bugün

Tek dostum, tek düşmanın sigarayı bıraktım bakalım becerebilecekmiyim.
Tek dostum, tek düşmanım sigarayı bıraktım bakalım becerebilecekmiyim.
okulum uzayabilir sözlük.uzamayabilir de.bana bağlı bu seçenek.her ne olursa olsun sonuçta canım sıkılacak, keşke diğerini yapsaydım diyeceğim.öyle iki ucu boklu bir değnek işte canım sıkkın.
bu başlığa şimdiye kadar bir kere yazdım. oda kısa bir şeydi. şimdi uzun uzadıya bir itiraflar silsilesi yazacağım.

- yemek seçme gibi çok kötü bir huyum var. sebzelerinin büyük çoğunluğunu daha ağzıma sürmedim. soğan, sarımsak hiç yemedim ve yemekte görürsem veya tadarsam o yemeği yemiyorum.

- sigaraya 13 yaşında başladım malesef. babamın öldüğü gün, adamın biri sigara verdi bana ve o ilk içtiğim sigara idi. gerisi geldi. hala içiyorum ve büyük ihtimal ölümüm akciğer kanserinden olacak. günde iki paket *winston softr*

- hayatımda ilk defa içkiyi babam içirmişti bana. köyde bir düğüne gittik. babamın sarhoş bir arkadaşı kola içtiğimi görünce; ne o veli, oğlanı kız çocuğu gibi büyütüyorsun tarzı bir şey demişti. babam da bir su bardağı beyaz bir şey koydu önüme. ben ne olduğunu bilmeden diktim kafaya. öyle bir yaktı ki o rakı üstüne bir sürahi su içsem de sönmedi. şimdi su gibi içiyoruz orasını hiç sorma..

- hayatımda sadece bir kızı sevdim. 17 yaşındaydım. adı şerife idi. lise 3'e giderken sevgili olmuştuk. iki sene sevgili kaldık. ben üniversiteyi kazanıp başka şehre gidince, aramıza ayrılık girdi. bir yaz evime döndüğümde onun düğünü olduğunu öğrendim. ailesi onu zorla başka birine vermiş. elinden telefonu almış. kız anneme gelmiş; ahmet'e söyle beni bugün istemeye gelicekler, evlendirecekler beni demiş. annem bana söylemedi bunu hiç. biliyordu çünkü, o kızı kaçıracağımı ve okulu bırakacağımı. o zamanlar çok kızmıştım ama annem doğrusunu yapmış şimdi düşününce. ha o kız mı? o kızın şimdi ikizleri var. işin kötü yanı her gün görüyorum neredeyse onu. hemen alt sokağımızda oturuyorlar.

- o kızdan sonra başka hiç sevgilim olmadı. kimseyi sevemedim. sadece bir kızı düzmek için sevgili numarası yapmak bana göre değil. sevemedim kimseyi. bu yüzden tam 6 senedir yalnız takılıyorum.

- bu kız için t-m bölümüne geçtim. peşinden tam bir sene koştum. sonunda lise 3'ün başlarında teklifimi kabul etti.

- doktor bir karım olmasını isterim. nedeni doktorların çok para kazanması filan değil. benim hayalimdi doktorluk. ancak bu kızı çok sevmiştim. sırf o t-m bölümünü seçtiği için bende o bölümü seçmiştim. cahillik işte. alan muhabbeti yüzünden doktorluk şansım yoktu. o yüzden karımın o beyaz önlüğü giymesini isterim. hatta çocuklarımın.

- iki defa adam öldürmenin kıyısından döndüm. birinde daha ergen iken, mahalle kavgasında çocuğunun birinin kafasında tahta kasa kırdım. çocuk baya bir yoğum bakımda kaldı. bütün masraflarını biz ödedik. onlarda davacı olmadı. diğeri ise kız kardeşime laf attı diye oldu. o çocuğu öldüresiye dövdüm. en son bayıldı diye bıraktım.

- babamın ölmesi bende psikolojik travma mı ne yaratmış dedi doktorlar. çok sinirli biriydim. kapıma kaç kere polis geldi beni evden aldı hatırlamıyorum. çok da polis dayağı yedim. o jopun tadını iyi bilirim.

- bir keresinde hastanede görevlinin biri anneme bağırmıştı. sen nasıl anneme bağırırsın diye adama saldırdım. hemen güvenlik gelip bizi ayırmaya çalıştı. o sıra bayılmışım. gözümü iki gün sonra açtım. sinir krizi geçirmişim. hastanede boş yatak olmadığı için beni hastanenin üst katına yatırmışlar. üst katta bir yanda deliler, bir yanda uğuşturucu bağımlıları yatıyordu ve kat kilitliydi. 3 gün hiç dışarı çıkamadım. sonra doktor benim çıkmama izin verdi.

- kendim sol görüşlü biri olmama rağmen, kuranı üç defa hatim ettim. güzel kuran okurum.

- ehliyetimi 18 yaşında aldım ama araba kullanmayı 23 yaşında öğrendim. ne kadar saçma bir sistem var dimi? şu an mı? * *
- hayatımda ilk defa geçen hafta pavyona gittim. müşteriden fazla konsomatris vardı neredeyse. hepside taş gibiydi mübarek. avukat bir arkadaşın vasıtasıyla gitmiştik. lüks bir mekandı. arkadaş konsomatrisi yanına çağırdı. bir içki söyledi, biraz elledi oynadı kadınla. kadının içtiği biranın hesaba 70 lira yazıldığını görünce çok şaşırdım. çok saçma bence.

daha bu devam eder. yazarız bir ara...
Sözlük ben bir halt yedim. Gece gece msne eski bir arkadaş girdi ilk başta tanıyamadım. Bu kişi nickine abdulhamit falan yazıp msnde insanları hocayım diye keklerdi. Ben hatırlamadım. Daha sonra bir arkadaşımı işinden gücünden edip "koş koş acayip komedi var" diye çağırdım çünkü o bahsettiğim arkadaş hoca ayağına mal mal konuşuyordu ve ben onu hatırlayamamıştım.
Velhasıl kelam aldım konuşmaya. Bizim zehir gibi olan çağırdığım arkadaş daldı sohbete. Bilgili de falan din konularında.
ilk ciddiye almadı. Konuştular falan baktım ciddi ciddi soruyor. O ara ben diğer kişiyi hatırladım. Vay nerden çıktın sen yine nidalarıyla konuşurken "webcam açmıştı bana zamanında cidden ak sakallı bildiğin hoca de inansın sonra söyleriz makara yaptık diye" bir öneride bulundu.
sağolsun bu kurban olan arkadaş bugünde beni keklemeye çalıştı daha önce tanışsaydık keşke gibilerinden hatta ben ilk başta olayı çaktım sonra baktım ciddi, birşey oldu o yüzden kafa dağıtmaya çalışıyor falan sandım**. Neyse efendim sonra bu arkadaşa ben "koş gel" dediğimde "arkadaşlar var onlarlayım" demişti. bana sonradan bu "webcamde gördüm de" teklifi sunulunca keklendiğimin jetonu düştü sanırım çağrışım yaptı. 3 5 öküz öyle uğraşmışlardı sağolsun benimle bunu anlamış oldum o an.*
Daha sonra madem öyle al böyle hınzırlığı içinde teklifi kabul ettim ve bizim arkadaşa direk böyle söyledim. Haliyle dahada bir ciddiye aldı.
Herşey iyi güzel, daha sonra çıktı konuşmadan. tam söyledim söyleyeceğim ahah biz şaka yaptık diye adam çıktı yahu ve herşey burada başladı. Ben hoca ayağına yatan arkadaşa boşver tamam dedim sağolsun ısrar etti al konuşmaya beraber söyleyelim hesabı.
Ben de mal gibi tekrar aldım.
O arada bu hoca ayağındaki arkadaş üfürükçü ayağına yatay geçiş yaptı.
Makara olsun diye sulanıyormuş gibi laflar söyledi. O ara ben şakanın kâfi geldiğini düşündüm tam söyleyeceğim o da ne? Bizim arkadaş başladı yardırmaya beni müdafa etmek için.
Tabii ben hiç böyle birşey beklemediğim için dumurdan dumura depar atarken telefon kitlendi... *
hiçbirşey yazamıyorum arada bir kendine geliyor yazılar geliyor fakat yazmaya kalkınca tekrar donuyor. En nefret ettiğim şey kavgaya uzaktan yakından her hangi bir sebepten sebebiyet ***vermek olduğu için telefonun başında da ayrı çıldırdım konu şaka dahi olsa bile.
Telefon açılsa ben küfür edip savacam ortadan yahut şaka falan diyeceğim ama yok...
Hoca ayağına yatan Arkadaşada dur diyemediğim için iyicene abarttı. O abarttıkça diğer arkadaş hepten sinirlendi.
Arada bir anca yazabildim çık konuşmadan boşver hadi çık gibisinden falan bir arada sövebildim toplu konuşmadan o kadar.
Neyse daha sonra bir şekilde olay dağıldı.
Ve ben şaka olduğunu hâlâ söyleyemedim sözlük.
Normalde umursamam ama bu sefer cidden kötü hissettim hemde çok.*
ben güleriz eğleniriz diye düşünürken böylede bir mallık söz konusu oldu.
Sağolsun bir de beni müdafa ettikçe hepten canım yandı kötü hissettim yahu.
Yerinde mi bilemiyorum ama bir insanın duygularıyla oynamış oldum.
Yani duyguyla oynamak sadece aşk sevgi duygusu olacak diye birşey yok. Sinirlilik öfke de bir duygudur.
Ve bunların hepsine ben sebep oldum yahu.
Özür diledim gerçi hâlâ da bin kere dilerim yani ama gerçeği söyleyemedim.
Ayrıca dedim şimdi bu kızar küser bana o yüzdende 2. Sefer söyleyemedim.****
Olurda okursan gerçekten çok ama çok özür dilerim ciğerimin dibi.*
vallahi bak ben güleriz eğleniriz diye şey ettim. Jeton düşene kadar moralin bozuk sanıyordum yahu ne bileyim.
Ama milletle takıştırmış oldum o ayrı tabii.*
Müdafalar içinde ayrıca teşekkürü bir borç bilirim, değer katsayın arttı lan fena mı hem. Ehemehe.
Ama yinede sen sen ol kavga etme uğraşma insanlarla boşver gitsin yahu. Uzadı lan bu bayağı.
Neysem satırlarıma son verirken tekrardan aşırı derecede vicdan azabı çektiğimi bilmeni* ve af dilediğimi söylemek isterim hatta özcan deniz - beni affet şarkısını sana ithaf ediyorum çocuk gerçi bir daha kaldırabilir misin bu yükü bilemem. **
Sinirlenmene, gerilmene vs sebep olduğum için çok üzgünüm tekrar tekrar özür dilerim fare surat...
seni seven arkadaşın tombik...
":/"

dipnot: biraz hafifledi yüküm. Bana bu fırsatı sunduğun için Teşekkür ederim sözlük.
Ayrıca Bu entry uykulu ve ağlak gözlerle yazılmıştır. Her hangi bir imla hatası vs neyin varsa affola.

büdüt: bizzat ellerimle okuttum bu itirafı ve rahatladım. intikam tehditleri aldım gerçi ama olsun.*
bu kadar uzun diye sitem edenler okuyanlar moral verenler falan hepinize teşekkürü bir borç bilirim efendim. Gerçi konu dışarıdan bakınca kaydadeğer değildi pek ama olsun.*
ayrıca seri eksileyen derdin ne çözemedim ama keyfimi kaçıramadın bilgine. *
çok kötü bir kabus gördüm lan, ahanda korkudan açtım bilgisayarı sözlüğe bakınıyorum. itiraf kısmı gelecek, daha değil konuyu toparlamam lazım. bu arada hoca amin dedi. * ne demiştim kabus evet. kabusumda bir tane oyuncak bebeğin elinden tutup yürüyordum anıtkabirin yanında, akşam saatleriydi ve karanlıktı. bebeğe tekrar baktım, oyuncak olmadığını anladım. bu kim, ne oluyor lan? falan derken birden trafik durdu, rüzgarla birlikte ağaçların hışıltısı da durdu. ve elini tuttuğum bebek eehamahaa! diye çığlık atmaya başladı. nedenini anlamadığım bir şekilde daralmaya başladım. ben ona baktıkça eehamahaa! diye bağırarak çığlık atmaya devam etti. o bağırdıkça ben irkildim, sonra birden diğer elimle de başka bir çocuğu tuttuğumu farkettim. sen kimsin? diye sordum eehamahaa! diye bağırıp kahkahalar atmaya başladı diğeri gibi. sonra duran zaman yetmezmiş gibi ışıklarda söndü sokakta, sadece gözlerini görebiliyordum ikisinde, ikiside eehamahaa! diye bağırırken yemyeşil gözleri bana bakıyordu sadece. elimi bırakmak istedim ama ellerimle bebeklerin ellerinin mantıksız bir şekilde birleştiğini farkettim. yani resmen yapışıktık birbirimize. kafamı kaldırdım ilerde siyah taytlı bir kız yürüyordu. lan abaza o karanlıkta kızı nasıl farkettin? bu mantık hatasını bende yeni anladım ama işte rüya bu, rüyalar böyledir. neyse 'pardon bakar mısın?' dedim siyah taytlı hatuna. bana dönüp 'kesin sarışın olurdu, burnu sana benzesin, gözleri de sana benzesin, aşkım bana benzemesin ya ben çok çirkinim hep sana benzesin' dedi. ben 'ne anlatıyor lan bu?' diye düşünürken, birden eehamahaa! diyerek gülmeye başladı. sağıma soluma baktım bebeklerde eehamahaa! çığlıklarıyla gülüşüyorlardı. çığlıkla gülüşmek yeni literatür. hem çığlık atıp hep gülebiliyorlardı. çok korkunçtu be. neyse tüm bunlar olurken daralmam çok arttı, böyle karabasan gibi ama değil gibi. birden bende çığlık atmaya başladım. aynı filmlerdeki gibi uyandım işte. aslında rüya bitmemiş, rüya içinde rüyaymış sanki inception! o da ilk gittiğimiz filmdi dimi? 2 yıl evvel ağustos'un başlarında sen avrupa tatilinden döndükten sonra büyülü fener'de izlemiştik diyesim geliyor ama. nette değil görüntü dur ya sen avrupa turundan 30 temmuz 2010'da dönmüştün sanki? neyse yine konu dağıldı.

kabustan uyandım. banyoya gittim, yüzüme bir soğuk su çarptım. 'eehamahaa ne amına koyuum? ne oluyor lan bana?' dedim. bunu yaptım. hani filmlerde sırf ne düşündüklerini anlayalım diye sesli düşünür ya oyuncular onun gibi. yada bir telefon gelmiştir. telefonu kapattıktan sonra kendi kendine olayı özetler, sırf biz anlayalım diye. öyle bir şeydi işte, olayı daha iyi anlamam için kendime özetledim. 'eehamahaa ne amına koyuum? ne oluyor lan bana?' dedim ve yatağa geri gittim, aniden jeton düştü. bundan yaklaşık iki yıl önce çok sevgili, şimdilerde eski sevgili olan sevgilimle bir defasında böyle bir eehamahaa! muhabbeti olmuştu, tam hatırlamıyorum ama saatlerce gülmüştük. ya böyle bir şey yaşanmamış bile olabilir ama yaşandı lan sanki. çok irkildim lan. gerçi eehamahaa!'nın neyine saatlerce gülebilir insan? bunu düşündükçe bir acayip oluyorum. sanırım bizim aşkımız rüya gibiydi. yani mantık hatasıyla doluydu demek istedim, büyütmem seni, bana yakışmaz. *

itiraf kısmı geliyor; halledilecek tek şey rüyalarım kaldı o da azalarak bitsin lan! artık yeter. bu arada uzun vadeli ilişkimizdeki komisyon bedeli olsa gerek; toplamda 18 kilo vererek 66 kilo oldum, boyumda uzamış 2 santim. olmuşum 1,86. hey gidi hey.. sevinecek bir durum yok, eşek kadar adamım lan ben! daha ne büyümesi amını yiyim? karnımdaki kaslar aşırı ve ani kilo vermekten baklavamsı bir görünüm kazandı, vucutta yağ kalmadı ama sevinemiyorum. çünkü sıra karbonhidratlarda ardından proteinlerde. * sanki yazın ortasında 3 top dondurmayım ve eriyorum gibi lan, durun daha fazla yalamayın! oğlum öleceğim ben heralde. ya da çok yakışıklıyım ondan oluyor. ya şimdi ben doğuştan manken gibiyim ya, manken hastalığına yakalandım heral. zaaaa XDXDXD
Çok heyecanlıyım sözlük.Ygs'ye 1 hafta kaldı! Umarım geçen yılki gibi hüsran olmaz.Zira iyi bir şey yapacağıma eminim.
Kendimi bildim bileli hep puslu havaları sevdim ben.
insanların; 'içim kararıyor.', 'nefes alamıyorum.', 'boğulacak gibi oluyorum.', 'rehavet çöküyor.', 'uykum geliyor.' dediği o puslu havaların hastası oldum ben.

hani gökyüzünü bulutlar kaplamıştır. hafifden biraz şiddetli bir rüzgar esmektedir. yağmur 'yağacağım ben.' dercesine çiseler sonra durur, sonra yine çiseler ve hava hep kapalıdır...
işte bu havayı seviyorum ben.

sanırım Ankara'nın havası bu. bu pus, bu buhran*, bu tek düzelik ankara'ya çok yakışır bana göre.
senenin 300 gününü böyle geçiren Trabzon'dan sonra ama.
yani istanbul'da yaşıyor olmasam hatta istanbul ve (bkz: izmir) isimli şehirlerimiz olmasa trabzon'da yaşardım. trabzon'da olmasa Ankara tercihini düşünebilirdim.
sırf havası yüzünden.

ben, "güneşi sevmiyorum." demem. diyemem. inançlarım buna izin vermez. ama şuna bir şey demez sanırım. 'güneşli havaları sevmiyorum.'
güneşli havaların üzerimde ki fizyolojik etkilerini bir kenara bıraksak bile psikolojik etkileri güneşli havaları sevmeme engel oluyor.

her taraf ışıl ışıl, insanlar doğalarına* çok yakın bir haldeler, her yerde gölgeler.
ve güneşin yansımasını taşıyan her göz içimden geçenleri okuyacak, kusurlarıma vakıf olacak, iç hesaplaşmalarımdan haberdar olacakmış korkusu.
kendimi savunmasız hissediyorum.

sorunlarımı daha ziyade içimde çözüp dışarı yansıtmama çabasında bir adam olmam nedeniyle olsa gerek güneşli havalarda gözümün içine bakan insanın içimden geçen ve benim saklamak için canımı ortaya koyabileceğim şeyleri anlayacağı korkusunu yaşıyorum.
korkuyorum.

karanlık mekanlara kaçıyorum sonra.
güneş yok orda.
benim yerim orası.
çünkü karanlık.
beni ve içimdekileri çözemez ve bana zarar veremezler orada.
çünkü güneş yok.

güneş yok ve ben daha mutluyum.
güneş yok ben daha umutluyum.

çünkü karanlık...
itiraf ediyorum haftanın sekiz günü mastürbasyon yapıyorum.
hayat düsturum konusunda şüpheye düşüyorum bazen.

hergün aynı insanların yüzlerini görmekten sıkıldım gibi. gece silahlıkçısı doğucan, gelmesin bir gece de - eren kardeşim nöbetin var uyan demesin. çok mu zor? uyumak istiyorum ben. sabah-öğle-akşam karargah içtimaa! gibi çığlıkları duymak istemiyorum.

saçmalamak hoşuma gidebiliyor. evet evet şu an saçmalamak istiyorum. öznesinde yeter be sözlük, girne-lefkoşa-çamlıbel-tepebaşı-güzelyurt hayatımın tamamının bu hatlar içerisinde olması canımı yakmaya başladı. " bir sen eksiksin " bu tümceyi de kurmasınlar artık bana.

çok eğlendiğimiz kahkahalar attığımız anlar olmuyor mu, fazlasıyla. fakat insan çıkmak istiyor bu foseptik çukurundan, hayatına geri dönmek, herkesi geri istiyor, özgürlüğünü sosyal hayatını, bilgisayarını yatağını odasını özlüyor insan. sessiz yanılgılarımı minimalize ediyorum sürreal durumlar da oluyor bazen, o yokken o'nunla konuşuyorum falan.

teğmen, üsteğmen, taburcu, bölükçü geliyor, gelecek, gidiyor replikleri boğuyor beni artık.

5ay 5günlük format halen dolmamış olmasına rağmen, istikham eğitimini aldım, manga komutanıda oldum, türkiye'nin her köşesinde arkadaşlarım oldu, yeni sosyal kulüplere üyelikler, kıbrıs'ı izmir, trabzon gibi biliyorum. solda direksiyon, soldan trafik alıştım. fakat tamam sıkıldım. 10 gün sürecek dendi 23 gün devam etti kkk denetlemesi, bitti kolordudan denetleme heyeti geldi gitti. şimdide kara kuvvetleri komutanı 3 nisanda kışlaya geliyormuş. ee? ne zaman bitecek bu teyakkuz hali? albaylar, rayban damlalarıyla tatile gelecekler, biz 30 derece sıcakta kompozit başlıkla dolaşacağız. neymiş denetleme? 6 ay sonra denetleme var de bu süreyi ver, git ırak ordusunu denetle, %50 başarı göstermez ise ben de nietzsche'yi tanımıyorum. görev,olgu veya borç herneyse bitsin artık, askerlikle alakalı entry girmekten bile sıkılır hale geldim.

bak yine aynı şey oldu, çocuklar ayaklandı? bil bakalım nereye? girne merkezde haftasonu asker göremeyeceğiniz tek nezih mekan, eziç.

velhasıl, köpek kulübesinin yıkılıp 10 metre öteye taşınmasının stratejik ve jeopolitik açıdan çok önemli olduğuna inanılan yerde ne idüğü belirsiz tiplerle ikame ediyoruz hayatı işte.

takılma sen bana sözlük, arada sinirleniyorum böyle.

sevgiler.

son 51 güzel gün.

http://fizy.com/#s/3wkvn6
her şeye ağlar oldum sözlük. yok yok sınav stresi filan değil bu, ben bilirim kendimi. pişmanlık. hemde kocaman aptalca bir pişmanlık. keşke gururumu sevgimin üstünde tutmasaydım diye kafayı yediğim pişmanlık. dayanabilirdim ufak tefek tartışmalara, tahammülsüzlüklere. normalde hemen resti çeken biriyimdir ama daha fazla dayanmam gerekirdi sevgimiz için. çünkü o beni çok seviyordu.
şuanda işyerindeyim. müdürüm karsımda otururken ben dee, takılıyorum işte arada nette. çok değişken bir adam! bir öyle bir böyle, yuzu asıkken sonrasında gulebiliyor. hah tam da bunu demişken uzatmalı sevgilim aklıma geldi! o daha onemli simdi bizim mudurden.

midem kasılıyor ve bulanıyor. ellerim soguk, dogru duzgun beslenemiyorum, can'ım hicbirsey istemiyor. cevremdeki herkesin, azıcık kilo al, topla kendini, demesine ragmen alamıyorum. gitgide eriyorum sanki.. vücudum sanki can'sız..

yapılan hatalara mı, yasanan pişmanlıklara mı yanayım bilmiyorum. söylenen kötü kelimelere mi, O'nun gözünde artık eskisi gibi olmadıgıma ve belki bir daha iyi olamayacagıma mı yanayım, hangisine..

şeytan diyor, atla git yanına, gecen hafta tam da bugun yaptıgım gibi. onca laftan sonra bile. Askta gurur yapmadıgım icin mi hep kaybetmeye mahkumum acaba? kacan kovalanırmıs ya. umrumda degil, ne demis. yine O'nun koynuna girmek istiyorum ben. yine sarılmak, elini tutmak. maalesef.... bunu hala isteyebilmem neyin acıklaması acaba? yardıma ihtiyacım var belki de. takıntılık mı acaba bu? belki de o artık gurur yapma vakti diyor bana, anla diyor, ne yüzsüz kızsın diyor belki de. hatta söyledigi gibi, benden gercek anlamda nefret ediyor. ya ben bunun gercegini bilebilecekmiyim acaba? bir hafta önce deli olan kişi nefret edebilir mi. hele ki benden..

yazdıklarım itiraftan ziyade şuan ki ruh durumumu anlatıyor aslında.. idare ediverin!
herseyi unutmak, bilmedigim diyarlara gitmek, kimseyle iletisim kurmak istemiyorum. almanca ve ingilizcenin anlasılmadıgı bolgeler benim icin en iyisi. onerilere acıgım.
dün akşam beni mutlu eden öyle bir telefon aldım ki..
kısaca özet geçeyim ama önce: çalıştığım yerde sürekli haksızlığa maruz kalıyordum, hak etmediğim şeyler yaşıyordum. bunu yaşatanlar ise aile şirketi olduklarından sadece keyif çatıyorlardı.. gel zaman git zaman bir gün kendi yaptığı hatayı bana yıkan damat bozuntusu bende herşeyin bitmesine sebep oldu.. olayın olduğu günün ertesi üzüntüden mide kanaması geçirmiştim. ve sonra patronuma her şeyi anlatarak işten ayrılmıştım. bunu elbet istemezdim fakat mecbur kalmıştım. orası özeldi benim için, üniversiteden mezun olduktan sonra bana kapılarını açmışlardı,ilk iş yerimdi ve bir şeyler öğrenmem için çabalıyorlardı. bunların üstünden neredeyse 4 ay geçti.. geçen haftalarda önce eski patronum beni aradı. keşkelerle dolu o kadar cümle kurdu ki. şirketin ben ayrıldıktan 1,5 ay sonra battığını düzenin benden sonra tamamiyle bozulduğunu, şirket içi ve dolayısıyla aile içi kavgaların arttığını üzülerek söyledi. ardından bizim sektörün lideri, aynı fakülteden mezun olduğum abi aradı.. damadın kendine ait bir şirket kurduğu ve mühendis aradığını, aklına ilk benim geldiğini söyledi.. bende istemediğimi söyledim.. geçenlerde eski şirketin ve şimdiki damat beyin kurduğu yeni şirketin muhasebecisi aradı. başladı yakınmaya; işte sana çok ihtiyacımız var,senin gibisini bulamıyoruz bla bla bla.. bende dersaneye gittiğimi kpss'ye hazırlandığımı ve bu sınavın benim hayatım için ne kadar önemi olduğunu anlattım. neyse en son dün akşam önce damat bey beni aradı. diyalog şöyle:
damat bey: çikolata manyagi, naber?
ben: teşekkür ederim fakat çıkartamadım?
damat bey: ben xxx, çalışıyormusun bir yerde? * *
ben: çalışmıyorum, hayırdır?
damat bey: benimle görüşmeye gelir misin?
ben: sizinle görüşmeye neden geleyim ki?
damat bey: sana haksızlık ettim biliyorum,kıymetini de bilemedim. ne dersen de haklısın da. fakat işe geri dönmeni istiyorum.maaşın 2 katı olacak ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..*
ben: sizin istemeniz benim için hiçbir şey ifade etmiyor damat bey, ben sizin yüzünüzden bir mide kanaması geçirdim. ve ardından da işimi bıraktım. şimdi kalkmış bana geri dön diyorsunuz?
damat bey: bunları yüzyüze konuşsak?
ben: bakın, ben değil ki sizinle aynı ortamda çalışmak, sizin yüzünüzü bile görmek istemiyorum.*
damat bey: iyi akşamlar!!!
bunun ardına muhasebeci abinin arayıp resmen bana yalvarması.. çok yazık ya. zamanında değerimi bilemediniz, bak ne hale geldiniz..biliyordum bu günün geleceğini,suratına o lafı söyleceğimi.. şimdi oh olsun sana damat bey..
bu modlar kafayı taktı mı takıyor adama sözlük. başlıkta o kadar mesaj verilirken geldi beni buldu sayın mod.
arı olsam götümü yırtarak yaptığım 5 kg balın 100 tl ye satıldığını öğrenirsem iğnemi gider o satıcının ağzına ağzına sokarım.
An itibariyle bir lunaparkta tanımadığım ufak bir çocukla bankta oturmuş ayaklarımızı sallıyoruz. Mutlu oluyorum lan. *

edit: şimdide yakalamaç oynuyoruz vallahi çok mutluyum lan.
pezevenk pankreas yüzünden diyete girdik iyi mi ? pofff....
sevgilim benimle evlenmiyor.
para yok sigorta yok şirket hattı yok o yok bu yok...harika bir iş yerim var daha ne olsun ya.
çok özledim... seni düşündükçe nefes alamıyorum, göğüs kafesim sıkışıyor ölümü görüyorum... çok özledim. sen dedikçe kusup içimi boşaltmak istiyorum. özledim...
onu uyurken izlemeyi çok özledim.
ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum, bir türlü sevemiyorum küçücük bir hoşlantı bile yok. ne yapacağımı bilemiyorum.
bugün tam üç vilayet gezdikten sonra nihayet evimdeyim be sözlük. şuan dünyanın en mutlu insanıyım belkide.
(bkz: evim evim güzel evim)
-benden tam olarak 4,5 kat fazla maaş alan aramızda az yaş farkı olmasına rağmen benim müdürüm olan kişi, benden hemen hemen hergün sigara istiyor marketten sigara gelene kadar, tabi ben halk çocugu ekmeğimi bölüpte yediğim için sigaranın asla lafını yapmıyorum, haftada 10 sigara nolcak lan hesabı...geçenlerde maaşlar yatmadı tabi bende kuruş yok abi dedim sigara verirmisin param yok dedim.. büyük bir abi sesi ile tabee kardeşim al dedi ve bana 2 tane sigara verdi... 2 tane mi? hacı maaş yatmamış, para yok ve benden düzenli olarak sigara isterken 2 tane mi? ulan dedim intikamım çok acı olacak...2 gün sonra bizim patron sigarasız kalmış bundan gün içerisinde 2 kez sigara istedi ve bu herif "ulan bitirdiniz sigaramı ben size mi çalışıyorum" diye sitem etti. lan dedim şimdi buldum sebebini o benden tabi 4,5 kat daha fazla maaş alır. mallık bende...

- fakirleri hiç sevmem , zenginleri severim ben. fakirin zararı dokunur diyen, pahalı diyen tansiyon fln ilaçlarını almayan sonra felç geçiren ve zor yürüyen 75-80 yaşında bir akrabam var benim...
aslında tembelim ve çalışmayı sevmem.