bugün
- güne bir şarkı bırak13
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması10
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- sözlüğün en götü güzel kızı14
- özgür özel9
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız12
- 1 mayıs9
- anın görüntüsü11
- kocamsunun hazırladığı sürpriz14
- insana kendini kötü hissettiren şeyler18
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler12
- uludağ sözlüğün bitmiş olması18
- japonyada düşen insana yardım edenler12
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge42
- bik bik'in balona binmesi15
- hamas bir terör örgütüdür24
- tilki ailesi11
- oksijensizsu13
- sabah aç karnına içilen bira13
- sel felaketinin nedeni cehapedir9
- cumaya gidenlerin çok azalması15
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim24
- düşün ki o bunu okuyor12
- sözlük erkeğinden damat olmaz30
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar14
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı26
- çabuk vazgeçen insan10
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız8
- fatih terim'in yuhalanması16
- ayça tilki10
- icardi190519
- memesi küçük olmak14
- adolf hitler9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel15
- nazar değdi sözlük12
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- icardi1905 silik olsun kampanyası8
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
Bir margarin markası.
sen zamirinin yönelme durumu.
ikinci tekil şahısın yönelme eki almıs durumu.
yemenin başkentidir..
bana kelimesinin zıt anlamlısıdır
-usta ne koydun bu poğaçanın içine pek güzel olmuş?
-sana koydum sayın bakanım.
-aferin ben de bizim aşçıya söyleyeyim sana koysun o zaman.
diyaloğuna neden olan margarin markası.
-sana koydum sayın bakanım.
-aferin ben de bizim aşçıya söyleyeyim sana koysun o zaman.
diyaloğuna neden olan margarin markası.
Ey kemân-ebrû n'ola kurbân idersen cân sana
Bin benüm gibi ider her lahza cân kurban sana
Mihrüni canda ezelden saklar idüm sanma kim
Dâr-i dünyâda görüp hayran olupdur cân sana
Dilde gamzen zahmina merhem didüm dilber didi
Tîr-i müjgânum yeter her lahzada derman sana
Pertev-i hüsnün meger eflâka düsmis ay u gün
Gice gündüz rezm urup olmus durur hayran sana
Hûbluk sende tamâm oldugina hacet budur
Kâtib-i kudret ki yazmis ol hat-i reyhan sana
Hûn-i dil yasunla 'Adlî gerçi seyl oldi dirîg
Kanlu yasun göricek rahm eylemez cânân sana
adli
Bin benüm gibi ider her lahza cân kurban sana
Mihrüni canda ezelden saklar idüm sanma kim
Dâr-i dünyâda görüp hayran olupdur cân sana
Dilde gamzen zahmina merhem didüm dilber didi
Tîr-i müjgânum yeter her lahzada derman sana
Pertev-i hüsnün meger eflâka düsmis ay u gün
Gice gündüz rezm urup olmus durur hayran sana
Hûbluk sende tamâm oldugina hacet budur
Kâtib-i kudret ki yazmis ol hat-i reyhan sana
Hûn-i dil yasunla 'Adlî gerçi seyl oldi dirîg
Kanlu yasun göricek rahm eylemez cânân sana
adli
(bkz: sana yagi)
marka olayından çıkmış, her margarine sana dememizi sağlayan margarin.
Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden,
Seni öpsünler diye getiriyorum sana.
Bana, kucaklarında seni getiriyorlar;
Ben de sonra o seni getiriyorum sana.
*
Seni öpsünler diye getiriyorum sana.
Bana, kucaklarında seni getiriyorlar;
Ben de sonra o seni getiriyorum sana.
*
sana ağıza tat, vücuda sıhhat!
(bkz: http://www.turkgazeteleri...er/Arsiv/Nostalji/105.jpg)
(bkz: http://www.turkgazeteleri...er/Arsiv/Nostalji/105.jpg)
grup vitamin'in bol vitamin şarkısında şu sözlerle andıkları margarin markası:
sanayla beslenip özenle büyütülen o yaratıklardan farkımız
onlar atıp tutarlarken, batar bizim şarkımız
sanayla beslenip özenle büyütülen o yaratıklardan farkımız
onlar atıp tutarlarken, batar bizim şarkımız
"sanadır bu nefes alışlarım" gibi cümlelerde kullanılan kelime.
sana,
Bir şiir daha yarım kaldı yazıldığı o küçük kağıt parçasında.
Oysa tamamlanır sanıyordum.
Yine yanıldım...
Kurulan onca cümle, alt alta özenle dizilen onca mısra öksüz kaldı.
Bir şiirden daha esirgedim adını, sonunu, noktasını...
Saman sarısı bir kağıtta kaldı aklım.
Adı olmyan, sonunu bilmediğim, bitmiş gibi duran ama noktası olmayan bir şiirde kaldı.
Zaten bu güne kadar beceremedim tam da yerinde nokta koymayı. Sanıyordum ki, her nokta bir sondur.
Unuttum her sonun yeni bir başlangıç olduğunu.
Her nokta bir şeyler götürür, eksik bırakır beni diyordum. Korkuyordum.
işte bu yüzden, hep başkalarına bırakıyordum noktanın kullanım hakkını.
Oysa şimdi anlıyorum ki, onlar sadece nokta koydular.
Yerini ve zamanının ben işaret ettim onlara...
Ve anlıyorum ki, noktalardan sıkıldım artık.
Ve hala korkutuyorlar beni...
Dün geceden beri nedense "yazmak" diyorum. Hiç kımıldamadan, elimde kalem; saatlerce önümdeki kağıda boş boş baktıktan sonra, düşünmeksizin "yazmak" diyorum.
Kağıdın üzerinde beliren her cümle, her kelime, içimdeki nedeni yok sızıyı alıyor benden.
Her harf beni çoğaltırken, içimdekini eksiltiyor.
Dün geceden beri "yazmak" diyorum. Sıfatlarımdan arınıp, benim olmayan fiilleri yüklenmek bir yerleren ödünç alıp.
Ve şimdi yazıyorum artık...
Şimdilerde üzerine kırılacak eşya yazılabilecek tek şey umutlarım. Oysa bir zamanlar sevgimin bile kırılmasından korkardım.
Bundan ötürü, bu güne kadar çok kalp kırdım belki.
Ama kırdığım bütün kalplerin ortak bir yanı vardı, hepsi kırılgandılar. Seni kırmaktansa hiç korkmadım.
Çünkü zaten kırıktın, kırılacak bir yer kalmamıştı kalbinde...
Her bir kadından gidişimde (ki onlar gönderdiklerini sandılar) bir şehri de terkettim aynı zamanda.
Bütün kadınlarım sadece kelimelerle "kal" dediler.
Ağzını kullanmadan kal diyenine rastlamadım açıkçası...
Bir kadından her gidişimde, bir şehirden de gittim sanki.
Hiç kalamadım büyük şehirlerde.
Uzak ve küçük kasabalar çekti beni hep.
Ve her kadın bir şehirdi zaten bende.
Bir kadından (şehirden) gitmek, yaşadığım çağın mirası bana.
Bazan ağlamanın bir işe yaramadığını düşünüp, ağlayınca işlerin düzeleceği şehirler (kadınlar) aradım.
Oysa bulamazdım, biliyordum. Çünkü hiç bir şehir (kadın) gözyaşlarımı taşıyacak kadar yürekli değildi.
Oysa gülmek bir çok şehirde işe yarıyordu. Ama o kadınlarda da ben kalamazdım.
Yanından geçtiğim mezarlıklardan öğrendim bitmeyi. isimsiz mezar taşlarına, benden giden kadınların isimlerini kazıdım dua etmeden. Ve sonra yaşadığı yerde bıraktım aşkı.
Derinlerdeydi şimdi. Aşk yokmuş gibi devam ettim hayata.
Bir aşk nasıl bitmişse, öyle bitmişti bütün aşklarım.
Sonra bir gün bahar geldi sandım, oysa yağmur mesimiydi yaşanan. Yağmur uyandırdı içimde uyuyanı en savunmasız olduğum anda.
Korktum...
Korktum, çünkü kırılacak yerlerim var sanıyordum.
Yine yanıldım.Yine böyle ansızın bastıran bir yağmur mevsiminde terkedip gitmiştim ilk aşkımı, baharların daha uzun süreceğini sandığım, yağmur yağmaz bildiğim bir başka şehre.
Ona hiç bahsetmedim gidişimin gerçek nedeninden.
Çünkü o zamanlar ben de bilmiyordum. Onu özledim sonra.
Ama artık özlemek için bile çok geçti. Onun da içinde yaşattığı korkuları olduğunu nasıl da atlamıştım.
Korkmuştu, en az benim korktuğum kadar.
Oysa korkmak için bile çok geçti.
Yağmur uyandırdı derinlerde kalan aşkı.
Korktum...
Korkularımı unuttum sonra.
Unutmanın faturasının benim için ne olduğunu bilmeden, yollara düştüm.
Bir kaç zamanda geçer sanıyordum ama ben doğruyu bulana kadar, kaç ağlak şarkı beni yaralayacaktı daha.
Oysa doğruyu buldum sanıyordum.
Ve sanamalarım devam ediyor hala.
Ve hala yağmur yağıyor şehre.
Çocukluğuma göre çok şey öğrenmiş bir adam olduğumu düşünüyordum o zamanlar.
Oysa hayat hiç bir şey öğreneme izin vermedi.
Derin bir uykudan uyanmıştımm o zamanlar.
Sevmek uyumak gibiydi. Derin uyunabiliyor, derin sevilebiliyordu. Erken ya da geç uyunup, erken ya da geç sevilebiliyordu.
Sevmek uyumak gibiydi. Ama dedim ya sadece "gibiydi"...
Derin uyunabiliyor ama derin sevilemiyordu.
Konu hakkında öğrendiğim tek şey aslında buydu.
Ve buna rağmen ben şimdi uyumak istiyorum.
Tanıştığım her yeni insana kendimi anlatmaktan yoruldum. Anlaşılmak istedim ben anlatmadan. Sıkıldım...
Ama sıkılacak kadar kalmadım hiç bir şehirde (kadında).
Sadece yoruldum...
Pişmanlık duymadığını söyleyenlere hep şaşırmışımdır.
Nasıl pişman olmayabilir insan? Nasıl her yaptığını doğru kabul eder ya da "yaptıysam ben yaptım" der kendine?
"ilk sevdiğim kadın hariç, bütün kadınları aldattım" diyememek, benim en büyük pişmanlığım. "Sadece en çok sevdiğim kadını aldattım." benim cümlem.
Her an gidebileceğimi saklamadım hiç kimseden.
Ama gitmekten de ölesiye korktum.
Yalan söylemedim ama çok yalan dinledim.
Hiç oynamadım ama çok oynandım.
Ve belki çok kalp kırdım ama onlarda az kırılgan değillerdi hani...
Seni kırmaktansa hiç korkmadım.
Zaten kırıktın ve kırılacak bir yer kalmamıştı kalbinde...
Yağmursa, bir bahar mevsimine terketti şehri...
Zafer akkaş
Bir şiir daha yarım kaldı yazıldığı o küçük kağıt parçasında.
Oysa tamamlanır sanıyordum.
Yine yanıldım...
Kurulan onca cümle, alt alta özenle dizilen onca mısra öksüz kaldı.
Bir şiirden daha esirgedim adını, sonunu, noktasını...
Saman sarısı bir kağıtta kaldı aklım.
Adı olmyan, sonunu bilmediğim, bitmiş gibi duran ama noktası olmayan bir şiirde kaldı.
Zaten bu güne kadar beceremedim tam da yerinde nokta koymayı. Sanıyordum ki, her nokta bir sondur.
Unuttum her sonun yeni bir başlangıç olduğunu.
Her nokta bir şeyler götürür, eksik bırakır beni diyordum. Korkuyordum.
işte bu yüzden, hep başkalarına bırakıyordum noktanın kullanım hakkını.
Oysa şimdi anlıyorum ki, onlar sadece nokta koydular.
Yerini ve zamanının ben işaret ettim onlara...
Ve anlıyorum ki, noktalardan sıkıldım artık.
Ve hala korkutuyorlar beni...
Dün geceden beri nedense "yazmak" diyorum. Hiç kımıldamadan, elimde kalem; saatlerce önümdeki kağıda boş boş baktıktan sonra, düşünmeksizin "yazmak" diyorum.
Kağıdın üzerinde beliren her cümle, her kelime, içimdeki nedeni yok sızıyı alıyor benden.
Her harf beni çoğaltırken, içimdekini eksiltiyor.
Dün geceden beri "yazmak" diyorum. Sıfatlarımdan arınıp, benim olmayan fiilleri yüklenmek bir yerleren ödünç alıp.
Ve şimdi yazıyorum artık...
Şimdilerde üzerine kırılacak eşya yazılabilecek tek şey umutlarım. Oysa bir zamanlar sevgimin bile kırılmasından korkardım.
Bundan ötürü, bu güne kadar çok kalp kırdım belki.
Ama kırdığım bütün kalplerin ortak bir yanı vardı, hepsi kırılgandılar. Seni kırmaktansa hiç korkmadım.
Çünkü zaten kırıktın, kırılacak bir yer kalmamıştı kalbinde...
Her bir kadından gidişimde (ki onlar gönderdiklerini sandılar) bir şehri de terkettim aynı zamanda.
Bütün kadınlarım sadece kelimelerle "kal" dediler.
Ağzını kullanmadan kal diyenine rastlamadım açıkçası...
Bir kadından her gidişimde, bir şehirden de gittim sanki.
Hiç kalamadım büyük şehirlerde.
Uzak ve küçük kasabalar çekti beni hep.
Ve her kadın bir şehirdi zaten bende.
Bir kadından (şehirden) gitmek, yaşadığım çağın mirası bana.
Bazan ağlamanın bir işe yaramadığını düşünüp, ağlayınca işlerin düzeleceği şehirler (kadınlar) aradım.
Oysa bulamazdım, biliyordum. Çünkü hiç bir şehir (kadın) gözyaşlarımı taşıyacak kadar yürekli değildi.
Oysa gülmek bir çok şehirde işe yarıyordu. Ama o kadınlarda da ben kalamazdım.
Yanından geçtiğim mezarlıklardan öğrendim bitmeyi. isimsiz mezar taşlarına, benden giden kadınların isimlerini kazıdım dua etmeden. Ve sonra yaşadığı yerde bıraktım aşkı.
Derinlerdeydi şimdi. Aşk yokmuş gibi devam ettim hayata.
Bir aşk nasıl bitmişse, öyle bitmişti bütün aşklarım.
Sonra bir gün bahar geldi sandım, oysa yağmur mesimiydi yaşanan. Yağmur uyandırdı içimde uyuyanı en savunmasız olduğum anda.
Korktum...
Korktum, çünkü kırılacak yerlerim var sanıyordum.
Yine yanıldım.Yine böyle ansızın bastıran bir yağmur mevsiminde terkedip gitmiştim ilk aşkımı, baharların daha uzun süreceğini sandığım, yağmur yağmaz bildiğim bir başka şehre.
Ona hiç bahsetmedim gidişimin gerçek nedeninden.
Çünkü o zamanlar ben de bilmiyordum. Onu özledim sonra.
Ama artık özlemek için bile çok geçti. Onun da içinde yaşattığı korkuları olduğunu nasıl da atlamıştım.
Korkmuştu, en az benim korktuğum kadar.
Oysa korkmak için bile çok geçti.
Yağmur uyandırdı derinlerde kalan aşkı.
Korktum...
Korkularımı unuttum sonra.
Unutmanın faturasının benim için ne olduğunu bilmeden, yollara düştüm.
Bir kaç zamanda geçer sanıyordum ama ben doğruyu bulana kadar, kaç ağlak şarkı beni yaralayacaktı daha.
Oysa doğruyu buldum sanıyordum.
Ve sanamalarım devam ediyor hala.
Ve hala yağmur yağıyor şehre.
Çocukluğuma göre çok şey öğrenmiş bir adam olduğumu düşünüyordum o zamanlar.
Oysa hayat hiç bir şey öğreneme izin vermedi.
Derin bir uykudan uyanmıştımm o zamanlar.
Sevmek uyumak gibiydi. Derin uyunabiliyor, derin sevilebiliyordu. Erken ya da geç uyunup, erken ya da geç sevilebiliyordu.
Sevmek uyumak gibiydi. Ama dedim ya sadece "gibiydi"...
Derin uyunabiliyor ama derin sevilemiyordu.
Konu hakkında öğrendiğim tek şey aslında buydu.
Ve buna rağmen ben şimdi uyumak istiyorum.
Tanıştığım her yeni insana kendimi anlatmaktan yoruldum. Anlaşılmak istedim ben anlatmadan. Sıkıldım...
Ama sıkılacak kadar kalmadım hiç bir şehirde (kadında).
Sadece yoruldum...
Pişmanlık duymadığını söyleyenlere hep şaşırmışımdır.
Nasıl pişman olmayabilir insan? Nasıl her yaptığını doğru kabul eder ya da "yaptıysam ben yaptım" der kendine?
"ilk sevdiğim kadın hariç, bütün kadınları aldattım" diyememek, benim en büyük pişmanlığım. "Sadece en çok sevdiğim kadını aldattım." benim cümlem.
Her an gidebileceğimi saklamadım hiç kimseden.
Ama gitmekten de ölesiye korktum.
Yalan söylemedim ama çok yalan dinledim.
Hiç oynamadım ama çok oynandım.
Ve belki çok kalp kırdım ama onlarda az kırılgan değillerdi hani...
Seni kırmaktansa hiç korkmadım.
Zaten kırıktın ve kırılacak bir yer kalmamıştı kalbinde...
Yağmursa, bir bahar mevsimine terketti şehri...
Zafer akkaş
popüler margarin. yıllardır tahtını kimseye kaptırmamıştır.
(bkz: bir sana bir de bana)
fıkrası olan bir margarin ismidir.
(bülent ersoy bir restoranta gider ve yemeği çok beğenir, hemen baş aşçıyı çağıttırır.)
B.E : aşçı beyfendi bu yemek fevkaladenin fevkinde olmuş ne koydunuz bunun içine?
A: sana koydum hanfendi.
B.E: tamam. bende evimdeki aşçılara söyleyeyim de bundan sonra onlar da sana koysunlar. * *
(bülent ersoy bir restoranta gider ve yemeği çok beğenir, hemen baş aşçıyı çağıttırır.)
B.E : aşçı beyfendi bu yemek fevkaladenin fevkinde olmuş ne koydunuz bunun içine?
A: sana koydum hanfendi.
B.E: tamam. bende evimdeki aşçılara söyleyeyim de bundan sonra onlar da sana koysunlar. * *
Sana !
inandım, koştum geldim !
Dünde ne vardı unuttum, geldim !
Dünya yansın koyverdim !
Bana biraz renk ver...
inandım, koştum geldim !
Dünde ne vardı unuttum, geldim !
Dünya yansın koyverdim !
Bana biraz renk ver...
düğümler arasında kalmakla çözülmeyi beklemek arasında bir zamandayım.
elimin erişemediği bir yerde, sesimin dahi güç ulaştığı, ulaşırken çukurlara düştüğü, taşlara takıldığı bir yerde sen, nefesimi ise duyamadın bile.
bir yol öncesinde zamanın, yelkovanın baş aşağı olmasından evvel yani biraz, gidip gelirken sözcükler aramızda, ne aydınlıktı her şey...
yitti bir anda gün avuçlarımda, gece yetişti...
karanlığa boğuldum sessiz kabullenişlerinin ardında.
halbuki bu kadar kolay olmamalıydı teslim olmak, ayak diretmek olmalıydı teninin altında bi yerlerde.
yoktu.
gece, nefes daralmalarını getirdi, yastığa koydu...
kim uyuyacak bu karanlık zamanda şimdi senden sonra?
ilk görüşte aşktın sen, daha ilk celsesinde imkânsızlığa dönüşen!
elimin erişemediği bir yerde, sesimin dahi güç ulaştığı, ulaşırken çukurlara düştüğü, taşlara takıldığı bir yerde sen, nefesimi ise duyamadın bile.
bir yol öncesinde zamanın, yelkovanın baş aşağı olmasından evvel yani biraz, gidip gelirken sözcükler aramızda, ne aydınlıktı her şey...
yitti bir anda gün avuçlarımda, gece yetişti...
karanlığa boğuldum sessiz kabullenişlerinin ardında.
halbuki bu kadar kolay olmamalıydı teslim olmak, ayak diretmek olmalıydı teninin altında bi yerlerde.
yoktu.
gece, nefes daralmalarını getirdi, yastığa koydu...
kim uyuyacak bu karanlık zamanda şimdi senden sonra?
ilk görüşte aşktın sen, daha ilk celsesinde imkânsızlığa dönüşen!
adına binlerce yazı yazılan zamir.
suriye arap haber ajansı kısaltmasıdır.
(bkz: suriye arap haber ajansı)
(bkz: suriye arap haber ajansı)
yıllardır yapılan reklamlarla tereyağından daha iyiymiş sağlıklıymış izlenimi verilen margarin markası.
(bkz: unilever)
(bkz: unilever)
güncel Önemli Başlıklar