bugün

2005 yapımı imdb puanı 8.0 olan sanjay leela bhansali nin yönettiği sağır ve kör bir kızın hayatını anlatan film.
Kör ve sağır olarak dünyaya gelen kız çocuğunun yaşadığı eziyeti, izleyicelere hiç acımadan anlatan, belki de dram filmlerinin en iyisi. filmi ilk izlediğimde bir hafta etkisinden kurtulamamıştım. ruh halinizi ezer geçer.
öylesine bir açayım dedim, kapatamıyorum illeti. kaçıncı dinleyişim sayamadım henüz. ama ilk dinleyişte vermesi gereken hissi* fazlasıyla verdi..
everything's coming up roses ile hatırlanacak bir başka ingiliz usta.

http://www.youtube.com/watch?v=PrFfzOYY45M&feature=related
Aynı zamanda doğuştan kör-sağır ve dilsiz olan Helen Keller'in inanılmaz yaşam öyküsünün canlandırıldığı Hint yapımı ve hayatımda izlediğim ve izlerken ilk defa bu kadar ağladığım filmdir.

(bkz: )http://www.imdb.com/title/tt0375611/

Youtube'dan da bakılabilir.
(bkz: )http://www.youtube.com/watch?v=ftakubb-zq4
--spoiler--
su.
--spoiler--
trivium'un son albümü olan in waves'in 6. parçası.

Decomposing in this worthless tomb,
Nothingness inhaled, I am consumed.
Starving for the ending to this doom,
We the parasite, our death overdue.

Black!
It's opening.
Oh, how it stares!
So deep,
Into the soul,
So deep into the soul!

Black!
Downfall of decimation!
Black!
It tears apart the night!
Termination sits across my cell,
Waiting patiently to unleash Hell.
Frothing at the mouth, it's hunger tells,
Of the feast I'll soon become, my soul melts.

Black!
It's opening.
Oh, how it stares!
So deep,
Into the soul,
So deep into the soul!

Black!
Downfall of decimation!
Black!
It tears apart the night!

Oh!

Rain, rain down,
On, this hopeless, scorched abyss.
Rain down,
Termination's, all we're owed.
Rain down, rain, rain down!

Black!
It's opening.
Oh, how it stares!
So deep,
Into the soul,
So deep into the soul!

Black!
Downfall of decimation!
Black!
It tears apart the night!
insanı gerçekten derinden etkileyen, ağlatan, yüreğini burkan bollywood filmi.
solosu ile insanı sihaya götüren, pearl jam sevmeyenler, daha önce dinlemeyenler, farklı bir grunge arayanlar için ideal bir başlangıçtır.
black denince akla gelen ilk ve en önemli şey eddie vedder'dir kesinlikle başka bir şey geliyosa hayatta bir eksiklik vardır bir boşluk vardır.#8857988 da dediği gibi yaşanır tarif edilemzdir. adamı yavaş yavaş öldürür black. gece aklına gelir insanın yalnızlığında bir başına otururken, akla gündüz gelemez zaten dinlediğinde gece olur birden karanlık çöker herşey kararır. how quick the sun can, drop away diyerek açıklar bu durumu yaşatır hissettir acı çektirir black. resimler gelir akla parça parça sadece an dediğimiz zaman parçacıkları bütünleşir derinlerde olan, birden yüzeye çıkarlar durdurulamaz engelenemez. what was everything? der ağlatır bu şarkı en kötüsü insanın içinde kalır yok olmaz unutturmaz kendini.

we belong together...
acının somutlaşmış halidir black.
bir "öğretmen" olarak, "öğretmek" ile ilgili "hayatımı değiştiren" film(lerden...)
hayatımda izlediğim en değerli, en anlamlı filmdir.
iki anlamı vardır bir tanesi siyah
ikincisi ise pearl jam in şarkısıdır dinlerken her an ağlama potansiyeli doğuran şarkı.
(bkz: i know someday you'll have a beautiful life, i know you'll be a sun in somebody else's sky, but why why, why can't it be, can't it be mine)
BLACK müthiş bir filmdir. kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Hint yapımı bir film, hem işitme hem de görme engeli ile doğmuş bir insanı ve ona ışık olan öğretmenini anlatıyor. umut verebilen mucizevi bir film, müthiş diyaloglarla sade bir dil kullanılarak ancak böyle anlatılabilir. insanı kendi bıkmışlığından utandırıyor. Filme 10 üzerinden 10 veriyorum.

--spoiler--
"Ona sözcüklerden bir kanat takacağım Bayan Nair, uçmayı öğreteceğim.."
*
Bebekken geçirdiği bir hastalık sonucu kör ve sağır olan Michelle adında küçük bir kız ile ona insan gibi yaşayabileceğini gösteren hocası Debraj'ın öyküsü, bildik kalıpların dışında bir diyalogu anlatıyor.
*
Anlatmaya çalıştığı dramatik hikaye, tiyatral oyunculuk gösterileri, yerinde mekan-ışık seçim ve çekimleri bir yana Black filmini izlediğim süre boyunca düşüncemi meşgul eden Hint diline dair sözcüklerin yumuşak ve şiirsel tınısı oldu. Çünkü film, Hint-Amerikan ortak yapımıydı ve hikaye kahramanları cümlelere Hintçe başlayıp son kelimeleri ingilizce olarak tamamlıyorlardı çok zaman. Geçmişinde uzun zaman ingiliz sömürgesi olarak kalmış Hindistan'da çekilen Black için bu tavrın kasıtlı olarak sergilendiğini, aslında yerel nüfusun büyük çoğunluğunun saf denilebilecek şekilde Hintçe konuştuğunu, hatta dünya üzerinde en çok insanın konuştuğu ikinci dilin Hintçe olduğunu öğrenince içim rahatladı. Tüm dünyanın tek bir dil konuşması bir kabus olurdu ancak.
*
ilk cümlelerimden de anlaşılabileceği üzere, hakkında söyleyeceklerim zihnimde belirmeye başladığı andan itibaren, filmi övmek ile yermek arasında gidip geliyorum. Zira hiç de arkası boş bir film değil, idealist, kuvvetli bir anlatımı var ve bunu sevdim. Öte yandan ortaya koyduğu felsefenin bazı kısımları tam manasıyla ahmakçaydı, böyle bir manevi körlüğe sinirleniyor insan izlerken.
*
Filmde yer alan aktör ve aktrislerin, abartılı tavırlarına rağmen bir hayli başarılı olduğunu söylemeliyim. Michelle'in küçük hali Ayesha Kapoor, karanlığın içinde kaybolmuş, öfke ve isyan içindeki küçük kızı son derece doğal bir şekilde oynuyordu. Rani Mukherjee de aynı inandırıcılık içinde bir yetişkin olan Michelle'in duygularını perdeye yansıtırken, sadece yürüyüş şekli biraz göze batıyordu. Kör ve sağır bir kadını oynuyor olmasının, paytak ve yaylanır gibi yürümesini gerektirdiğini sanmıyorum. Amitabh Bachchan ise görmüş geçirmiş, bilge Debraj karakteriyle mükemmel uyum sağlamış, halinden geçen binbir çeşit ifadeyle oyunculuk dersi veriyordu. Özellikle onu izlemekten büyük keyif aldım filmde.
*
Black, Hintli yönetmen Sanjay Leela Bhansali'nin özene bezene çektiği, Doğu felsefesine yaslanan diyaloglarıyla derinleşen, güzel bir film. izlemeye değer.
--spoiler--
kuruçeşme sahil şeridinde bulunan blackk, istanbul sosyetesinin son zamanlarda tercih ettiği mekanlardan biri.
kesinlikle izlenilmesi gereken filmlerden birtanesi. üç saat gibi uzun bir süre olmasına rağmen sizi hemencicik içine çekerekten zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız. oyunculuklar ise tek kelime muhteşem.
izleyin. izlettirin.
2005 yapımı bir bollywood filmi.
O kadar fazla ön yargım vardı ki bollywood'a, arkadaşım şiddetle tavsiye ederken, hee dedim, ver ver izlerim bir ara...
gerçekten de bir ara canım sıkılmışken açtım, açış o açış.
film hakkıda söyleyebileceğim tek kelime mükemmel.
o kadar yoğun duygular hissetiriyor ki, tanım yapıp da filmin değerini düşürmek istemiyorum.
şiddetle değil, yalvarıyorum izleyin.

--spoiler--
o nasıl bir çeşme sahnesidir, kelimelerin acıtasyonuna ihtiyaç duyulmadan kör ve sağır bir çocuğun ümidi,sevinci belki biraz korkusu,çoşkusu... dünyadaki bütün tatları dilinizde hissetmişsiniz gibi..
--spoiler--
her dinleyişte biraz daha derine götüren, yine de kendinden vaz geçirtmeyen pearl jam şarısıdır.
(#14275375).
2005 yılında vizyona giren hint filmi. filmde bir kör kızla öğretmeni arasında geçen ilişki, olaylar ele alınıyor. imdb' yi bu başyapıta 8 verdiği için kınıyorum. biliyorum 10' a kadar veriliyor puanlar lakin ben 11'i verdim bile.
black hakkında söylenecek her şey söylenmiş aslında. herkesin hayatının içine bir şekilde işlemiş, tıpkı bir dövme gibi, yıkayamayacağınız, zor kurtulabileceğiniz, izler bırakan...

disclaimer: bu çeviriler, kafiye amacı güdülerek, birebir çeviri yapmak amacıyla yapılmış çeviriler değil; tamamen şarkının derinindeki anlamları yakalayabilmek adına, düz yazı amaçlanarak yapılmış çevirilerdir. bazı şarkılarda, şarkının yapısıyla paralel bir şekilde kafiyeler görülebilir. katkıda bulunmak, yanlış olabilecek bir yeri işaret edecek yazarların eleştirileri, daha doğrusu iyi/kötü tüm eleştiriler kabuldür.

***

boş tuvaller misali,
dokunulmamış killer misali örtüler
uzanıyordu önümde, tıpkı bir zamanlar
onun bedeninin uzandığı gibi.
beş ufuğun hepsi ruhunun etrafında dönerdi,
tıpkı dünyanın güneşin etrafında döndüğü gibi.
şimdi, ağzımdaki ve ciğerlerimdeki havanın tadı, değişti.

ah, ona öğrettim bildiğim her şeyi,
ah, biliyorum, o verdi bana her şeyini.
ve artık acıyan ellerim,
gölgelenmiş bir zamanlar her şeyim olan
bulutların altında.
ah, tüm resimler yakılmış,
hepsi siyahla yıkanmış;
içine işlemiş her şeyin.

dışarıya, yürüyüşe çıkıyorum
etrafımda oynayan çocuklar,
hissedebiliyorum onların neşesini
öyleyse neden dağlanmış içim?
ah, kafamın içinde dönüp duran
o çarpık düşünceler...
dönüyorum, ah dönüyorum!
nasıl oldu da güneş,
bu kadar çabuk kayboluyor?

ve artık acıyan ellerim kucaklamış,
bir zamanlar her şeyim olan
kırılmış cam parçalarını.
tüm resimler yakılmış,
hepsi siyahla yıkanmış;
içine işlemiş her şeyin.
aşk, kaybolup gitmiş,
dünyamı simsiyah etmiş,
içine işlemiş tüm gördüklerimin, benliğimin, geleceğimin!

biliyorum, bir gün güzel bir hayatın olacak
biliyorum, başka birinin gökyüzündeki
bir yıldız olacaksın;
peki neden, neden, neden o gökyüzü,
o gökyüzü benimki değil?

biz aidiz birbirimize,
aidiz, aidiz, birbirimize...

***
pearl jam'in güzide şarkısıdır.
biranın iyi dostudur.
(bkz: Pearl Jam)'in "I know someday you'll have a beautiful life, I know you'll be a star in somebody else's sky, but why, why, why can't it be, why can't it be mine?" sözleriyle insanı her dinleyişte parça parça yapıp öldürmeyen harikası.

http://www.youtube.com/wa...RIDh1RQ&feature=share
tavsiyeden geçtim, kesinlikle izlenmesi gereken filmdir. izleyip pişman olanı duyacağımı sanmıyorum. o kadar.