bugün

bir makine bozulduğunda (ör. televizyon, cep telefonu vs.) yapılan ilk müdahaledir. ilgili alet aç-kapa yoluyla düzeltilmeye çalışır.
aç kapaya gerek yok genellikle vururuz.
fiziksel olarak etki etmek.
ve muhakkak ''gereksiz'' olarak nitelendirilen bir parça arttırılmasıdır.
tamir olayı gayr-i teknik yollardan; genelde kaba kuvvet ya da " bu düğme ne işe yarıyo yaa" tekniği ile yapılan tamir çeşidi. yapılan gayr-i teknik müdahalenin ardından eğer sonuç müspet olursa "bak ben yaptım oldu" maddesi kayıt altına alınır. ha eğer sonuç menfi olursa ilk etapta tamire yardımcı olan şahsın üstüne yıkılır, eğer oda yoksa makinaya sövülür, en nihayetinde makinanın imalatçısı ve menşeisine dümdüz gidilir. ardından gerekli teknik servise telefon edilir.
(bkz: kaba kuvvet)

birde şey vardır, bir aleti açıp geri toparladıktan sonra fazla malzeme bırakmak.
fazladan monte edilmiş parça bulmaktır.
en bilineni elle, ayakla vurmak ve çalışacağına inanmaktır, kimileri başarırda oldukça ilginçtir; tekmeyle jeneratorü çalıştıran insanlar vardır. onun dışında bozulan eşyanın içini açıp "hmmm" efekti eşliğiyle tozları üflenir, rastgele bir iki yerine ufak çekiç darbeleriyle vurulur, kimi yerleri parmakla bastırılır ve alet kapatılıp yeniden çalıştırmayı deneme eylemi gerçekleştirilir.
"garantisi benim abi, birşey olursa bana getir" tamirciliğidir.
-kırılan cam yerine naylon germek,
--"ben şimdi iki dakkada tamir ederim onu" diyip, aleti parçalarına ayırmak, birleştirdikten sonra da "abi bu parçayı fazladan koymuşlar." demek, (ama ne hikmetse yine de çalışır.)
-bozulan halı kenarlarına overlok yapmak,

türk usülü tamir örneklerindendir.
kutudan çıkan parçalardan bir türlü ne işe yaradığını çözemediği parçayı fazla parça diyerek atan insandır.
babamın yaptığıdır. makineyi parçalar, geri toplayamaz, atar.
çalışsana lan o.ç şeklindeki küfürler edip o anki sinirin şiddetine göre alete birkaç kere vuruyoruz efenim.ya eskisinden iyi çalışır yada bir daha kullanılmamak üzere vedalaşılır.
tıklamak bu tamir usulünün mihenk taşıdır. eğer tıklama vasıtasıyla tamir olmuyorsa, bozuk olan aparat mutlaka ve mutlaka daha sert ve acımasız darbelere maruz kalacaktır.
bundan 9-10 sene evvel çalıştığım şirkette bilgisayar kasasına vurmak suretiyle mavi ekran çıkaran muhasebe müdürü dingili de bu vesileyle anıyor ve kulaklarını çınlatıyorum.
adamın lakabı o olaydan sonra soyismine uygun olarak değiştirilmişti:
(bkz: hasan karaekran)
Türk usulü tamirat 4e ayrılır: 1- içini açıp üflemek, 2- Vurmak, 3- Kapatıp açmak 4-Kaldır aT xD. .
(bkz: bozulan televizyonu yumruk atarak çalıştırmak)
makine bozulduğunda tamirci çağırmak yerine vurmak hiç anlamasada içini açıp bakmak gibi eylemlerden sora haşat olan makineyi tamirciye götürmek ve fazladan para vermektir.
tamircinin parça artırdığı tamirdir efendim.*
vurmaktır efendim.
%99.9 deneme yanılma yöntemi ile yapılan tamirdir. iyi bir ustaya denk gelirsen az denemede işin hallolur, yoksa sürünürsün.
girişmeyi, girişimci olmayı gerektirir.
format at.
kasayı yan yatır.
- hilmi abi nası olacak gibi mi ?
+ olur murat dedik ya. şurdan şu aleti bi uzatı ver.

bir müddet sonra.

- hilmi abi olmadı galiba.
+ oğlum sorun bende değil,sorun bunu yapanlarda. adam yanlış yapmış ben napayım ?
- abi sen ellemeden önce oluyordu ama.
+ ??!!??... neyse siktir et, halı saha kaçtaydı ya ?
bozulan bilgisayar veya televizyonun beynine vurarak çalıştırmaya uğraşmak.
gerek imkansızlıktan, gerek itimatsızlıktan, milletcek bir ‘’başının çaresine bakma’’ durumumuz vardır bizim. yani mecbur kalsak icabında uzay mekiği bile tamir edebiliriz gibi geliyor bana.

+abi mekiğin koruma kalkanı bozuk galiba, korumuyor. demin koca bir meteor çarptı içim sallandı amına koyim. n’apıcaz şimdi? tamam.
-bak şimdi beni iyi dinle. iki tencere kapağı al tamam mı, cam macunuyla kalkana yapıştır. kapağa bir tel bağla, fişe tak. aç şalteri, kalkana elektrik yayılsın. yiyorsa korumasın şimdi amına koyim.
+tamam murtazacığım, çok sağol, iyi ki varsın. skati duydun abiyi, kulakları dikip bakma öyle. kıpırda biraz. bak oralarda iki pilav tenceresi kapağı olacağıdı.

sorunlarımızı kendi başımıza hallede hallede edinilmiş milletimize has bu enteresan tamir kültürü, zaman içinde ‘’kurda ensen neden kalın diye sormuşlar, kendi işimi kendim görürüm demiş.’’ atasözüne de dönüşmüştür.

el ne bilir bizim nerden motive olduğumuzu, bu tamir kültürünü ne sinir harpleriyle edindiğimizi ne anlar? onların işi tıkırında amına koyim. buzdolapları mı bozuldu? tamirci çağırsalar gelir. hem de zamanında gelir. geldi mi? hakikaten süründürmeden tamir eder. etti mi? paraları da var, çıkarıp istediği kadar verirler. ee biz bu imkanlara genel manada sahip olamadığımızdan, bir cihazımız mı bozuldu? tamam yarra yedik. bizim için önemli olan, cihazımızın ne gibi bir tamiratla düzelebileceği değil, o tamiri çıldırmadan nasıl yaptırabileceğimizdir.

‘’tamam, hemen geliyorum’’ dediği saatten altı ay sonra gelmeyen, geldiğinde cihazınızı hakkıyla onaracak bir tamirci bulacaksınız, bu birrr. sonra o arızalı parçanın sağlamını aylarca beklemeyi göze alıp sabırla bekleyeceksiniz, bu ikiiiii. sonra sıradaki beklemeye geçip, o parçayı takacak tamircinin gelmesini bekleyeceksiniz, bu üüüüç. nihayet teşrif eden tamirci cihazı onardıktan sonra, size bir avuç vidayı gösterip, ‘’bunlar arttı abi, fazlalıkmış bak.’’ dediğinde ona, ‘’amına koyim gitti makine’’ dercesine acıklı acıklı bakacaksınız, bu dööört. sonra istediği parayı istemeye istemeye, sike sike vereceksiniz, bu beeeeeş.

işte bu yüzden, delik hortumlara şekersiz sakız yapıştırmalar, parazitli çeken antene örgü şişini defter bandı ile tutturmalar, bozuk muslukların kenarına erimiş mum döküp, tülbentle sarıp düğümlemeler, yırtılmış prezertatifi yara bandı ile onarmalar işte hep bu tamir ettirememe çaresizliklerinden edinilmiş bir ilimdir. hadi eyvallah.

özet: http://www.youtube.com/watch?v=-deK3edouI8&feature=related