bugün

kürt halkının gerçek yüzünü ortaya çıkarmış olan mektuptur.
bu mektubu her okuduğumda içime bir nefret doluyor. doktorun yazdığı her kelime doğruluk içeriyor. bizler burada götümüzden kan akarak çalışırken bu ne idüğü belirsiz heriflerin şımarıklıkları, kepazelikleri ve benim ödediğim vergiyi har vurup harman savurması deli ediyor beni. aslında kaynağı tamamen keseceksin , ya çalış vergini öde , bu bayrağa saygı duy yada siktir ol nereye gidiyorsan git diyeceksin !
şimdilerde facebookta sıkça paylaşılan mektuptur.
kimin yazdığı bile belli ollmayan atmasyon yazı . Evet doğru kısımları çok fakat bu çocuk başına 150tl olayı biraz sallama gibi...
van'da bir daha ülkenin hiçbir yerinde kazanamıyacağı parayı kazanan (ve bu paranın çok daha değerli olduğu) bir doktorun söyledikleridir. hadi öğretmen olsa anlıycam zira öğretmenlerin durumu hakkaten zor. türkçe bilmeyen çocuklara zor koşullarda bir şeyler öğretmeye çalışıyorlar, üstelik aldıkları ücret de devede kulak. ama doktorların durumu tam tersi.

tanım; bana atmasyon gelen bir mektup. üstelik yanlış bilgilere dayanıyor.
malumun ilani!
bu işler nasıl olacak? diye sorup duruyorum kendime.
benim verdiğim verginin bir bölümü ile pezevenk apo'ya bakılıyordu. diğer bölümünü merak ediyordum. onu da öğrendim, şimdi daha da mutsuzum.
(itin soyu yiyor ya)
devlet kendine gel köpek besleme.
bizzat şahit olduğum durumdur ve acınasıdır.
keşke aslı astarı olmasa tamamen yalan olsa dedim bu mektubu okuyunca..
sadece güneydoğu mu? bir tanıdığımla görüşmek için bankaya yolum düşmüş. emekli maaşlarının yatırıldığı gün sanırsam. ziraat bankası'nın önü ana baba günü. güvenlikçinin yanına gidip bankada işimin olmadığını, beni bekleyen bir personelle görüşmek durumunda olduğumu anlatmaya çalışırken hışımla yanımda bir dayı belirdi. ne ön tarafa geçiysen, sırayı boziysen diye azarlamaya başladı. dayı dedim ben buraya iş için gelmedim yani para filan çekmeyeceğim yoksa bu kadar yaşlı beklerken sırayı bozmak ne haddime. derdimi zor anlattım.

yaşadığım yer biraz kozmopolittir ve güneydoğu'da değildir. o sırada onlarca yaşlı insan varken içlerinde arap, çerkes, türk, laz varken bir kürt kökenli yurttaşım geldi isyanını etti. takdir mi etmeliyim tekdir mi etmeliyim bilemedim. zaten ona kızmadım. benim sıraya girmeme nedenimi nereden bilsin. ama insan sormadan edemiyor. neden hep güneydoğulular? hastanelerde filan da tonla anım var. bu isyankar öfke patlamalarının bilindik nedenleri hep aynı; eğitimsizlik, fakirlik, ezilmişlik, yok sayılmışlık, canından bezmişlik hatta kürt sorunu... ama bir yandan doktorun mektupda yazdığı şımartılmışlık da nedenlerden biri olmasın?
tüm bu yürek dağlayan, ciğer parçalayan fedakarlıkları tamamen yalnız başına ve babasının hayrına yapan "tuktor"un yakınmasıdır.

(bkz: yazık yhaa)
(bkz: kıyamam)
o mektubu yazan ben olmasam da herhalde yazsam kelimesi kelimesine aynısı olurdu.birebir yaşanmış olaylardır, yaşanmaktadır ve malesef daha çok yaşanacaktır yazılanlar.
uzaktan konuşup bıdıbıdı etmek gibi değilmiş ben bunu anladım.olay türk-kürt olayı da değil bunu da anladım.çok farklı çok, çok fena çok.
suyu yokmuş, elektriği yokmuş ya da başka fiziksel imkansızlıklardan bahsetmiyorum bile.daha ziyade doktora saygısı olmayan insanlara doktorluk yapmak, kızına bile bile fare zehiri içirip ve bunu saklayıp ölmesine göz yuman bir babaya(ki birebir yaşanmış bir olaydır)hizmet etmek, kendini asıp intihar eden çocuğunu ölü bir şekilde hastaneye getirip sonra doktorun üstüne yürüyüp de bunu siz öldürdünüz diyen insanlarla muhatap olmaktan, ellerine bedava bir şekilde verilen yeşil kartları bile kullanmasını beceremeyip, başkasının üstüne yazılamayacak ilaçları yazmadığın zaman çemkiren, çok doğal insani ihtiyaçlarını karşılamak için beş-on dakika mola verdiğin için ortalığı karıştıran, belediye başkanından kaymakamına herkesi arayan, aşiret oldukları için kimsenin bir şey yapamadığı, tembellikten hiç bir iş yapmayan, çocuk doğurmak-aşılatmak-okutmak... ve benzer her şey için para alıp onunla geçinmeye alışmış olan, sırf onların sağlığı için en ücra köye gidip kapı kapı aşı yaparken azarlayan insanlarla uğraşmaktan bahsediyorum.
en sonunda da mesleğinin daha ilk yılında insanlardan nefret eder hale gelmekten ve daha da kötüsü ömrünü geçireceğin mesleğinden soğumaya başlamaktan bahsediyorum.
olayı kürt-türk diye ayırmadan, bu kişilerin(mektupta bahsedilen eylemleri gerçekleştiren) sınırdışı edilmesi gerekir.
doğru tespitler içermektedir ama genelleme yapmak büyük hata olur. doğunun birçok yerleşim bölgesi sosyokültürel açıdan geridedir maalesef. terör belasıyla birlikte bu daha da derinleşmektedir. o bölge insanı için devlet ve pkk erki elinde bulunduranlar olarak kabul görüyor. teşbihte hata olmaz: berdoş babadan boşanan gönlü yaralı ana ortadaki çocuğu berdoş babaya meyletmesin diye şımartıyor. süslü oyuncaklar alıyor, hatalarını görmezden geliyor. ortada kalmış eğitimsiz cocuğun aklı karışık berdoş babadan tehditler alıyor, homo sapiens fıtratında bulunanan millliyetçilik duygularının kamçılanmasıyla da tehditlere boyun eğebiliyor. annesi de doğru düzgün eğitim vereceğine kimi zaman kısıtlama yoluyla kimi zaman da şımartmayla cocuğu elinde tutmaya calisiyor. dolayısıyla çocuk şartlara göre davranan belki de davranmak zorunda olan bir bireye dönüşüyor.
o bölgede yaşayan ortada kalmış insanların kafaları karışık. hasbi insanlar da mevcut, arsızlaşıp devlet annenin verdiği imkanları çıkarlarına göre kullananlar da mevcut aynı zamanda berdoş baba rolünü üstlenen hain terör örgütünün baskısına boyun eğmek zorunda kalanlar da...
hülasa o bölge insanını toptan karalamak insafsızlıktır öte yandan toptan aklamak da körlüktür. mevcut gerçekleri görüp ayrıştırmaktan ziyade birleştirmeyi amaçlayarak adımlarımızı atmalıyız.
sadece doğuda değil batıda da kürtlerin yaşadığı yerlerde olmaktadır bu tip olaylar;

tatar'lardan boşalan bir köye yerleşen kürtler köyün çoğunluğunu oluşturmalarıyla muhtarlığı almışlardır. köyde 30 yıldır görev yapan sağlık memurunun bahçesine köpek ölüsü atmışlar, şikayet edince de dövmüşlerdir. emekli olup köyden giden sağlık memurunun yerine "faşist türk devleti" 20 yaşında gencecik çalışma aşkıyla dolu bir hemşire atamıştır. muhtar denen orospu çocuğu, hemşireyi hergün günlük vurulduğu iğneyi vurması için çağırıyor tam kız geldiği anda namaza duruyor, çıkıp dolaşıyor. sonunda isyan eden hemşireye ağza alınmayacak ve bir kadına asla edilmeyecek küfürler ediyor. sonra o hemşire de tayinini isteyip gidiyor.

aynı şerefsizlerin gecenin 3'ünde köye devriye atan jandarmaya çay demleyip götürmeleri de oldukça ironiktir.
bu mektup büyük ihtimal doğruları yansıtıyor. ancak tamamen bugüne ilişkin. mektupta anlatılan olayların nedeni ise yakın geçmişte. onu da okumak gerekir. yani ebeveynlerince ihmal ve istismar edilen çocuğun gözü açılmış üstüne üstlük palazlanmış, ebeveynin kendisine güç yetiremediğini de görmüştür. artık eline verilecek her şekerle daha da şımaracak, daha da güçlenecek ve verilen tavizlerle asla yetinmeyecektir. adaletsizlikle terbiye edilen bir çocuğun insafına kaldık ki allah sonumuzu hayır etsin. adaletsizliğin bumerang etkisi.
(bkz: insanın kendini enayi gibi hissetmesi)
zorunlu doğu hizmetini Van'da yakın zamanda yapmış bir doktor olarak çoğunluğuna katıldığım mektuptur.

oturduğun yerden yorum yapmak, klavye başında devlet meselelerine çözüm bulmak, devlete/teröre sövmek kolay. böyle konular hakkında objektif yorum yapabilmek için bizzat gidip hepsini olmasa da en azından bir kısmını görmek lazım. 8 ay çalıştım van'da. bir kısmı iran sınırında bir köydeydi, bir kısmı da van merkezde. köyde çalıştığım sırada ilçenin banka müdürüyle konuşma fırsatım oldu. para ödemelerini yapacak tek yer kendileri olduğu için banka müdürü bütün devlet ödemelerinden ve toplamda işsiz bir kişinin eline geçen para miktarından haberdardı. 11 farklı isim altında -yonca parası, işsizlik parası, çocuk parası vs vs- adam başı yaklaşık 1.500 lira ödeme yapılıyor. devlet yöre halkının terör örgütüne kaymasını önlemek için resmen bir dediğini iki etmiyor. verilen ödemeler elbette ki toplumun genelinden alınan vergiler sayesinde. inanılmaz zengin olan aşiret üyeleri bile yeşil kartlı, yani vergiden muaf. sağlık hizmeti de dahil olmak üzere sosyal hizmetlerin tamamını ücretsiz alıyorlar. buna rağmen memnun olmayan kesim çok fazla. isteklerini yerine getirmediğinde, mesela gereksiz ilaç yazmadığında, hak etmedikleri zaman rapor vermediğinde 'senin maaşını ben veriyorum, eşek gibi bakacaksın!' cümlesini savuracak kadar da durumdan bihaberler. vergi vermeyen birinin doktorun maaşını verebilmesi enteresan(!). dolayısıyla can güvenliğimiz yok. merkezde çalışırken 2 kere farklı aşiretlerden tehdit aldım. acilde gerçekten acil olan hastaya öncelik verdiğim için. önce doktor olduğum için bana, sonra devlete, bakana ağızlarına gelen her şekilde sövdüler. sokaklarda ilköğretim öğrencilerini kendi aralarında direk terör içerikli konuşmalar yaparken görebiliyorsunuz. yemek yemek için oturduğunuz yerde önünüzden pkk sempatizanları eylem yaparak, sloganlar atarak geçebiliyor.

olay kürt-türk meselesi değil. olay doğu meselesi. yine yukarda bahsettiklerimin hepsini bölgenin tamamına mal etmek de hata olur. ama bilinmesi gereken şu ki batıda, iç anadoluda, yani oturduğunuz yerden televizyonda gördüğünüz gibi değil durum. ne televizyonda gösterildiği kadar imkan eksikliği, fakirlik söz konusu; ne de doğuda olan, kürt olan herkes pkk'lı. ayrımı iyi yapmak lazım.
(bkz: doğru söze başka ne denir ki)
pkk'lıların birileri tarafından bitirilmek istenmediğini apaçık ortadadır. buna şımartmak mı denilir orayı bilemem. ama insanların kolaya kaçtığı su götürmez bir gerçek olarak her gün gözler önüne seriliyor. eline silahı aldığında adam , karşında hiç bir babayiğit (!) duramaz. ve sen o silah sayesinde herkese her istediğini yapabilirsin. bir arkadaşım ' birilerinin oyuncağı olarak bu yolda can verenlere ben şehit demem ' demişti. şehitlik mertebesini elbette sorgulayamayız. bunu söyleyen kişinin bir ' kürt ' olduğunu düşünürsek zaten onların kardeşlerini öldürenlere şehit demez. fakat birilerinin kuklası olduğumuz , o yolda can verdiğimiz su götürmez bir gerçektir.

şımartmak , halkın davranışları , aldığı paralar hepsi bi' yana doktorun - öyle olsun ya da olmasın gerçekleri hepimiz biliyoruz - asıl söylemek istediğine yoğunlaşırsak asıl sorunu daha net görebiliriz. orada ki insanlarla uzlaşmak hiç de kolay değildir. nereden mi biliyorum ? şemdinli de görev yapan öğretmenlerimden. bir çok kişinin ağzından dinledim aynı olayı. askerler herkesi sıraya diziyor , aranızda pkk ' lılara yataklık yapanlar çıksın diyor. fakat kimse çıkmıyor. yataklık yapanları tehdit ediyorlar tam söyleyecekken kimin ne b*k olduğunu, silahını hınzırca gösteren o yataklık yaptığı adamı karşısında görüyor susuyor. üstüne bir de askerden çeşitli küfürler yiyor , çocuklarının önünde yediği tokatlar cabası. daha halk bunu sindirememişken siz bir de orada bu insanlara yardım etmek isteyen doktorlardan öğretmenlerden bahsediyorsunuz.

' ölmek sorun değildi benim için , aşağılanmak sorundu , en çok ondan korkardım ya ecdadıma bir laf ederse ne yaparım ' derdi tarih hocamızın N.D. ölümü göze almaktan bahsediyoruz. hangimiz bu kadar canınından vazgeçmiş olabilir ki ? hiç kolay değildir hiiiç ! laftan anlamayan , silahın gösterişinin arkasına saklanan adamlarla uğraşmak. ister kürtçe bil ister bilme sorun çok daha farklı çok daha büyük. birilerine bir şeyler verebilmek adına ' can ' dan vazgeçmekten bahsediyoruz. Allah hepsinin yardımcısı olsundur efenim.
olayların abartıldığı ve saçmalamanın bol olduğu bir mektuptur.
yalçın bayer'E GELEN MEKTUplar genelde böyle oluyor. bazen kendi gazetelerinin mensupları başka birinin ismiyle mektup yazarlar. bunun bir örneği daha önce yaşanmıştı.
ahanda link.http://www.haber7.com/haber/20081230/Yalcin-Bayerin-yalan-Namaz-haberi.php

o yüzden doktorun fake olma ihtimali de yok değil.

diğer kısımlar için açıklamalarım var ama o kısımların uzmanı olmadığım için konuşmayacağım.ama eğitim kısmıyla ilgili doktorun bir cehaletini ortaya çıkarayım.

ekim ya da kasım aylarında kaymakamlık okullara yazı gönderir. fakir öğrenciler listesi. her okuldan yaklaşık elli altmış kişilik listeler gider. kaymakamlar o listelere özel idareden ya da kendi fonlarından her ay yardım yaparlar.

o yüzden kaymakamlığın elden dağıtılıyor dediği paralar sadece doğuda değil batıda da vardır.anneler bu parayı almak için okul basıyor cümlesi de palavra ya da abartıdır. zira bu tip olaylarla çok karşılaştık. veli öğrencisini döven öğretmenle konuşmaya gelir. adı okul basmak olur. adam gayet güzel konuşmak için gelmiştir.

manisa akhisar'da gecenin iki buçuğunda sabah namazı kıldıran yalçın bayer muhibbanının saçmalama olasılığı her zaman vardır.
böyle gevşek hükümetlerle ortaya çıkan durumdur.Doğuda sıkı yönetimin gerekliği olduğu doğrulanmıştır.
türkiye cumhuriyeti'nin her yurttaşı eşittir. ancak bölge'de bazı insanlar çalışmayıp , elektrik vesaire gibi kullanımı yatırmayıp , ali kıran baş kesen zihniyeti ile ayrıcalık istiyor.
mektup yalan olsa bile orda yaşananlar gerçektir.
aklıma; 155'i aradığımda konuşmamı beğenmeyen polis memurunun sonra beni kendi telefonundan arayıp "sen 155'le nasıl konuşuyorsun lan" demesini aklıma getirmiş mektup'tur.**
evet oradaki bazı kesim şımartılmıştır doğru ama genele yaymamak lazım. misal şemdinli de sınırda askerlik yapan arkadaşım şunu söyler hep ; köy korucuları güzel maaş alıyor ve pkk nın bitmesini istemiyor çünkü maaş alamayacaklar. gündüz silah başında akşam kahvede pkk lılarla okey batak başındalar. anlayacağınız müthiş bir rant var o bölgelerde.