bugün

Bana göre; hayatımda gördüğüm en enteresan ve en saçma filmlerdendir.

Bir badanacı abinin, boyadığı evlerin birinde gördüğü bir fotoğraf üzerinden yaşadığı; hastalıklı ve fetiş bir aşk hikayesini anlatır. Hikayeye göre; fotoğrafın bulunduğu evin sahipleri, bir yıl boyunca yurt dışındalardır ve bu kafasına göre takılan badanacı dayı da, her gün bu boş eve izinsiz girip, koltuğa oturup saatlerce fotoğrafı seyretmiştir. zaten filmin başında da, bu saçma ve anlamsız hareketi sırasında ev sahipleri geri döner ve fotoğrafı seyrettiği sırada basılır. Fotoğraftaki kız da film boyunca, yine hastalıklı bir şekilde, (hikayenin saçmalığına göre; sadece fotoğraftan birisine aşık olmanın çok romantik ve eşsiz bir durum olmasından dolayı) bu badanacı abinin peşinden koşar. Boyacı arkadaşta sadece fotoğrafa manyakça aşık olduğunu, fotoğraftaki kişinin gerçeğine aşık olmadığını falan söyler. Badanacı abilerin de film boyunca -ne hikmetse- ellerinde sadece bir kez fırça görebilirsiniz. Sürekli orada burada gezerler ve gece gündüz alkol tüketirler vs. Dolayısıyla film boyunca o badana bir türlü bitmez. Hatta başka işe diye gittikleri yer de yine mükemmel manzaralıdır ve bu ikinci mekanda da ellerine daha fırçayı almadan direkt içmeye başlarlar.

Özetle; o zamanlarda -filmlerin bu kadar zahmetlerle çekildi bir dönemde-, bu filmi yapan hiç bir insan evladı bu senaryoyu adam akıllı okumadı mı, arkadaş? çeke çeke gerçekten de bu senaryoyu mu çektiniz?

Sanatsal kompozisyona sahip sahne tasarımları, ışık ve müzikler dışında, tek kelimeyle rezalet bir filmdir.
Aşağıdaki Efsane repliğiyle akıllara kazınmış filmdir.

--spoiler--
Halil: Resminle benim aramdaki bir durum, seni ilgilendirmez. Ben senin resmine âşığım.
Meral: iyi ama âşık olduğun resim benim resmim. işte ben de buradayım, söyleyeceklerini dinlemeye geldim.
Halil: Resmin sen değilsin ki. Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.
Meral: Bu davranışların bir korkudan ileri geliyor.
Halil: Evet. Bu korku sevdiğim bir şeye ebediyen sahip olmak için çekilen bir korku. Ben senin resmine değil de, sana âşık olsaydım ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor. Ve ebediyen bakacak.
— Sen dostlukların, aşkların kolay mı kurulduğunu, kolay mı sürdürüldüğünü sanıyorsun? Resminle ilk karşılaşmamızı dün gibi hatırlarım. Elbiselerim eskiydi, kirliydim, sakallarım uzamıştı. Birden bana iyilikle, sevgiyle bakan bir yüz gördüm. inanamadım, ikinci kez zorlukla baktım resmine. Gene iyilik, gene sevgi vardı gözlerinde. Nihayet değişmezi bulmuştum. Resmin benim içime bakıyordu. Benim kendimi görüyordu. Bana hep dostlukla, iyilikle, sevgiyle baktı.

— Sana aşık olarak kalmak istiyorum, işte hepsi bu kadar.

— Şu acılarını at bir üstünden, gerisini sonra konuşuruz.

— iki insanı ilişkisi çok güzel bir şey.

— Dostluğu aşan ilişkilerden niçin kaçıyorsun?

— Bu sözünle aşık olmayı kastediyorsan, dostluğu bu dünyada hiçbir şey aşamaz.

— O halde sen bana aşık olmaktan da öte duygular içindesin.

— Hayır, ben sana aşık değilim.

— Olmaz böyle bir şey. Resmime aşık olman demek, beni sevmen demektir.

— Olmayan bir şeyi nasıl söylerim? Niçin beni anlamamakta ısrar ediyorsun? Ben senin resmine aşığım işte hepsi bu kadar.

— Sen ben yokken resmimi sevdin. işte ben varım artık. Resmin aslı benim. Bundan sonra ikimiz bu sevgiyi paylaşacağız. Bu aşkın yarısı bana ait.

— Sen dostlukların aşkların kolay mı kurulduğunu kolay mı sürdürüldüğünü sanıyorsun?

— Sakın benim dünyama girmeye kalkma, yoksa merhametsizce yıkmaya kalkarsın onu.

— Belki resmimin arkasında ben yaşıyorumdur. Sen beni görmeye çalışmadın. Ama istesen de istemesen de ben varım Halil!

— insanların gerçekten aşık olamayacaklarını sanırdım. Senin resmime olan tutkum bütün inançlarımı yıktı, Ben de sana aşık oldum.
--spoiler--
diyorum ki, akşam doğru evime gideyim, erkenden yatağıma gireyim, uyumadan evvel, bilmem yüz kaçıncı kez sevmek zamanı sahneleri izleyeyim.

görsel

--spoiler--
Ben seni değil, resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın, izin ver ben onu seveyim.
--spoiler--
bir de cadılar zamanı var bilir misin yeğeeen...
görsel
(bkz: yavuz turgul) filmi 1992 çıkışlı (bkz: gölge oyunu) ile birlikte en sevdiğim yerli filmdir. Büyülü bir filmdir bu gerçekten. (bkz: sema özcan) ise tanrıça kadar güzel.
Çok derin ve anlamlı, harikulade Metin Erksan filmidir. Metin Erksan tartışmasız er iyi yönetmenimizdir desek, abartmış olmayız sanırım. Trt için yaptığı 5 kısa film de çok iyidir. Özellikle Hanende Melek ve Eski Zaman Elbiseleri filmleri çok etkileyici. Başlangıçta bana çok ilginç gelmiş ve anlayamamıştım; ama çok iyi filmler olduklarını hemen belli ediyorlar. Gecelerin Ötesi filmini de şiddetle öneririm.
böyle bir filmin varlığından birçok insanın haberi yok. aslında son dönemde tanınırlığı arttı ama hala çok az insan biliyor bu şaheseri. (duman grubunun helal olsun klibi, ölümlü dünya filminde geçen diyaloglar, moğollar yolum seninle şarkısı vs.)

konusu çok anlatılmış daha önceki girdilerde. evet genel olarak bir kızın resmine aşık olan bir adamın hikayesi. genel olarak pers kültüründe rastlanılan saplantılı aşk teması barındıran bir yapım.
kızında burada etkilendiği nokta da bu aslında. böyle bir aşkın olabileceğini görüp hem etkileniyor hem de kıskanıyor. fotoğraftaki kişinin kendisi olduğunu bilmesine rağmen hem de. çünkü adam bunu o kadar güzel ayırıyor ki.. tabii ki kızın kendi hayatındaki maddi dünya da böylesine bir aşka saygı duymasına sebep oluyor. klasik doğru yer, doğru zaman olayı.

filmin devamında kızın, adamın resimle olan aşkına dahil olmaya çalışmasını izliyoruz. er kişi de hayatın yalanından dolanından, maddiyata dayalı ilişkilerinden o kadar yılmış ki, kendince gerçek aşkı bu şekilde bulmuş. yalan söylemeyecek, aldatmayacak, bırakıp gitmeyecek, sıkılmayacak vs. biraz kolaycılık, biraz mecburiyet.

fazla da detaya girmeden izlemenizi tavsiye ederek bitireyim yazıyı. bu filmi seven insanları siz de sevin.

kim söylemiş son diye, olmaz diye, kanar diye
anlatma. anlamam.
aşk varken sözlerinde, düşlerinde
yeniden doğmak gibi nefesinle, çoğalıp sevginle
isteme, durdurma.

kim söylemiş son diye, olmaz diye, kanar diye
anlatma anlamam.
Büyüt beni gözlerinde, ellerinde, yeniden ses oldun sözlerime.
gücün saklı içimde… vursunlar, ağlamam.
Çok harika bir filmdi.
eski istanbul'u en güzel şekilde gösteren filmlerden biri. sırf manzara için izlenir.
baharın yaklaştığ şu günlerde, garip bir uyanış sezinlemekteyim sözlükte.
Ben sana değil resmine aşıgim. Sana aşık olsaydım kazıkları bana sokacaktın diyen müşfik reis yine gidip ona aşık oldu. Olmadı be reis.
Sadece resmini gördüğü kadına aşık olan Halil'in hikayesi.Metin erksan ın iyi bir yönetmen olduğunu gösteren film.
Ben senin resmine aşığım.
görsel
1965 yapımı metin erksan imzalı türk filmi.
Film hakkında çok kararsızım kaç kere izledim hâlâ bir şey söyleyemiyorum tam olarak. Hikaye ve işlenişinden bahsediyorum tabii ki.
Yoksa sinematografiyi değerlendirdiğimde bana göre bu konuda türk sinemasının en iyi filmlerinden biridir.
Ayrıca bir gerçektir ki tatyos efendinin kürdillihicazkar saz semaisi eşliğinde yer alan sahne türk sinemasının en karizmatik sahnesidir her izlediğimde her seferinde beni benden alır.
metin erksan filmi. sürrealizm, romantizm ögeleri barındırır. romantizmi neden sevmediğimi bana hatırlatan film oldu, teşekkürler.

konu itibarıyla fena değil fakat o konuya bu kadar cılız diyaloglar hiç yakışmamış. zorla konuşuyor gibi bütün oyuncular.

sana puanım 7 kanka.
tam da oya bora dan sevme zamanı isimli şarkıyı dinlerken. bir harf eksik evet.

https://www.youtube.com/watch?v=w7LqXb1Qm1U
yeşilçamın en güzide filmlerindendir. diyalogların az ve öz olması. sevgiye getirilen bakış açısı. oyunculuk, konu, perspektif her şey muazzam.

sema özcan gibi güzel bir kadın geçmiş yeşilçamdan.
oya-bora'nın dinlenilesi harika şarkısı.
herkesin izlemesi gereken bir film. o yıllardaki türk sinemasının leş yapımlarına rağmen böyle kaliteli bir eser çıkması muazzam bir iş. üstelik yapımcı filmi kapı kapı dolaşmasına rağmen sinemalarda oynatamamış. çok sonralardan anlaşılmış filmin değeri ama iş işten geçmiş tabi.

hiç sevmem aşk filmleri çok vıcık gelir bana hep. ama bu film neden bilmiyorum çok çok iyi. belki de aşkı en güzel anlatan film olabilir.
Halil: Resminle benim aramdaki bir durum, seni ilgilendirmez. Ben senin resmine aşığım.
Meral: iyi ama aşık olduğun resim benim resmim. işte ben de buradayım, söyleyeceklerini dinlemeye geldim.
Halil: Resmin sen değilsin ki? Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.
Meral: Bu davranışların bir korkudan ileri geliyor.
Halil: Evet. Bu korku sevdiğim bir şeye ebediyyen sahip olmak için çekilen bir korku. Ben senin resmine değil de, sana aşık olsaydım ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor, iyilikle bakıyor ve ebediyen bakacak.

http://www.youtube.com/watch?v=k8Rm9s79ecA
Türk sinemasında o döneme kadar hiç işlenmeyen bir konuyu, sûrete aşık olma konusunu işleyen metin erksan filmi.

1960'lı yılların istanbul'unu görmek bana her zaman mutluluk vermiştir. Fakat metin erksan'ın en büyük başarısı film siyah beyaz olmasına rağmen gün ışığını çok iyi kullanabilmesidir. Bir diğer başarısı da yağmur ve su temini bir "huzura erme" teması yönüyle çok başarılı kullanmasıdır.
görsel
Fotoğrafı sevmek.
Eski kadınların zarafetini nasıl saklayabilirdik, kim o elbiseler absürt şekildeyken modernitenin artacağını söyleyen moda ikonu?
Zaman, zarafet adına dursa.

Ben susuyorum film konuşsun diyeceğim, diyalogların azlığını belirtmek isterim.
seyredalmak adına.
yola koyul uzak dur artık benden..
haydi şimdi uzak dur benden...