bugün

remake i 12 haziran da vizyona girecek wes craven filmi . orjinaliyle ilgili birkaç şey demem gerekirse .

nasıl yazsam, nereden başlasam, The Last House On The Left çok sevdiğim ve çocukluğumu gizli kapaklı elm sokağı serisini izleyerek, scream filmlerini kaçırmadan takip ederek geçirdiğim wes craven in ilk filmi diye duymuştum.hatırlamak istenmeyen bir hatıra diye bahsediliyordu filmden, filmin yoğun şiddet içerdiği tamda gore sinemasına olan merakımın doğruğa ulaştığı anda kulağıma çalınınca bu filmi çok merak ettim,lakin 64 dakikalık kuşa çevrilmiş versiyonundan başkasını bulamadığım için izleyemedim,yıllar geçti ve sonunda filmin 84 dakikalık dvd versiyonunu bulabildim (bu bile tamamı değil aslı 90 dakika, nitekim indirdik, heyecanla izlemeye başladım,film ilk sahnelerde aile saadeti tarzı bir açılış yapıyor,mutlu bir aile,konsere gidecek genç kız, baba kızı büyüdüğü için tedirgin,kabullenmiyor büyüdüğünü, bu genç kızımız arkadaşıyla konsere gitme bahanesiyle varoş mahallesinde mal ararken bir eve giriyor, sonrası malum, asıl söylemek istediğim biz günümüzde filmin içerdiği şiddetin 10 katını saw(3-4) de gördük,daha bir çok film sayabilirim,lakin bu film gore sinemasının öncüsüdür ve çekildiği tarihte bu tarz saf şiddet içeren filmler hiç olmadğından dolayı bu kadar lanetlenmiştir, bugün saw, hostel vb filmler varsa bu film sayesindedir,iyi midir tartışılır ama tüm gerçekliğiyle,craven in yönetmenlik becerisini 90 bin dolarlık (evet filmin bütçesi sadece 130 milyar) bir filme rağmen konuşturduğu, istismar sahneleriyle insana ne olduğumuzu sorgulatan, baştan sona bir aile dramı aslında film,craven in böyle bir filme çaktırmadan mizahı yedirmesi ve filmdeki onca kana revana rağmen bu sahneler geldiğinde filmden aykırı durmaması, senaryosu zaaflı olsada yönetmenliği mükemmel olan bu işin başarısı, özellikle filmin körgöze parmak yaptığı değilde kaçma kavolama sahnelerinde gerilimin doğruğa çıktığı düşünülürse,sevgili yapımcının ilk filmi 13.cuma halt etmiş diyorum, craven ustaya saygıyla 10/7 not: film yoğun şiddet içermektedir,netten indirip izlemeye kalkarsanız uyarı olsun,saw 4 teki kadar şiddet yok ama bu filmdeki şiddet tecavüz ve çiğ şiddetten oluştuğu için bu tarz filmlerin takipçisi değilseniz izlemeyin derim ben. istismar sineması forever.

edit: gösterim tarihi 19'una alınmış!
hollywood un sadece ticari amacli cektigi yeniden cevrimlerden birisi.bu tur filmlerde kan,siddet gibi kavramlarin degil de atmosferin onemli oldugu ne zaman anlasilirsa son bulacak film turune aittir.
peşinen öncelikle ilk olarak aman aman dikkat;

sinemaya para verip izlemeyin, tv verse bile vakit kaybetmeyin.

korku gerilim türüne aşık, şöyle zombili, kıyamet temalı, kötü ruh-şeytan hikayeli yahutta 13. cuma tadında gençler eğleniyor muyuz amuo goyim tarzı filmleri seviyorsanız bu filme büyük umutlarla gitmiş olabilirsiniz. gittiyseniz zaten çok geç, henüz gitmediyseniz hemen vazgeçin bakın buz devri 3 filan var izleyin ya da cumaya kadar bekleyin public enemy geliyor fıstık gibi film.

soldaki son eve gelirsek

sütyensiz halini görmeden bir kadınla evlenmeyin lafı saçma olabilir ama fragmanını izlemediğiniz bir filme gitmeyin *. bir arkadaşımla historia civarında aylak aylak gezerken hadi lan sinemaya gidelim fikriyle cinebonus'tan öğrenci bileti kestirmemize rağmen 10'ar lira kol gibi kazık yediğimiz için ayrıca sinirliyim. o parayı verdiğim için tuvalete 2 kere gidip suyu uzun uzun açık bıraktım oh be.

artık şu filme geçsek diyorum hani

film gayet sıradan, gayet klişe, gayet amerikanvari, türüne hiçbir yenilik getirmeyen bilakis bu tür filmlerdeki bazı standart sahneleri de olmayan oldukça vasat bir yapım. buradan sonra spoiler giriyor yiyosa oku. anne baba ve 17 yaşında bir genç kızdan oluşan aile tatil için şehir merkezinden ve mevcut kasabadan oldukça uzakta göl kıyısında hoş bir eve yerleşir. bu ev zaten onlarındır bir takım anılar filan yaşar bu evde, evvelden hayatını kaybetmiş erkek çocuk. diğer taraftan yamulmuyorsam cinayet zanlısı krug ibnesini hapishaneye götüren polis memurlarını öldüren krug'un sevgilisi ve kardeşinden oluşan çete. bir de krug'un mülayim oğlu. unutmadan bir de aptal kasiyer kız. herneyse bir şekilde bu kaka adamlar 17'lik kızın ırzına geçip sırtından vurduktan sonra kızın annesi ve babasının yanında bir gece konaklamaya karar verir. yaralı kız eve ulaşınca anne baba bu kaka adamlardan temiz bir intikam ve final. abicim bu mudur? evet resmen budur.

şiddet sahnelerinde hiçbir numarası olmayan (francis'in eli öğütücüye girince biraz aksiyon oldu), küfür namına bir şey duyulmayan, oyuncuların yüzlerinde korku ifadesini göremediğim, kötü adamların bile kötü adam gibi durmadığı neresinden baksan elde kalan bir film. imdb'de bu filmi 6.9 olarak oylayan hayvanlara diyecek bir çift sözüm var, ismail yk'dan gelsin;

(bkz: allah belanı versin).
----- spoiler -----
öncelikle 1972 yapımı ilk filmi izlediğimi söyleyerek başlıyım. film bir kaç farkla ilk filmin aynısı. konusu uzunca şöyle : ailenin geçmişte kardeşini kaybetmiş yüzücü kızı mari arkadaşı pagie ile buluşmak için ailesinden izin koparıp ailesi ile beraber tatil için geldikleri göl evinden ayrılır. arkadaşının çalıştığı dükkanda justin ile karşılaşırlar ve onunla arkadaş olurlar. otel odasına gidip eğlenirler ama sonra justinin babası ve çetesi odaya gelir ve kızları tutsak alırlar. sonrasında kızları ormanlık bir alana götürürler. bunda sonra kızlar kaçmaya çalışır ama doğal olarak beceremezler. krug mariye tecavüz eder ve bu sahne uzun uzun gösterilir. her iki kızı da öldürürler. sonra çete yakınlardaki en gitmemeleri gereken eve giderler ; öldürdükleri mari'nin ailesinin olduğu eve. sonra justin(ki kendisi iyidir. babası ve arkadaşları psikopattır) kızın kolyesini alıp marinin annesinin görebileceği bir yere bırakır bilerek. o arada öldü sanılan mari eve sürünerek gelir. bundan sonra anne ve baba ile çete üyeleri arasında ölüm kalım savaşı başlar. özellikle baba ve anne psikopatlaşarak kızına zarar verenleri fantazik şekillerde öldürür. en sona kalan justin,anne,baba ve iyileşmeye başlayan mari güzel bir müzik eşliğinde gölde uzaklaşırken film biter. derken son sahneyi, yani krug'ın kafasının aile babası tarafından microdalga fırında yakılma sahnesini izleriz ve film gerçekten biter!

film hakkındaki fikrime gelirsek, ilk filme göre o kadar da iç karartıcı ve korkutucu bir havası yoktu yeniden çevirimin. bir kaç tane farklılık vardı yeniden çevirimde. mesela filmin başındaki polis haricinde hiç polis yoktu bu filmde, katillerin öldürülüş şekilleri farklı ve daha sadeydi(giles ve krugun ölümleri hariç). yani ilk filmdeki elektrikli testere sahnesi gibi, annenin giles'a sakso çekerken penisini koparması gibi, ya da kızlara işkence ederken marinin arkadaşının vücudunun parçalanması gibi sahneler yoktu. ayrıca ölüm sahneleri haricinde justin ilk filmde yanlış hatırlamıyorsam aileye yardım etmiyor, aile kolyeyi şans eseri görüyordu. ilk filmde asıl kız mari ölüyordu. bu filmde ölmüyor. bunlar haricinde eski filme aynı. ayrıca eski filmde de olan kızlara tecavüz edip öldürdükten sonraki "biz ne bok yedik" bakışlarının olduğu sahne bu filmde de vardı ki bu sahne her iki filmde de en sevdiğim sahnelerdendir. katillerdekison acıma kırıntılarının gösterildiği sahnedir. ama ben kötü oyunculuklara rağmen daha vahşi ve karanlık havası olan eski filmi tercih ederim. ayrıca bence sara paxton ve spencer treat clark'un oyunculukları gayet iyiydi.
-----spoiler-----

not : bu arada mari'nin(sara paxton) vücudunda amma çok ben var öyle.
sürprizlerle dolu koca bir aksiyon. zerre korku yok. fazlaca kan beklemeyiniz. ha bir de filmde yaklaşık 4 dakika süren bir tecavüz sahnesi var. arkadan. kız arkadaşınızla ya da ailenizle izleycekseniz o dakikalarda yapacaklarızı şimdiden düşünün.
kelimenin tam anlamıyla öyle göte böyle yarak diyebileceğimiz bir film.
kan, işkence gibi şeyler görmek isteyenlerin tercih edebileceği bir filmdir, ötesi yoktur. *
izlerken insanı terleten,düşündüren,bazı sahnelerde gözlerimizi kapatmak zorunda bırakan,her an her şeyin olabiliceği için heyecandan da size büyük bi haz veren bi film.

zaman kaybı falan değildir,"gerilim" filmi demek eşittir the last house on the left.eğer siz bu filmi sevmezseniz gerilim filmlerini zaten sevmiyorsunuz demektir.ki ben gerilim filmlerinden çok hoşlanmam ama bu film başka.atmosferi,oyuncu kadrosu falan hersey dört dörtlük olmus,tebrikler.

ayrıca filmin sonunda calan parca death in vegas'ın 1999 yılında çıkardığı albümünde bulunan dirge adlı parçadır.çalar çalmaz tanıdım.çokta severdim bu parçayı filmin sonunda duyunca mutlu da ettiler beni.
taken filminden sonra gördüğüm en iyi gerilim ve nitekim aksiyon filmidir.

edit:imla
korku filmlerini sevmeyen, kana tahammülü bile olmayan biri olarak önerebileceğim film. neden bilmem ama hoşuma gitti.

bir de insan da acayip bir yüzme isteği uyandırıyor. *

edit: sırf bu yüzden gittim okulun spor merkezine üye oldum.
--spoiler--
*kardeşim sen katil misin? bu nasıl bir soğukkanlılık öyle. ayrıca tamam iyi güzel öldürdün bıraktın onları göl evinde, niye diğer adamı yanında getiriyosun. öldür onu da bırak orda işte. bir de fantezi yapıyosun nasıl bir doktorsun lan sen. insanın kafası mikrodalgaya sokulur mu hayvan...
--spoiler--
basit bir cuma gecesi filmiydi.
yine hüsran, yine hüsran. zaman kaybı! wes craven bu sefer korkutmadı...

imdb'de 7 gibi bir puan ile nasıl o sırada? şaşırıyorum. bu filme ciddi ciddi oy verenlerin kült film anlayışının içine ediyorum. bu ne lan?! the mangler'da bile biraz daha tırsmıştım. bu resmen komedi! 1995'lerdeki lanetli ev serisi bile ürpertici geliyor bunların yanında...

ulan, hiçbir çekici yönü yok ki. "ayy a$komm çok korktum" falan bu ne?. ailenin biri gölün yakınlarında evi var, oraya tatile gidiyorlar. bu ailenin genç bir kızı var. bu kızın da bir arkadaşı var. justin diye ergen geliyor, konu$ma falan derken, bunları motele götürüyor. oradan ot falan derken, bunlar kafayı buluyor. anası, babası geliyor falan sonra. ailesi zaten manyamı$, psikopatla$mı$, o derece...

filmde yüzlerdeki korku mimikleri inanın yok. $iddet diyorlar ama ben $iddet pek göremedim. kıza tecavüz ediyor, justin'in pederi. o sahne i$te, orada o adama sövebilirsiniz...

katil, psikopat rolündekiler sıçmakla kalmıyor sıvıyorlar da. francis'in lavaboda o elini sıkıştırdığı ve parçalandığı sahne, biraz öehh dedirttirebilir. kızın babası yani doktorun bu kadar hayvan olduğunu bilmiyordum. karısıyla öldürüyor hem onları, sonra da ölmemiş olanı evine getiriyor. resmen adamın kafasını başından aşağıya felç bırak önce, sonra mikrodalgaya koy. ve gösteri! çuvvvvvvvv! olum hayvansınız resmen, o ne soğukkanlılıktır öyle?!

sara paxton'ın bu kadar beni olduğunu hiç bilmiyordum. (mari olan hani)
izlemeyin, izlettirmeyin. yok ben izlicem, benim vaktim çok diyorsanız, buyrun..
insanı geren fakat korkutmayan bir film. Sara Paxton'ın oyunculuğu bence izlemeye değer.
o kadar abartıldı , aman yasaklanmış , aman çok şiddet varmış aman şöyleymiş diye.
izledim son derece sıkıcıydı , ne adam gibi tecavüz , ne adam gibi katliam sahnesi var. tabi ilkinde...
yönetmen dennis iliadis imzalı 2009 yılı yapımı bir gerilim filmi.

john ve emma çifti kızları mari ile birlikte göl kıyısındaki orman evlerine tatile giderler. eve yerleşir yerleşmez çok iyi bir yüzücü olan mari kasabadaki arkadaşı paige'i ziyaret etmeye karar verir. bir markette çalışan paige alışveriş yapmaya gelen justin'den hoşlanır ve üçü beraber justin'in evine giderler. birlikte eğlenirlerken, justin'in hapisten kaçan babası ve ona kaçmasına yardım eden amcası aniden eve gelince işler bir anda ters gitmeye başlar.

brüksel uluslararası fantastik film festivali'nde yönetmen dennis iliadis'n en iyi yönetmen ödülünü kazandıran bir yapım.
(bkz: last house on the left)
insanın sinirlerini bozduğu için geren bir film ama korku ya da gerilim filmi kesinlikle değil.

--spoiler--

ayrıca onlar nasıl bir aileymiş öyle, katillerden daha psikopat daha cani.. merak ettim acaba son sahnede baba niye mikrodalgaya koydun herifin kafasını, gereksiz bir sahne olmuş. hem sen ne ara döndün, ne ara o adam felç kaldı ve ne ara mikrodalgayı tamir ettin de içinde kafa pişiriyorsun? te allaam yaa..
--spoiler--
sara paxton'ın süper yüzdüğü film. ***
öncelikle tanım: karpuz yerken izlenmemesi gereken film. karpuzun çekirdekleri halıdan çok zor çıkıyor.
anladık bu tür filmlerde yapılabilecek her şey yapıldı. wes craven bile şiddeti daha da artırarak izlenmek istiyor artık. sınıfsal çatışmalar, insanın doğasındaki hayvani güdüler, avcının av olması..artık hepimiz klişe manyağı olduk. çok bilmiş arkadaşlar gibi "off çok sıkıldım, filmin yarısında çıktım, sevgilim beni porno filme mi getirdin dedi " geyiğine sarmayacağım. tamam film sıkıcı falan değil. zaman geçirmek için iyi bir film. ama ustalardan rica ediyoruz. biz gerilim filmi izlemek istediğimizde kan banyosu görmekten bıktık. şöyle inceden temposu artan bir gerilim, filmin ortalarında zekamızı gıdıklayan sahneler, beynimizi acaba sorularıyla zorlayacak gizemler, rahatsız edici bir kamera, sürpriz finaller için ne kadar bekleyeceğiz. hayaletlerden, kurt adamlardan , patlayan beyin parçalarından yorulduk. iyi bir hikaye , iyi bir gerilim. galiba sorun burada zaten. hikaye iyi olmayınca kazma olsun, kürek olsun o da olmazsa mikro dalga fırın olsun her şey mübah hale geliyor. hakikaten sinemaya gidilmese de olur ama evde izlerken karpuz yemeyin. söyleyeceğim budur.
klasik olmuş filmlerin remake'i olayından nefret ettiğim için sadece 1972 versiyonundan bahsedeceğim.

bu film her şeyiyle klasik. teknik aksaklıklarıyla, dar bütçesiyle, zaman zaman kötü oyunculuklarıyla. farklı bir tadı, havası var. filmi etkileyici yapan bunlar zaten. bir milyon kere yapsan, hayvan gibi bütçelerle, yıldızlarla çeksen o tadı ver-mez. o yüzden dokunma klasiğime, dokunma psycho'ma, dokunma the texas chainsaw massacre'ıma. yoksa hayatında bir karıncayı bile incitme.. öhöm neyse. yani bırakın bu işleri batırmayın efsaneleri. artık yeni sözler söylemek lazım.

film rahatsız ediciliğiyle sinemada bazı duvarları yıkmış, şiddetinin dozuyla şöhret yapmış, seyirciye hayatında perdede daha önce görmediği sertlikte şeyler göstermiştir. zamanla arkasından gelenler rahatsız edici sertlikte bu filmi geçtiyse de, bu film türünün babası olarak tahtında oturmaktadır. wes craven da bu filmle seyirciye vaad ettiği gibi bu alanda büyük isim yapmış bir usta olarak günümüzde saygı görmekte. yalnız tüm bunların üzerine şunu söylemeliyim ; benzer türde yurdumuzda da benzeri yaşanan ve başarılı bir biçimde perdeye uyarlanan barda'nın da bu filmden aşağı kalır yanı yok. bunu söylemek lazım.
basit bir senaryo ve sonunu önceden tahmin edebileceğimiz bir kurguya sahip olmasından mütevelit imdb deki 6.6 puandan fazlasını haketmeyen filmdir.

orjinal versiyonunu izlemedim, ama remake inden biraz daha iyi olacağını düşünüyorum. gizem içermediğinden dolayı ne iyi, ne de kötü diyebilirim. ama arşivinizde bulunmasında fayda var.
çok ilginç, çok psikopat filmdir (2009 olanı).

--spoiler--
rehinciler psikopat, rehineler onlardan psikopat çıktı amk.
--spoiler--
Sinir bozucu bir filmdir.
2009 yapımı, 72 yapımı filmin yeniden çevrimi, başarılı bir yeniden çekim ve şu son 11 yılın en iyi gerilimlerinden. gerilim gizem ve heyecan bir an olsun dinmiyor bu da sürükleyiciliği arttırıyor; başrolde ki kız da güzel oynamış.
https://www.planetdp.org/...house-on-the-left-dp45951