bugün

sevilen kişiye karşı hissedilen sevginin bazı sebeplerden dolayı bitmesi, sona ermesi, sevgi ateşinin üzerine soğuk sular dökülüp, ateşin sönmesi olayıdır, acıdır.
sevgi bitince genelde yerini nefret alır genellemesinin sebebi cumle.
sevdiğimiz kişi tarafından sevilmediğimizi farkettiğimiz anda şiddetle dilenen olaydır. bitse bendeki bu sevgi de saf gibi haketmeyen insanlara harcamamış olsam ben sevgimi, kendimi der insan ister istemez.
(bkz: taze bitti)
gerçekten bitebilir mi diye düşünmeme sebep olan başlık. bence sadece verilen değer, önem bitebilir, beraberliğe devam etmek istememe nedeni de olsa olsa verilen değerdeki azalmadır yoksa sevgi tüketilebilen bişi değildir.
insanın içindeki o çok acı, çok güzel ve de vazgeçilemeyen duyguların gidip yerine sadece dingin bir boşluğun yerleşmesi...
aşktan da acı bir olay...
mümkün olmayacak durumdur.
sevgi ile yoğrulmuş insan oğlunda sevgi bitmez sadece yer değiştirebilir.
uzun süre sonra gelen son. ateş, sönmeye yüz tutar, söndü derken aniden yüksek birkaç kıvılcım daha çıkar ya, aynen öyle olur. sönmeyecek galiba derken de son bir çıtırtıyla son kıvılcımı çıkarır ve aniden kül olur.
iktisadi olarak imkansız olan bir konudur. çünkü sevgi bir kıtkaynak değildir. dolayısyla bitmez. * herkes aşkı matematiksel yapıyor ben iktisadi yapmışım çok mu?
bir zamanlar sevilen kişinin, o sevgiyi dibine kadar sömürmesidir. bol bulup, harcamıştır. nefret duymaya kadar varan haksızlıklar söz konusudur. biter...sonrası; sevdiğine pişman olmak, kendini suçlamak, hattâ kendinden iğrenecek kadar bunalıma girmek.

yitirilen zamana mı acırsın, boşa harcanan duygulara mı? çöpe giden zaman ve çöpe giden duygular.
(bkz: #3766674)
en uzucu olandır. Artık hiç bir değeri kalmaz eşyadan farkısızdır karşındaki.
sevdiğin kadar sevilmediğini anladığında varlığı daha çok hissedilen duygu.
olması en çok dilenen de olabilir. istediğiniz kadar o kafanızdaki gibi olmasın. kimi zaman öyle çok sevilir ki bitmez, tükenmez sevginiz. ama bitsedir keşke.*
Kör olarak yaşadıktan sonra sevenin gözlerinin açılması. Zorlu bir şeydir, körken maruz kalınan her darbenin sızım sızım hissedildiği, yanında yine sızım sızım kanayan ve ömür boyu kanayacak bir yaranın açıldığı bir değişim O tozun dumanın yutulmasına rağmen yinede tamamen silinmeyecek izler.ileride oluşacak sevgilere yüreğin kapılarının şartlı şurtlu açılmasını temin eden bir yaşanmışlık.
siklenmemesi gerekendir. hayatta ne acılar var lan denilendir. *****

edit: lan aslında şimdi gözümden yaş geldi, ama yine de komik lan. sevgiymiş, oğlum gidin ananızı babanızı sevin olmadı onlarla triple falan yapın. ne diyim lan?*
çok ilginçtir, adım adım gittiğim gerçek.

çok ilginç sözlük. Aslında sandığınız şeyin sandığınız şey olmadığını anlıyorsunuz ve uyanıyorsunuz.

"oha, bumuymuş" diyorsunuz ve o hızlı hızlı atan kalbiniz duruluyor.

ya fazla kırılmaktan ya da sizin insanlara taktığınız o "şahane" figürler bir bir eksiliyor...
yapılacak hiçbir şeyin olmaması, en kötüsüdür. çünkü fark edersin ki, birini sevmenin veya sevmemenin, senin isteğinle olan bir şey değil. aslında kırılacak bir çok şey vardır, en öncesinde karşıdakinin kalbi. fakat engel olamazsın. benzin bitmesi gibi. ama dolduracak bir yer yoktur bu duyguda. kendinden nefret edersin belki ama, yolun sonunda olan tek şey sondur.
saygının bitmesinden daha az kötü olan durumdur. çünkü o artık saygı duymadığın kişi aklına geldikçe kendinden tiksinirsin.
Dediklerini umursamıyorsa artık eski sevgilisinden vazgecemiyorsa eger sevgi biter.
bir gün bakarsınız can dediğiniz elin kırk kat yabancısı olmuş size; yitirilip gidenlerin arasında iki insan silüeti dışında elde bir şey kalmamış.

gerçekse eğer sevilenlerin hareketleriyle bitendir, kendiliğinden bitmez.
Artık hiçbir şeyin istediginiz gibi olmamasina yol açar. Her şey değişir her şey
“Hayatta iki trajedi vardır: istediğin şeye sahip olamamak ve istediğin şeye sahip olmak.”

Zamanında çok düşündürmüştü beni bu ifade ve bugün yakınımda olan insanların hayatlarında olan biten şeylerden sonra yine hatırladım onu ve bana düşündürdüklerini. Hayatımızın belli bir döneminde bizim için çok büyük bir anlamı ve değeri olan bir şeye sahip olmamız, tek başına, tüm hayatımızın mutluluk içinde geçmesini garanti etmiyor, edemiyor. Eğer o anlamı, geçen zamanla birlikte tazeleme yetimiz yoksa, zaman akıp biz değiştikçe o anlam gerilerde bir yerlerde kalıyor ve artık anlam olmaktan çıkıyor. Bence ilişkilerde de durum çok farklı değil…

Çoğumuz, bir iş ya da bir eş seçerken, sadece seçilen nesnenin verdiği heyecanla yetinip, o heyecanı canlı ve diri tutmak için kişisel gayret göstermediğimiz için, seçtiğimiz kişi ya da iş, her ne kadar bizi ilk dönemlerde heyecanlandırmaya yeterli olsa da, bir süre sonra alışılmış bir şeye dönüşüyor, o kişiye duyduğumuz heyecan artık geride kalıyor ve zaman geçtikçe pırıltısı azalıyor, ta ki bir gün tümden sönene dek. Çünkü biz, günlük hayatın koşuşturmaları arasında, onu ilk seviş nedenimizi ve o anın Coşkusunu unutuyoruz ve zaman içinde ondan, yerine getiremeyeceği şeyler beklemeye başlıyoruz; buna hakkımız olup olmadığını hiç sormaksızın. Sadece beklenti içine giriyoruz ve sonra hayal kırıklığına sürükleniyor “benim sevdiğim kişi bu muydu?” diye soruyoruz.

Bu durumun açıklaması genellikle, zaten aşk denen, sevgi denen şeyin kısa ömürlü, gelip geçici olması olarak yapılıyor ya da aşkın verdiği körlüğün geçmesi ve nihayet gerçeklerin görülmesi olarak…

Ancak bence bu durum sadece, bir zamanlar tüm yüreğimizle sevmiş olduğumuz o kişinin bir kusuru ya da eksikliğinden değil; tam tersine, daha çok bizim özensizliğimiz ve ihmalimizden kaynaklanan bir şey. Çünkü çok önemli bir şeyi ne ailemiz ne de okulda aldığımız eğitim bize öğretmiyor, öğrenenler bunu bir çok acı deneyimlerden sonra bizzat hayatın kendisinden öğreniyorlar. Hayatın bir gerçeği de şu ki, bir şeylerden hoşlanmak kadar, o hoşlandığımız şeylere alışmamak için kişisel bir çabayı sürdürmemiz de gerekli.

Bir başka insana duyulan heyecan ve arzunun ya da sevginin sürmesi, yalnızca sevilen kişinin cazibe ve çekim gücüne bağlı değildir, eğer geçen zamanla birlikte monotonluğun bizi sarıp sarmalamasına izin verir, onu her yeni anda, o an olduğu hali ile görmek için kendimizi eğitmez ve onu ilk sevdiğimiz anın anı ve coşkusunu yüreğimizde taze tutmayı ihmal edersek, ne kadar çekici olursa olsun, her insan bir süre sonra, gözümüzdeki eski yerini kaybedecektir.
Yani onunla belli bir zaman geçirdikten sonra, artık onu tanıdığımızı, her şeyi ile tanıdığımızı düşünürsek, hem büyük bir yanılgı içine gireriz, hem de o kişi ya da şeye karşı heyecan ve coşkumuzu yitiririz. Hiç bir insanı her şeyi ile tanımak mümkün değildir. Dolayısıyla, ona her yeni günde, sanki onu daha önce tanımamış gibi, daima taze gözlerle değil de, kanıksamış gözlerle bakarsak, o güne dek gördüğümüzden farklı bir şey görebilmemiz elbette mümkün değildir. ilişkilerin ilk günkü coşkulardan fazla bir şey yitirmeden sürmesi konusunda iş, biraz da bizim nasıl baktığımıza bağlı bence…

Sadece sevgi konusunda değil, hayatımızın uzun bir dönemini etkiyecek tüm seçimlerimiz için geçerli bu durum, ister ilişki konusunda olsun, ister meslek seçimi, ister dost seçimi. Önemli olan sadece yaptığımız seçim değil, asıl önemli olan şey, o seçimden sonra nasıl davranacağımız. Biz her şeyi karşıdan bekler, kendimiz biraz çaba içine girip, en azından biraz daha özenli ve değer bilir davranmazsak; gelişigüzel anlık duyguların ve andan ana değişen başıboş düşüncelerin bizi etkilemesine izin verirsek, önümüze çıkan en büyük değerler bile bir süre sonra değerlerini yitirecektir. Yine, ilişkilerimize dönecek olursak, bu durumda sadece karşımızdaki kişi değil, bizim kendi kişisel mutluluğumuz da zarar görecektir. Önemli olan, sadece partnerimizin ne kadar akıllı, güzel, çekici, kısacası ne kadar değerli olduğu değil; en az bir o kadar önemli olan bir başka şey de bizim ne kadar kıymet bilebildiğimiz ve bunu ne kadar süre boyunca koruyabileceğimiz…
"Dünyanın ölümünü gördüm, suyun toprağın
En yakın dostlarımın birer birer
Vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların
Ölümünü gördüm, ama kimse
inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin! "

Ahmet Erhan ne güzel yazmış, ben de bir türlü inanmıyorum sevgilerin bittiğine. Sahi içindeki tutkunun nefrete dönüşmeden bitmesi mümkün mü? Enerjinin korunumu gibi bi kanun olsaydı keşke ismi de "Sevginin Korunumu Kanunu" fena mı olurdu?
Aşk ve sevgi geçicidir zaten saygı bâki kalırsa eğer sevgiyi de aşkı da saygının içinde hissedersin.