bugün

kendini özlemek. bazen kendini özler insan, kendi kendidir ama işte o amalar adamın amana koyar.
Karşılıklı sevme eylemini gerçekleştirmeyi özledim. Kimi sevsem beni sevmiyor, sevmesem seviyor. Bu ne lan?
Çanakkale' de yapılan sıcak peynir tatlısı.
oldu olacak üstüne de dondurma...
eski nezih ortam.
Çocukluğumu özlüyorum o saf hatta aptal çocuğu özlüyorum sözlük. Boyundan büyük dertleri olmayan o çocuğu...
Gezi de eskisi gibi özgürce dolaşmayı.
sevmek istiyorum sözlük. artık birini gerçekten sevmek istiyorum.
Yaz tatilinde öğlen saat 14.00 gibi kalkıp hazırlanıp dışarı çıkmak. Arkadaşlarınla buluşup akşama kadar takılmak. Akşam olunca sahil kenarına gidip gece olana kadar içmek. Sonra eve gidip bilgisayara gömülmek. Şarkılar dinleyip oyunlar oynayıp sigaranı tüttürmek. Sabah saat 05.00 e doğru yatıp uyumak ve öğlen tekrar kalkmak...

Amk bütleri.
Sigaradan aldığım o eski tadı özlüyorum. hani o aşkın, özlemin ilk demlerinde içilen sigaranın.
(bkz: sükunet)
kaygısız, endişesiz yaşamayı özledim.

bin bir dert başımdayken rahat uyumayı.
annem, anneannem, teyzem... çok özledim sözlük.
hatırlamakta zorlandıklarım.*
birisi var özlediğim hatta birkaç kişi ama birisi diğerlerinden ayrı. onu özlesemde beklemiyorum çünkü dönmicek biliyorum. olsun belki olduğu yer benim yanımdan iyidir olmasaydı gitmezdi zaten. hep özlicem seni. ve neyse sen biliyosun zaten.
Köyümde gün batımını izlemeyi,
Arkadaşlarımla tam da o vakitte tozun toprağın içinde oyunlar oynamayı,
köye gelen dondurmacıdan dondurma almayı, herkes paylaştığı için az bir parça düşse dahi o damakta kalan tadı,
sabah uyandığımdaki soğuk havayı, öğlenliğin kavuran güneşi,
ot, toprak, süt karışımlı kokuyu,
yağmurunu...
Yağmurdan sonraki toprak kokusunu,
gökyüzünü kaplayan ve çocuk halimizle altından geçmeye çalışıp bir türlü geçemediğimiz gökkuşağını,
altın sarısı tarlalarını,
yemyeşil bahçelerini,
masmavi gökyüzünü,
kırmızı günbatımını...

Arkadaşlığımızı...
Ama facebookta ekli olup da aylarca konuşmadığımız arkadaşlığımızı değil;
beraber çamurda oynadığımız,
madımak topladığımız,
yakan top oynadığımız,
pınardan soğuk sular içtiğimiz,
havlayan kangal köpeklerinden kaçtığımız,
beraber yediğimiz,
beraber okula gittiğimiz,
kışın sobanın etrafında beraber ısındığımız arkadaşlığımızı...

Ben bunları özledim.
babalar günü için "ne alsam ki?" diye düşünmek.
Kız kaçıran,torpil patlatmak.mantar tabancası patlatmak.gece geç saatlerde bisiklet sürmek.taso oynamak.mahalle maçı yapmak.su savaşı yapmak.misket oynamak.hoşlanılan kızla evcilik oynamak.sabahları erken kalkıp çizgi film izlemek.oyuncak arabaları parçalayıp motorlarıyla yeni oyuncak yapmak.eve geç gelince baba dayağı yemek.anne babayı uzaylı sanmak.okulun şaka olduğunu zannetmek.tarkanın kasetlerini dinlemek.erik ağacına dalmak.babaannenin uydurduğu masallarla uykuya dalmak...*
güneş ufukta kaybolmak üzereyken, bir ağaç dibinde umarsızca ve keyifle serinlemek.
nisan ayında geceleri sabaha dek o yavru bülbüller öter ya...baharları ,küçüklüğümün geçtiği o bahçeli o bahçeli evimizde ben geceleri o bülbül seslerni duymak isterim. oraya gittiğimde de onları doyasıya dinleyebilmek için uyumam. y. kemal aklıma gelir:
'gece bülbül, gün ağaran vakte kadar ağlarmış.'
sıdıka dizisidir. ilk bölümden itibaren tekrar yayınlansa keşke.
çocuk olup televizyon karşısında çekirdek çitlerken bir yandan kola içmek. çekirdek içleri ağızda biriktirilip sonra toplu yenilirdi.
an itibari ile babam saydığım cengonun yanında olmak. babamsın cenk abim.
güzel bir tatil mekanında tatil yapmak. sadece deniz, kum, güneş, şezlong olsun.
masumluk.
sahilde dalgaları dinlemek, gözlerimi kapatıp hayallere dalmak, bir yudum huzur.. Araba sürmek, gezmek tozmak kafa dağıtmak, sevgiliyle el ele tutuşup dünyadan soyutlanmak..