bugün

Nobel edebiyat ödülü alan ilk Asyalı. Geleneksel hint şiirinin son büyük temsilcisi.Asıl adı Rabindranath Tagore'dur
"güneşi kaçırdım diye gözyaşı dökersen yıldızları da göremezsin" deyip bizi yıldızlarla bir takıntısı olduguna gark eden büyük şair.
musolli'nin bir davetine iştirak etmesi dolayısıyla adı faşizimle beraber anılmış ve çok sert eleştirilere maruz kalmış hint kast sisteminde oldukça üst sıralarda yer alan şair...yetmişinden sonra resim yapmaya başlamış ve bir çok sergi açmıştır...
"Denizin kenarında durarak, suya bakarak denizi aşamazsınız." sözünün sahibi.
"her doğan çocuk, tanrı'nın insanlardan hala ümitli olduğuna dair bir işarettir."
"kalbim, bir tek insana verilmeyecek kadar benim değildir."
sir ünvanı vardır...
rabindranath tagore başlığında incelenmesi gereken şair
zira insanların bir de adları var ve genelde ikisi bir arada anılır. *
ek: sadhana adlı kitabı nacizane tavsiye edilir.
hint edebiyatının şair ve yazarıdır.
kendisini geleneklerden kurtararak edebiyatta yeni bir çığır açmış bir isimdir. genç yaşta yeni bir sanat kuşağının öncüsü olmuştur.
şiirlerinde bir yandan mistik duyguları dile getirirken, diğer yandan da çevresindeki sosyal çalkantıların etkisinde kalarak politik konuları anlatır. aynı zamanda, derin bir insan sevgisi ve doğa tutkusunun sanatçısıdır.
gora adlı eseriyle 1913 yılında nobel edebiyat ödülünü almıştır.
düşüncenin her korkudan azad olduğu bir ülke
bir ülke ki insanları dimdik
dünya duvalarla bölünmemiş
kelimeler gönlün derinliklerinden fışkırır
emek kemale uzatır kollarını
aklın ırmağı, alışkanlıklarını karanlık çölünde kuruyup gitmemiş
ne olurdu tanrım? benim yurdum da böyle bir ülke olsa!

keşke ülkemiz böyle bir ülke olsa dedirten insanın tüylerini diken diken yapan şiiri yazmış insan.
"Arkanı güneşe çevirme, gölgen önüne düşer"
Eski meb yayını edebiyat kitaplarında yer verilmiş bir anlatısı şöyledir:

"sabahleyin, ağımı denize attım.
"karanlık derinliklerden, garip görünüşlü ve garip güzellikte şeyler
çıkardım. bazıları bir tebessüm gibi parlıyor, bazıları gözyaşları gibi
ışıldıyor, bazıları da bir gelinin yanakları gibi pembe pembe idi.
o günün yüküyle eve döndüğümde, cananım bahçede, kaygusuz oturmuş, bir çiçeğin yapraklarını yoluyordu.
"bir an tereddüt ettim. sonra denizden çıkardıklarımın hepsini ayaklarının ucuna bıraktım ve sessizce bekledim.
"onlara baktı ve 'ne kadar acaip şeyler! ne işe yararlar, bilmem!' dedi. utançtan başımı öne eğdim ve düşündüm; 'bunlar için savaşmadım, çarşıdan da satın almadım; ona göre hediyeler değil bunlar.'
"ve bütün gece boyunca onları birer birer sokağa attım.
"sabahleyin yolcular geldi; onları topladılar ve uzak ülkelere
götürdüler."
aşka dair kitabını ısrarla önereceğim hintli şairdir.
ayrıca burda artık aşmıştır;
Düşünüyorum da,
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında
Kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu, duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor gerçek kimliğimizi,
Duyularımızı bastırıyor, elele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
Ne çıkar ateş böceği sansalar beni.?
Belki en hoyrat yürek bile, ateş böceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğunu el kaldırmaya kıyamaz?
Güçlü kapıların arkasına kilitlesem kendimi, korkaklığımı, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem, bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup, bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
O da çözülecek belki samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu, kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak
incinsek yaralansak.
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu
Denesek
Risk alsak
Yanılsak
Farketmez
Tekrar tekrar bıkmadan denesek ve kucaklaşsak yeniden, tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
O zaman farkedeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
Kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kar bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
Kırın o sert ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.

R. Tagore
-bir insanın yaşamından değerli bir şeyi yoksa, o insanın yaşamının da değeri yoktur.
" istediğin zaman lambayı söndür. senin karanlığını da tanır ve severim "
"...sen ey
kül gözlü
gözü yaşlı ıstırap
kaçma benden
dur, bekle biraz
zira yarın matem elbiseni isteyeceğim senden
dünkü aşkıma ağlamak için"
'insan ilişkilerinin en kutsalı aşktır.'
'aşk, güzelliğe dayanan içsel bir şeydir, yasayla değil vicdanla gerçekleşen bir hayat fışkırışıdır. aşksız evlilik köleliktir. din ebelerinin sözüne, sosyal kurallara boyun eğmek bir çeşit düşkünlüktür. insanın kendi benliğinin çağrısına uyması zorunluluğu karşısında bütün bu yüzeyde kalan kurallar unutulmalıdır. nasıl güzellik uyumdan, gerçek değişmezlikten üstünse; aşık da yasadan üstündür. aşk ateş gibi her şeyi arıtır, temizler.'

'ey güzellik
aşkta gör kendini
aynanın övgüsünü bırak!'

'sana evime gel demiyorum,
benim uçsuz bucaksız yalnızlığıma gel.'

'biz nasıl da yabancıydık düşlerimizde,
uyandık
tanış olduk.'

'kadehin yap beni,
senin için dolayım.'

' yaprak sevince çiçeğe durur,
çiçek sevince meyveye.'
hint şair ve bilgelerinin en büyüklerinden biri. kalküta'da doğdu, hukuk eğitimi için gittiği ingiltere'de ingiliz edebiyatı ile haşır neşir oldu. ingiliz şiir dünyasının üç ünlü şairine; Percy Bysshe Shelley'e,robert browning'e ve William Wordsworth'a tutkuyla bağlandı.
ilk bakışta birbirinden uzak gibi görünen bu üç şair birbirini bütünlüyorlardı. shelley özgürlük tutkunu olduğu kadar lirikti de; browning mistikti, wordsworth da alabildiğine doğaya bağlı.
şiir dünyasının akışına böylece kendini eni konu bırakan tagore, sonunda anlamsız bulduğu hukuk eğitimini yarıda bıraktı ve bir daha sözünü etmedi.
eleştirmenlere göre; 'kolaycacık yüreği ezgilenmeyen nice insanlar ' tagore'un kitaplarını gözyaşlarını tutamadan okuyamıyorlardı. ünlü şair william butler yeats: bu şiir çevirilerini bir süreler 'trende bir otobüsün üst katında ya da lokantalarda günlerce yanında taşımış' ve okumuştu. yeats'e göre; ' bu şiirler, iyi basılmış kitap sayfalarında, soylu bayanların masası üzerinde durup, sayfalar tembel ellerce çevrilmeyecek ya da yaşama kavgası başladığında bir kenara atılmak üzere, üniversite öğrencilerinin çantalarında gezdirilmeyecek; kuşaklar gelip geçtikçe, yol boylarında gezginler, ırmak boylarında kürek çeken nice insanlar bunları kendi kendilerine söyleyeceklerdir.''

rabindranath tagore'un eserinde üç ana temel kendini gösterir:
(1) iç namus ile iç hayatı geliştirmeyle kazanılacak içsel değerlerin üstünlüğü.
(2) dünyayı terk, rizayet anlayışının aksaklığı, hayatın kutlu bir şey olduğunda bir bütün olarak geliştirilmesi anlayışı.
(3) herkes için duyarlık, sevgi, en aşağı durumda olanlar için bile, yakınlık!

birçok eski şeylerin çözülüp gittiği, yerlerine yenilerinin geçtiği böyle bir dönemde, tagore gibi bir hint büyüğünün, hayatın bu gerçek değerleri üstünde durmuş olması sevinilecek bir olaydır.**

''insan, hayvansal isteklerle, manevi özlemler arasında yaşayan bir sınır boyu yaratığıdır. yalnızca doğa isteklerine göre ayarlanmış hayat ona huzur veremez.''

'' işin gösterişinden arınmış hayat gerçekleriyle hayat denemeleri üstüne dizilen şiirler, yalnızlıkta olgunlaşır. benliğimizden ayrıldık mı, bize açık olan tek gerçekten de uzaklaşmış oluruz. insan mallarını başkalarıyla paylaşabilir ama ruhunu asla.''

''yalnız açık düşünen insan; hayatın içsel anlamını kavrayabilir. iddialarımız, kuruntularımız gerçekle aramıza girmiş engellerdir. ruhumuzun gizli yerlerini aydınlatabilmek için, ışığa içimizi açmalıyız. biz, kendimizi eşayaları tanıdığımızdan çok daha az tanıyoruz. kendi kendimize kalmaktan korkuyoruz, çırılçıplak yalnızlığımızla başbaşa kalmak bizi ürkütüyor. içkiyle, uyuşturucu haplarla, heyecan ya da iş güçle, gerçeği kendi kendimizden saklamaya çalışıyoruz.''

--spoiler--
Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..!
Bugün varım yarın birden yok olurum.
Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.
Canımı acıtma, bir yara da sen açma..!
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun.
isteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum..
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum.
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında;
Hala minik bir çocuğum.
Büyütemezsen ; Kaybolurum...!
--spoiler--
"istediğin zaman ışığı söndür, senin karanlığını da tanır ve severim." *
Geçen kış, çok sevdiğim bu adamın 1942 den kalma kitaplarını buldum. Param yettiğince aldım. Lisedeyken memleketimde tek bir kitabını bulamazken üstelik. Daha da duygulandıran şey ise içerisinde 1942' den kalma iki adet mektubun bulunması. Biri Kitabın sahibinin eşine yazdığı mektup, diğeriyse tagore' un kitabının türkçeye çevrilişine ettiği teşekkürü içeren mektup. Tagore nobel ödülünü alan ilk batılı olmayan şair ve yazardır. Ecevit belgeselinde Ecevit'in kendi sesinden okuduğu tagore şiirlerini duyabilirsiniz. Edit: meraklısına.
yaptığı hint betimlemeleri , kast sistemiyle ilgili düşünceleri bunları kitaplaştırması ardından nobel ödülü almasıyla adından söz ettiren ve beğendiğim kitapları olan asyalı yazardır.
Göz gözü görmeyen gecede sevdiğim düşünür.
(img:#1320859)
Sonunda bir tane kitabını buldum uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım.