bugün

birleşik alanlar teorisi ... türkiyede daha farklı bir deney başarıyla gerçekleştirilmiştir .
ve kanun olmuştur . " birleşik çalanlar kanunu " . deney yıllar önce aralık ayında
yapılmıştır ... hayırlı olsun ...
ütopik bir deney. inandırıcı bulmuyorum. tesla ya saygımız sonsuz.
28 ekim 1943 yılında amerikan donanmasına ait iki asker tarafından yapılan zaman yolculuğudur.
al bielek ve kardeşi 2749 yılına gidip orada 6 hafta kalmış ve aralık ayında tekrar 1943 yılına dönmüştür.
verdikleri bilgiler fbi arşivlerinde sır gibi saklanmaktadır.
hans von aiberg beyin kitaplarından öğrendiğim bir vaka.
çok çeşitli komplo teorilerine malzeme olan 1943 tarihli deney.

deneyin amacı, savaş esnasında gemilerin -mürettebat da dahil olmak üzere- radarlara yakalanmasını önlemekti. söylentiye göre, bu amaçla USS Eldridge adlı gemiye birkaç jeneratör yüklenmişti ve güçlü bir manyetik alan üretilerek gemi radarlardan gizlenecekti.

önce o dönemde ortaya çıkan spekülasyonlara bakalım. sonra gerçekte neler olup bittiğine gelelim.

görgü tanıklarına göre gemi sadece radardan kaybolmakla kalmamış, gerçekten de ortadan kaybolmuş, birkaç yüz kilometre ötede bir yerde bir anlığına belirmiş ve tekrar bulunduğu yere dönmüştü. üstelik gemide bulunanlar da çok garip bazı tecrübeler yaşamıştı. geminin bir anda likitleşen ve sonra tekrar eski haline dönen duvarlarına sıkışıp kalanlar, kendisini bir anda uzaydan dünyaya bakarken bulanlar vesaire...

aslında tüm bu söylenenler, Carlos Miguel Allende adlı bir adamın Morris Jessup adlı bir yazara, kendi el yazısıyla yazdığı mektuplardan ortaya çıkmıştı. bu mektuplarda allende, birleşik alan teorisinin doğru olduğunu, bunu da kendi gözleriyle tanıklık ettiği bir deneyle kanıtlayabileceğini iddia ediyordu.

jessup olayı merak ederek araştırmak istedi, ancak allende'nin ifadelerinden başka bir kanıt bulamadığı için hayal kırıklığına uğradı.

bu sıralarda birleşik devletler deniz araştırmaları ofisine bir posta geldi. postada jessup'un yazdığı ufo'lar hakkında bir kitap ve buna eklenmiş, dünya dışı teknoloji ile birleşik alan teorisinin konuyla ilişkisini iddia eden notlar vardı. jessup bunu gördüğünde, farklı birkaç el yazısının arasında allende'ye ait olanı tanıdı.

bir süre sonra jessup araba kazası geçirdi, daha sonra da intihar etti. ancak allende uzun yıllar yaşadı ve aynı iddiaları başkalarına da gönderdi.

80'li yıllarda deneyin filmi çekildikten sonra ortaya Al Bielek adlı biri daha çıktı. bielek, deneyde bizzat yer aldığını, ama sonra beyninin yıkanarak her şeyin kendisine unutturulduğunu iddia etti. sözde, o güne dek unuttuğu şeyleri, filmi gördüğünde hatırlamıştı.

tüm bu garip ifadelerin ardından Jacques Vallee adlı biri ortaya çıktı ve Philadelphia Deneyi ile ilgili bir makale yazarak, konu hakkında gerçekten bilgiye sahip olan kişilerin kendisine ulaşmasını istedi. bunun üzerine Edward Dudgeon adlı bir adamdan mektup aldı. dudgeon deneyin yapıldığı yaz donanmaya hizmet etmişti.

dudgeon, süreçte aslında neler olduğunu ve kullanılan teknolojinin nasıl bir şey olduğunu vallee'ye anlattı. bu hiç de öyle sanıldığı gibi dünya dışından yardım alınmış ileri bir teknoloji değildi ve mürettebatın yaşadıkları hakkında söylenenlerin de saçmalık olduğunu düşünüyordu.

1999 yılında, söylentiler ve her kafadan çıkan bu saçma sesler nedeniyle USS Eldridge adlı gemide çalışan herkesin bir araya getirilmesi mahkeme tarafından kararlaştırıldı. denizcilerin hepsi geminin belirtilen tarihte Philadelphia'da olmadığını söyledi. kayıtlarda da gemi gerçekten Brooklyn'de görünüyordu.

peki neden bu tür olaylarda gerçeklerden ziyade abartılı ve gizemli anlatımlara inanmayı seçiyor insanlar?

sanırım bu olay özelinde konuşursak, tüm bu anlatılanlara inanılmasına yol açan şey, öncelikle insanların kendi hükümetlerine olan güvensizliği. bu nedenle, kendi vatandaşları üzerinde, onların hayatını tehlikeye atacak her türlü deneyi gözü kapalı yapabilecekleri düşünülüyor. her ne kadar tarihi bu deneyden sonraya rastlasa da mk ultra gibi projelerde, hükümet önce inkar etse de, bir süre sonra yaptıklarını itiraf etmişti.

saçmalıklara inanmak için bir başka neden de, insanların doğaları gereği gizemli konulara olan merakı diyebiliriz. bir şeyin mantıklı bir açıklaması varken bile, açıklanamaması seçeneği daha cazip geliyor. bu nedenle tek bir doğruya inanmak yerine 40 tane yalana inanmayı seçiyorlar.

deney gerçekten yapıldı mı, yapılmadı mı? geminin, bahsi geçen tarihte Brooklyn'de olduğunun söylenmesi, askeri birtakım denemeleri açıklamamak için bir kılıf olabilir. mürettebatı da askeri sırları açıklamamaları adına tembihlemiş olabilirler. ancak geminin ortadan kaybolduğu, ışınlandığı gibi konulara inanmak için, bu ifadelerden daha tutarlı kanıtlara ihtiyaç olduğu da bir gerçek.
böyle bir şey yok inanmayın.
geçen yüzyılın popüler masallarından biri.

günümüzde de fizikten bilimden anlamayan halk yığınlarıyla taşak geçmek için hala anlatılır.
Oturma organından element uydurmak, evet sırf dünyaya korku salmak için söylenmiş bir yalan, 52.bölge olayı gibi.

(bkz: Cıa’nın küçük beyaz yalanları)
amerika böyle bir deneyi kabul etmemesinin de sebebi var adamlar neden kabul etsin ki haklılar da gizliden gizliden yürütecekler işleri. teslanın amerikayla bir ilgisinin olmadığını söyleseler bile öldüğünde adamın çöpünü bile toplayıp götürdüler. şimdi çok daha ileri seviyeye getirmişlerdir ve hala da kullanıyorlardır bu sistemi. o zaman ki deney için söyleceklerim ise ışınlanma olayı evet olabilir ama duvardan geçme ve insanların kolları bacakları ayrı yerlerde çıkması çok saçma böyle bir şey olamaz.
Gorunmezligi bulmak icin yapilip, yanlislikla isinlanmanin ve baska boyutlara gecisin bulundugu siradisi deney.
tamamen yalan olaydır. bi kere philadelphia amerikada değil.
ışınlanma kısmı işin safsatası olan deney. görünmezlik ise asıl hedeflenen konuydu zaten. bilinir ki ışık da bir elektromanyetik dalgadır. eğer siz çok kuvvetli bir elektromanyetik alan yaratırsanız size çarpıp yansıyacak ışığın davranışını da değiştirebilirsiniz. yani doğrusal ilerleyen ışığın yönünü değiştirerek görünmezlik elde edebilirsiniz. bu görünmezlik sihirbazlar gibi nesneyi yok etmek değil, bilfiil nesne yerinde dururken ona çarpıp yansıyan ışınları istediğiniz doğrultuda ileterek kendi görüntünüzü taşıyan ışınları farklı taraflara yönlendirdiğiniz için karşıya algılatmamanızdır. olay budur. ışınlanma geri gelirsek o konu bambaşka bir şeydir.

edit: size çarpıp yansıyan ışınlara yön vererirseniz, o doğrultuda görüntünüz farkedilir. yansıyan ışınları gökyüzüne doğru yönlendirirseniz büyük ihtimal ışınları gören olmayacaktır. ve siz olduğunuz yerde görünmezsiniz..
böyle bir deney gerçekleşmiştir diye tahmin ediyorum. 1940 lı yıllar teknolojinin akıl almaz seviyede ilerleyişini şahit olmuştur. bunun nedeni ise tarihteki en büyük bilim adamlarından olan tesla, einshtein, marconi, oppenheimer gibi dahi kişilerin aynı zamana denk gelmiş olmasıdır. söz konusu deneyde ise tesla ve einstein gibi iki büyük adamın yer almış olması.
Şunu bilir şunu söylerim, eskiden teknoloji daha ilerideymiş amk. Gerçi bu iddia zaten var olan bir şey ve mantıklı gelmiyor değil.
Philadelphia Deneyi, 28 Ekim 1943 tarihinde Amerikan donanmasının Pensilvanya eyaletine bağlı Philadelphia şehri limanında yaptığı iddia edilen deneydir. iddiaya göre donanmaya ait bir koruma destroyeri olan DE 173 sınıfı 1240 tonluk USS Eldridge birkaç dakika içerisinde 600 km.'den fazla bir uzaklığa gidip tekrar gelmiştir. Deneyin varlığı konusunda hiçbir delil bulunmamaktadır. Amerikan donanması da böyle bir deneyin kayıtlarda varolmadığını belirtmiştir. Al Bielek hariç deneye katıldığı iddia edilen tüm askerler bunu yalanlamış, hikâyenin bir aldatmaca olduğunu söylemişlerdir. Bielek'in hikâyesi de daha sonra yalanlanmıştır.
Açıkçası savaş efsanesi gibi gözüksede olabilecek bir durum.
(bkz: albert einstein) 'in manyetik alanlar (idi sanirim) teorisinden yola cikilarak ikinci dunya savasi siralarinda tecrube edilen bir deney.. bir maddeye yuksek degerde manyetik rezonans uygulanirsa zaman/boyut kirilmasina gecebilir.. amerikalilar bunu philedelphia'da uss eldridge adli geminin uzerinde denediler.. o gemi noldu allah kerim.. yillardir cesitli zamanlarda/cesitli mekanlarda goruldugu soylenir.. bunun hakkinda "yok oldu" adli kitap iyidir..
görsel
Ceren başlığından bikanlar için gelsin.

28 Ekim 1943 tarihinde Amerikan donanmasının Pensilvanya eyaletine bağlı Philadelphia şehri limanında yaptığı iddia edilen deneydir. iddiaya göre donanmaya ait bir koruma destroyeri olan DE 173 sınıfı 1240 tonluk USS Eldridge birkaç dakika içerisinde 600 km.'den fazla bir uzaklığa gidip tekrar gelmiştir. Deneyin varlığı konusunda hiçbir delil bulunmamaktadır. Amerikan donanması da böyle bir deneyin kayıtlarda varolmadığını belirtmiştir.
Amerikan'ın sallamalarından biridir.
Nikola teslanın görünmezlik ve ışınlanma hedeflediği gönüllü bir mürettebatla yürüttüğü ve sonuçlarının çok feci olduğu ABD tarafından hala yalanlanan deneydir.
gerçekliği halen tartışılan deneydir. en çok anlatılan hikayelerden biri de ki bence en komiğidir, olaydan sağ kalanlar sokakta yürürken görünmez olup olup geri geliyormuş. ulan az daha inanırken bunu gördüm birden hayal kırıklığına uğradım mk. çanak antene mi bağlı lan bunlar gidip gidip geliyor! radyo sinyali sanki herifler anasını satayım. ha kaybolup kaybolup geliyor, hiç mi sokaktaki adamlar "nabıyo la bu değişik" dememiş, hiç mi haberlere çıkmamış?

bizim halkımız da zaten bir hikaye gördümü, " aha lan amerikayı deşifre ettim, amerikanın tüm pisliklerini biliyorum, o kadar olağan üstü gizli olmalarına rağmen hepsini öğrendim" havasına giriyor hemen. millet komplo teorisi üretmeyi çok seviyor mk.
Tesla'nın ışınlanmayı bulduğu iddia edilen deneyi. Yoğamına dediğinizi duyar gibiyim. Bence de.
özellikle Nikola teslanın zamanda yolculuk üzerine yaptığı çalışmalar bu deney için yol gösterici olmuştur. prestij filminde teslanın çalışmalarıyla ilgili ipucu veriliyor. ama zamanda yolculukla ilgili çalışmaları çoğunlukla şehir efsanesidir.
bilgi bizim tek değerimiz. bilim ve teknoloji elimizde tutmamız gereken tek kıymet. buna rağmen bilginin saklandığı, bilim adamlarının susturulduğu, müşahitlerin itibarsızlaştırıldığı, kendi kudretimizin sınırlarının buzlu görüntülerle önümüze sunulduğu bir dönemdeyiz. seleflerimizden de haleflerimizden de utanmamız gereken bir aymazlık içindeyiz. körüz. körleştirildik. "biz" derken de etnik ya da ulusal kimliğimizden bahsetmiyorum. düşünebileceğiniz en fazla sayıdaki insan topluluğundan, hepimizden bahsediyorum.

şu an hayalini kurduğumuz, aklımıza geldiğinde saçmalığına güldüğümüz, anca filmlerde olur diye düşündüğümüz bilimsel gelişmelerin aslında hepsine vakıfız. bu gelişmelerin illa "ışınlanmak" "geleceği görmek" "geçmişe gitmek" "insan ömrünü uzatmak" gibi spesifik bir karakterde olmasına da gerek yok. hayatımızı, ideallerimizdeki ütopyaya, inancımızdaki cennetin ta kendisine dönüştürmeye yetecek "e/abileceğimiz" tüm kıymetler avucumuzun içinde. bunlardan bihaberiz.

mısır daki piramitlerin hangi teknoloji ile yapıldığını düşünüp şaşırıyoruz. ardında bir "uzaylı yardımı" olduğuna kanaat getirenlerimiz bile var. orta amerika da bulunan, büyük ihtimal maya dönemine ait, insan yapımı kristal kafatasına bakıp yine şaşırıyoruz. çin'de ortaya çıkan, milattan önceye dayandırılan demir borularla karşılaşınca aklımız iyice karışıyor. "o devirde o adamlar bunları nasıl yaptı" diyoruz. zamanından öteye gidenlerin onlar olmadığını, çağının çok çok gerisinde kalanların kendimiz olduğunu kestiremiyoruz. çünkü aklımızın kudreti bizden saklanıyor. bile isteye karanlıkta bırakılıyoruz.

bu uyutulmanın esas nedeni nedir onu da çözemiyorum. sizden niçin korkuyorlar anlamıyorum. zira neticede ellerindeki teknolojinin onda birine tanıklık edecek olsanız, inancınıza meşrebinize göre "oh my god" veya "bismillahirahmanirahim!" veya "ananı sikym bu ne lan" diyecek ve bilgiye tapınmaya başlayacaksınız. kendi ırkınızın mükemmelliğine aşık olacaksınız. ikna olmanız garanti. iki saniye yeter. belki de hak etmediğinizi düşünüyorlardır.

bir gün gelecek bu adeta dondurulmuş bilgi hazinesi heykeli bir yerinden çatlayacak. bütün bilgiler ortalığa saçılacak. ben o vakte kadar yaşar mıyım bilmiyorum. ama ben ölürsem de siz sağ kalırsanız; o zaman peyda olacak keşmekeş içerisinde bilin ki asıl intikam almanız gereken insanlar, hırsızlar-tecavüzcüler-anarşistler-nefret suçluları-sahtekarlar-insan tacirleri-vesaireler değil; sizin bilginizi sizden çalan bu adamlardır. dedenizin-babanızın-sizin-çocuğunuzun-torununuzun yaşam kalitesini elinden almayı kendinde hak gören bu şerefsizlerdir. onlara yoğunlaşın. ben yaşıyor olursam zaten hepinizden önce ben çökerim adamların tepesine.

ben philadephia deneyinin sonuçlarına gönülden inanç taşıyorum. en az dyatlov geçidi olayının perde arkasındaki teknolojiye karşı taşıdığım korku kadar. philadelphia deneyi esnasında ölen, daha da kötüsü, ölecek kadar şanslı olmayan; ciddi oranda fiziksel ve ruhsal dezenformasyona uğrayan; akıl sağlığını kaybeden insanları saygıyla, rahmetle anıyorum.

ben sınırlı kapasiteme ve orta öğretim seviyesindeki fizik bilgime rağmen tesla'nın açtığı yolun sonunda görünen ışığın peşindeyim. darısı mum ışığı zayıflığındaki kişisel aydınlıklarının ya da otomobil farlarından daha gerçek olmayan sunilikteki, toplumun dayattığı ışığın etrafında yörüngesini şaşıran sineklerin başına. ben pervaneyim. onlar sadece sinek. ikisi farklı şeyler.

insanlık ışığa bir gün muhakkak ulaşacak. ama kaynağı binlerce yıl öncesine dayanan kitaplarla-öğretilerle-inançlarla değil. ilimle. tevfik fikret'in de dediği gibi: "her şey olacak kudret-i irfanla... inandım."

şimdi uyuyoruz. elbet bir gün uyanıcaz. en muhteşem devrimden daha keskin olacak bu. uyanıcaz. ışıkla donanıcaz. inandım. inanıyorum.
Hakkında çok şey okudum acaba doğru olabilir mi diye, boşuna okumuşum yalan dolanmış fck.