bugün

yalnızdım sonbahar yakala beni
ey kalbim sen mi kahpesin
yoksa benliğim mi?*
saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda
acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
acıyla uğraşacak yerlerimi yokettim.
ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın
başından başlayabilirim.

(bkz: ismet özel)
(bkz: kanla kirlenmiş evrak)
sevdiceğim, gözyaşı averajı bizdedir. *
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış..
”boşuna beklemişsin. gelemezdim. ayaklarımı kuş çaldı.
boşuna sevdalanmışsın. sevemezdim.
kalbim rulet çarkı. boşuna dövünmüşsün.
kabullenemezdim. mezarım çift kişilik değil sevgilim!”
-küçük iskender
ne ben sana kızarım, ne de zatın zahmet edip bana küssün...
artık seninle biz, düşman bile değiliz.

Nazım Hikmet.
seviyorum seni
yaşıyoruz çok şükür der gibi...

NAZIM HiKMET RAN
işte can alıcı bir dize;
Sen vurdunda ben ölmedim mi? *.. Ahmet Selçuk ilkan
--spoiler--
yoksun ya
güvercin avlıyor avluda kedi
kızlar gülüşüyor bahçede
gül üşüyor-gül üşür
yoksun ya, bezden anne
yapıyor öksüz
öpmek için kendisine.
--spoiler--
(bkz: ibrahim tenekeci)
--spoiler--
''Sen artık başka bir hikayenin güzelisin.
Bende yarım kaldın ama başkasında son bulabilirsin.
Farz et ki aşkım bir yalandı ya da ta kendisiydi sevdanın...
Bunun bir önemi var mı? Geçti gitti işte...
Kalıcı bir hikayen olsun istiyorsan ya sarışın sev ya da esmer, bu şiiri yazan kumraldı...'
--spoiler-- *
evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklımıza
caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
kadınların kocalarını aramasını seviyorduk.

turgut uyar
--spoiler--
kabuğunu koparmadan
ne bir elmayı soyabildim
ne de iyileştirebildim bir yaramı
ama karşıma çıkınca
kızmadım hiç elma kurduna
bendim çünkü bıçağı saplayan
onun yurduna
--spoiler--
sunay akın
söylentiler çıksın elimi kana bula
yeterki günlerim olsun çırılçıplak koynunda.
metin altıok
gelip geçilecek yer değildir ömrüm.
kahraman tazeoğlu
if i should meet thee
after long years
how should i greet thee?
with silence and tears.

when we two parted / lord byron
ama bayılıyorum ben bu şiire.
yani şimdi gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı?

şimdi gidiyorsun
git
oysa senden tek bir damla istemiştim
sana kocaman bir deniz sunmak için
şimdi gidiyorsun
git

ne zaman başladı bu hikaye
anımsamak zor
gençtim
hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım
komazdı öyle üç-beş nöbetleri
geceler içimi acıtmazdı böyle

bir insan bu kadar eksilebilir mi

hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı
bu şehrin biryerlerinde
düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona
gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin
o adam bendim unuttun mu
bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu
seni unutamadı

i̇şin kolayına kaçmadım
uğruna ölmedim yani
uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep
sen bunu da bilmedin
ben bir bakışına bin anlam yükledim
sen aşka kestirmeden gittin
bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
şimdi gidiyorsun
git
bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden
bütün ışıklarımı söndürüyorsun

bu cehennem cinayetlerini işliyorsun
sonra bunlara intihar süsü veriyorsun
yazıklar olsun yazıklar olsun
susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor
hani sen sevdiğini
yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin
düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin

uzun lafın kısası yoktur
anlatacağım çok şey var
hoyrat bir rüzgar gibi geldin
aklımı hayatımı dağıttın
şimdi gidiyorsun
git

daha ayrılığa bile çarpmadan
aşk bize döndü
bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri
artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil
ama sana dokunmak da yasak bana
göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır
sen var ya sen
allah kahretsin

yani şimdi
gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı
yani şimdi başkaları mı sevecek seni
ben saçlarını okşadığım zaman
ellerin öksüz kalırdı
şimdi gidiyorsun git

kahraman tazeoğlu
--spoiler--
küsecek kadar sevmeli insan birini
o gelince küsmeli: nerdeydin bunca zaman
niye sevmedin beni, küsecek kimsem yoktu
demeli o varken de kimseye küsmemeli
--spoiler--
(bkz: haydar ergülen)
oralarda on dokuz yaşıma rastladım
birbirimizi birde tanıdık
oysa birbirimizin yüzünü görmüşlüğümüz yoktu
fotoğraflarımızı bile**

h
i
ç

i
n
s
a
n! yitmiş günlerin bulanık sularında
sadece elbiseler sürüklüyor ardında**

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni**

bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden
bir yüzük bükerek hoşça kal sözcüğünden**

yitik bir ezgisin sadece;
tüketilmiş ve düşmüş gözden**

sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın**

kuyular kuyular kuyular kazdık
bir nefes üflemen için yer yüzü bataklığında sazdık kestik
kendimizi deldik yaktık
sonra sana değil dünyaya aktık
dünya ki mescittir biz onu otel yapmışız
kalktık ki yenilmişiz değişmişiz azmışız
bir sızı kalmış içimizde başka bir şey yok
bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız**

ben orda, akşamına orospular dadanan
camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor**
kumru yanıldı.

yanılarak
kuzey yerine güneye uçtu,
su sandı buğdayları,
yanılarak.

denizi gökyüzü sandı,
geceyi sabah sandı,
yanılarak.

yıldızları çiy taneleri,
sağanağı tipi sandı,
yanılarak.

senin eteğini gömleği,
senin kalbini yuvası sandı.
yanıldı.
rafael alberti-karanfilin değişimi
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Mesele Tahir ile Zühre olabilmekte
Yani yürekte...
senden insan diler yarın
gözyaşın kim siler yarın
hiç olmazsa kenardan bak
gör bak neler çeker yarın...
(bkz: sözlük yazarlarının en çok sevdikleri şiirler)
--spoiler--
yalnız aşkı vardır aşkı olanın
ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutmadım
çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
dostum olan ellerini unutmadım
--spoiler--
(bkz: cemal süreya)
böyle zamansız güneşli
umulmadık mavi günlerde
bir bekleme salonu yanlızlığına bürünüyorum
iliklerimdeki yitik aşkı
sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum
sanki şiirini bilmediğim bir fransız akşamında
kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin
içimde ayak izlerin
aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan
ve ben ne zaman kiminle sevişsem
hala seni aldatıyorum..

yılmaz erdoğan
akşam erken iner mahpusaneye.
iner, yedi kol demiri,
yedi kapıya.
birden, ağlamaklı olur bahçe.
karşıda, duvar dibinde,
üç dal gece sefası,
üç kök hercai menekşe...

aynı korkunç sevdadadır
gökte bulut, dalda kaysı.
başlar koymaya hapislik.
karanlık can sıkıntısı...
"kürdün gelini"ni söyler maltada biri,
bense volta'dayım ranza dibinde
ve hep olmayacak şeyler kurarım,
gülünç, acemi, çocuksu...

ahmed arif
(bkz: usta adamdı vesselam)