dereceniz belirlenir. ve 16. günde bu derecenize göre kura cekersiniz.

Kura nasıl olur?

Şöyle; size okula ilk gittiğinizde "sınavda yüzde 10'a girenler istediği yeri sececek" bilgisi verilir. Doğrudur da. Ama komutanlar yüzde 10 olayının nasıl uygulanacağı, hesaplanacağı hakkında fikir sahibi değildirler. Kurayı Tahlil dairesinden gelen subaylar yaparlar zaten. O yüzden hemen anlatıyorum; bizim dönemimizde okulda 384 meslek kuracısı bulunuyordu, ve komutanlar tarafından ilk 38'in meslek farkı gözetilmeden secileceği ve bunların istediği yeri sececeği bilgisi verildi bizlere. Ancak biz kura günü anladık ki; her meslek kendi içerisinde yüzde 10 olayını uyguluyor. Hatta her kuvvet kendi içerisinde yüzde 10'a bakıyor. Yani mevcut 384. bunun içerisinde avukat, hakim, makine mühendisi, inşaat mühendisi var. komutanların dediği ilk 38 yüzde 10a girecek. işte bu yanlış. doğrusu şöyle; 100 avukat var diyelim. Bunun 80'i kara kuvvetlerine 20'si jandarma gk'ya mensup ise 80 karacıdan 8 tanesi, 20 jandarmadan 2 tanesi istediği yeri seciyor. yani ilk 38 karacı avukatlar olsa 8 tanesinden sonrası birşey secemiyor.

Gelelim kuraya...
Kurada yüzde 10 a girenler istediği yeri sectikten sonra puan sırasına göre herkes torbaya elini atıp bir kura cekiyor. Benim tavsiyem sınavda sonuncu filan olmaya bakın. Torbacılara hep iyi yerler düştü. Misal ben 3. jandarma avukattım gelgelelim dünya kadar askeri hakim savcılığın arasından Jandarma Genel Komutanlığı 20'nci jandarma sınır tugay komutanlığı çukurca/hakkariyi torbadan çıkartarak kura cekecek diğer arkadasların yüreğine su serptim. Siz böyle olmayın.

Bunun dışında; benim gibi iç harekat bölgesinden kura çekerseniz 3-4 günlük bir tatilin ardından ısparta dağ komando okuluna teslim oluyor ve 21 günlük bir eğitim alıyorsunuz. 21 günün ardından 15 gün taşınma izni veriliyor ve ilgili kabul toplanma merkezine teslim oluyorsunuz. misal ben van kabul toplama merkezine teslim olacağım.

son olarak;
(bkz: hakkari de askerlik yapmak)

en son aklıma geldi;
topçu marşını 20 dakkada şakıtıyorlar adama. sakin. panik yok.

elisaday

kemcük ağızlı! sen kocaman bir çılgınsın beybi.
neyse. bu çılgınlık olayını hemen bir kenara bırakıp;

herhalde cevaba cevap entrysi oluyor bu son kapıştığınız. ama korkarım ki böyle hukuki tartışma olmaz. sizi baroya şikayet etsem şerefsizim uyarı alırsınız.* ama şimdi gidip bu entryi gösterip beni baroya şikayet etseniz şerefsizim bende uyarı alırım. o yüzden oturalım oturduğumuz yerde.

şimdi kemçük ağızlı...

elisaday midir nedir onun bu hukuki tartısmada haklı olduğunu vurgulamak istiyorum. *
"alıntı yaptığı hrant dink kararının avrupa insan hakları mahkemesine taşındığını, avrupa insan hakları mahkemesinin 2010 un eylül ayında türkiye aleyhine ihlal kararı verdiğini ve avrupa insan hakları sözleşmesi altında imzası bulunan türkiye cumhuriyetinde, anayasanın 90. maddesi uyarınca, o isim vermeden alıntı yaptığı yargıtay hukuk genel kurulu kararının artık hiçbir hükmü olmadığını bilmesi gereken, bilmiyorsa da bu vesile ile öğrenmesi gereken yazar." kısmında bitmişsin kemcük. uzatma. yokuşa sürme. bir de hukukçu olucaksın.

o yüzden;
şimdi sakin ol ve klavyeyi yavaşça yere bırak.

bu buz gibi hukuki ihtilafın ardından elisaday için de şunu diyebilirim;
entrylerini okumadan güne başlayamadığım yazar. *

üniversite tercihi yapacaklara tavsiyeler

hukuk fakültesi filan okuyacaksan eğer puanında yetiyorsa hiç param var diye söylenip bahçeşehir üniversitesine gitmemelisin. marmaraya gel ne biliyim istanbula git bahçeşehirde kendine yazık etme. marmarayla istanbul babamın mı? hayır. iyilik olsun diye söylüyorum.

kemcuk agizli

elisaday! sen kocaman bir çılgınsın beybi.
neyse. bu çılgınlık olayını hemen bir kenara bırakıp;

herhalde cevaba cevap entrysi oluyor bu son kapıştığınız. ama korkarım ki böyle hukuki tartışma olmaz. sizi baroya şikayet etsem şerefsizim uyarı alırsınız. * ama şimdi gidip bu entryi gösterip beni baroya şikayet etseniz şerefsizim bende uyarı alırım. o yüzden oturalım oturduğumuz yerde.

şimdi elisaday

kemcük ağızlımıdır nedir onun bu hukuki tartısmada haklı olduğunu vurgulamak istiyorum. *
"aihm kararları, hiçbir zaman kendiliğinden ulusal yargı kararlarını hükümsüz hale getirmez. bu iç hukukta cmk m. 311/1-f'de belirtildiği yargılamanın yenilenmesi sebebi olabilirler sadece." kısmında bitmişsin elisaday. uzatma. yokuşa sürme. zaten aihmle bizim mahkemeler arasında bi ast üst ilişkisi kurmussun ki tadından yenmiyor.

o yüzden;
şimdi sakin ol ve klavyeyi yavaşça yere bırak.

bu buz gibi hukuki ihtilafın ardından kemçük ağızlı için de şunu diyebilirim;
entrylerini okumadan güne başlayamadığım yazar. *

ayrıca bi an çağrıştı;
(bkz: kendini savcı olarak tanıtan hukuk öğrencisi) * * * *

türkiye hukuk sistemindeki bozukluklara örnekler

(bkz: icra müdürlüğü)

çorumspor

kurulduğundan bu yana hiçbir dünya devinin, bileğini bükememiş olması takdire şayan olmakla birlikte birçok futbol otoritesininde ilgisini dikkatini işte daha ne bileyim ne kaldıysa oyunu çekmektedir.

(bkz: çorumspor un 150 yıldır barça ya yenilmemesi)

seviyorsan git konuş

(bkz: git kıza böyle böyle de)

para icat edilmeseydi olabilecekler

(bkz: trampa)