bugün

yine de zorlamaktır şartları, kendini. degişmektir. halanın gecerliligini yitirmesidir.
elde degildir. olunmuyorsa, bi'şeyler bitmiş, gitmiştir.
ve artık, şimdi zamanıdır.
hayat şartları gereği değişmiş olma ve eskiye dönememektir...
sonralara ertelemek aslında herşeyi.'belki bi gün'ün avuntusuna sığınmak.eskiyi,eksiği doldurmaya çalışmak yeninin ışığıyla...Sonra diye birşey aslında hiç yoktur belki.Sevap ve günah kayıtlarından bunalan bir melektir artık yazı...
(bkz: eskisi gibi olmaz)
çogunlukla; degişmek şeklinde tanımlanır. eskisi gibi olabilmek için, yeni bir degişim gerekir. ''istege baglı mıdır?'' bilinmemektedir.
büyümek,büyüdüğünü hissetmek.
(bkz: yesterday)
(bkz: o eski halimden eser yok şimdi)
ney eskisi gibi ki biz eskisi gibi kalalım dedirtecek mevzudur.
insanın her saniyedi her dakikası her saati her günü her ayı her yılı bir öncekine göre farklıodır. bir önceki saniyede dakikada saatte günde ayda yılda olduğu gibi olamaz insan. ama öyle saniyeler öyle dakikalar öyle saatler öyle günler öyle aylar öyle yıllar da vardır ki öncesine göre tamamen farklı yaşanmıştır. eskisi gibi olmak mümkün değildir.
Değişimi biyolojik (yaş - hastalık) , sosyolojik (meslek , aile ) anlamda yaşayan her insanın söylediği ve özellikle gençlik yıllarında sergilenen umursamaz tavrın hovardalıklarına ve eğlenceli taraflarına atfedilen içerisinde nostalji barındıran özlem , üzüntü , gurur , mutluluk ,pişmanlık içerebilen geçmişin şu anki yaşamda sahip olduğumuz koşullara göre tekrar değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkmış bir söylemdir. Bu anlar için söylenen favori sözlerden birisi de :
(ing)"Those were the days!" - Ah o eski günler !
(bkz: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=217485)
mutlu olmak için bi sebep aramaya başlamak.
bazen durum daha iyi ve katlanır da olsa, yeniyi kabullenememek. eskinin içerisine geçmiş anlamları özlemek. kahve içerken, kar yağarken, şarkıya sinerken, aynaya bakarken, bileklerin kanarken, kitaplara dalarken, unuturken ve hayal ederken ve kör düğüm olurken, eskisi gibi hissedememek. düş ülkendeki o siyah kelebeklerin nereye gittiğini bir türlü bulamamak. huzursuzlandığında ya da mutlu olduğunda, sinir bozucu bir değişikliği fark edip de ne olduğunu söyleyememek.

yazdığın onca öykü ve şiire bakıp da, "bu sarmaşıklarla dolu arkabahçeden ben mi geçmişim?!" derken, o düş ülkenin yolunu kaybettiğini sezinleyip de eskisi gibi olamamak.

(bkz: yorulduğunda) *
masumiyetin yitirilmesi.
herşeyi kabullenmiş duruma gelmek, şaşırmamak
büyüdüğünü hissetmek,değişmek,daha az heyecanlanmak,inançların ve önceliklerin farklılaştığını görmek,öngörmek,sezmek,anlamak,farketmek ,başlamadan bitirmek,güç bulamamak,güvenememek,mutluluğu bulamamak ,arayacak gücü ise hiç bulamamak..
farkında olduğunda insanı çooook üzen bir durumdur. bir bakarsın artık daha katı, acımasız, insanlara hiç güvensiz, inandıklarının aksini yapabilen, doğrularının üstünü teker teker çizebilen ve ne yazık ki kendi kendine de olsa çok ağlayan bir insan olmuşsundur. bakarsın, kendini tanıyamazsın. bakarsın, başkaları da seni tanıyamaz.

(bkz: güvenmemek)

(bkz: ağlamak)

(bkz: kendini tanıyamamak)

(bkz: değişmek)

ve bilirsin ki başkalarının eskisi gibi olmaması getirmiştir seni bu hale. öyleyse, eski seni , kim hakeder ki zaten?
eskisi olmayı çok istersin bazen, o günlerdeki gibi yaşamayı bazen.
sonra bir vakit gelmiş, bir şeyler olmuştur, o bir olayla tamamen eskisinden zıt
bir karaktere dönmüşündür. eskiye dair izler vardır ama eskisi gibi bakamıyosundur artık
hiçbir şeye. neydi değiştiren beni diye sorgularsın. bir sürü sebep
vardır belki de ama hangisiydi beni bu hale getiren diye uzun uzun düşünürsün.
sonuç çevrendeki insanlar, misal 1-5 sene aralığında görüşmediğin
insanlar karşımda sanki yabancı bir insan var diye söylemlerde bulunuyorsa
ne yapacağını bilemezsin arkadaş. sözü uzatmadan özdemir asaf'ın bir adam şiirini
okuyalım belki bir nebze olsun yardımcı olabilir.

"...
korku dağlarının yürekçisi,
olum denizlerinin kürekçisi;
öyle suskun oturuyor şişesinin basında,
içtiğinin hem hırsızı, hem bekçisi,
onu kirmiş olmalı yaşamında birisi.
dinledikçe susması, düşündükçe susması...
tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
heykelini yontuyor yalnızlığın ustası
"
hayat sürekli akıp gitmektedir. insanın başından geçen her olay insanda iz bırakır. bu izler zamanla insanın hayatı ve zihnini etkiler. insanın eskileri özlemesi eskisi gibi olmadığı tanısına varmasına neden olabilir.
hayatın akışına bırakmış birinin geriye dönüp baktığında hissettiği duygulardır.
yaşanmışlıklardır nedeni.
ayrılık.

daha doğrusu ayrılık öncesi söylenen sözler.
geçen konuşmalar.
bu mu yani demek.
sen bu muydun.
ben mi görmedim sen mi değiştin.

istediğin kadar hatamı farkettim de ( demezsin gerçi de) eskisi olmaz.
deneyimle ve yaşantılarla doğru orantılı olarak değişmek ve bakış açısının farklılaşmasıdır.
bir zamanlar fırtınalar estirirdim
eskisi gibi değilim şimdi değiştim.
biri gelir hayatınızın odak noktası olur sonra çekip gider. aylarca yıllarca her yastığa başınızı koyduğunuzda aklınıza gelir. aynı sokakta bir dünya vardır artık aranızda. öyle çok değişmişsinizdir ki onunla beraber. artık aynaya baktığınızda gördüğünüz kendiniz değilsinizdir. hep fedakarlık hep fedakarlık bir zaman sonra tükenmişsinizdir.
zaman geçer birileri gelip girer hayatınıza ama artık siz eskisi gibi değilsinizdir.
artık buluşma saati yaklaştıkça kalbiniz ağzınıza gelmiyordur.