bugün

ahmet kayanın cok sevilen sarkı sözleri, onun şiirlerindendir.
sivas'lı unutulmaz şairimiz..Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü 1950'de bitirir.siyasi fikirleri nedeniyle ögretmenlikten atılır.sonraları arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yapar.60dan sonra istanbul'a gelmesiyle edebiyat yaşamı da bir anlamda başlamış olur.sanat dergilerinde yazılar yazar.siyasi fikirleri nedeniyle sancılı bir yaşam süren şair 1984 yılında ankara'da ölür.Acıyı Bal Eyledik, Haziran'da Ölmek Zor, Acılara Tutunmak gibi eserleri notaya dökülmüştür.
nazım hikmet geleneğinin sürdürücüsü. nitelikli ve uzun soluklu ürünler vermiştir lakin enver gökçe, a. kadir gibi o da nazım'ın gölgesinden kurtulamamış, onu ileriye taşıyamamıştır.
ahmed arif, nazım hikmet ekolündendir...
1927 gürün doğumlu,ankara gazi eğitim enstitüsü mezunu,öğretmenlik yaptığı zamanlarda hapse düşmüş büyük ozan.acılara tutunmak,amenna,koçero,acıyı bal eyledik,haziranda ölmek zor gibi çok bilinen ve sevilen parçaların söz yazarıdır kendisi.saygıyla anıyoruz..
Okunası şiirlerinden birisi için...

Aşk Şiiri

sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü aşk
şiirden önce gelir sende
oysa şiir
önünde gitmelidir
her şeyin

sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü aşk
kavganın içindedir
çünkü sen
içindesin kavganın
elmayı kokusundan
güvercini biçiminden soyutlamaktır
yaşamak denilen kavgayı
aşksız düşünmek

sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü sen
gagasından tutup kuşu
öt kuşum
öt kuşum
demiyorsun
çünkü sen
yedirip çiçekleri ineğe
koklayıp gerisini ineğin
kok çiçeğim
kok çiçeğim
demiyorsun

öpüşmek başka şeydir
yiğidim
öpüşmeyi düşünmek başka
sevişmek başka şeydir
güzelim
sevişmeyi düşünmek başka
sende yaprak
-iki gözüm-
sende dal
sende yıldız
-yürek sızım-
sende su
sende bu dört boyutlu kaçma tutkusu
atlıkarıncadan geceleyin
bakmaktır lunaparka

sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü sen
ilkyaz yağmurlarında çırılçıplak
dolaşır gibi sıcak morlarda
yaşarsın aşkı iliklerinde
çünkü sen
iki düşman ucun bileşkesisin
acısının kavuşmanın
ayrılmanın sevincisin

sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin

çünkü aşkın kendisidir
senin şiirin
oysa şiir
oysa aşk
oysa sen
sen
sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin!

alınteri değil c/p'dir, diğer şiirleri için bir zahmet ''http://www.berzah.com'' a girilsindir
daha çok hasan hüseyin olarak bilinen şair.
(bkz: amenna)
(bkz: haziranda ölmek zor)
acıyı bal eyledik deyip, yüzde acı tebessüm zuhur etmesine vesile olan şair,güzel insan. daha çok hasan hüseyin olarak bilinir. drama köprüsü,haziranda ölmek zor,akarsuya bırakılan mektup,acılara tutunmak şiirseverlerin en aşina olduğu şiirleridir. toplumcu bir şair olarak nitelendirilir. kimi şiirleri ezgilendirilerek dillere pelesenk olmuştur.

(bkz: acılara tutunmak)
(bkz: drama köprüsü)
(bkz: acıyı bal eyledik)

1984 yılında ankara'da hayata gözlerini yummuştur.
(bkz: şiddet)
(bkz: halay havası)
(bkz: haramiler)
(bkz: ortadoğu)
(bkz: güzel günler)
çok kaliteli bir fotoğrafçı. hatta türkiye'nin en iyi moda fotoğrafçısı denebilir onun için. farklı bir fotoğrafçıyla aynı model ve aynı şartlarla yaptığı fotoğraf çekimlerinde, kendisinin fotoğraflarının bambaşka olduğu gözükür. bunun altında el becerisinden çok modelleriyle kurduğu muhteşem iletişim yatar.
hasan hüseyin'im amenna.
tek kelimeyle muhteşemdir.ne diyebilirim ki?
(bkz: acılara tutunmak)
Aramakmış oysa sevmek
Özlemekmiş oysa sevmek
Bulup Bulup yitirmekmiş
Düşsel bir oyuncağı.

Türk şiirini halk şiirinin özgün sesiyle buluşturdu. Hakkı olan şeylere ulaşamasa da önemli şairdi.
"nasıl vardı elleriniz
nasıl kanattınız o domur domur mayıs göğünü
nerelere gizlediniz dal uçlarını
mevsimleri n ettiniz
yeşili kırmızıyı zambak morunu
yavru kuşun sabah sıcaklığını
nerelere kitlediniz akşam yelini
karanlıklar
karanlıklar
ey karanlıklar
nasıl oturdunuz bu ellerle sofraya
ekmeği nasıl böldünüz..."*
şiirlerinden oluşan "acıyı bal eyledik" oyununu zeytindalı oyuncularının sahnelediği ustadır.
dostum dostum gibi bir ahmet kaya saheserinin sözlerine imza atmis üstad.
http://siir.gen.tr/siir/h...yin_korkmazgil/index.html
(bkz: sen ne zaman buyudun/#3951361)
şu lanet baş ağrısı

Yine başladı başım

Yine dünyam kapkaranlık

ne aspirin ne novaljin

ne şurup eczanelik ağrı değil

bu benimkisi

değil dostlar





beyin değil

işte elektrosu

işte yürek

saatli bomba sanki mübarek!

ağrısız baş

taş altında» diyorlar anlıyorum domuzuna

anlıyorum it gibi

ama işte dindirmiyor ağrımı algılamak bu gerçeği



yıllar var ki şu ülkede şöyle sıcak

şöyle mutlu şöyle yürek soğutan

tek bir haber değmedi kulağıma

tek bir olay yaşamadım hep kan gölü



hep gözyaşı hep kargış sanki

yunus yaşamamış bu topraklarda

hacıbektaş diye biri geçmemiş buralardan



toprakları sürecektik kardeşçe

ekip biçip harmanlayıp

kardeşçe denizler ki yok bir eşi dünyada

göller ki ırmaklar ki çaylar ki

madenleri sökecektik kardeşçe

yeşillere saracaktık kırları kıraçları okullarlı

yuvalarlı parklarlı

geniş güzel caddelerli kentler kardeşçe





yine başladı başım

yine dünyam kapkaranlık

hep de böyle güzel düşler kurarken



hep de kulak kabartırken tv'de haberlere

bakarken başlıklarına gazetelerin

tam da eğilirken yüzüne sevgilimin



öperken alnından bir güzel başarıyı

belki yalan belki doğru ama insanca



bir öykü anlatırken dostlara

bir kadeh birşeycikler bir kuytu köşecikte

iki fiskos ederken

yem atarken balkonda serçelere

sardunyaya kızarken niçin açmadın? diye ..



filistin'i düşünürken otobüs durağında

dalmışken kavak dallarının sabah ışıltısına yıldızları

gagarin'ce görüp gözlerken sıvazlarken enflasyonu etsiz soframda



düşte deve görmeyi yorumlarken yatakta

sesine kapılmışken telefonda birinin

gülümserken suratına asalak devrimcinin

şiirini deşelerken çöplüksel bir olayın

kaçırılmış fırsatlara ağlarken türkülerde

ve sessizce ölüşünü bir koca kelebeğin

saksıda sarmaşığın güneşe gülüşünü

çokboyutlu izlerken ortasında alnımın

birdenbire bir ağrı



neye vursam ?

hangi taşa bu başı

kime sövsem

hangi puşta!

hangi soysuza!

onursuzluk batağının yarınsız yaratıkları

bu insan kılıklılar gözdeki pırıltının

alındaki ışığın

sevginin saygının

güzelin düşmanları



bu inatçı başağrısı böyle bu değil

dostlar değil dostlar

başımın suçu değil

nezaman ağrısa erciyes karlı başım

bakıyorum ağrıyor

erciyes'e dönmüş başı



şu güzelim ülkenin



değil dostlar

bu değil güzel günler görünürde yok

daha bunak düzen kan istiyor

su değil

suçlu sen ben suçlu şu bu

o değil



Suçu vurmak gerekiyor suçluyu değil

Hasan Hüseyin Korkmazgil
...

gülmeli içim dışım dostlarım

ışımalı içim dışım ormanca

bitmeli kahpelikler puştluklar

güneş vurmuş dağlar gibi şakımalıyım

aydınlık sular gibi gülmeli çakıllarım

taşlarım çiçekli badem gibi çıkmalıyım sabaha



ah yaaa!
(bkz: demedim ki)
kitaplarından anladığım kadarıyla Türkçe'nin yazıldığı gibi okunan bir dil olması konusunda oldukça hassas bir kişilik. örnek verecek olursak: tiren, nev york... hazır entiri giriyorken bir de dörtlük yazayım "oğlak" kitabından:

insandır suda akan, yaprakta yeşil, gülde kırmızı
zorlu bir dal gibi eğleniriz de fırtınalarda
ince bir sızı birden, bastırır kırar kollarımızı
ve bir akşam kuşlar gibi elimizden uçup giden mutluluk
bir sabah ebemkuşaklarının altından dörtnala gelir
yaşayalım çocuklar
herşey bizimdir
"...O, bir bütündür; Ozanın hangi yapıtını açarsak açalım, hepsi net, kalın ve keskin çizgilerde kararlı bir devrimcinin, bir savaşımcının, bir dil ve anlatım ustasının; insancı, barışçı, dost duyarlıkta, derin duygulu bir yürekten çın çın yükselmekte olan namuslu sesleniş ve uyarılarını yansıtır.

Bu seslenişte, asla bezginlik yoktur, bunalmışlık yoktur; herhangi bir inancın yitirilişi ve davaya boşvermişlik yoktur. Umut, bir noktada öfkeye yenilirse, öte yandan çıkar günışığına. Ozan kendini, yaşamın orta yerinde bir görev yüklenmiş olarak bulmuştur; bundan caymak, buna sırt çevirmek, ölümle yenilgiyle yokoluşla eşanlamlıdır. O buna, ürettiği hiçbir yapıtta geçit vermez. Gözünün değdiği her alanda eleştirmen, düzeltmen ve eğiticidir. Şu yandan bakınca karanlık gördüğünü evirir çevirir, ışıklara yöneltir ve okuruna öyle sunar. Hem halkçocuğudur, hem de halkçıdır. Günün 24 saati ona yetmez; bir çığır, bir ipucu bir yolak bulmuştur, atlar zıplar gerilir atılır engeli aşar, gözünü diktiği ışığa kavuşturur bilinci. Yenik düşse, kanter içinde kalsa, kolu kanadı kırılsa da vazgeçmez: Onun için vargı bellidir, silkelenir, işini sürdürür. Felsefesi bu; mutluluk yorulmamakta, üretmekte, güzel bir şey yapmakta, yaptığını savunmaktadır. insancıdır; hem birey önemlidir onun şiirinde, hem toplum; ikisinde de gerçekçi, fakat kıyasıya eleştiricidir. Israr, en büyük özelliği; ozan ve yazar, halkın gözü ve kulağı olmalı, umut ve dayanıklılık aşılamalıdır. Züppelikten, çıtkırıldımlıktan ve gevezelikten tiksinir; onun gözünde aydın, aydın olmanın ciddiyetini ve sorumluluğunu taşımalıdır; değerleri, estetik beğençten süzmelidir, seçtiğine sahip çıkmalıdır. Kötümserlik, karamsarlık aşılamaya hakkı yoktur aydının!.."

eşi Azime Korkmazgil'le yapılan bir söyleşiden.