bugün

ateş böceği sandığım kırmızılı-siyahlı böcekleri sözde popolarından, ışık saçacaklar diye toplar, şeffaf poşetlere tıkar, gece boyunca odamı aydınlatmalarını beklerdim. uykusuzluktan canım çıkar, beklenen ışık odaklanan popolardan çıkmazdı. sabah o böcekleri arızalı oldukları gerekçesiyle çimlere salar, yeni bir parti toplardım. malum ışık bana bir türlü malum olmazdı. zamanla benden çekindiklerine, ışık olayının aslında aralarında bir sır olduğuna inanmış ama yılmamıştım. ne olursa olsun aydınlanacaktı yüzüm popodan çıkan ışıkla. yatak altı, dolap içi, perde arkası yeni dikizleme alanlarım olmuştu. yaz tatili geçmiş gece yüzümü aydınlatan sadece ve sadece 60-100 watt arası değisen ampuller olmuştu. yıllar sonra öğrendim yaz tatilimi eritip bitiren kıytırıktan vasıfsız böceklermiş
---bela olan sineği yakalayıp suya atmak , sonra da suda çırpındığını görüp onu kurtarmak , akabinde kendini kahraman sanmak.

---başka bir sineği yakalayıp kelpetenin arasına koymak suretiyle işkence etmeye çalışmak *

--anneye sinirlenip evin altını üstüne getirmek , o sırada babanın geldiğini haber veren araba sesini duyarak yusuf yusuf etmek.

---babanın dayağından korkup bir çift çorap , bir yastık , bir elma ve bisiklet alıp evden kaçmak.

--arkadaşa gıcıklık olsun diye çay bardağının içine ,ucuna kömür bulanmış değnek sokmak.sonra arkadaşın onu içmesine üzülüp , bile bile aynı çaydan içmek.

---yüksekten yere düşmeyen ( o zaman yerçekimini bilmiyoduk tabi ) roadrunner'ın mua koyma hissiyatına kapılmak.

--hoşlandığın kızın dikkatini çekmek için , onu sevdiğini iddia eden diğer arkadaşa tezahürat yapmak .*

---üreme mevzunun , erkeğin cinsel organının kadındaki mekanizmayı harekete geçirmesi sonucu olduğunu düşünmek*

---kızların yanına oturmaktan utanmak , bunu delikanlılığa yakıştıramamak.

--ninjacılık adı altında mahalledeki elemanları toplayıp duvarlardan atlamak , çöpleri devirmek , bitkilere zarar vermek , kediyi kutuya koyup yüksekten salladırmak *

yine de güzel günlerdi be sözlük...

(bkz: mutluyduk çocukken)

(bkz: mutluluk kavramının siz büyüdükçe küçülmesi ,kaybolması)
arıları pet şişeye doldurmak. birkaç damla su ve toz şeker atıp onu yemelerini, bal "sıçmalarını" beklemek. her deliğe demir sokmak. demir sokulan deliğin arı yuvası olması.

fanta zannedip kolonya içmek. ciddi ciddi oturup pipetle.

yanan çöp kutusuna parfüm şişesi fırlatmak.

yataktan yatağa atlarken kaş yarmak.

"niye benden büyük kız doğurmadın, abla istiyodum ben!" diye anneyi dövmeye kalkmak, krizlere girip ağlamak. ablayı ne yapacaksam.

uzar gider..
ceset resimlerinin olduğu sitelerde gezmek. ulan o zaman korkmuyordum, iğrenmiyordum ne malmışım yahu. şimdi üç buçuk atıyorum.
vazo kırdıktan sonra yatakla duvar arasındaki boşluğa girip üzerine battaniye örtmek. akabinden anneyle babanın sokaklara taşıp çocuklarını araması.
arı kovanına sinek ilacı sıkmak ve arılar taarruza geçtiğinde ayakları kıçına değdirerek koşmaya başlamak.
boncuk tabancayla babanın arkadaşının kelini vurmak. babadan papara yiyeceğini sanıp köşe bucak kaçtıktan sonra babanın arkadaşına " ne oynuyosun bacak kadar çocukla " şeklinde kızdığını öğrenmek.
dedeye de baba demek, anne " baban gelecek " dediğinde hangi babam diye sormak.
halayı dövmek.
gök gürlediğinde 'gümbür baba geldi' diyerek evde kaçacak delik aramak
10 yaşlarında 3 arkadaş ormana gitmek ve bir yılan görünce, "hadi elele tutuşup kaçalım." fikrini üretip, sonra da uygulamak.
6-7 kişilik bir güruh halinde matrak olsun diye teravih namazına gidip cami boşken (bkz: coraptop) larla mac yapmak ve akabinde e-5 kenarında fabrikanın arkasına pusup yoldan olanca hızıyla gecen yolcu otobusu camlarına tas atıp kırmak ve kazalara sebebıyet vermek benım ve lıderı oldugum grubun yaptıgı en buyuk salaklıklar olarak beledıye zabıtlarına gecmıstır efem.
rastgele seçilen apartman girişlerine işemek ki acayip adrenalin salgılatır. *
pipicanı sadece işemeye yarayan bir alet olarak görmek.
sigara dumanı ile balonun uçacağını zannedip, sigara içen bi akrabanıza balonun içine üflemesini isteyip peşinde dolanmak.
arı kovanına yaklaşıp "ben arı kovanına elimi sokarım" şarkısını söyliyerek çomak sokmak ve daha sonra annem tarafından terlikle kovalanmak.
dağa çıkmak, dağdan inerken kayarak inmek, indikten sonra kayarken oluşturduğun izlere bakıp, "oha te oraya çıkmışız hacı" demek eylemi.
traş olmaya kalkışmak (bkz: sol yanagımda uzun bir çizik var)
7 yasin verdigi merak ve ogrenme hissiyle macgyver cilik oynamak. evde bulunan bir adet kalem pilin, dis cinko kabugunu picak yardimiyla soyulur. daha fazla meraklanip pilin tüm yapisini ogrenmeye calisilir. pilin arti kutubuna yakin bölümde mavi, plastigimsi bölüm görüp isirilir. icinden akan sivinin dili yakmasindan sonra bögürülerek ev halki toplanir. herkes telas halinde ne oldugunu sorar. hissedilmeyen dilden dolayi konusulamaz pil gösterilir. abi gülme krizine girer baba hemen en yakin saglik kurumuna götürür. 4 gün boyunca siviyla beslenilir, konusulamaz aci cekilir. **
edit: o sivinin adini hala hatirlayamamak.
anne babanin yataginda ziplama oyunu oynarken kafayi ayni yere vurup uc kez yarmak. ucuncusun de 20 yasimdan gun aliyordum ama cocuk sayilirdim diye sey ettim ben. bi sorun olmaz di mi lan sozluk?
sırtına pelerin niyetine havlu igleyeyip koltuklardan superman'im ben diye atlamak.
sünnet olduktan sonra tamirciye götürün beni diye bağırmak.

Sülalenin ağzına pelesenk oldu. Bu yaşa geldik hala dalgası geçiliyor.
-çocukluk arkadaşım ve ben bir gün biribirimizi eve bırakmaya karar verdik. birbirimizi diyorum ama olay şöyle başladı. önce ben onu evine bıraktım dedi ki şeycim -sen yalnız gitme ben seni bırakayım-, sonra bize geldik dedim ki -şeycim ben de seni bırakayım-. böyle bir saat kadar birbirimizi eve bıraktık. sonunda annem elinde oklavayla sen içeri geç dedi. arkadaşımın annesi de onu gelip aldı, böylece oyunumuz bitmişti. bırakamamak böyle birşey olsa gerek.

-başka bir gün çevreyolunda "karşıdan karşıya geçmece" oynuyorduk. oyunun tek kuralı -ezilmeden karşıya geçmek- ti. ezilen oyundan çıkardı. neyse işte yine yarım saat kadar biz bu oyunu oynadık. o gün ikimizden biri ezilmediyse arkadaşımın babasından yediğimiz birer adet şamar sayesindedir.

- yine aynı arkadaşımın abisi vefat etmişti ve herkes ağlarken biz burnumuzla limonata çekip helva yiyerek gülüyorduk.

-boncuk adında bir tavşanım vardı kendisi tuvalete düştü aldım yıkadım bunu, o günden sonra kudurdu hayvan. bir gün ince bir çığlık duydum baktığımda tavşanım ölmüştü. abimle birlikte evin yanındaki inşaata bir çukur kazıp gömdük onu. sonra tahta parçasından mezar taşı yaptık, doğum ve ölüm tarihini yazdık. birbirimize sarılıp epey ağladıktan sonra fatiha okuyarak son görevimizi yerine getirdik. bir yıl boyunca her cuma mezarını ziyaret edip fatiha okumaya devam ettim.
-salyangozun üstüne tuz,deterjan dökmek ve hayranlıkla hayvanın erimesini izlemek.
-kovalamaca oynarken arkadaşın hırkasını yırtarcasına çekiştirmek.
-casper gibi hayaletim olsun diye, saatlerce dua etmek vb.
helikopter böceklerini kanatlarından iple bağlayarak aklınca tasma takmak, kedi köpek gezdirir gibi mutlu olmak.
her helikopter geçtiğinde böyle ağzıma elimle vurarak a-a-a-aaa-aa sesi çıkarmak.
annenin elbiselerini giyip makyaj yapmak.
evde beslenen tavuğu uçabiliyor mu diye balkondan atmak.
anne ile deterjan almaya gidip açık deterjanı bir avuç almak ve koklamak suretiyle burna çekmek ardından burnun yanması ve zırlayarak sağa sola koşmak *