bugün

bir garip film.

--spoiler--
(bkz: pachelbel re major kanon)
--spoiler--
ilginç bir film. Finalinde de hayatı sorgulatır hemde tüyleri diken diken ederek. Ama malesef ülkemizdeki birçok kişi tarafından ahlaksal değerler(!) öne sürülerek beğenilmeyebilir.
irreversible'den sonra izlediğim 2. gaspar noe filmi. sırada enter the woid var. filme gelirsek noe imzasını atmış yine. film boyunca oturduğu yere çakıyor adamı ve yumruklamaya başlıyor. sınırları ortadan kaldırıyor.
fr. siz hepiniz ben tek.
Nietzscheden sonra ahlak olgusuna tecavüz eden birini daha görmek istiyorsanız Gaspar Noeden Seul contre tous izleyiniz ya da izlemeyiniz.
not: yönetmenin carne adlı kısa filmi hikayenin başlangıcını oluşturuyor,ilk onu izleyin.
gaspar noe nin şöyle yakalarımızdan tutup bizi silktiği filmdir.
ahlak sorgulanacaksa böyle sorgulanır. filmin sonunda da boşluğa 1-2 dakika bakıp çekerim emaneti sikerim adaleti dersiniz.
Açıkçası ben filmi pek beğendiğimi söyleyemem.izlemeden önce daha iyi bir film bekliyordum fakat film beklentilerimin altında çıktı.Bir kasap'ın iç dünyası,düşünceleri,hayata ve düzene olan bakış açısı anlatılıyor filmde.Açıkçası teknik olarak beğendim belki,ama filmin anlatım tarzını ve işleyişini beğenmedim.Görsel olarak nerdeyse hiçbir şey olmayan filmde sanki her şey baş karakterin dış ses aracılığıyla seyirciye aktarılmaya çalışılmış bence sinema bu değil, eğer sadece kendi fikirlerini söyleyen bir insanın düşüncelerini öğrenmek isteseydim giderdim roman okurdum,film ile romanın farkı burda belki de yani demek istediğim bu film roman tadında gibi.Dediğim gibi film baştan sona bir adamın bitmek tükenmek bilmeyen düşüncelerini izleyenlere anlatmasıyla geçiyor ve filmin sonlarına doğru da ensest ilişkiye kayan sahneler yüzünden zaman zaman rahatsız edici bir film haline dönüyor.Daha önce hiç Gaspar Noe filmi izlemememe rağmen adamın tarzını az çok biliyorum bu filmde de zaten farklı bir tarzı olduğunu ortaya koymuş,teknik olarak tarzını sevsem de içerik bakımından ve anlatmak istediklerini anlatış tarzını bu filmde beğenmedim.Dışarıdan bakıldığında insanı çok rahatsız eden tempolu bir film gibi gözükebilir ama filmin yaklaşık son 15 dakikası hariç film oldukça durağan ve aynı ilerliyor.Son olarak ben filmi beğenmedim,evet farklı bir film olduğu ve teknik bakımdan da iyi olduğu su götürmez bir gerçek ama ben filmi genel olarak maalesef beğenmedim.

6/10
gaspar noe ile tekrar karşılaşmama sebep olan en karamsar filmlerden. ilk tanışmamız enter the void ile olmuştu yıllar önce. hala aklımda yer edinen filmin ardından yönetmeninin kim olduğuna bakmadan başlamıştım seul contre tous'u izlemeye. fakat filmdeki çizgiler, özellikle film içindeki koca puntolardan oluşan bilgi ekranları ve aykırı hikaye zaten aklıma enter the void yönetmeninin parmağının olduğunu farkettirmişti bana. fakat ki her iki film arasında 10 sene var. fakat 10 sene daha önceki filmi izlediğimde bile bunu farkedebilmişsem, ya ben çok iyi bir izleyiciyim, ya da yönetmen çizgisini bozmamış. ama yine de sevdiklerime tavsiye etmeyeceğim bir film. sırada irreversible var. onu da izlemeye koyulacağım bugünlerde.
(bkz: Herkese karşı tek başına) adıyla Türkiyede yayınlanan psikopat film. En az irreversible kadar psikopat. Safi psikopat bir film. Psikopat, psikopat...
bir noe klasiği. ahlâk felsefesi hakkında dramatik bir pratik yapmanızı zorunlu kılar. bu pratik için, filmin içerisinde, uyarı ile desteklenmiş bir geri sayım ekranı bulunmaktadır.
Lars von trier tarzı filmleri sevenlere hitap edebilecek bi film fakat bence iğrenç. izlediğim en kötü film.

16 yaşında hakan günday okuyan ergenler kadar basit bir felsefi arka planı var, kanımca baya baya yanlış bi evreni ele alış biçimi. Öyle ki ot kafa bavul tarzı dolu görünüp pek de dolu olmayan dergileri seven kasanın içindeki asi klik bu filmi çok sevebilir ama ensest, vasat bir özgürlük anlayışı ve şiddete dayalı sözde doğaya dayandırılmış (doğa sadece doğal seçilimden ibaret ya, dayanışma diye bir şey yok çünkü, sanki hayvanlar topluluk halinde yaşamıyor ve kimse başkasına gerçek sevgi duyup fedakarlıkta bulunmuyor) yaşam tarzını sanat filmi adı altında meşrulaştırıp karizmatikleştirmek anlamsız, kimseye de bir katkısı olacağını sanmıyorum.

insan bir bağlam içinde var olan sosyal bir canlıdır, yalıtarak ona da medeniyete de katkı sağlayamazsınız, böyle düşünüyorum.

Elbette ki isyan etmekte haklı olduğu yanlışlar var ama bunu düzeltmenin yolu bu olamaz. Hayat zor olabilir ama bu şekilde mücadele edilmez. Zihni sakatlıktan öte bi şey olarak görmüyorum.

90 dakikalık bi iğrenme seansı.

Edit: anlatım tarzı, konuyu ele alış biçimi başarılı ve dinamik ama içerik berbat.

Nietzsche ahlak olgusuna tecavüz etmedi, ahlakın belirli kişilerin çıkarı doğrultusunda kullanıldığını ve olmamasını muhtemel gördüğü metafizik öğelere dayandırıldığını gördüğü için farklı ve insanları oldukları kötü konumda tutan ahlak yerine yükseltmeyi hedefleyen bir ahlak oluşturmak istedi. Bu film daha çok hayatı küçümseyen schopenhauer çizgisindedir, schopen'i kendinize rehber edinerek mutlu olmak niyetindeyseniz kolaylıklar dilerim.
Karın boşluğunuza sağlam bir yumruk atıp sizi soluksuz bırakacak film desem:
https://sinekutuphane.wor...herkese-karsi-tek-basina/

Pardon ben film mi dedim? Filmden çok bir edebiyat şaheserine yakın duran bir yapıt ile karşı karşıya olduğunuzu söylemem gerekiyor.
"Ölümden neden korkuyorsun ki hiç de bahsedildiği gibi korkunç değil. Tıpkı doğmadan önce olduğu gibi; boşluk."

görsel

https://www.imdb.com/title/tt0157016/
görsel
Türkçesiyle "herkese karşı tek başına" 1998 yapımı aforizmalarla çevrilmiş, ahlak yıkıcı, müthiş bir gaspar noé filmi. Noé'nin durgun açılarıyla, kırmızı-bordo-sarı ahengiyle her zamanki gibi benim açımdan göz dolduran bu filmini tavsiye etmekteyim.