bugün

birçok otoriteye göre en iyi bilimkurgu filmi.matrix severler pek kızgındırlar bu duruma...
o kadar da güzel olmayan ridley scott filmi. müzikler de vangelis e ait.
Ridley Scott'ın yönetmenliğini yaptığı, içinde sağlam bir felsefe barındıran ve film içinde karakterler arasında geçen diyaloglar sonucunda hayata dair ciddi sorgulamalar yaptırabilen Harrison Ford'un başrol oynadığı 1982 yapımı kült bilimkurgu filmi.
Film alması gereken yorumları görmesi gereken saygıyı yeterince gördü bence.Söylicek pek bir şeyim yok. Ridley Scott ın en iyi filmidir ve Do Androids Dream of Electronic Sheep? / Androidler Rüyalarında Elektronik Koyun Görür mü? Romanından uyarlanmıştır
sağlam bir filmdir, tek solukta izlenesidir ama bahsedildiği kadar sarsıcı değildir. (okurun öyle bir beklentiye girebilme ihtimaline karşı yapılmış bir açıklama.)

(bkz: yazarın burada anlatmak istediği)
kişisel olarak Terminator 2: Judgment Day favori bilimkurgu filmim olsada bunun birincisinin bile 1984 de çekildiğini düşünürsek zamanı için blade runner'ın değeri daha iyi anlaşılabilir. barındırdığı orjinal fikirler bilimkurgu dünyasına yeni köprüler oluşturmuştur. o güne değin kullanılan ve sınırları keşfedilmiş uzay ve metafizik gibi yüzeysel ancak sürükleyici konulara sahip filmlerden kesin çizgilerle ayrılır. insan elinden çıkabilicek ve geleceği değiştirebilecek bir temayı eşsiz detaylarla izleyicilere sunar. oluşturulan los angeles geleceğin mekanlarında ki kaosu yakalayan ve zamanın ötesine geçen bir tasvirdir. bunun yanında üstünde uzun uzun düşünülebilicek dumur diyaloglarla kafa kırmıştır. bunların hiç biri kendi zamanında ve çok sonraları bile bir araya getirilememiş bilim kurgu dünyasına ait olmayan özelliklerdir. şimdi bu filmi 80 lerde izlediğinizi düşünün karşılaştırabiliceğiniz startrek serisi ve terminator
haricinde yanına yaklaşan yapıtlar olmadan. bilimkurguya felsefenin katılması ve insanın sorgulanmasının en iyi örneğidir. sanırım sevenlerinin bu filme bağlılığının en büyük sebebi de budur.* *
biraz ağırca devam eder ama olsun! soundtracki, sağda-solda hala çok kullanılan bir parçadır.
harrison ford un popülaritesinin tavanda olduğu dönemlerdeki güzel eser. ridley scott da yönetmiş ki bu iki referans yere de artar. maalesef hâlâ izleyemedim ama en kısa sürede sözlük, en kısa sürede.
doruk noktasıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=ZTzA_xesrL8&feature=related
ilk modern kara film örneklerinden biridir. konu olarak, yapay zekanın ve robotların tehlike teşkil ettiği kayıp ve kaotik bir geleceğe el atan film bir külttür.
bunu seven bunu da sever; dark city.
westwood studios imzası taşıyan 1997 yapımı bir de oyunu bulunan filmdir. oyunun ara demoları çok güzeldir, zaten 4 cd şeklinde gelmektedir, 3 cd'si komple demodur.
kült olmuş film noir.

replicant dizayncısı tyrell'ın; "'more human than human' is our motto" yani, "sloganımız 'insandan daha fazla insan'", sözü robotlar ile ilgili projeksiyonlara (terminator) güzel bir yollama yapar.
final cut versiyonunu izlemiş birisi olarak; insanların neden bu kadar sevdiğine anlam veremediğim, yavaş ve sıkıcı- ki harrison ford un yorumudur bu- , aynı zamanda da klişe film. yok dekard insan mıymış, değil miymiş? ne farkeder?**... aman efendim felsefe derslerinde felsefesi, mimarlık derslerinde karanlık şehir tasviri ders konusu oluyormuş. sonuç olarak sıkıcı bir film mi değil mi? ve izlenmemiş olması bir şey kaybettiriyor mu insana?
izlerken hep sonunda bir surpriz olacak diye bekledim, mesela film hep gece geciyor ya, birisi dekard'a en son ne zaman gunduzu gordugunu hatırlıyor musun demesini bekledim. emin olun daha felsefik bir son olurdu. ancak sonunda buldugum hayal kırıklıgı oldu; polis sucluları yakalıyor ve bitiyor.
ha bu olumsuz yorumlarım 2009 yılının konjonktüründen kaynaklanıyor olabilir. bu gune kadar gerçekten güzel bilimkurgular izledik, beklentimiz yukselmiş olabilir, belki 1982 yılı için bir çıgır açan filmdi, o zamanlarda gelecek için karanlık bir tasvir ciziyordu ve bu ilkti, battlestar'a da ilham veren replicant olayına ilk kez değinen filmdi vesaire vesaire... bilimkurgu tarihine verdiği katkılardan dolayı kendisine teşekkür ediyoruz; ancak 2009'da yasıyoruz, 1982'de değil.. o zamanlarda kült olmuş olabilir, ancak bu zamanlarda çok daha iyilerini de goren insanlar olarak yorum yapıyoruz.
türkiye'de ilk olarak ölüm takibi adı ile gösterilen daha sonra videolarda adı bıçak sırtı olan bilimkurgu başyapıtı...

http://www.istanbulunorta...klasigi-blade-runner.html
(bkz: tales of the future)
--spoiler--
uyan, ölme zamanı...
--spoiler--
Bu filmi gerçekten çok seviyorum. Bölümüm boyunca en sevdiğim hocalarımdan biri olan metin hocam derste izletmeseydi, normalde tv'de gördüğümde büyük ihtimalle sadece 5 dakika izleyeceğim bir film olurdu herhalde. Film incil'deki yaratılış hikayesini aynen işlemiştir. Ben filmin kısaca bu açıdan en önemli noktalarına değinicem:

-Naxis 6 = ROY : isa figürüyle benzerliği var.
-Modeli Naxis 6 = dünyanın 6 günde yaratılışıyla benzerliği var.
-Kendinin ve Pris'in Ömrünü uzatmak istiyor. (Replicanlar sadece 4 yıl yaşayabilir) -Bunun için Maker'ına gidiyor = isyan ediyor. bunun mümkün olmadığını öğrenince de Maker'ını öldürüyor. Öldürüken acı çekiyor.
-RoY bütün Replicantlar'ı temsilen ölüyor. Ölmeden önce eline çivi batırıyor. "...It is time to die" diyerek, oturur bir şekilde, boynunu eğerek ölüyor ve öldükten sonra elinden beyaz bir güvercin gökyüzüne doğru uçuyor. Karanlık olan gökyüzü güvercin uçarken aydınlanıyor. Deckard'tan intikam almıyor, aksine onu ölümden kurtarıyor. Çok kolay öldürebileceği halde ekibinden kimse kalmadığı için ölmek istiyor. (Zaten 4 yıllık yaşam süresi de dolmak üzereydi) Konuşurken bütün robotlar adına konuşuyor.
Deckard: Keskin Nişancı. Yaptığı işten memnun değil. Kendisinde bir ölüm korkusu var. Öldürdüğü iki Replicant'da kadın.
Racheal: Racheal'ın özel bir Replicant olduğu söyleniyor, programlandığından daha uzun yaşayabilir.
Deckard'la birbirlerine aşık oluyorlar ve filmin sonunda beraber kaçıyorlar.
Pris: Deckard'ın öldürdüğü ikinci Replicant Kadın. Roy'un kız arkadaşı.
Tyrell: Replicantlar'ın maker'ı. Evi kilise gibi. Karanlık ve mumlar var.

-Bir göz teması var. Şehir karanlık ve sürekli asit yağmurları, karmaşa var. Tabii ışık yok gibi.
-Japon ve Amerikan Kapitalizmi yansıyor.
-Kağıttan yapılan 3 sembol (origami):
1) tavuk = korkaklık
2) erkek = erkek gibi adam
3) unicorn = at =aydınlık/geleceğe dair umut.

-ikili gelişim : Deckard bir anlamda insanlığı replicantlardan öğreniyor. Kendi içindeki güzelliklerin keşfetmesini sağlıyor.

-Ek olarak ayrıca filmde kadın figürü incil'de olduğu gibi serpent (yılan) olarak yansıtılmıştır. Hatırladığım kadarıyla dansçı replicant'lardan birinin (replicant olması lazım?) boynunda yılan sarılıydı. Bu direk incil'den referans edilmiştir.

bir de bu açıdan mutlaka izlemenizi tavsiye ederim!!
Tyrell ile Roy'un arasında geçen dialog, bir ölümlü ile yaratıcısının arasında geçen bir dialogtur aslında. Bu film bilimkurgu falan değil, düpedüz felsefi bir eser, varoluşu sorguluyor.

Bir de sonda bir vurucu sahne daha var : insan sırtını duvara verir, kendini güvende hissetmek için, sonra tehlike en umulmadık yerden, duvarın içinden çıkagelir.

Bu film bir başyapıttır, bundan 50 yıl sonra terminatör zerminatör hepsi unutulur, Blade Runner kült statüsünü korur.
( Şu anda 30 yaşından küçük olanlar bu sayfayı bookmarka eklesinler, 50 yıl sonra bakarlar)
ilginç bir atmosfer(sürekli karanlık, sürekli asit yağmuru), farklı bir senaryo(zamanına nazaran), incile ve hristiyanlığa yapılan göndermeler falan filmi zamanındaki benzerlerinden farklı kılmış. ama "içinde acayip bir felsefe taşıyor zamanına göre" şeklindeki görüşe şiddetle karşı çıkmak istiyorum. filmin, çok farklı, sıradışı bir felsefesi olduğunu düşünmüyorum.

bu filmden ve senaryosundan dönemsel olarak daha eski olan 1984* romanındaki felsefik duruşa ve de diyaloglara asla erişemeyecek bir senaryo var karşımızda.

ama fena bir film değil. özellikle bilimkurgu sevenlerin izlemesi gereken bir film bence.
sağlam bir bilimkurgu filmidir. rutger hauer'in oyunculuğu bizi bizden almıştır. izlenesi, başarılı bir filmdir.
bir atari oyunudur aynı zamanda, bütün parçaları topladıktan sonra oluşan merdivenden yukarı çıkmaya çalışmak ana amaçtır.**
bir bok anlaşılmayan, can sıkan, bayan bir film. izlemeyin, izlettirmeyin efenim.

film 2019 da geçiyor güya, atari modundaki monitörler komedi tamamiyle, çok yaratıcı ya hani uçan arabalar falan, gözü kaşı beyni ayrı ayrı üretilip, ardından uzuvları montaja tabi tutulmuş insan kopyaları, falan.* yani fütüristik klişelerle dolu, biraz felsefeyle harmanlanmış nietzche' ye, descartes' a yalandan göndermeleri olan, abartıldıkça abartılmış şişirildikçe şişirilmiş bir balon.
az sayıda izlediğim bilim kurgu filminin alayında insanı şaşırtan bir kaç öğe vardı, fakat bunda bir s.k yok afedersiniz.

lan ben zaten bilim kurgu seven adam değilim ki.*
not: the matrix bilim kurgudan öte bir şeydir. ve gelmiş geçmiş filmlerin şahları arasındadır. kimse karmasın yani.
az önce izledim.. fena baydı.. 2019 da halen tüplü tv ler falan vardı.. ridley, plazma falan akıl etseydin keşke.. kanımca bu filmin çok tutulmasının sebebi bir çeşitin bir dönemin başlama noktası, esin kaynağı olmasıdır..
bazı sik kafalıların anlayamayacağı kadar iyi filmdir. Philip K. Dick'in Android ler elektrikli koyun düşler mi adlı eserinden uyarlanmıştır.