entry'ler (252)

daglarsozumuzvar

sözlükteki kürt diyasporasının yeni üyesi.

azul

çaylak olmuş. bana iletmemi istediği bir mesaj var buraya kopyalayayım.

--azul--
formata uygun olduğuna emin olduğum bir entrym forum tarzı entry bahanesiyle silindikten sonra, moderasyon başlığına bunun gerizekalıca bir hareket olduğunu yazdım ve öğrenemedim bir süreliğine çaylak oldum.

sözlükteki entrylerin 3/4'ünün formata aykırı olduğu düşünülünce garip geliyor tabi. neyse geleceğim konu şudur, artık formatla değil kişisel insiyatifle yönetilen bu platformda entrylerimle yer almak istemiyorum. uludağ sözlük yönetimine ricam, hesabımı entrylerimle beraber silmeleridir.

son olarak; özellikle siyasi konularda tartıştığım, kalbini kırdığım tüm arkadaşlardan bana haklarını helal etmelerini istiyorum, çoğu kişiyle atıştık ama hiçbirisine nefret duymadım. neyse, eyyorlamam bu kadar. kalın sağlıcakla.
--azul--

cemaatci imamin ateist oglu

yedinci nesil çaylak. en kısa zamanda yazar olmasını bekliyoruz.

kürtçe

gidişat 10 yıl içinde kürtçe'nin türkiye'nin doğu illerinde tabelalar, ürün ambalajları, reklamlar, çağrı merkezleri, devlet kurumlarının internet siteleri gibi günlük hayat öğelerinde ikinci dil olarak varlığını göstereceği ve beş yıl öncenin aynı konudaki tartışmaları şimdi nasıl gülünç geliyorsa o zaman geldiğinde de şimdiki tartışmaların gülünç ve vakit kaybettirici olduğunun anlaşılacağını gösteriyor. turkcell geçtiğimiz dönemde diyarbakır'da çağrı merkezi açtı ve bu hareketinde gözettiği bölgeye göre hizmeti özelleştirme vizyonu gayet net anlaşılabiliyor. türkiye toplumunun bu şekilde dönüşümü mutlaka kürtçe'nin ikinci dil olarak öğrenilmesini de ülke çapında yaygınlaştıracaktır, iş yaşamında özellikle bu bölgeyi hedef alan sektörlerde bu dile ait bilgi aranan bir özellik haline mutlaka gelecektir. şahsen aktif olarak kullanacak yerim olacağını bilsem tıpkı diğer diller gibi basit temellerle bile olsa kürtçe öğrenmeye hazır ve istekliyim. şimdi kürtçe dendiğinde en fazla sinirleri zıplayanlar bile o dönem geldiğinde muhtemelen durumu yeterince kanıksamış olacaktır. bu ülkenin kuruluşunda gerektiği gibi iki dilli bir yapı yaratılmış olsaydı nasıl doğduğumuzda bunu tıpkı sıradan bir kanadalı veya belçikalı gibi kanıksamış olacak, ortada hiçbir gariplik görmeyeceksek merak etmeyin, bu kanıksamışlık sonradan da öğrenilebilir.

hiç kimsenin tınlamıdığı ordu

ülkenin kuruluşundan itibaren her işi eline yüzüne bulaştırmış,ülkenin güneydoğusundaki iç şavaşı devamlı körüklemiş her 10 senede bi devamlı darbe yapıp gece yarası verdiği sikimsonik muhtıralarla ülkenin gündemini gereksiz yere meşgul etmiş,gelişmekte olan bir ülkenin çarklarına devamlı çomak sokmuş bir ordunun düştüğü içler acısı durum.

yıllardır izlediği zenofobik(evet haklısın bu kelimeyi 3,5 dk önce öğrendim ondan kullanıyorum ) politikalarla toplumun tüm aklı selim insanlarını çileden çıkaran bu orduyu takdir edersiniz ki son zamanlarda kimse takmamaya başlamıştır.tabi bunlarda odun değil ya farkındalar tabi işin artık daha danışıklı dövüşmeyi tercih ediyorlar.mesela gündemdeki bir konu hakkında bakıyorlar 3 gün boyunca herkes saldırıyorsa onlarda "değmesin yağlıboya" diyerekten ağız burun giriyorlar olaya artık.profesyenel ordu böyle bişey olsa gerek.

ha bu aradan hangi ordudan mı bahsediyoruz.tabiki de nijerya ordusu.

ulusalcıların maymundan değil tavuktan gelmesi

darwin'in saçma evrim teorisine alternatif olarak biraz önce geliştirdiğim harika ötesi teori. rahmetli dedemin -memiş- adını verdiğim bu teoriye göre, ulusalcılar maymundan değil, tavuktan insana doğru bir evrim süreci geçirdiler. elimde evrimin kayıp halkası olarak en son akp'li vekile atılan yumurtanın ardından bir yumurtam olsun onu da atarım diyen binlerce ulusalcı var. memiş teorisi, çok yakında darwin teorisinin önüne geçecek ve bilim camiasına yeni bir soluk getirecek, göreceksiniz.

kemalizm

gene laiklik elden gidiyor diye feryat etmeye başladın.

iktidarı alır almaz, tekke ve zaviyeleri kapattın. oysa bunlar anadolu toprağının zenginliğini yansıtıyorlardı. aralarında ortodoks islamın tahakkümcü sembolik evrenine destek olanlar varsa da osmanlı da sünni dinsel despotizm esas olarak ulema kaynaklıydı. ulema medreseden yetişirdi. tekke ve zaviyeler tasavvuf odaklarıydı. sünni olanlar olsun, alevi olanlar olsun panteizmin barışçı sembolik evreninin düşünsel odaklarıydılar. ulemanın katı tutumunu etkisiz kılarak anadolu halkının kültürel çeşitlilik içinde birarada yaşamasını sağlayan folk islamın yaratıcılarıydılar.

sen tuttun hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyerek halkın ruhsal dinlenme kaynaklarını ortadan kaldırdın. oysa bu bereketli topraklar üzerinde senin mürşidine de yer vardı. heterodoks alevi-bektaşi tekkeleri kendi agnostik anlayışları doğrultusunda senin mürşidinle de seve seve ilişkiye geçerlerdi. sen ne yaptın? dedin ki, seni sünni zulmünden korurum, ama sen de kendi kimliğini reddedip tamamen bana tabi olacaksın. kahrolası babalar, dedeler, dedebabalar, postnişinler, pir sultan gibi bir ben mi düşmüşüm can telaşına diyemediler, can telaşına düşüp kuyruğuna takıldılar.

kendin dine inanmadığın halde, bu halka bir din lazım deyip, diyanet kurumunu kurdun. kendine göre bir islam icat edip resmi memurlarınla bunu halka dayattın. ulemadan beter bir ruhban sınıfı yarattın. her şeyin aslına rücu edeceğini düşünmedin, senin diyanetinin günün birinde en ortodoks sünni-hanefi islamcı faşizmin kalesi olacağını göremedin. üstelik alevilerden ve dinsizlerden kesilen vergilerle bu canavarı sen büyüttün.

bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar doğunun despotizmiyle, batının ruhsuz maddeciliği ve tahakkümcülüğü arasında sıkışmalarına rağmen sezgileriyle çeşitlilik içinde birliği, birlikte yaşama olanağını, özgürlüğü, kardeşliği, barışı arıyorlardı; toplumun tepesine tünemiş devlet aygıtının ve yerel mütegallibenin ulaşamadığı pazaryerinde, mahallede ve padişah fermanının geçmediği dağlarda yakalamışlardı da.

sen tuttun özgürlüğün bilgisi ve pratiğinin oluşma olasılığının çok yüksek olduğu bu topraklara (bu şans hala kaybolmuş değil) batının deli gömleğini giydirdin. sonra da yaptığın işi laiklik, çağdaşlık, ilericilik olarak kutsadın.

sen tuttun bizans-osmanlı devlet geleneğini aynen devraldın ama tevhid-i tedrisat yasalarıyla halkın özgürlükçü kültürel kaynaklarıyla bağını kestin. yıllar boyunca jandarma zoruyla yerleştirmeye çalıştığın zorunlu eğitim sisteminde, zorunlu din dersleriyle, imam hatip okullarıyla genç kuşaklara tasavvufi hoşgörüden yoksun faşist siyasallaşmış islamın aktarılacağını görmedin.

bu topraklarda, türk, kürt, ermeni, rum, abaza, arap, zaza, yahudi, gürcü, laz, boşnak, pomak, v.b. 46 değişik etnik kökenden insan yüzyıllar süren deneyimleriyle birlikte yaşamayı öğrenmişti. sen iktidara geldin, türk milliyetçiliğini resmi din haline getirdin, güneş dil teorisi uydurma resmi tarihini müfredatınla insanlara dayattın, yıllar yıllar boyu düşmanlık tohumlarını ektin, ülke nüfusunun üçte birini oluşturan kürtleri yok saydın. jandarma zulmü, dil yasaklarıyla asimile etmeye çalıştın. şimdi kürtlerin başkaldırısını ülke bölünüyor çığlıklarıyla karşılıyorsun. oysa bölücülüğün kaynağı sensin.
nerede, gel ne olursan ol gel, ister putperest ol, ister mecusi gene gel diyen mevlevi dergahı? nerede, hoşgörü simgesi bektaşi dergahı? nakşibendilik gibi köklü bir tasavvufi odak bile sayende holdingleşti, faşistleşti.

ve sen şimdi çıkmış feryat ediyorsun. laiklik elden gidiyor diye. yıllarca hapiste çürüttüğün çağdaş bedrettin, nazım hikmetin çocuklarını kemalist-laik cepheye çağırıyorsun. hadi canım sen de.
hiçbir şeye yanmayız da bu çağrıların hala aleviler tarafından ciddiye alınmasına yanarız. oysa sivas'ta alevileri yakan yalnızca islamcı faşistler değildi; aynı zamanda kemalist devlete duydukları güvendi. yoksa ayı inine bir çakı bıçağı bile almadan girerler miydi?


kaynak: a-politika, mayıs 1994, sayı: 1, sayfa 14

önemli olan boy değildir soydur soy

her yaptığı söylemde birlik ve beraberliğin önemine değinen başbakanın aslında söylemlerinin ne kadar lafı güzaf olduğu da ortaya çıkmış oldu.

o değil de herhangi bir demokratik ülkede olsaydı bunu söyleyen partinin genel başkanına ardarda davalar açılır , partiye ise kapatma davası açılırdı ama türkiyede yaşıyoruz sonuçta ..

kenan evren cennete gidebilir

fettullah hocaefendi'nin bir röportajından:

"evren paşa demokrasinin kesintiye uğraması ve daha pek çok açıdan tenkit edildi. ama seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir."

sözün orjinali budur öyle kıyısında köşesinden kesip de yaftayı vurup kaçmak yok öyle yazacaksan adam gibi yaz mahmut.

şişman gözlüklü ve abazan

herhangi bir korku filminde ilk ölecek kişi. *

yavuz sultan selim in alevileri katletmesi

yavuz sultan selim, sünni inancı anadolu alevileri için bir zulüm nedeni yapan osmanlı sultanıdır. yavuz sultan selim'in sünnilik adına alevi halkı kitlesel olarak yok etmeye kalkışmasının nedeni osmanlı'nın doğu sınırlarında hızla gelişen türk safevi devleti'dir; bu devletin anadolu alevileri için osmanlı zulmüne karşı bir umut olması ve anadolu insanının osmanlı topraklarından kaçmaya başlamasıdır. bu güçlü türk devletinin gelişip kökleşmesinin, sömürü alanı olarak görüp değerlendirdikleri anadolu'nun elden çıkması demek olduğunu anlayan osmanlı, bu gelişimin "tek islam devleti" kurma çabalarını da engelleyeceğini düşünüyordu.
sıra sıra cellatlar, sürü sürü türkmen'i doğramaya başladı. zaten fatih ta 1473 yılından itibaren (otlukbeli) bu işe başlamıştı. ardından sünnilik güç buldukça alevi düşmanlığı körüklenmeye başlandı. yavuz sultan selim, halifeliği, memlükler'den kılıç zoruyla aldıktan sonra sünnilik tutucu bir niteliğe bürünmüş ve artık toplumsal gelişmeye ayak uyduramaz hale gelmişti.
anadolu'da türklerin anlayamadığı arap ve acem dili yaygınlaşmaya başlamıştı. işte anadolu'da yaygın olan alevilik, sünniliği bir baskı aracına dönüştürmüş olan padişahların kabul edemeyeceği bir düşünceydi. aleviler aynı zamanda doğu sınırındaki türk devletini destekliyorlardı ki; osmanlı devleti bu nedenlerden ötürü anadolu alevilerine baskı uyguluyordu.
yavuz sultan selim, şah ismail üzerine sefere çıkarken; ordunun arkasında kendisine karşı çıkabilecek bir güç olsun istemiyordu. savaş başladığında alevilerin şah ismail'den yana tavır alma olasılığı da oldukça yüksekti. ve yavuz sultan selam 40 bin aleviyi kılıçtan geçirdi. kendini haklı çıkarmak için alevilerin kadınları ortaklaşa kullandıkları, kuran'ı, camileri yaktıkları şeklinde iddialarda bulundu ve bunun üzerine fetvalar yazdı. yavuz sultan selim'in alevi kırımı yapabilmek için yazdırdığı fetvalardan birisi müftü hamza'ya ait olanıdır; "ey müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisler; erdebil oğlu ismail olan kızılbaş topluluğu, peygamberimizin şeriatını, sünnetini, islam dinini, iyiyi ve doğruyu açıklayan kuran'ı küçük gördüler. (...) onlara sempati gösteren, batıl dinlerini kabul eden veya yardımcı olanlar da kafir ve dinsizdirler. bu gibi kimselerin topluluğunu dağıtmak bütün müslümanların görevidir. bu arada müslümanlar'dan ölen kutsal şehitlerin yeri yüce cennettir. o kafirlerden ölen ise, hakir olup cehennemin dibinde yer tutacaklardır. (...) bu türlü topluluk hem kafir ve imansız hem de kötülük yapan kimselerdir. bu iki sebepten onların öldürülmesi vaciptir."

dönemin büyük fıkıh ve hadis bilgini olarak tanınan müftü hamza 1521 yılında ölmüştür. tarihte yalnız böyle yüz karası bir fetvayla değil, rüşvet almak gibi bir suçla da anılır. kuran üzerine yemin etmesine rağmen 50 bin akçe karşılığında semendire valisi yusuf bali'nin yolsuzluklarını ve haksızlıklarını kapatır. müftü hamza'nın rüşvet aldığını öğrenen yavuz sultan selim onu sıkıştırıp canının bağışlanması karşılığında bu fetvayı verdirir. osmanlı, iktidarı için her şeyi kullanmıştır, kullanmaya çalışmıştır.
alevi kırımına izin veren bir diğer fetva da şeyhülislam ibni kemal tarafından kaleme alınmıştır. "...kızılbaş topluluğu şeri yasalar gereği öldürülmeleri helaldir. islam askerlerinden onları öldürenler gazi, ellerinde ölenler ise şehittirler."
halkı birbirine düşman etme kırdırma osmanlı'dan bugüne devredilmiş bir devlet geleneğidir. 24 aralık 1978'de "müslüman türkiye", "kanımız aksa da zafer islamın" haykırışlarıyla maraş'ta alevi halkı katledilir. "allah allah" diyerek "komünistlerin büyüğü, küçüğü demeyip kafasını ezin" diye bağıranların sloganlarıyla, alevilere yönelik osmanlı dönemindeki fetvaların benzerliği çarpıcıdır. 1514 yılında 40 bin kişiyi kılıçtan geçiren gelenek, 1978'de maraş'ta ihtiyar, çocuk, kadın ayrımı yapmaksızın halkı katleder. yakılıp yıkılan evler, çivilenen, gözleri tornavidalarla oyulan, bıçaklarla, baltalarla, satırlarla parçalanan insanlar... tecavüz edilen kadınlar, karnında bebeleriyle şişlenen hamile gelinler... maraş'ta tablo budur.

bu vahşet tablosu osmanlı'da bir başka dönem uygulanan kırımla da benzerlik taşır. osmanlı 1875-1876 bulgar ayaklanmalarını bastırmada çerkesler ve başıbozuk birliklerini kullanır. dönemin tanıklarından biri o günleri şöyle anlatır: "kadınlar ve kız çocukları saçlarından tutuldular, bir darbeyle diz çökertildiler, boyunlarından kesildiler. çocuklar süngülere geçirildiler, hamile kadınların karınları deşildi. bir çoğu sırayla soyuldular ve bir odun parçasının üzerinde hayvan sürüleri gibi büyük bir serinkanlılıkla kesildiler..."
yine meclisi meb'usan tutanaklarında o günlere ilişkin şöyle anlatımlar yer alır: "1877-1878 osmanlı-rus savaşı sırasında gayri-resmi olarak teşkil edilen ve çerkeslerin ağırlıkla olduğu osmanlı birliklerinin yolları üstünde rastladıkları hıristiyan köylerini yağmalayıp, insanları kılıçtan geçirdikleri yüzlerce, hatta binlerce çocuğu köle olarak yanlarına aldıkları, çocuk ve eşyaların bir bölümün sattıkları...."

yavuz sultan selim'le birlikte din, imparatorluğun üst yapı kurumlarından en kapsamlısı olarak güçlü bir varlık kazanmıştır. artık iktidarı tehdit eden her şey "din zararına" ilan edilecek, her düşünce, eylem "din sapkınlığı" olarak anılacaktır. ve fetvalar, fermanlar, bu yollu açıklamalarla muhalefetin ezilmesinde önemli role sahip olacaktır... yani her türlü katliam, vahşet böylece meşrulaştırılacaktır. o günün toplumsal gerçekliği anadolu halk şiirlerine ve türkülerine de yansır.

bu yıl dağların karı erimez
eser bad-ı saba yel bozuk bozuk
türkmen kalkıp yaylasına yürümez
yıkılmış aşiret il bozuk bozuk
pir sultanım yaratıldım kul diye
zalim paşa elinden mi öl diye
dostum beni ısmarlamış gel diye
gideceğim amma yol bozuk bozuk
(pir sultan abdal)

yavuz sultan selim döneminde kürt toprakları üzerinde osmanlı devletiyle şah ismail arasında çıkan savaşta her iki kesim de kürt aşiretlerini kendinden yana kazanmak (yani kullanmak) uğraşındadırlar. bu uğraşta başarıya ulaşan yavuz sultan selim, sah ismail'in yenilgiye uğratılmasından (çaldıran 1514) sonra kürt aşiretleriyle bir anlaşma yapar. bu anlaşmaya göre kürt aşiretleri özerkliğini koruyacak, yönetim belli kişi ve ailelerde olacak, padişah fermanına bu konuda bağlı kalınacak, savaşlarda kürtler osmanlı devletine yardım edecekler, osmanlı da, kürtler'i bütün dış saldırılardan koruyacaktır. bu anlaşma ile doğu'daki osmanlı egemenliği perçinlenir. kürt halkının tarihinde "ilk cahş" olarak anılan idris-i bitlisi işbirlikçiliğinin karşılığını alır. çaldıran seferine çıkarken 40 bin aleviyi katletmesi nedeniyle -bunların arasında çok sayıda kürt alevisi de vardır- "yavuz" namını alan sultan selim'in sevgi ve güvenini kazanır. bu aynı zamanda kürt önderliklerin iktidar için kendilerini kullandırdıkları ilk örnektir. ve tarih sahnesinde birbirini takip eden onlarca örnek yaşanacak, kürt halkı bu önderlikler nezdinde inançları, duyguları sömürülerek kullanılacaktır.

not:bu görüşe katılmayan bazı akademisyenler bu sayının gerçeklikten uzak olduğuna inanır. tarihçi mustafa akdağ, " yavuz sultan selim'in o zaman, kızılbaş mezhepli 40.000 kişi öldürttüğü hakkında tarihlere geçmiş bir rivayet vardır… ancak, biz bunu pek şişirilmiş bir sayı bulmaktayız. çünkü, bu padişah devrine ait pek çok mahkeme defterleri hâlâ elimizdedir. bunlar üzerinde yaptığımız araştırmalarda, bu çapta kitle idamlarına rastlayamadık. eğer öyle kanlı bir olay geçseydi, bu defterlerde yer alması zorunlu idi." diyerek bu iddiaların gerçekçi olmadığını ifade etmektedir.

sayıyı abartılı bulan bir diğer tarihçi robert mantran ise şöyle ifade ediyor, "göründüğü kadarıyla, bu "büyücü avı", özellikle olaylara bulaşan tımar sahiplerini yerlerinden atmak ve bilinen elebaşıları öldürmekten ibaret kaldı. 1513 ya da 1514'te olan 40.000 sapkının kırılması efsanesinin destekleyen hiçbir kanıt yok elimizde; sayılar karşısında doğulu baş dönmesiyle alabildiğine damgalı görünüyor bu."

el hasıl , alevilerin öldürüldüğü kanısına ise, yavuz sultan selim'in şeyhülislamı olan müftü el hamza'nın 1512 tarihli kızılbaşlarla ilgili bir fetvasının olduğunu hatırlatmakta ve bu fetvanın katliamların izni olduğuna inanmaktayız.

bu fetvada, kızılbaşlar kâfir ve dinsiz olarak tanımlanmış, onları öldürmenin vacip ve farz olduğu söylenmiştir.

burdan sentez olarak yapabileceğimiz analiz , yavuz sultan selim in alevilere yönelik bir katliam yaptığı nitekim bu katliamda ölenlerin sayısının tam olarak tespit edilememesi ve yahut hiç bir resmi kaynakta kanıt bulunamadığı için tam olarak bilinmemesidir.

anne vyalitsyna

1987 doğumlu rus top model.

fethullah gülen in darbe yanlısı olması

her bulunduğu ortamda sevgi saygı hoşgörü gibi ulvi kavramları dile getiren , her zaman demokrasinin yegane çözüm olduğunu söyleyen fethullah gülenin 1979-1980 döneminde pek de öyle düşünmediği görülüyor.

http://tr.fgulen.com/content/view/13101/56/

haziran 1979 da sızıntı dergisinde yazdığı " asker" başlıklı yazısında askere methiyeler düzmenin yanısıra içten içe de darbe çığırtkanlığı yapmakta olduğu bariz bir şekilde görülmektedir.

http://tr.fgulen.com/content/view/13128/56/

12 eylül darbesinden hemen bir ay sonra ise ekim 1980 deki yazısında ise asker için son karakolun kahraman bekçileritabirini kullanması ise darbeden dolayı içinde bulunduğu huzura ermiş durumunu net bir şekilde yansıtıyor.

şimdi sadede gelmek gerekirse demek ki neymiş 12 eylül cuntası zamanında -özellikle şu anki sözde darbe karşıtları tarafından- epey taraftar bulmuş . hadi çakma liberal demokrat nazlı ılıcak ve mümtazer türköne nin darbe şakşakçılığını kısmen de olsa idrak edebilmekteyiz. amma velakin her fırsatta sevgi saygı ve hoşgörü kavramlarını ağzından düşürmeyen , söylemlerinde her fırsatta demokrasi vurgusu yapan ve pek çok çözümün pasifist bir yaklaşımla çözülebileceğine inanan fethullah gülen in bu makaleleri beni hayretler içersine gark ettirdi kendisi hakkında acaba demeye başladım ...acaba ?..

not:kesinlikle darbeleri savunan bir insan değilim aksine darbe karşıtıyım . f.gülen hakkında ise tamamen nötr durumdayım.

onca parti varken akp ye oy veren zihniyet

o kadar kişi veriyorsa acaba sorun bende mi diye bir düşünmesi lazım bu zihniyeti sorgulayanların.

atatürk vs inönü

inönü, m. kemal ne ise oydu. yani ikisi arasında, ait oldukları ve çıkarlarını temsil ettikleri mülk sahibi sınıflar açısından da, liderlik ettikleri rejimin yapısı bakımından da kategorik bir farklılık mevcut değildir. inönü ve m. kemal arasında bir kopuştan değil ancak süreklilikten bahsedilebilir, onlar halef ve seleftirler. birbirine pek de benzemeyen kişiliklerde olmalarına, zaman zaman kimi konularda ve taktiklerde farklılaşmalarına rağmen m. kemal ve inönü aynı saftadırlar, aynı yolda ilerlerler ve özde aynı çizgiyi savunurlar. nitekim inönü, cumhuriyetin kuruluşunun ertesi gününden 1937 yılına dek, altı aylık kısa bir kesinti dışında, 14 yıl boyunca m. kemalin başbakanı ve rejimin ikinci adamı durumundadır. bu açıdan atatürk iyidir, inönü kötü şeklindeki bir değerlendirmenin bir geçerliliği yoktur.

haberturk un cıtır spkerleri

(bkz: abazan detected)

90 sonrası doğanlar siyaset konuşmasın kampanyası

(bkz: koltuğundan olmak istemeyen dedenin serzenişi)

divxmen

her türlü filmin yer aldığı ve çoğu filmde eğer sharebase veya remixshare kullanırsanız maksimum 20 dakikada tüm indirimi tamamlıyor ve sizde rahat rahat filmi izleyebiliyorsunuz.çok güzel paylaşımlar da oluyor abi. planet earth belgeseli ni bile indirebilirsin buradan süper bi yer.

aha buda linki;

http://www.divxmen.com/

korungozu

7.nesil çaylak. yazar olmasını bekliyoruz. *

porno hayatına cine5 ile atılan kuşak

(bkz: kanal 1 in erotik filmleriyle büyüyen ergen)*