bugün

okuldan eve geldiğinde soğuk bir evdir boş bir ocaktır seni bekleyen. Annesi evde olan çocukları kıskanırsın.'bugün annemin misafirleri geldi annem pasta çörek yaptı'diyip sizi çileden çıkarırlar. Sobayı güç bela yakarsın. akşam olur. annen arar;'mesaiye kalıyorum siz yiyin'der. yemek boğazınıza dizilir. yersiniz işte. büyürsünüz.
bu gibi durumlarda Önüne geçilemeyen yaratıcılığınız başınıza bela açabilir, evde kimse olmadığından rahatlıkla kendi başınıza duvar ustası oyunu oynayıp duvarları mahvedebilirsiniz. Çamaşır iplerine oturup dünyayı oradan izlemeyi tercih edebilirsiniz. Arkadaşlarınızı çağırıp evde maç yaparsınız, kimse size engel olmaz. Tüm bu özgürlüklere karşın yine de anneyi tercih edersiniz.
anneyi sürekli özleyendir . Genelde büyükanneyi anne bilendir . Bazen sessizce kimse bilmeden ağlamaktır . Biryanı herzaman eksik kalacak olandır . Tuttum seni yazar .
her gün eve geldiğinde selam yalnızlık ben geldim giyerek eve giren insandır. kardeşi olmaması durumunda kendi yemeğini kendi ısıtan veya pişiren bazen isyan edip bile bile soğuk yemek yiyen insandır. herkesin şımarık olarak düşündüğü; aslında herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşünen insandır.
arkadaşları ona sizin evin anahtarını versene diyerek yaklaşabilir. orda onların ağzını burnunu kırabilir.
monopolisi olmayacaktır küçükken çünkü oynayacağı biri olmayacaktır. büyünce durum değişecek bu sefer arkadaşları evinden dışarı çıkmayacaktır.
aslında bu durumun hiçbir güzel yanı yoktur. anneye kızmak istersin kızamazsın. çünkü bilirsin senin için çalışıyordur. olduda bir gün çocuk yuvasına gitmek istemedin ve anneye dedin ki '' maden çalışacaktın beni neden doğurdun?'' annenin ağlayışını ömür boyu unutamazsın ve daha çocuk yaşta üzüldüğün şeyleri içine atmaya başlarsın.
geleceğin annelerine bir tavsiye;
-- evet çocuk sayısı maddiyata bakıyor. ama çalışacaksanız çocuğunuza bir sırdaş, bir arkadaş yani bir kardeş yapın.
siz hiç annenizi günde 1,5 saat gördünüz mü? yanınızdayken eksikliğini hissettiniz mi?
ilkokul çağındayken annesi ev hanımı olan çocukların özendiği çocuklardır. aslında bir sürü güzel şeyden mahrum kalırlar. bunlara özenen çocuklar da, çocukluk işte, bunu iyi bir şey, özgürlük sanırlar. eve varınca önüne yemeğin gelmesinin, sokakta düşünce eve koşup yaranı temizletebilmenin, her daim anne tarafından sevilip öpülebilmenin kıymetini bilmezler.
benim sevgili annem artık çalışmıyor.ben çalışıyorum o evde oturuyor. sabahları bana ekmek hazırlıyor. akşam yemeklerimi hazırlıyor. bütün yapamadıklarını şimdi yapıyor. zaman geçti ama ne fayda. şimdiilgi bi garip geliyor. büyüdük ve sonumuz hep aynı
acınası durumda olan çocuklardır. okuldan eve gelindiğinde sıcak yemek bulunamaz, buzdolabındaki yemek ısıtılarak açlık giderilir. çantanı odana götür yada üstünü çıkar yemeğini öyle ye sesine muhtaç kalırsınız. genelde küçüklüğünüzü kreşlerde geçirmişsinizdir.
(bkz: ev hanımı annelerin kıymeti iyi bilinmeli)
sabahlari kalkar kalkmaz kahvalti edemezler. cunku tum cocukluklari boyunca uyandiklarinda kahvaltilarini hazirlamak icin zamana ihtiyac duymuslardir.
(bkz: ben bu yaziyi sana yazdim/#1752852)
ANNESiNi KISITLI ZAMANLARDA YAŞAYAN COCUK.
eğer anneniz esnafsa o kadar da kötü olmayabilecek durum.
- bir pasajda büyürsünüz. fotoğrafçının çırak balonun içine su doldurup sağa-sola fırlatmayı öğretir. annenizin, dükkanın arka tarafında yedeklediği kıyafetlerinizle hemen değiştirilir.
- çaycı, siz seviyorsunuz diye muzlu süt yapmayı bilir. "enişte amca" * diye seslendiğinizde hemen dev bir bardakta, ballı muzlu sütünüz gelir.
- birsürü "abi" ve "abla"nız vardır. omuzlarda büyürsünüz. bütün şımarıklıklarınız çekilir, üstüne bayaa da şımartılırsınız daha.
- düştüğünüzde anneniz ve bütün pasaj ahalisi hemen ordadır.
- pasajın arkasında kedi sürüsü beslemenize izin verilir.
- cumartesi sabahları tüm esnaf "ailecek" kahvaltı yaparsınız.
- 3-4 yaşlarındayken "kendi yaşımda arkadaşlar istiyorum" dersiniz. anneniz sizi anaokuluna yollar. çok sıkılırsınız ve bir hafta sonra "ben arkadaşlarımı özledim" diye anaokulunu bırakır, pasaja dönersiniz.
- 6-7 yaşlarında tezgahtarlığı epey bi ilerletmişsinizdir. malları, neyin nerde olduğunu, ne işe yaradığını bilirsiniz. "başarabilme"nin güdülemesiyle kendinize çok güvenmektesinizdir.
- daha da ilerleyen yıllarda "esnaf dayanışması" çerçevesinde azbuçuk kuaförlük, sekreterlik, fotoğrafçılık, hatta emlakçılık, "iyi çay demleme sanatı", "nasıl kahve pişirilir" konuları hakkında bi fikriniz vardır. kimin yardımcısı izne giderse onun yerine ikamet etmekte, kimin dükkanı boş kalırsa bakmaktasınızdır.
- tatillerde eve döndüğünüzde, özellikle ilk iki gün orda burda, herkesin ikram ettiği çay-kahve sayesinde mideniz kötü olur. kimseye hayır da diyemezsiniz.
herzaman değil belki ama zaman zaman o kadar da kötü olmayabilecek durum. *
(bkz: en asil duyguların insanı)
özlenen çocuklardır.
işten gelen annenin akşam hemen o yumuşacık göğsüne yatıp,
mahsun gözlerle '' annecim yarında gidicekmisin'' sorusunu sormanız karşılığında aldığınız ''evet'' cevabının o küçücük kalpte açtığı üzüntü tarif edilemez. zordur çünkü,ona en çok ihtiyacınız olduğu yaşlarda çalışıyordur anne, sizin için geleceğiniz için,
daha ilk okuldayken beslenme çantaları özenle hazırlanmış, saçları düzenle örülmüş, ders çıkışı annelerinin onları kapıda beklemelerini kıskanan çocuk olmuştur o hep.
''annecim ben büyüyünce çalışırsam sen artık işe gitmessin dimi,ben sana bakarım bak gör çok para kazanıcam ben'' dersiniz her akşam o saçlarınızı okşadığı zaman. gülümser anne...
bir anne de sizsinizdir zaten 2,5 yaşındaki kardeşin, küçük annesinizdir,
büyük abla ile dönüşümlü baktığınız mamasını yedirip ninnilerle uyuttuğunuz.
gel zaman git zaman,
artık büyümüşsünüzdür onu yani annenizi kendinize bir ekol olarak almışsınızdır bir kere, azmini, çalışkanlığını, fedakarlığını.
evet onbeş yıl çalışan bir annenin kızıydım ben, babam da vardı oda çalışırdı.ama yetmezdi hayat şartlarıydı işte...
güzel vakit geçirirdik genede, haftasonları çalışırdı bazen annem, en çokta o zamanlar kızardım ona. yine de her şeye rağmen mükemmel bir anne oldu bana. ondan öğrendiğim her şeyi ben de kendi çocuklarıma uygulayacağım. zira öyle güzel bir model olmuştur ki pratikliğiyle, hızlılığıyla, her işe yetişmesiyle, öyle böyle değil hani üç küçük kız sahibi olup hem ev hem iş hayatını sürdürmek, işte elleri öpülesi annelerdir onlar, kendisinden önce evladını düşünen ve emeğinin nedeni yavrusunu iyi bir yerde görmek olan güzeller güzeli insandır o anneler.
bakıcısına "anne" diyen ama annesinin sadece akşamları yanında olan kadın olduğunu öğrenince şaşıran ve ağlayan çocuktur.
anne babasına olmadık işkenceler yapan çocuklardır, terkedilme psikolojisini bu şekilde gösterirler.
ev hanımı olan karşı komşunun çocuğuna özenen çocuklardır. annesine sürekli "anne öğle yemeklerinde sen de gelip bize karşı komşu gibi patates kızartsana" diyen çocuklardır. *
ister istemez günümüz koşulları nedeni ile çalışan annenin sorumluluğundan, sevgisinden, ilgisinden, yakınlığından, umutlarından uzak kalmış, özlemle büyümeye mahkum edilmiş çocuklardır. *
en talihsizi icin (bkz: kucuk emrah)

(bkz: kucuk emrah ın annesi)
(bkz: kucuk emrah in fuhustan para kazanmaya merakli familyasi)
özellikle annesi işten geldiğinde huysuzlaşan ve daha çok yaramazlık yapan çocuklardır. bunun nedeni ise içgüdüsel olarak anneyi cezalandırmaktır.
hayata göz açtıkları andan itibaren annelerinden geçim derdi yüzünde ayrı kamış çocuklardır. ömür boyu annelerini özlemkle geçer yaşamları onlara en ihtiyaç duyduklarında yanlarında yoktur, ilk anne kelimesi annelerine değil kim bakıyorsa ona söylerler (bu dayı sıda olabilir) yeğenimin annesi işe giderken gitmesin diye söylediği şu sözler hiç gitmez aklımdan ( devrim :anne işe gitme , ablam:sana süt almak için işe gitmemlazım, devrim: anne ben süt içmem sen gitme... )
eğer aylardan ramazansa iftarı tek yapmak koyar adama.
işten gelen annenin akşam hemen o yumuşacık göğsüne yatıp,
mahsun gözlerle '' annecim yarında gidicekmisin'' sorusunu sormanız karşılığında aldığınız ''evet'' cevabının o küçücük kalpte açtığı üzüntü tarif edilemez. zordur çünkü, ona en çok ihtiyacınız olduğu yaşlarda çalışıyordur anne, sizin için/geleceğiniz için, daha ilk okuldayken beslenme çantaları özenle hazırlanmış, saçları özenle taranmış ve örülmüş, ders çıkışı annelerinin onları kapıda beklemelerini kıskanan çocuk olmuştur o hep. büyüse bile her zaman eve geldiğinde evinde onu beklior olarak görmek ister annesini. çocuk işte hala ana kuzusu.
sana anne diyebilr miyim? sorusunu çokça sorması beklenen ilgiye ve sevgiye aç cocuk.
Mesele sevgiye ilgiye aç olmaktan çok - sokaklarda geçiyor zaten zaman- sabahtan akşama kadar börek , çörek yapan, odasını yatağını annesi toplayan, öğle yemeği için eve çağrılan çocukları kıskanmaktır. hatta çocuklar acımasız olur, aaa annesi çalışıyor diye dalga bile geçmişlerdi çocukluğumda. sabah kalktığınızda annenizin coktan gitmiş olduğunu farkedip , önlüğünüzü fırlattığınız yerden aldığınızda ütüyü kendiniz yapmanız gerektiğini farketmek, anneme yardım edeceğim diye tabure üstünde bulaşık yıkamak, yemek ısıtıcam diye perde tutuşturmak, dün biz mantııı yedik diyen çocukları boğazlama isteği duymaktır.