kayahan ın damar şarkısı.

bizimkisi bir ask hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
gozyasi, umut ve itiraz
bizimkisi alev gibi biraz
bizimkisi bir ask hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
atesle su, dikenle gul gibi
bizimkisi roman gibi biraz
bu güller senin için
bu gönül ikimizin
hiç üzülme ağlama
sen gülümse daima
bu güller senin için
bu gönül ikimizin
hiç üzülme ağlama
sen gülümse daima
bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
hüzünlü sonbahar kapısından çıkmak gibi aydınlığa biraz
bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
ateşle su dikenle gül gibi
bizimkisi alev gibi biraz
bu güller senin için
bu gönül ikimizin
hiç üzülme ağlama
sen gülümse daima
bir de Eski Galatasaraylı futbolcu ümit davala nın rap şarkısı.
stephen king'in türkiye'de son çıkan eseri. asıl adı lisey's story'dir.
aşağıdaki aşk hikayesi sayısız çoklukta olanlarından sadece bir tanesidir.

not: bu yazı alıntıdır.

kaynak: tarafıma atılmış bir mail.

------------------------------------------------------------------------------------
erkek anlatıyor :

9.SINIF
Su Anda DerSdeyiz Yanımda Dünya Tatlısı Bir kız Oturuyor.
Yüzüne Bakmaya Kıyamıyorum Onu Ne Kadar Sevdiğimi Bilmiyor.
O Benım En Yakın Arkadasım Beni Sadece Arkadası Olarak Görüyor.

NEDENINI BILMIYORUM AMA KENDIMDEN ÇOK UTANIYORUM.

10.SINIF
Evdeydım Aradı Erkek Arkadası ile Tartıstıgını Ve Bana ihtiyacı Oldugunu Soyledi.
Sonra Bize Geldi Bana Sıkı Sıkı Sarılıp Ağladı.
Su An Dizimde Uyuyor O Gül Yüzünü Doya Doya Seyrettim.
Ben Onu O Kadar Severken O Beni Sadece Arkadası Olarak Görüyor.

NEDENINI BILMIYORUM AMA KENDIMDEN ÇOK UTANIYORUM.

11.SINIF
MEZUNIYET BALOSU
Onunla Cocuklukdan BEri Arkadasız.
8.Sınıftayken Birbirimize Söz Vermiştik.
Lise Sonda Mezuniyet Balsuna Gidecez Eşimiz Olmazsa Beraber Gidecektik.
Beni Aradı Erkek Arkadasının Hastalanıp Gelemiyecegini Söyledi.
Beraber Gidebilrimiyiz Deye Sordu.
Kabul Ettim Onu Evinden Aldım.
Balodaki En Güzel Kız Oydu Tıpki Bir Melek Gibiydi.
Gece Boyu Dans Ettik Aynı Seyi Düşündüm Onu Cok SEviyordum.
Gece Sonunda Onu Evine Bırakdım Beni Yangımdan Öptü.
En iyi Arkadası Oldugumu Söyledi.
Onu GErcekden Cok Sevıyorum Ama O Beni Arkadası Olarak Görüyor.
Ona Onu Sevdiğimi Nasıl Soylerim.

NEDENiNi BILMIYORUM AMA KENDIMDEN ÇOk UTANIYORUM.

ARADAN YILLAR GECDI....!

ŞiMDi O CANIMDAN COK SEVDIGIM MELEGI TOPRAGA VERIYORUM

Özel Esyaları Arasında Kara Kaplı Bir Defter Cıkdı Bana VErdiler.
Okuyup Okummakda Kararsızdım Acdım.
Bu Bir Günlükdü Ve Bir Sayfasında Soyle Yazıyordu .

Su an dersdeyiz ve yanımda dunya yakışıklı bir cocuk oturuyor.
Yüzüne bakmaya doyamıyorum onu ne kadar sevdiğimi bilmiyor.
Beni Arkadası olarak görüyor erkek arakdasım oldugu yalanını soylıyerekve sürekli onunla ilgili yalanlar soyliyerek yanıdna oturabiliyordum.
Onu canımdan Çok Seviyorum.
Bana bir kerecik SENi SEViYORUM deseydi dünyalar benim olurdu.
Ben bu satırları okurken MELEGiMi çoktan gömdüler.
Hıckırıklarımı tutamıyor gözümü mezarından alamıyorum.
Merak etme biriciğim Bende Senı cok SEViYORUM.

------------------------------------------------------------------------------------
fr. Une Belle Histoire.

by: Michel Fugain.
müziği de bir başka ayrıdır bu şarkının.
mc selçukun en güzel şarkıdır.arkadaki fon müzik şarkıya iyi oturmuştur,sözlerde çok anlamlı arebesk rap'ın en iyi örneği
Tecrübemi, anımı paylaşayım, belki ileride birileri hatırlar, bir işine yarar.

Öğrencilik yılları, kız-erkek karışık yurtta kalıyoruz istanbul'da. yurtta 3. yılım, kıdemlilerindeniz. Okullar başladı, herşey rutin. yurtta 3-4 oda boş kızlar tarafında, onlarada ek kontenjandan gelenler olacak.. neyse, ek kontenjanlar falan açıklanmış olacak ki yurda yeni gelenler olmaya başladı. okula gidecem, çıkışta güvenlik var, defter imzalıyorum. o an yurdun kapısı açıldı, imza falan atamadım, ellerim tutmaz oldu. öyle bir kız girdiki içeriye elinde bavullarıyla, nutkum tutuldu. güvenlikçi hakkı abi, ''oğlum ne kaba adamsın, alsana kızın bavullarını'' dedi. kımıldıyamadım. kız, geçti gitti. tabi bundan sonrası bilindik... yurtta karşılaşmalar, ufaktan başlıyıp çığ misali büyüyen platonik aşk... bu bunalımları bilirsiniz... aşık olduk, okula gitmeme tripleri, yurt odasında uyumalar, afra tafra kimeyse... açılamıyoruzda kıza, kız benden fazla çünkü. karda leke var, kızda leke yok. öyle güzel insafsız. yurtta herkes bu kızı konuşuyor. 200 tane erkek var, sen konuşmazsan birileri elbet gider yanına. iniyorum kantine, kızın yanında yurdun fırlama çocukları, sinirimden deliriyorum. sanki kız sevgilimiz... bir şey de diyemiyorum. sardırdık yurt odasında içkiye. günler birbirini kovalıyor, durumlar vahim. derslerden kalıyoruz ,sosyal hayat 0'ın altında. neyse, böyle olmayacak dedim bu iş, indim yurt güvenliğinin yanına. hakkı abi, zamanında çok Galatasaray kapalısına soktuk, hasta Cimbom'ludur. hatrımız büyük yani . ''böyle böyle, abi ben ölüyorum ,bu kızın telefon numarasını bul bana''dedim. ''ulan dedi beni işimden mi edeceksin ?'', '' abi bak giderim bu yurttan'' diyince gecenin karanlığında başladık operasyona. o girdi müdürün odasına, ben kapıda nöbetteyim.. dosyadan pat diye bulmuş. yazdı kağıda, verdi. sevinçten ölüyorum, sanki kızla çıkmaya başladık. çıktım oda'ya, başladım mesaj döşemeye. böyle böyle, sana aşık oldum, duygularımın tarifi mümkün değil, daha gırla aşık serzenişi... tabi mesajı yazarken, erkek arkadaşın varsa söyle yazmıyayım ibaresini koymazsak olmaz, delikanlılığın şanından. bekliyorum cevabını, dakikalar yıl gibi geçiyor. dıt dıt, mesaj geldi. ''Allah'ım sana geliyorum'' dedim. mesaja bakamıyorum heyecandan. 15 dakika okuyamadım mesajı. sonra bir cesaret açtım, ''sevgilim yok, ama sen kimsin?''. çıktım koridorda çocuklarla 3 lü çekiyorum bu mesaja. böyleyken bir hafta kadar mesajlaştık. en son kız , ''artık seni görmek istiyorum, yoksa bir daha mesajlarına cevap yazmayacağım. 15 dakika sonra yurdun arkasında bekliyorum.'' dedi. ''heh dedim şimdi sıçtık. bu kız mümkün değil beni beğenmez''. yapacakta bir şey yok, ok yaydan çıkmış. giydim cicilerimi, sıktım parfümümü koyuldum yola. gidiyorum ama adım attığım yer sırılsıklam terden. neyse başladım kızı beklemeye. el ayak titriyor, nefes alamıyorum. baktım kız geliyor, kaçmaya yeltendim, göz göze geldik, gidemedim. geldi yanıma. öyle bir güzel ki, çok afedersiniz sanki onu Allah yaratmamış . ( Allah'ım sen affet ) neyse, konuştuk konuştuk, benim dil bir çözüldü öyle böyle değil. anlatıyorum da anlatıyorum, kız gülüyor. en son dedim ''sinemaya gidelim mi ?'' ( apaçiliğe bakın ilk kez yüz yüze gelmişiz ) kız, '' ilk günden mi ?'' dedi, gülümsedi. utandım. tamam, gideriz dedi. sözleştik, akşama galleria'da buluştuk. yemek yedik, bowling oynadık, sinemaya gittik. film izliyoruz, sarılacam sarılamıyorum, tutamıyorum kendimi.. neyse, ''bu kadar bekledin sakin ol dedim kendi kendime''. 2 dakika geçmedi başını omzuma koydu. sevinçten ağlamıyım diye zor tuttum kendimi. rüyalarım gerçek olmuş, daha ne isterim ?aylar birbirini kovaladı, 5 ay boyunca istanbul'un altını üstüne getirdik, bir an olsun birbirimizden ayrılmadık. yurttan atıldım, araya soğukluk falan girdi, ''ayrılalım'' dedi. tek kelime etmedim, ısrar etmedim, ''peki'' dedim. son bir kez öptüm, bir daha birbirimizi aramadık. ısrar edebilirdim ayrılmayalım diye, ama o 5 ay bir ömre bedeldi, büyüsü bozulsun istemedim. o 5 ay'ı tekrar yaşamak için, ömrümün 5 yılını feda ederim.

Kendinizi sakın hakir görmeyin arkadaşlar, sakın. işte en güzel örneği budur. Telefon taktiği iyiydi, şimdi facebook var. aklınızda bulunsun.

irem'im dün gece rüyama girdi, yazayım dedim...

tribündergi com'dan alıntıdır. hoşuma gitti, paylaşayım dedim.
lise sona geçmiştim...*

her liseli gibi bizim de abazanlıklarımız vardı. her gün servisle okula giderken, benim yaklaşık 10 metre ilerimde de bir başka servis bekleyen bi kız vardı. bu benim sürekli dikkatimi çekiyordu. güzel kızdı ve gizliden gizliye hep ona bakıyordum servisler gelip bizleri alana kadar. belli bir zaman geçtikten sonra, artık iyiden iyiye platoniğe bağlamıştım ben. sürekli onu düşünüyor ve her sabah erkenden dışarı çıkıp onun aşağı inmesini ve ona bakmayı arzuluyordum. ilk günkü sapıkça bakışlar yerini, duygusallığa bırakmıştı. aradan yaklaşık 4 ay geçmişti ve ben daha kıza bakmaktan başka hiçbir şey yapamamıştım. kızlara karşı biraz çekingen bir yapıda olduğum söylenebilirdi o zamanlar. her ne kadar tipsiz sayılmasam da, kızların bana açılması, kızların ilk adımı atması gerekiyordu bana. yoksa olmuyordu arkadaş. işte 4 ay boyunca bundan bir adım bekledim. ilk adımı o atacaktı. Köpek gibi istiyordum onu (şehvet duygusu değil yanlış anlamayın) ama iki kelam edemiyordum. her gün aynı şey. dışarı çıkıyoruz, ben gizlice onu seyrediyorum, arada bir o da baksa dahi hiçbir selamlaşma bile olmuyor, servisler geliyor ve o başka okula ben başka okula gidiyoruz işte. Artık kafayı sıyırma düzeyine gelmiştim. Yapamıyordum bir türlü. Ne kadar çok seversem seveyim, kıza belli edemiyordum durumu. Ne yapmalıydım, nasıl belli etmeliydim acaba kıza olan duygularımı. Evet daha öncede dediğim gibi, 4 ay gibi bir süre geçmişti. Ankara'nın karı meşhurdur Ankaralılar bilir. Ben çankaya'da oturuyordum. Oranın karı direk buz olur trafikten olsa gerek.

Sabah yine okula gitmek için çıkmıştım evden. Kapıdan çıkar çıkmaz inanılmaz bir kar ile karşılaştım. Kar yağmıyordu ama etraf bembeyazdı. Yine gittim servisin beni alacağı yere, başladım beklemeye. Tabii bi yandan da o kıza bakmaya çalışıyorum. O günü hiç unutamam. Üstünde krem rengi bir palto ile çok sevimliydi. Bi an dengemi kaybettim ve pat diye yere yığıldım, ona bakayım derken. Allahım nasıl bir acı, nasıl bir his bu. Kolumu kırmıştım galiba ve yerden kalkamıyordum. Nasıl bir ses geldiyse artık, kız da duydu galiba, belki de görmüştür bilmiyorum, hemen bana doğru gelmeye başladı kız. içimden gelme diyorum, rezil oldum amk, sıçtım amk diyorum ama yapacak bişey yoktu. Adeta yere çakılmıştım ve kalkamıyordum bile. Kız geldi ve panik halinde direk beni yerden kaldırmaya çalıştı. Dur dur dedim, çünkü inanılmaz bi ağrı vardı, kolum kırıldu galiba, kalkamıyorum dedim. Bu ne yapacağını bilemez bi halde, ambulans çağıralım falan diyor panikle. "Yok" dedim, "ambulans değil de, bizimkilere haber versek iyi olur aslında." O an aklıma geldi, cep telefonumu yanıma almamıştım. Okulda her gün sigara araması yapılıyordu, o aramalarda cep telefonu görürlerse onu da alıyorlardı ve uzunca bi süre vermiyorlardı. O yüzden çok sık götürmezdi kimse telefon. Neyse konuya dönelim. Zaten rezil olmuştum kıza, sıçtım sıvayım dedim ve "cep telefonun varsa bizimkilere bi haber verebilir misin?" dedim. Kız çıkardı telefonunu aradı dediğim numarayı ve bana tuttu telefonu. Dedim anneme böyle böyle çabuk aşağı inin falan. Neyse annem gelene kadar bekledi kız benim başımda, daha sonra bu ayrıldı. O ara servisini de kaçırmıştı kız. Sonradan öğrendim, meğer o gün okula gitmemiş...

Doktora gittim, bana 1 haftalık rapor verildi. Lise sondum ama pek ders falan iplemiyordum açıkçası. Okula gitmeme fikri güzeldi ama, 1 hafta boyunca onu göremeyecektim. Hem görsem ne olacakki diyorum içimden, kıza iyice rezil oldum. Yanında iki seksen uzandım yere, ağladım, "kolum ağrıo, dur kaldırma, telefonun varsa annemi arayalım..." falan. Hala düşündükçe tüylerim dikiliyor amk, bu nasıl bir rezilliktir!
Neyse ilk 2 gün gitmedim okula, o meseleden sonra işte. 2 gün sonra bi telefon geldiğini söyledi annem. kız, o gün telefonundan arattığım numarayı, aranan numaralardan bulmuş ve beni merak etmiş. Ben aşağıda servis bekleyen kız falan gibi saçma bir şekilde kendini tanıttı ama ben hemen anladım zaten onun olduğunu. Aklımda olan tek kız o çünkü. "nasıl oldun merak ettim de, bu telefondan arayım dedim bi" falan dedi işte. iyiyim dedim ben de, çok teşekkür ederim sana çok iyisin falan tarzı bişeyler söyledim. "2 gündür göremiyorum seni, okula gitmiyor musun?" dedi. Ben de "yarın gidicem, 2 gün dinlendim." dedim. Tekrar teşekkür ettim, o "geçmiş olsun." dedi ve kapattık telefonu.

Artık onun telefon numarasını da biliyordum. Daha önce annemin telefondan bulabilirdim ama aklıma gelmemişti bu nedense. Doktor 1 hafta rapor vermişti ama sırf o adını dahi bilmediğim kızı görebilmek için okula gidecektim. Sabah oldu, kırık kolla indim aşağı. Bizimkiler şaşkın tabi, "oğlum bu ne okul aşkı. Dinlen biraz" işte falan. "Yok anne, gitmem lazım" diyorum ben. Neyse, çok da ısrar etmediler zaten. indim aşağıya, bekliyorum. Biraz erken inmiştim ben. Bi kaç dakika sonra kız da belirdi ufukta. Beni görünce bana doğru yaklaşmaya başladı. Evet, bir adım atıyordu benim için! En dibe vurduğumu düşündüğüm o an, o düştüğüm an, benim için bi başlangıç olacaktı. geldi ve "nasılsın?" dedi. "daha iyi misin?" dedi. Ama nasıl bakıyor öyle. Masum, telaşlı ve saf bir bakış. Anlatamıyor, tarif edemiyorum inanın ki. "Daha iyiyim." dedim, o gün için tekrar teşekkür ettim, o sırada servisi belirdi yukarda. Bize doğru yaklaşıyordu. "Amına koyim" dedim içimden, "biraz daha geç gelsen nolurdu sanki!" Kız da gördü servisi ve vedalaştık biz, o servisin onu her zaman aldığı yere doğru giderken, ben, "bir dakika bekler misin?" dedim. Koşa koşa gittim kızın yanına, meraklandı tabi. "Ya" dedim, "alçıma bi imza atar mısın? ilk senin atmanı isterim." dedim. güldü, "tabiî ki" dedi. O ara servis geldi bile. Kızı bekliyor. hemen bi kalem çıkardı neyse, alçıma adını ve imzasını attı. Tekrardan "iyi günler" dedim o da "sana da" dedi ve servisine binip uzaklaştı. Evet! artık adını biliyordum. O alçıda onun ismi vardı. yüzüne soramamıştım ama en azından biraz zeka pırıltısıyla alçıya ismini yazdırarak öğrenebilmiştim. ismi eda'ydı. Eda!

Hemen ilk iş olarak telefonumdaki adını "eda" olarak değiştirdim. Çok mutluydum. Kolumun kırılması, adeta bir mucizenin başlangıcı olmuştu...

To be continued...
Cuma günü sabahıydı ve yine aşağıya iniyordum. Bir baktım eda benden önce inmiş bile aşağıya. Bu sefer ben ona doğru gidecektim. Artık biraz da olsa eşekliği bırakmam gerektiğinin farkındaydım. Günaydın dedim. Karşılık verdi ve kolumu sordu yine. iyiyim ya falan dedim. Biraz dinlenmem gerekiyormuş işte dedim. Buna ismiyle hitap edince bu şaşırdı. Biz tanışmışmıydık ya dedi. Ben gülerek alçıdaki ismi gösterdim ve kendi ismimi söyledim ona. En sonunda tanışma faslını geçmiştik. sendeki benim numaram değil dedim, benim kullandığım numarayı verdim buna.

Ertesi gün bi mesaj: işin yoksa bugun gezelim mi ya diyordu mesajda. Allahım bu nasıl bişey. Daha ne isteyebilirdimki. Dersane falan vardı ama pek sikimde değildi zaten normalde de. Bu daha ben mesajına karşılık veremeden anında ikinci mesajı da yolladı. Onda da; ya pardon senin dinlenmen gerekiyordu, unutmuşum ben. iyileşince gezeriz demiş. Ben hemen aradım edayı, yok dedim benim de çok canım sıkılıyor evde benim içinde iyi olur dedim. Bu ben öyle deyince tamam o zaman dedi mutlu bir şekilde ve bir saat sonra, aşağıda buluşalım dedi ve kapattı. Hemen hazırlandım ben tabi 10-15 dk da. 45 dakkanın geçmesini bekliyordum artık. 45, 40, 30,15, en sonunda indim aşağıya.

Edayı ilk defa okul üniformasından farklı bir kıyafetle görüyordum. Bu ne güzellik. Kapşonu tüylü olanlardan bir mont giymiş. O kadar güzel duruyorki yüzü onun içerisinde. Saçlarının rengi ile karışmış adeta o tüyler ve uyum içerisinde. Siyah bir pantolon ve aynı renkte bir çizme. ikimizde birbirimize doğru yürüyoruz ve ortada buluştuk. Merhabalaştık ve ne yapalım dedim ben edaya. nereye gitmek istersin. bu bana sen fazla yorulma, doktor dinlen demiş zaten, çok uzak bi yerlere gitmesek daha iyi olur dedi. Hem çok vaktim de yok, annemin yanına gitmem lazım falan dedi. Atakuleye gidelimmi dedi. Ordan ankarayı seyretmesi çok güzel hem dedi. Peki dedim ve bir otobüse binip gittik. (Şimdi fakir piç diyecekler ama otobüs vızır vızır geçiyor, ha taksiye binmişsin ha otobüse, 5 dk lık yol zati)

Gittik atakuleye, bi atari salonuna uğradık önce alt kattaki. Hehe şaka lan amk. Çıktık yukarı, bu evini bulmaya falan çalışıyor, zıpır zıpır yerinde duramıyor adeta, çok tatlı yani. Biraz takıldık işte sonra bu beni kırmayıp geldiğin için çok sağol falan dedi. O ara annesi aradı. Buna kızdı besbelli, kız sessiz sessiz konuşuyor. Sonra bana, benim gitmem lazım dedi. daha 1 saat anca olmuştu. Ya biraz daha duramazmısın dedim. Bu düşündü biraz peki dedi. Gittik bi cafeye oturduk ama bunun morali bozuldu belli. Annenden habersizmi çıktın niye kızdı dedim. Bu başladı anlatmaya. Annesi ile babası ayrılmışlar. Annesi babasını aldatmış falan. Şimdi başka bi adamla evlenmiş. Bu babasında kalıyormuş ama hafta sonları annesinin yanına gidiyormuş işte. Baya kötü oldu anlatırken, bende daha fazla soru sormadım. Annesi balgatta oturuyormuş oraya gidecekmiş. Dur bende geliyim dedim. Yok falan dedi ama dinlemedim. Yol boyu yine konuştuk birbirimizi tanıdık işte. Annesinin evinin oraya gittik ve orda vedalaştık. Vedalaşırken, adeta ne o gitmek istiyordu ne de ben. Orada anladım işte, eda da benden hoşlanıyordu. Öptü beni yanağımdan ve ayrıldık. O an dünyanın en mutlu insanı bendim galiba.

Eda özel bi lisede okuyordu ve dersaneye gitme ihtiyacı hissetmemişti. O yüzden hafta sonları boştu. Benim içinse öss stresi neredeyse yok gibiydi zaten. O hayatımda yokken de pek fazla silkemiyordum okulu, dersaneyi, dersi falan. Kız annesini her şeye rağmen seviyordu fakat onun yanına gitmeyi pek istemiyodu çünkü annesinin kocasına çok büyük bir öfke ve nefret duyuyordu. Bu da annesinin yanına gitmek istememesine sebep oluyordu.
Hafta sonları kimi zaman annesine ders çalışmam gerek bahanesi ile gitmiyor ve bütün gün birlikte geziyorduk. Yine bir gün birlikteyken, edaya olan hislerimi açıkça söyledim. Bu güldü ilk önce. Tamam dedim kusura bakma, hata ettim söylemekle dedim. Bu ben öyle deyince sustu, ama gülmemek için zor tutuyor kendini. Sinirlendim bi anda ve kalktım masadan tam çıkıyorum arkadan seslendi bana. Dur dedi, ne yapıyorsun, ben de seni seviyorum, salak dedi.

Acaba diyorum hala benimle dalgamı geçiyor. Bu tuttu elimi ama hiç konuşmuyor. Bende konuşmadım. Yaklaşık yarım saat tek kelime etmeden, ellerimiz birbirine, gözlerimiz birbirine kenetlendi.

Sessizliği yine ben bozdum, dayanamadım. Hadi sinemaya gidelim dedim ne alakaysa. Gittik bi sinemaya, tam 5 dk sonra başlayacak bi film vardı. Maksat zaten film izlemek değilya, sırf laf olsun diye söylemiştim. Film van helsing mi neydi, vampir filmi. Bu bi korkuyor ama filmde. Kolumu kıracak sanki tekrar nasıl sıkıyor. Film ara verdi, bu bana sende anca böyle film seçersin dedi. Benim şarteller attı. Hadi gidiyoz dedim. Ya şaka yaptım dedi. Dinlemedim ben çıktık. Yolda başladı ağlamaya. dayanamadım sildim göz yaşlarını. Bu nasıl ağlıyor ama. Seni seviyorum ben diyor. Sadece şaka yapmak istemiştim, cafede gülmemin sebebi ise mutluluktandı dedi. Nasıl utandım kendimden. Ama nerden anlayabilirdimki yani bende.

ilk defa el ele tutuşarak yürüyorduk. o anki hissettiklerim tarif edilemez. En son evinin önüne geldiğimizde, çok mutlu olduğunu söyledi, beni öptü ve bana bakarak geri geri girdi apartmanlarına.
Her liseli gibi mesajlaşma ve arama trafiği son sürat başlamıştı artık. Ben sevmem öyle şeyleri, hani yanımda olsun, saatlerce birbirimize bakalım konuşmadan eyvallah. Ama yok ne yedin, yok ders çalıştın mı, yok bugün kendime şunu aldım bunlar içimi daraltan şeylerdi.

Sürekli bana ders çalışmam gerektiği hakkında telkinlerde bulunuyordu. Hayaller kuruyorduk, aynı üniversitede okuyacaktık. Farklı bi şehir yazacak ve birlikte yaşayacaktık. Çok güzel yemek yaparım ben, sen sadece derslerine çalışırsın, benim gibi ev arkadaşı bulamazsın der dururdu. Hep hayal ettim ben de, hiç çalışmadım ders mers...
Günler monoton bi şekilde geçiyordu artık. Hafta içi okul, haftasonu eda. Dersaneyi bırakmıştım ama bizimkilerin haberi yoktu. Parayı peşin verdiğimiz içinde dersane pek sikine takmıyordu beni zaten. Rahattım o konuda yani.

Neyse girdik öss denen illete. Benim kötü geçti ama çaktırmıyorum tabi. Bunun iyi geçmiş mutlu. Edanın babası tekstil işi ile uğraşıyor ve en az 2 haftada bir bursa'ya mal almaya, mal anlaşması yapmaya yani bişeyler için muhakkak giderdi. O gittiği zaman eda da annesinde kalırdı istemese de. Yaz tatilindeydik ve annesi ile yeni kocası tatile gitmişler bi yerlere. Babasının yine bursa'ya gitmesi gerekmiş ve 2 gün sürecek bir işmiş.(Bu arada şunu da söyleyim kız aslen denizlili ve burada bir tane akrabaları yok. Ankara'ya eda 13 yaşındayken göçmüşler zaten. Burada çok fazla kimsesi yok kızın en azından aile yakını olarak yani.)

Babası eda'ya "seni de götüreyim." demiş o da kabul etmiş. Ben üzülmüştüm tabi haliyle, ama yapacak bir şey yok. "iyi." dedim ama moralim bozuldu ister istemez. Bu "yapma nolursun böyle" falan dedi. "Korkuyorum işte napıyım?!" dedi. "Haklısın" dedim, "git." Benim bu kadar üzülmeme dayanamamış olacak ki "Babamla bi konuşuyum da, izin verirse kalırım." dedi. "Korkacaksan kalma" dedim. "Ben sadece seni özleyeceğim için gitmeni istemiyorum ama senin korkmanı da istemem" dedim.

Akşama doğru aradı beni. "Ben gitmiyorum aşkım" dedi. Babasına gitmek istemediğini söylemiş. "Yalnız kalmaya da alışmam lazım" falan filan demiş. Babasının da canına minnet zaten, adam bir sürü işle mi uğraşacak, kızıyla mı? Babası da "sen bilirsin." demiş. Gitti babası eda'nın. beni aradı, "akşam bize gelsene. Sana yemek yapayım."dedi. Tabi kabul ettim hemen. ilk defa evine gidecektim. Çok merak ediyordum evini, odasını. Resimlerini görmüştüm tabi ama yine de çok heyecanlanmıştım. Önce gittim bi avm'ye bi hediye aldım ev eşyası. Sanki yeni eve taşınmışlar gibi bir de çiçek yaptırdım. Evlerine doğru gidiyorum. Yolda bi tanıdık görecek diye baya tırsmıştım. Bizimkilere arkadaşa gidiyorumdedim ama yine de elimde çiçek ve hediye, sanki kız istemeye gidiyormuş gibi bi halde görünmek istemiyordum kimseye.

Gören olmadı allahtan ve çaldım zili. açtı kapıyı eda tüm güler yüzüyle girdim içeri. ilk defa evindeydim. Önce oturduk, öpüştük falan işte biraz. Sonra hadi yemeğe geçelim dedi. Bana yaptığı ilk yemekti. Bi çorba getirdi önce. gındıra mı ne deniyormuş daha önce hiç duymadım adını. allahım bu nasıl bir çorba. Öyle böyle ekşi değil. iğrenç resmen. Bu soruyor tabi nasıl aşkım, beğendin mi diye. Kızın evine gitmişiz, özenmiş bezenmiş yemek yapmış. Bok gibi de olsa yiyecez mecbur. Çok güzel olmuş, eline sağlık deyip bi an önce bitirdim çorbayı. Sonra tavuk pilav falan koydu işte. Onların tadı yerindeydi ama. Sonuçta kız babasına bakıyor. illa ki güzel yemek yapıyordur yani. Yemeklerimizi yedik, bunun odasına geçtik. Bilgisayarını açtı, müzik falan dinliyoruz. Ben bunun odasını karıştırıyom işte, şu ne bu ne falan. Kız bi ara odadan çıktı ve elinde votka geldi bu. Ben fazla içen birisi değildim. Öyle ortam olunca bira içerdim bi tek işte. içmeyelim falan dedim. Sarhoş olup yanlış şeyler yapmayalım dedim. Bu nasıl alındı ama. Suratı düştü bi anda. iyi, getir. dedim. Bu redbull falan döktü işte, karıştırdı koydu önüme, içiyoruz. Bok gibi bi kokusu vardı ama eda için bok yemeye razıydım amk. Bu bilgisayardan müzik açıyo falan, biraz içiyoruz sonra dans ediyoruz. Ben daha fazla dayanamadım. içki de cesaret verdi zaten, yapıştım bunun dudaklarına dans ederken. 1 dakika nefes almadık sanki aralıksız öptüm. Bıraktığımda ikimizin de nefes alma ritmimiz bozulmuştu adeta. Ne yapıyorsun? dedi gülerek. Çok seviyorum kızım seni. dedim. Çoook! oturdu yatağına sonra ben tabi. Bunu iterek yatağa uzandırdım ve başladık yiyişmeye. ilk başlarda temkinli olduğu her halinden belliydi ama sonra o da rahatladı. Elbiselerini çıkardım. Çok güzeldi, tarif edilemez. Göğüslerini saatlerce öptüm. Sonra bende elbiselerimi çıkardım. Birazda öyle yiyiştik sonra oral yaptık. Tecrübesiz olduğu her halinden belliydi, dişlerini sürtüyordu ve canım çok acıyordu. Zevkle karışık bu acı beni iyice kendimden geçirmişti ve ne olduysa oldu, ağzına patladım. Öyle bi panik olduki anlatamam. Bende utandım tabi. gitti bu lavaboya. Ben kendime küfrediyorum hayvanım diye. geldi bu. Özür diledim, bişey demedi. giyindik sonra. Biraz daha oturdum ve gittim. içim içimi yiyordu. Kıza hayvanlık yaptım, rezil oldum falan diye düşünüyordum. Bi kaç saat sonra mesaj geldi. Bugün çok güzel bi gündü falan diye bi mesaj atmış. Her şeye rağmen böyle bir mesaj attı diye sevinmiştim tabi.
Ertesi gün tekrar evine çağırdı beni. Gittim yine. Bu başladı konuşmaya. Beni gerçekten seviyorsun di mi? falan. Kız bana güvenmek istiyordu belli. Ona onu ne kadar çok sevdiğimden bahsettim. Dün yaptığım hayvanlıktan dolayı çok pişman olduğumu söyledim. Bu yine güldü, ben öyle deyince. iyice yaklaştı bana. ;Ben sana güveniyorum dedi, seninle bir ömür paylaşmak istiyorum ben. Seninle hiçbir şeyden pişmanlık duymam ben.; dedi. Yine başladık öpüşmeye. Bu sefer o benden daha istekliydi. Senin olmak istiyorum!; dedi bana. Ne yapacağımı şaşırdım. Korkuyordum bi kere. Ama çokta seviyordum. Kafaya koymuştum bi kere, ondan başka biri olamazdı artık hayatımda.Emin misin eda dedim. Pişman olma sonra.; dedim. Sürekli ;ben sana güveniyorum. diyordu. Ben de çok istiyordum zaten. Önce evden çıktım bi eczaneye gidip geldim. O gün ilk defa birlikte olduk edayla. Daha önce bi kaç kez cinsel ilişkiye girmiştim ama bu farklıydı. ilk defa sevdiğim bir kızla, ve beni seven birisi ile birlikte olmuştum. Bana kocacım! demişti. Çok hoşuma gitmişti ama ilk defa işin ciddiyetini algılamıştım bu sözden sonra.
Artık ilişkimiz yeni bir boyut kazanmıştı. işin içine ilişki girince ister istemez daha bir bağlanıyor insan birbirine. neyse efendim, öss sonuçları açıklandı, bu kazandı ben kazanamadım haliyle. O da çok üzülmüştü ama ben ilk defa bu kadar pişmandım çalışmadığıma. seneye hazırlanacaktım tekrar kafaya koymuştum ama artık benden bir yıl üstteydi eda.o üniversiteliydi artık ve böyle düşünmek beni huzursuz ediyordu. Ankarada bi üniversite kazanmıştı. Hem ben istememiştim zaten başka şehri yazmasını hem de babası istememişti ki bu daha önemliydi tabi onun için. Babası zaten kızından başka kimsesi olmayan biriydi.
Benim kafama dank etmişti artık. Ne yapıp edip kazanacaktım üniversiteyi. Okullar açıldı. Ben dersaneye, eda okula... Hiçbir zaman değişmedi eda. Ne bana karşı değişti ne de kendisinde en ufak bir kendini beğenmişlik vardı. Benim ailem onu, onun babası ve annesi de beni biliyordu artık. Sık sık bize gelir, bana ders çalıştırırdı. Bizimkilerde çok seviyordu onu çünkü beni adam etmişti resmen. Sürekli ders çalışıyordum. Derslerim daima kötüydü ve hiçbir temel olmadığı için baya zorlanıyordum. Artık eda'yla olan muhabbetlerimiz tamamiyle derslerle alakalı olmuştu. O da anlıyordu tabi, onun üniversiteli olup benim olamamamı hazmedemediğimi ama yine de benden daha çok istiyordu üniversite okuyabilmemi. kız vize-final haftalarında bile bana ders çalıştırmaya gelirdi sık sık.

Bunun üniversiteden arkadaşları ile de tanışmıştım tabi. erkeklerle arkadaşlık yapmasına kızıyordum ama yine de iyi arkadaşları vardı gerçekten ve ilk başlardaki huzursuzluğum yoktu. Ne zaman boş vaktim olsa, eda'nın okuluna giderdim. güvenlikle bile ahbap olmuştum artık ve okula girmem de rahat oluyordu baya. Herkes biliyordu eda'nın sevgilisi olduğumu ve işin aslı da, zaten bunun için boş bırakmıyordum okulunda eda'yı açıkçası...

günler geldi geçti, birbirimize olan sevgimiz hiç değişmeden, onun desteği ve morali ile girdim bir kez daha sınava. Puanlar açıklandı ve orta halli bi puan almıştım. Ankara'da devlet üniversitesi tutmuyordu ve ben özel yazmak istemiyordum. durumumuz iyi sayılır ama şimdi anlatsam baya uzun sürecek bir takım sebeplerden dolayı paralı bir okulda okumak istemiyordum. eda baya üzülmüştü bu duruma ama biliyor beni. kafaya koymuşum bi defa. Düşündük nere yazalım nere yazalım. Eskişehir ve Kırıkkale yakın diye onlarda karar kıldık. Son gün tercihlerde ne olduysa, dersanedeki hocam, bursalıdır kendisi, bursa'yı övdü övdü, bak belki gelir, yaz diye diye yazdırdı bursayı. Edanın haberi bile yok. diyemedim de zaten. Sonradan bi pişmanlık aldı beni ama iş işten geçti. Artık bursa gelmesin diye dua etmekten başka yapacak bi şey yoktu.

sonuçlar bi açıklandı, ahanda bursa amk! eda arıyor açmıyorum. Bahane düşünüyorum. Demeyecek mi amk "bursa nerden çıktı?!" diye. git gel 12 saat yol. bu ben açmayınca telefonumu, bi yer kazanamadım sanmış, başlamış ağlamaya. neyse ilk şoku atlattıktan sonra aradım bunu. sesi kötü geliyor anladım. "Noldu?" dedim. "kazanamadın, değil mi?"dedi. "yok ya, kazandım."dedim. "Aa, nereyi kazandın?" dedi. "bursa.." dedim. şok oldu!..
"nasıl yani?"dedi. ilk başta algılayamadı çok uzak olduğunu herhalde. Biz yazmış mıydık ya bursayı??dedi. Ben de son gün dersane hocam yazdırdıdedim. "Güzel... iyi." dedi, sevindi yine de. Sonradan bi telefon, "kaç saat canım bu bursa ankaraya?"dedi,"yakındır ya" dedim. bu biliyor tabi. babası sürekli gidip geliyor. "altı saat, altıııı!" diye bağırıyor. Sen niye yazıyorsun da, başına buyruk hareketler yapıyorsun da bir sürü azar işittim. haklıydı sonuna kadar.

Ertesi gün buluştuk bu hiç pas vermiyor bana. Surat bi karış. Ne şebeklikler yapıyorum anlatamam. Ama yok. o an aklıma nerden geldiyse, dedim eda senin baban sürekli geliyor buraya, e sende onla gelirsin işte sürekli, nolur yapma dedim. Anca burayı kazanabildim işte. Ben de isterdim ankarada okumak ama olmadı işte. Elimden bu geldi. bu kadar bastı kafam falan diyerek iyice acındırdım kendimi. Bu da biraz olsun yumuşadı ben böyle konuşunca, iyi tamam beee, dedi ve affetti beni.
artık bursa seferi başlıyordu benim için. ailem ve edayı geride bırakıyordum sonuçta. yeni bir şehir, yeni bir çevre, yeni bir yaşam. bizimkilerle gitmiştim ilk önce bursaya ve bana ev tutmuştuk. bursalıllar bilir, görükle diye bi yer var ama o zamanlar nerden bilelim amk, biz şehir içinden tuttuk evi. neyse dayadık döşedik evi ve bizimkiler gitti.

ilk günler paso dışarıdan yiyorum. çevre desen yok. öğrencilerin hepsi görüklede amk. ben sik gibi kaldım yalnız başıma. eda arıyor, iyiyim diyorum sürekli. üzülmesini istemiyorum sonuçta. evdekilere dert yanıyorum ama sike sike okuycaz işte. ilk haftalar her hafta sonu ankaradayım amk. önce aile, sonra eda ile görüşüyorum. sonra ağlaya ağlaya vedalaşıyoruz edayla ve bursaya dönüyoruz yine amk.

bir gün evde televizyon seyrederken, karşı komşum kapıyı çaldı. ismi hülya olan bu teyze bana yemek yapmış. Nasıl mutlu oldum nasıl. yemekten dolayı değil bu mutluluk. Bu şehirde ilk defa biri benim için bişey yapıyordu. bu başladı kapıda ayak üstü konuşmaya, evladım işte nerelisin, kimsin, adın ne cart curt... Kadını eve çağıracam nerdeyse hemen, muhabbet edelim diye, o derece yalnızım yani. ne zaman bi sıkıntın olursa, derdin olursa haber ver yavrum, Ben de senin bi annen sayılırım dedi. kadın aslen göçmenmiş, bursanın yarısı göçmen zaten amk. bu göçmenler çok sıcakkanlı insanlar oluyor gerçekten. muhabbetleri de zevkli. kocası öğretmenlikten emekli olmuş. bi evleri var işte, ele muhtaç olmadan yaşıyorlar. Kadının bir tane de kızı var o aralar 22 yaşlarında olsa gerek. bir de oğulları var ama o da asker olmuş ankarada oturuyormuş. sonradan antepe gidiyordu gerçi. okulda dersleri fazla savsaklamamaya çalışıyordum, aklım başıma gelmişti bir kere ve ipin ucunu kaçırmayacaktım bu defa. Az biraz ortam oluşturmuştum ama aklım hep eda'da ve ankarada olduğu için bursa sıcak gelmiyordu bana. Bursadaki en güzel şey o karşı komşumdu. kadın bana öz evladı gibi davranıyor bana her gün yemek, börek, pasta getiriyor, halimi hatırımı soruyordu. kocası para falan sıkıntın olursa çekinme diyordu. hiç bi zaman paralarını almadım ama, sonuçta elin memleketindeyim ve bi an parasız kalsam ne bok yerim diye düşünmek gerçekten çok kötüdür ve bu adam beni öyle düşünmekten kurtardı. hep aklımda, bi yerde, göt gibi kalsam ersin amca ( hülya teyzenin kocası ) anında yardım ederdi bana diye düşünürdüm. bir öğretmen maaşıyla geçinen bu aile, gördüğüm en zengin insanlardı ama bu zenginlik gönül zenginliğiydi.
kızları ile de tanışmıştım. benden 2 yaş büyüktü, ben buna abla diyordum haliyle ama abla deme ya, resmi oluyor, falan diye sonradan abla dememi istemeyecekti. kız üniversite okumak istememiş anladığım kadarıyla. Annesi babası baya baskı yapsalar da kız kabul etmemiş. Bunun sevdiği bir çocuk varmış, o da üniversite terk. bundan büyük biri. evleneceklermiş ama çocuğun işi yokmuş, iş arıyormuş falan o sıralar işte. kızın adı da sedef. o da tüm aile gibi bana karşı iyi davranan, halimi hatrımı soran, çok bi samimiyet olmasada bana arkadaş olan birisiydi. hani çok samimi olmasınız dahi yanında huzurlu hissedersiniz, muhabbeti mutluluk verirya insana, bu kız da öyleydi benim için.

bir gün eda aradı. sesi çok heyecanlıydı. müjde, müjde diye bağırarak, hafta sonu bursadayım! dedi. amk öyle bi denk geldi ki, bizimkiler de bir hafta öncesinden haber etmişti bursaya gelicez diye. ben kıza bişey demeden tamam aşkım falan diye sevinmiş halde kapattım telefonu. Düşün düşün sonra eda her zaman gelemez, bizimkilere bi yalan söyleyim bir hafta sonra gelsinler dedim. aradım bizimkileri, hafta sonu istanbula gitmem gerektiğini, bi arkadaşımın hastalandığını falan söyledim. resmen sıçtım. belki anlamışlardı da ama tamam dediler ne desinler. sonra edayı aradım böyle böyle dedim. sonuçta eda annemle falan görüşüyordu. eda şimdi der, ben bursaya gidicem bişey istiyor musunuz ordan? diye bizimkilere, benim yalan ortaya çıkar. eda ben daha sonra gelirim ya, annenler gelsin dedi. yok dedim onlar hep geliyor zaten. Haftaya da onlar gelir sen gel dedim. bunun içine sinmese de kabul etti.

hafta sonu geldi bunlar babasıyla. babası hep temkinli yaklaşmıştır bana ve haklı da. Tek evladı ve ona bir zarar gelsin istemiyordu. babası benden daha iyi biliyor bursayı. gelin sizi kahvaltıya götüreyim dedi. Uludağa gelmeden, inkaya diye bi yer var, oraya götürdü bizi. Daha ben de bilmiyorum tabi oraları. Çok güzel bi yerdi. yedik içtik falan. ben hava atıcam ya amk, hesabı ödedim babası masada değilken. kalkarken hesap dedi. ben tolga amca ödedim ben dedim. bu bana bi ters baktı ki anlatamam. sen napıyorsun yarram der gibi. altıma sıçtım korkudan. neyse bindik arabaya indik şehre. bu bana sordu işte xxx bey, nerede indireyim sizi, nereye gideceksiniz falan. kızımı fazla yorma zaten yol yorgunu dedi. daha bi yer bilmiyorum ki bursada amk. nereye götürsem ki edayı. Kültürparka gidelim dedim ama kültürparka ben bile daha önce gitmedim. Sadece adını duydum, yerini de görmüştüm işte otobüsle giderken falan. tam önüne kadar bıraktı bizi babası. Sonra bastı gitti işine. girdik kültürparka, her yer yemyeşil güzel bi yerdi. Ankarada pek yok böyle yerler.bi papazın bağı var bizim oralarda, en yeşil yer orası amk. ikimizin de hoşuna gitmişti burası. ama çok da önemli değildi yer. birbirimizi özlemiştik biz. oturduk bi cafeye bişeyler içiyoruz. sürekli beni ne çok özlediğini falan anlatıyordu eda. oysa ben onu daha çok özlemiştim. burada çok yalnızdım. Eda ya buradaki hayatımı falan anlattım işte. o da baya üzülmüştü benim için. sürekli alışırsın aşkım, bu da geçecek, bugünlerine güleceksin diye telkinlerde bulunuyordu. oturduk bir saat falan işte. benim evimi merak ettiğini söyledi. gideriz ya acelen ne falan dedim. ama o da anlamıştı zaten bursa da pek bi yer bilmediğimi. iyi, gidelim Dedim. gittik neyse eve, tesadüf bu ya hülya teyzenin kızı sedef de tam evinden çıkıyordu. beni gördü selam verdi, ben de ona selam verdim girdik içeri. içeri girince kimdi o falan dedi. ben komşularımdan çok bahsetmiştim eda ya ama kızları ile ilgli hiç bişey dememiştim. ne olursa olsun içine kurt düşmesin istiyordum çünkü. ama şimdi dakka bir gol bir oldu. niye beni tanıştırmadın? diye başladı fırçalamaya beni. neyse susturdum eda yı. beni hülya teyze ile tanıştır falan dedi. yok amk, illa tanışacak. tartışma çıksın istemiyordum, taa ankara dan benim için gelmiş, zaten bi yer gezdiremiyoruz bari vakit geçer diye düşündüm. ne de olsa hülya teyze nin muhabbeti de güzel. vakit geçer dedim işte. çaldık kapıyı; ersin amca, sürekli yürüyüş yapar, dışarıda parkta gazete okurdu. o evde yoktu. hülya teyze açtı kapıyı. dedim böyle böyle, eda ankara dan geldi, vs..

eda hakkında çok şey bilmeselerde edanın sevgilim olduğunu biliyordu hülya teyze de. sizden çok bahsettim, sizinle tanışmak istiyor dedim. hülya teyze de mutlu oldu sağolsun, aldı içeri bizi çay ikram etti. Eda da çok sevdi hülya teyze yi. dedi, xxx beni hiç gezdiremiyor hülya teyze, hiç bi yer bilmiyor bu yaa dedi. bu hemen ersin amca yı aramaya kalkıştı bizi gezdirsin diye. yok teyzecim dedim, o şaka yapıyor ya falan, bin bir güçlükle ikna ettim geri. müsaade istedik ve kalktık. çok mutlu olmuştu sağolsun hülya teyze de. eve girdik, eda da sevmişti hülya teyze yi. iyi kadınmış. hadi bakalım, evini gezdir bana dedi. eve hiç bakmamıştı bile ilk geldiğinde. Sedef i görünce. hışımla kalkıp gittik hülya teyze ye sonrasında. Neyse, evi gezdi çok hoşuna gitti. sen ne düzenliymişsin be. vay vay vay! falan. Bilmiyo ki garibim, sırf o geliyor diye temizlikçi tuttum evi baştan aşağı temizlettim. belki babası da gelir dedim. adamın gözüne de girelim hem. bu dedi evlenince de böyle düzenli olacaksın işte aferin falan. he dedim amk oluruz oluruz (içimden).
geldiğinden beri ne kadar sürtüşsek de, bunlar hep birbirimizi daha çok sevmekten kaynaklanıyordu. 2 hafta önce ankara da görüşmüştük en son ve çok özlemiştik birbirimizi. odama geçtik ve başladık sevişmeye. tam sevişmenin ortasında babası aramasın mı? nerdesiniz kızım? ıııı, şeyyy baba ben kültürpark desene dedim. kültürparktayız babacım. tamam ben yarım saate ordayım. öğlen yemeği yeriz birlikte dedi ve kapattı. amk, napacaz?!! hemen giyindik çıktık amk. üst baş, saç dağınık. taksiye bindik neyse gidiyoz. bu benim saçımı falan düzeltiyo. kendine makyaj yapıyor arabada. rezillik amk. vardık kültürpark a. babası da 5 dk sonra geldi amk. tam zamanında! dedim içimden. Sıkılmadınız mı burada ya? dedi babası bize. biz güldük falan. anladı bi ipnelik olduğunu anlamasına da yanlış anladı amk. neyse çıktık kültürpark tan bizi iskenderciye götürdü. yedik içtik. bu sefer hiç hesaba falan bulaşmadım zaten. ödedi sağolsun. bugun yapacağı iş yarına kalmış adamın amk. bugün ben de sizleyim dedi. içimden küfrediyorum ama yapacak bişey yok. Mudanya ya gittik gezdik falan. akşam oldu. şehre geldik tekrar, babası bana seni bırakalım evine, biz de bi otele gidelim dedi. olmaz falan dedim ısrar ettim. baya zor da olsa ikna ettim en sonunda ve gittik bize. babası evi görünce baya şaşırdı. aferin dedi, düzenliymişsin baya oturdu biraz, çay falan ikram ettim, dersleri sordu işte, muhabbet falan derken. babası ben yarın erken kalkıcam, yatayım ben dedi. bunu benim odaya gönderdim gitti. kızla baş başa kalmıştık. amk, babası evdeyken de kızla yiyişemezsin ya. göt yusuf yusuf. bi film koyduk, oturduk izledik birlikte. sonra eda ya içerdeki odayı hazırladım. Ben de salonda yattım. sabah erkenden kalktım tabi. müstakbel kayınbabamıza yalakalık yapacaz ya. buna çok güzel bi kahvaltı hazırladım. yedirdim, içirdim. biraz gözüne girmiştim babasının da. bana teşekkür etti. işte akşam 5-6 gibi işim biter. 5-6 gibi evde olun da eda yı alıp çıkalım biz de yola dedi. tamam dedim gönderdim müstakbel kayınbabayı. ne kadar geç yatsam da uyku muyku yok amk. eda var içerde boru mu. kaldırdım bunu, baban gitti sen hala uyuyorsun falan dedim. güldü işte, sonra başladık sevişmeye bir kez daha. ikimiz de birbirimizi çok özlemişiz. direk olaya daldım ben ama hiç itiraz etmiyordu o da istekliydi belli. 2 saat yataktan hiç kalkmadan birbirimizin olduk. ben toktum tabi, babasıyla yemiştim bişeyler ama eda açtı (: en sonunda yeter artık! dedi, ben acıktım o diyene kadar aklıma bile gelmemişti. kalktık kahvaltı yaptık eda yla. sonra duş aldık birlikte ve çıktık evden. dün eda yı bi yere götüremeyince, bursalı bi arkadaşı arayıp nereye gidebiliriz? diye sormuştum. cumalıkızık diye bi yer var, oraya gidin dedi bu. çıktık evden cumalıkızığa gittik. güzel bi yerdi işte, değişik bir köy. onun hoşuna gitmesi yeterliydi zaten, ben sevmesem de olur. saat 3 gibi çıktık eve dönmemiz 5i buldu. babası da 6 ya doğru geldi zaten. teşekkür ettim edayı da getirdiği için. iyi yolculuklar diledim ve gittiler.
ilk dönem bitti nihayet. biraz biraz alışmıştım bursa ya da. dersler orta halliydi. yaklaşık 1 ay gitmedim bursa ya ama sayılı gün çabuk bitiyor. bana yine bursa yolu gözükmüştü. artık daha bi seviyordum bursa yı ama. ilk sene kalanların çoğu yurtta kaldığı için, evi olan ben, daima arkadaşların buluşma sonrası konakladığı mekan sahibi oluyordum. her ne kadar çevremde sevilmeye başlasam da, aklım hep eda daydı. ne yapıyor acaba, şimdi nasıl falan filan. bu arada hülya teyze nin kızı sedef de o sevdiği çocukla nişanlanmış ve yazın da düğün yapacaklarmış. kız çok mutlu tabi. hülya teyze pek sevmiyordu çocuğu hissettiğim kadarıyla. ersin amca da zaten hayata hep pozitif bakan birisi, çocuk en adi şerefsiz de olsa, kızım seviyor diye düşünüp evlenmelerine karşı çıkmazdı bence. hülya teyzelerin bir de oğulları vardı işte, asker. tayini antep e çıkmış. evliymiş bu ama karısıyla araları biraz bozulmuş galiba. apar topar ankara ya gitti hülya teyzeler. sedef bursa da kaldı ama. bu sedef le nişanlısı yavaş yavaş ev döşemeye falan başlamış galiba. hülya teyze gitmeden, bana sedef e ara sıra bakarak ol. dedi. kızını ilk defa yalnız bırakıyordu garibim anlaşılan. tamam hülya teyze. dedim, senin için rahat olsun. neyse bunlar gittiler. daha anında damladı pezevenk nişanlısı sedef in. ( pezevenk dememin sebebi sedef e karşı bişeyler hissettiğimden değil bu arada) . adamın arabasını biliyordum, ordan anlıyordum geldiğini zaten. şimdi gidip, sedef e bişeye ihtiyacın var mı? desem olmaz, kızın nişanlısı var sonuçta. e hülya teyze ye de bi söz verdim. napıyım, ne edeyim. adamla sedef 3-4 gün hiç ayrılmadılar. bi gün baktım araba yok kapının önünde, dedim gidip bi soruyum şu kıza. çaldım kapıyı, nasılsın falan dedim işte. bi ihtiyacın olursa, alınacak götürülecek bişey çekinme. dedim. ne de olsa onların bana yaptıklarının yanında benim, alacağım iki ekmeğin bilmem neyin lafı olmazdı. bu yok teşekkür ederim. dedi. tam kapıyı kapatacakken bi dakika dedim. efendim dedi. ben; hülya teyze size göz kulak olmamı söyledi haberiniz olsun da.. dedim. ben öyle deyince, nişanlımın buraya geldiğini söyleme lütfen. falan dedi. sonuçta kızın nişanlısı yani. ben daha lise piçiyken eda nın evine gitmiştim. peki, dedim söylemem. yaklaşık bir hafta sonra geldi hülya teyzeler. baya moralleri bozuk. noldu teyzecim falan? dedim. oğlum boşanacak. dedi. çok üzgündü ama elden bişey gelmezdi ki. hiç bişey diyemedim kadına.

ilk senem bitmişti okulda. her ne kadar ankara gözümde tütse de, bursa da da özleyeceğim insanlar vardı. yalnız yaşamak ayrı bir güzeldi zaten. neyse topladık bi kaç eşya, hülya teyzelerden helallik aldım. bunlar benim numaramı aldılar, sedef in düğününe gelmezsen kırılırız. dediler. söz verdim haliyle. yolda giderken dedim, eda yla giderim düğüne, ne güzel olur. yüzümü tebessüm aldı. yaz okuluna kalmamıştım ve tüm yaz eda yla olacaktım. bunu düşünmesi bile çok güzeldi. düşündüğüm gibi de oldu ve tüm yaz birlikteydik. babası tatile göndermemişti bizi ama bizimkiler tatile gittiğinde, sık sık bize geliyordu babası işteyken. bu benim için en güzel tatildi zaten. yemişim ankara nın sıcağını.

aradan yaklaşık 2 ay geçmişti ki aklıma hülya teyzeler geldi. aramamışlardı hiç beni. düğüne çağırmadılar diye üzülmüştüm. aradım ersin amcayı. sesi kötü geliyordu. ilk başta algılayamadım kötü bir şeyler olduğunu. düğüne niye çağırmadınız ersin amca ya, kırıldım. dedim. ersin amca, düğün olmadı dedi. şaşırdım. çok seviyordu sedef ve dışarıdan bakıldığında adam da sedefi... ne oldu falan diyemedim adamcağıza ve hülya teyzelere bol selam diyerek kapattım telefonu. üzülmüştüm haliyle. neden vazgeçmişlerdi acaba?

tatil bitti yine bursa ya vardım. daha sonra öğrendim ki, bu orospu çocuğu, sedef i aldatmış. Sedef de bunu öğrenir öğrenmez olay kopmuş zaten. kız kendini eve kapatmış hiç çıkmıyor dışarı. annesi bitap düşmüş. babası ne yapacağını bilemez halde. fakat sanki başka şeyler de vardı kötü giden. söylemiyorlardı ama anlaşılıyordu bu.

benim günlerim güzel geçiyordu artık. sık sık gitmiyordum ankara ya ama ayda bir kesin gidiyordum. eda da 2 ayda bir geliyordu babasıyla. babasının güvenini de kazanmıştım artık ve beni sevmeye başlamıştı. zorla harçlık bile veriyordu sağolsun adam. okuldaki hiçbir kıza yan gözle bakmamıştım. hani çok yakışıklı sayılmasam da taliplerim çıkıyordu ama hep eda vardı aklımda ve bi kaçamak yaparsam eğer, sanki aynısı benimde başıma gelecek ve eda da beni aldatacak diye düşünüyordum hep. bir çok arkadaşım bana, bursalı oldun sende iyice yaa diyorlardı ( bursalı arkadaşlardan özür dilerim ). sık sık görükle ye gidiyordum artık. bir çok arkadaşım oradaydı çünkü. hülya teyzeler de çok sık yoklamıyorlardı artık beni. kendi dertleri başlarından aşkın. hiç bişey düşünemiyorlardı ki başka. ben hal hatır soruyordum, teselli etmeye çalışıyordum bazen onları ama sonuçta ben kimdim ve ne yapabilirdim ki?.. aradan bi 3-5 ay geçmişti. hülya teyze kapımı çaldı, müsait misin dedi bana. ev dağınıktı, 2 gün önce arkadaşlarım gelmişti ve haliyle evin amına koymuşlardı ve bende daha temizlememiştim evi ama utana sıkıla buyur ettim hülya teyze yi. kadının zaten evi görecek hali yok ki amk. başladı anlatmaya. yavrum, bizim antep e gitmemiz lazım. oğlu antepe yerleşmişti. karısı ile boşanmışlar orda ve adam bunalıma girmiş. onun yanına gitmeleri gerekiyormuş yani. kızlarını antep e gitmeye ikna edememişler. kız evden çıkmıyor hala amk. bu olaylar olduktan sonra yüzünü gördüğüm sayılıdır ama kız çökmüş resmen. hayata küsmüş işte. bizim antep e gitmemiz lazım ama sedef kalacak. kuzeni gelecek yanına ama yine de senin de haberin olsun. biliyorsun kızımın durumunu.. falan dedi. tamam teyzecim. dedim, ne demek. ben her gün yoklarım sedef i. yapılması gereken bişey olursa da yaparım. dedim. teşekkür etti bana, koskoca kadın yanımda hüngür hüngür ağladı, inanın. bunlar gitmeden beni sedef in kuzeniyle de tanıştırdılar. benim yaşlarımda bi kız o da. adını hatırlamıyorum şimdi. kuzenine tembihlemişler zaten, bi ihtiyacınız olursa bişey olursa ilk karşı komşuna söyle. diye. aradan iki gün geçti. cuma günleri üniversite öğrencilerinin gittiği bi gece kulübü vardır, bursa da okuyanlar bilir. oraya gidecez. daha önce söz vermiştim gelirim diye ama aklım sedef te. söz vermiştim annesine sonuçta. Gidiyim mi gitmiyim mi derken, arkadaşlarımdan biri, oğlum 2 gündür bişey oldu mu, hayır. Bugun de bişey olmaz, içini rahat tut ya. dedi. haklıydı galiba. neyse dedim, sikerim bişey olmaz. çıktık yola gittik eğlenmeye. ben fazla içen birisi değilimdir ama ortama da ayak uyduruyoruz tabi. içtik falan, ben baya sarhoş olmuşum bünye alışık değil tabi amk. iki arkadaşta gece sonunda benle birlikte gelmişler eve, haberim dahi yok. gözümü açtım yataktayım. lan nasıl geldim ben buraya. ne ara geldim?..

bizimkiler de kalktı. evi bok götürüyor, dışarıdan poğaça moğaça alıyım bari amk. dedim. evden çıkarken aklıma sedef geldi. belki onların da bi ihtiyaçları vardır bi soruyum ya dedim. çaldım zili. açan yok. çaldım açan yok. dedim heralde doktora gittiler. sedef psikolojik tedavi görüyordu. gittim aldım poğoça falan. eve gelince arkadaşım telefonumun çaldığını söyledi. baktım arayan ersin amca. 3 cevapsız amk. hassiktir lan ne oldu ki?!!

aradım ersin amcayı, çabuk sedef e bak! diyordu, çabuk!.. . ne oldu ersin amca? diyorum. çabuk bak sen! diyor. apar topar kalktım, basıyorum zillerine. bi 10 dakka sonra ses geldi. açıldı kapı. sedef karşımda. ne oldu? dedi bana. ersin amcalar merak etmiş seni, bi arayıp konuş istersen. dedim. tamam. dedi. bişeyler olmuştu anlaşılan ama direk evine dalamazdım ya ne oluyor diye.. biraz bekledim, ersin amca yı aramak için. Sedef le konuşuyorsa diye... sonra aradım ersin amcayı. noldu ersin amca cım? dedim. adam başladı anlatmaya. dün gece kuzenini evden kovmuş sedef. kız benim zile basmış basmış açan yok kapıyı. çekmiş gitmiş sonra. gece aramamış da ersin amcaları, telaşlanırlar diye. Onların da sabah haberi olmuş. telaşlanmışlar tabi. kız biraz önce konuşurken iyi konuşmuş adamla da, biraz rahatlamış adamcağız da işte. hülya teyze nin haberi yokmuş, söylersem telaşlanır diye düşündü heralde. adam bana, şey dedi. bugun bi doktoruna götürebilir misin sedef i? kendisi ben giderim dedi ama güvenemiyorum. dedi. tamam ersin amca cım. dedim. haberleşiriz sonra diyerek kapattım telefonu.
arkadaşları evden siktir ettikten sonra, giyindim adam gibi. çaldım zili yine. bu sefer fazla bekletmeden açtı kapıyı. efendim xxx dedi. müsaitsen biraz oturabilir miyim? dedim. göt yusuf yusuf tabi. kız bana da patlayacak diye tırsıyorum. ama iyi karşlıladı beni. kusura bakma ama sana göz kulak olacağıma söz verdim annene babana dedim. o yüzden buradayım. dedim. hıı falan dedi bu. dün gece kuzeninle tartışmışsın galiba, ben evde değildim yeni haberim oldu. dedim. evet, ama bu bizim aramızda. dedi. haklısın ama annen baban orda telaşlanıyorlar, gelemiyorlar da, onlar için kendine iyi bakman, eski güler yüzlü sedef olman gerekmez mi? dedim. yaklaşık 2 saat oturup konuştuk. ilk başlarda sanki ben nasihat veriyormuşum gibi oldu ama daha sonra dertleşmeye döndü iş. benim anladığım kadarıyla kız kendini yalnız hissediyordu. her ne kadar anne babası ona çok iyi davransalar da, sosyal yaşamı çöküntü içine girmiş gibiydi. bu kız eski nişanlısı için bir çok arkadaşı ile tartışmış. bir çok arkadaşı o adamın sedef e göre olmadığını söylemiş sedef e, sedef de adama çok güvendiğinden hepsini defterden silmiş. adam da bunu aldatınca, yapayalnız, dımdızlak kalmış. dedim bugün doktora gitmen gerekiyormuş galiba. hı hı dedi. gideceğim zaten de, bi kalkmadın ki dedi gülerek. ilk defa espri yapmıştı 2 saatten beri, belki de o adamdan ayrıldığından beri. Ben de dedim, bugun bi işim yok, birlikte gidelim mi doktora? anladı tabi ailesinin tembihlediğini. hiç gerek yok. dedi ama ısrar ettim. bunu ailen için değil içimden geldiği için yapıyorum. dedim. siz bana burada yapayalnızken destek oldunuz, benim sıkıntımı paylaştınız, güler yüz gösterdiniz. ben ne yapsam sizlerin hakkını ödeyemem. dedim. ki haklıydım da... iyi peki gel. dedi. gittik doktora, bu işte ilaç falan alıyormuş, onun kontrolleri ile alakalıydı galiba. ben doktora diyemedim kızın yanında ama, içerde beklerken doktorun yardımcısına ( ne sikim deniyorsa işte onlara ) dedim, dün böyle böyle şeyler yaşamış, doktor beyin de haberi olsun. falan. Tamam dedi adam da. çıktık doktordan eve doğru gidiyoruz. aklıma kızın günlerce evden çıkmadığı, sadece doktora gitmek için çıktığı geldi. hadi, dedim dışarıda yemek yiyelim. bildiğin güzel bi yer var mı? diye sordum. lisedeki arkadaşları ile sürekli gittikleri bi restoran varmış ama biraz uzak ya boş ver dedi. olsun dedim. hem benim ankara dan misafirlerim gelince götürebileceğim değişik bi yer olur, hep aynı yere götürmekten utanıyorum. falan diye bi espri yaptım. o da peki, gidelim. dedi.
nedendir bilmem, normalde taksi falan çok kullanmam. tamam çok zengin olmadığım için de olabilir de, o gün taksiye bindik. 30 küsür lira taksi girmişti hiç unutmam. bundan 3 sene önce, kol gibi girdiydi. daha yemek yiyecektik ve yemeği de ben ısmarlayacaktım amk eşek değilim ya. inşallah çok pahalı bi yer değildir diye yusuf yusuf girdik restorana. güzel bi yerdi, fiyatlar da uygundu. verdik siparişleri geldi işte. yemeğin tam ortasında telefon çaldı. arayan eda ydı...
aha amk, ne diyecektim şimdi eda ya. masadan kalksam, sedef yanlış anlayabilirdi. sonuçta kendini zaten yalnız hissediyordu. bana güvenini kaybetmesini istemiyordum. öte yanda eda, sedef e bi selam verdim diye cingan çıkarmıştı. nasıl derdim sedef le oturduk yemek yiyoruz diye. telefonu açmamaya karar verdim. sedef diyor telefonun çalıyor. ya boş ver falan. daha 2-3 lokma yiyene dek 4 cevapsız oldu amk. olacak gibi değil açtım en sonunda telefonu. başladı bu fırçalamaya, niye açmıyorsun da, ne yapıyorsun da, merak ettim de. bi sus bi sus amına koyum bi sus...

dedim bi arkadaşımla yemek yiyordum, telefon sessizdeymiş, anca duydum. içimden diyorum kimmiş bu arkadaşın? demez inşallah diye. bu demedi o soruyu. hala bana kızıyor bir daha telefonunu sessize alma, beni burada öldürmekmi istiyorsun, neler karıştırıyorsun orda bilmem ne. tam kapatacaz telefonu, dedi semihle mi birliktesin. semih yakın bi arkadaşımdır sedef de tanır. şimdi evet desem, ver bi sesini duyuyum der belki, o zaman direk aldatıyorum diye düşünür. yok aşkım. dedim, karşı komşumuzun kızı sedef leyim. hııı! dedi, çattt kapattı telefonu.
sedef e belli etmek istemiyorum ama, bi an önce eve gitsek de eda yla konuşsam. diyorum içimden sürekli. yemeklerimiz bitti. hadi ersin amcaları arayalım. dedim. aradık, önce sedef konuştu ve sesi çok iyi geliyordu. Beni merak etmeyin çok iyiyim dedi bu. işte kuzeni ile anlaşamadığı için tartıştığını, yalnız da idare edebileceğini söyledi. eskisinden daha iyiyim babacım dedi, sonra hülya teyzeyle konuştu. en son bana verdi telefonu sedef, annesi oğlum diyor, kızım sana emanet. biz gelemiyoruz, ne olur onu boş bırakma. bi delilik yapmasın! diyordu ağlamaklı bi sesle. dedim sedef çok iyi teyzecim, o size numara yapıyormuş ya falan dedim, o evet evet diye bağırarak annesine güldü falan. biraz olsun içi rahat etmişti kadıncağızın.
akşam artık kaç olduysa vardık evlere. ben kızı yalnız bırakmak istemiyorum. her ne kadar baya toparlamış gibi görünse de içimde hep bi şüphe var. sen bana gel veya ben sana geliyim de diyememki kıza amk. hem daha eda yı aramam lazım. hala telefon etmedim ve kuduruyordur eminim ki. hiç bişey demedim. iyi akşamlar sedef dedim, güzel bi gündü falan diyorum işte. geldi sarıldı bana ağlaya ağlaya. çok etkilenmiştim. kız aylar sonra gülmüştü belki de. ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa, saat kaç olursa olsun beni rahatsız edebilirsin. dedim. biliyorum canım biliyorum bilmez miyim. dedi. ve evlere dağıldık. hemen aradım eda yı ama açmıyor. benim yaptığımın aynısını yapıyordu, emindim. ne zaman yanlış bişey yapsam, affettiremediysem kendimi, aynısını o da bana yaparak cezalandırırdı beni. tam dördüncü aramada açtı telefonu. efendim xxx bey diye konuşuyor. ya dedim bi dinle beni, ondan sonra ne yaparsan yap. bu bi parladı bana, ne yaparsan yap ne demek ya, bu kadar kolay mı yani, bu mudur yani! dedi. Çattt!… kapattı telefonu. bir daha aradım telefonu kapalı. evi arasam babası çıkabilir. Adamı da üzmeyelim hiç yoktan. dedim. yapacak bişey yok. telefonunu açmasını bekleyecektim. canım nasıl sıkkın ama. hayat başıma yıkıldı sanki. çıktım dışarı bira aldım sekiz-on tane. normalde hiç bi zaman yalnız başıma alkol almamışımdır. çünkü çok kötü oluyorum zaten içince ve yalnızken başıma bi bok gelir diye kullanmazdım alkol. bu ilk olacaktı yani. aldım biraları geldim eve, içiyorum işte. ( bu arada birayla sarhoş olunurmu demeyin amk bünye alışmıyor ne yapayım )
2 tane falan içmiştim ki, kustum amk. içmeyeyim, siktir et. dedim. bu arada sürekli arıyorum edayı. kapalı. kapalı kapalı. gece yarısı olmuştu saati tam hatırlamıyorum kapı çaldı. gittim baktım sedef. içeri girebilir miyim? canım sıkıldı evde. dedi. Ben de kafayı sıyırma durumundayım zaten muhabbet ederiz kafam dağılır biraz diyorum içimden. buyur ettim içeri. bu yarım saat oturdu, kalkıyım ben, senin okulun vardır hem. dedi. yok, yarın gitmeyeceğim. dedim. Niye ki? dedi, başladım eda yı anlatmaya işte. ben anlattım o dinledi. bi ara susadığı için olsa gerek mutfak müsait mi? dedi. ne istiyorsun, ben getiriyim. dedim. Yok, sen zahmet etme. dedi. gitti mutfağa. geldi tekrar, dolaptaki biraları görmüş. aaa sen bira mı içiyorsun? dedi. daha önce alkol almadığımı söylemişim ben buna. taa ilk sene heralde. bu bir tane içebilir miyim? dedi. tabii dedim. açtı içiyor. ben bu arada sürekli ona eda yı anlatıyorum, arada bir arıyorum eda yı telefon kapalı. iyice dertlendim gittim dolaba bir bira da ben aldım. o bana eski nişanlısını anlatıyor ben ona eda yı ama nasılız bi görseniz yani. bi kaç saate o 6 bira da bitmiş işte. kim kaç tane içti bilmiyorum. sabaha doğru eda arıyor beni. ben bi yerde sızmışım, sedef bi yerde. sedefin kafa zaten yerinde değil. bu kendi telefonu zannedip açmış telefonu (sonradan böyle dedi). eda kız sesini duymuş tabi. bu sefer harbiden yarağı yemiştim...
sabah uyandım ben, sedef benden önce kalkmış bişeyler yapıyor mutfakta. evi bok götürüyordu, uğraşma. dedim. ben poğoça alıyım. yumurta falan kırmış işte, gerek yok. dedi. evde ekmek yok diye yine de çıktım dışarı amk. neyse kahvaltı yapıyoruz. benim başım çatlıyor. bu demez mi dün seni bi kız aradı, yanlışlıkla açtım kendi telefonum sanıp diye. elim titriyor amk. eda mı lan, eda mı aradı. kesin eda ydı amk...

baktım gelen aramalara ve eda ydı arayan. dünya başıma yıkılmıştı işte. kıza nasıl açıklayacaktım. hem anlamazdı da. telaşla aradım hemen. çalıyordu bu sefer ama açmıyordu, çalıyor açmıyor, çalıyor açmıyor. sedef kendini suçluyor, bi de onu telkin ediyordum o halde amk. kızı hayata döndürene kadar kendi anam sikildi, şimdi tekrar aynı duruma düşmesin diye ona belli etmemeye çalışıyordum durumu. ben hallederim, sen üzülme. dedim sedefe. bir sürü özür diledi benden sedef ama hiç bi özrün yararı yoktuki bana. Sedef in yüzü düştü. konuşmak istiyor, utanıyor falan. ben espri yapmaya çalışıyorum kızın içini rahatlatmak için, gülüyor ama belli zorla güldüğü. bi arkadaşa mesaj attım, beni arayıp yanına çağırsana diye. aradı arkadaş, ben sedef in yanında konuşuyorum işte. tamam kardeş, hemen geliyorum. dedim. sonra sedef e benim çıkmam lazım akşama görüşürüz. dedim gülerek. öylece evden uzaklaştık.

ne yapsam ne etsem diye düşünürken hemen ankara ya gitme fikri geldi tabi aklıma. ama gidemezdim. Sedef i yalnız bırakmamalıydım. sonuçta bi söz vermiştim. hem ben yanlış bişey de yapmamıştım ki... eda nınki sadece bir kıskançlıktı. gittim bi arkadaşa, oturdum biraz. sonra tekrar eve doğru yol aldım. tabi bu arada sürekli arıyorum eda yı, mesaj atıyorum ama dinlemiyor beni. eve gittim oturuyorum. Eda nın babasını aramaya karar verdim. aradım açtı bu telefonu. kızının moralinin bozuk olmasının derslerle alakalı olduğunu zannetmiş adam. ben bi sorun oldu eda yla aramızda deyince, birden ses tonu değişti bana. kızını üzdüğümü anlamıştı hemen. ne oldu anlat ama adam gibi yalansız anlat diye başladı bu söze tehditvari bir şekilde. Ben de anlattım işte durumu. tam 1 saatten fazla konuştuk. hülya teyzeyi, sedefi, kim varsa, neyse anlattım. adam bana hak vermişti. senin yaptığın yanlış değil oğlum. dedi bana. ilk defa oğlum demişti bana. ben eda yla konuşurum sen merak etme dedi bana. kapattık telefonu. içim biraz olsun rahat etmişti. bundan sonra eda yı aramayacak, ondan telefon bekleyecektim...

akşam oldu hala arayan soran yok. iyice sinirlenmiştim. gittim markete bu sefer votka aldım. daha iyi sarhoş olmak istiyordum bu sefer. okul mokul sikimde değildi artık zaten. eve girerken sedef in kapısını çaldım, nasılsın falan dedim. bu elimdekileri görünce, anlaşılan barışamamışsınız. dedi. evet demekle yetindim. bu üzüldü tabi. ben konuşsam belki inanır falan dedi. Açmıyor ki telefonunu. dedim. Sedef, bana gelsene, birlikte içelim. dedi. Benim de canıma minnet amk, hem o kadar üzgünüm yine de gidiyorum kızın yanına. neyse bu biraz daha iyi işte eskiye göre belli. ersin amca zaten her gün beni de arayıp soruyor kızını. biraz vakit sonra başladık içmeye. bunun kafa bu sefer harbiden sağlam yamuldu. saçmalıyor baya. bana eski nişanlısıyla cinsel ilişkiye girdiklerinden bahsediyor. hülya teyzeler ankara ya gittiğinde birlikte olmuş bu orospu çocuğuyla. bi yandan susturmaya çalışıyorum bi yandan da benim de hoşuma gidiyor onu dinlemek, hem kafam da dağılıyordu işte. bu başladı bana dert yanmaya iyice. ben güzel değil miyim, niye aldattı ki beni. neyim var benim falan diye. kız kendine güvenini kaybetmişti anlaşılan. ben de sürekli güzel olduğunu söylüyordum. aslında gerçekten de çok güzel bi kızdı, göçmen kızı işte, ama baya bir yıpratmıştı kendisini. çok zayıflamıştı bi kere, ve yüzünün kemikleri bile çıkmış gibiydi. bu bana soruyor ben gazı veriyorum derken ortamın boku çıktı iyice. eda aklıma bile gelmiyordu o an. sedef bana iyice sokuldu öp beni. dedi. Ben de hazır kıta bu lafı bekliyordum sanki amk, yapıştım dudaklarına ama nasıl öpüyorum. o da karşılık veriyor tabi, benim kafam da onunki kadar iyi zaten. o ara eda aklıma gelmiyor ama sedef in bakire olmadığı aklımdaydı amk. o da zaten istekliydi baya ve o gece birlikte olduk onunla..

sabah kalktık. ikimizde de garip bir duygu olduğu belli. bende pişmanlık var ama sanki eda dan hırsımı almıştım. sedef ise benden özür diledi. bense ne yaptıysak birlikte yaptık. bunun tek sorumlusu ne sensin ne de benim. dedim. haklısın. dedi. gülmeye çalıştı. kahvaltı yaptık ve ben çıktım evden...
okula gittim. derste eda aradı. hemen mesaj attım. dersteyim ben, seni çıkınca arayayım. diye. mesaja cevap gelmedi. çıktığımda aradım eda yı, bana babasıyla konuştuğunu söyledi. onun hatrına beni affettiğini söyledi. bense bi suçum olmadığından bahsediyordum ona ama yine de o daha baskın çıkıyordu konuşmada. evet ben haklıydım o gece ama dün geceden sonra kesinlikle aldatmıştım onu. pişmanlık hissetmedim desem yalan olur ama adeta o hak etti bunu diye düşünüyordum yine de...
aramızı düzeltmiştik telefonda ama büyü bozulmuştu sanki. inanmayacaksınız belki ama hiçbir kıza yan gözle bakmayan ben, aldatmıştım onu bi kere... beni çok özlediğinden falan bahsetti en sonunda. Ben de hafta sonu gelirim. dedim ve kapattım telefonu.
okuldan sonra eve gittiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. sessizce girdim eve. oturuyorum yalnız bi şekilde işte. ersin amca aradı akşamleyin. kızını soruyor bana. iyi olduğunu söyledim. meraklanacak bişey yok. dedim. onlarda 2 gün sonra geleceklermiş. ersin amcayla konuştuktan sonra merak ettim sedef i. iyi. demiştim ama haberim yoktu aslında. çaldım zili, açtı bu kapıyı. merhaba nasılsın falan işte, gel otur. dedi. kararsız kaldım ama girdim en sonunda içeri. yemek yapmış, ben de açtım zaten birlikte yemek yemeye başladık ama masada çıt yoktu... sessizliği bozmaya karar verdim. dün gece olanlardan bahsetmemiz gerekiyordu diye düşündüm. söze senden özür dilerim sedef. diyerek girdim. senin zayıflığından yararlandım ben, hülya teyze ye, ersin amca ya ihanet ettim ben. dedim. o ise hiç beklemediğim bi yanıt vererek, dün gece yaşadığı hiç bir şeyden pişman olmadığını, aksine mutlu olduğunu söyledi. sen kimseye ihanet falan etmedin, ben istemeseydim zaten olmazdı. diyerek beni biraz olsun rahatlatmaya çalışıyordu. kız sanki bana karşı bişeyler hissediyordu. Çok da normaldi aslında böyle hissetmesi çünkü o adamdan sonra hem hayata küsmüş hem de evden dışarı adım atmayan asosyal bir insan haline gelmişti. karşısına çıkan ilk insan da bendim ve böyle hissetmesi son derece normaldi. önemli olan benim bu durumda nasıl bir tepki vereceğimdi. hem bi duyulsa nasıl bakardım ben o insanların yüzüne? bu bana sordu peki sen pişman mısın? diye. evet dedim. benim bi sevgilim var. bunu yapmamalıydım. çok büyük bir hata yaptım. dedim. kız başladı ağlamaya ama nasıl ağlıyor, hıçkıra hıçkıra. ne yapacağımı bilemedim. korkuyordum da zaten. git buradan! dedi bana. önce kapıya doğru yöneldim ama sonra ya kendine bişey yaparsa diye düşündüm ve vazgeçtim. geldim tekrar yanına. o da gitmediğim için memnun kalmıştı aslında. ben onun ağlamasını seyrediyor o ağlıyordu. belli bi süre sonra, birbirimize bakakaldık öylece. ona gerçekten çok iyi birisi olduğundan bahsettim ama ben edayı seviyordum ve ikimizin birlikteliğinin imksansız olduğundan bahsettim. kelimelerime çok dikkat ederek konuşuyordum. zaten içimde artık büyük bir korku vardı. bu korku sadece sedefin kendisine bişey yapar korkusu değil aynı zamanda yaptığımız bu pisliğin ortaya çıkması korkusuydu. bir duyulsa bu yaptığımız eda beni asla affetmezdi. ersin amca, ve hülya teyzelerin durumlarını ise düşünmek dahi istemiyordum.

sedef konuşmalarımdan anlamıştı benim ne kadar çok korktuğumu. için rahat olsun, bu yaptığımızı kimseyle paylaşmam. dedi. ama ne olursun benden uzaklaşma, beni tekrar yalnızlığa terk etme! dedi. bunları söylerken ellerimden tutuyor, tüm çaresizliğiyle adeta bana yalvarıyordu. ne yapacağımı bilemiyordum ben de artık. benim sedeften uzak durmam en doğru yoldu ama ya benim mutluluğuma köstek olursa, ya yaptıklarımızı anlatırsa diye kopamazdım artık sedeften. peki sedef dedim. ben senin yanındayım, senin yalnız kalmana müsaade etmeyeceğim. dedim. bu biraz olsun mutlu oldu benden bu sözleri duyunca... haftasonu ankara ya gittim. aileme haber bile vermemiştim.
sabah 6 da ankara daydım. geleceğimi bi tek eda biliyordu ve o saatte beni terminalde bekliyordu. gece uyumamış bile. son olaylardan sonra daha bir duygusal olmuştu anlaşılan. o benim için çok şey yapmıştı ve belki de sırf bu yüzden beni kaybetmek istemiyordu. çünkü beni ben yapan, benim şu an üniversite okumama kadar beni adam yapan kişi eda ydı. hani yanlış anlamayın da, beni bir sevgili gibi seven eda, beni çocuğu gibi de seviyordu aslında. hani anneler, evlatları ne kadar şerefsiz olursa olsun, çocuklarından vazgeçemez ya, işte bizim durumumuz da böyleydi eda yla. otobüsten indim, karşımda eda. bitkin görünüyordu aslında ama güçlü görünmeye çalıştığı her halinden belliydi. kucaklaştık önce sıkı sıkı. bavul falan almamıştım yanıma, küçük bi sırt çantası işte. tuttum elinden, yürüyoruz. ilk ben konuştum, şurda bişeyler atıştıralım mı? dedim, terminalin içinde bir cafeyi göstererek. olur. dedi. girdik işte içeri oturuyoruz, ne desem bilemiyorum eda ya. söze o başladı. ne oluyor sana xxx? dedi. sorunların mı var bursa da? yalnız mı hissediyorsun kendini orda, derslerin mi kötü yoksa, ne oluyor sana? sen eski sen değilsin. eda haklıydı. ona layık olamamıştım ama onu kaybedemezdim o bana bu hayatta sunulmuş en büyük şanstı. tuttum ellerinden, özür dilerim. dedim. ben sana layık olamıyorum. ben senin kadar güçlü olamıyorum. ama asla senden vazgeçmek de istemiyorum. dedim. konuşamadım daha fazla. boğazım düğümlenmişti. oysa yolda onlarca prova yapmıştım bu an için. bana aşkım dememişti geliğinden beri. ismimle hitap ediyordu ve yine öyle başladı söze. xxx böyle yapma lütfen. ben seni senden daha iyi tanıyorum. ben senin bana taa ilk baştan beri aşık olduğunu biliyordum diyor (lise 3 ün başından beri demek istiyor). ben sana aşık oldum çünkü sen beni gözünde o kadar büyütüyordun ki, aylarca bana bir selam vermeden, sadece bakmakla yetindin. ben senin gözlerinle konuşabiliyorum, sakın beni sen de yarı yolda bırakma annem gibi, bu acıyı bir daha yaşamamı ister misin? diye sordu. bu söylediklerini daha önce bilmiyordum. ben ilk kez kolumun kırıldığı gün onun dikkatini çektim sanmaktaydım oysa. sana güvenmek istiyorum. diyordu bana. bu sözü daha önce, ilk kez evine gittiğimde söylemişti bana. bu ikinci oluyordu. oysa bana hep güvenirdi. tamam kıskançlığı falan çoktu ama, ben bir şey söylediğim zaman inanırdı bana. kıskançlık tartışmalarımız bana inanmadı için değil, hep içinde geleceğe dair bir korku olmasından kaynaklanıyordu. bir kez daha sordu işte bana; sana güvenebilir miyim xxx?
rüzgar beni bir yerlere sürüklüyordu ve ben kontrolü kaybetmek üzereydim. eda ya güven verebilmeyi ondan daha çok istiyordum ama ya uçuruma sürüklenirsem, ya eda yaptıklarımı anlarsa, ya bundan sonra da o pisliklerimle yaşamaya devam edersem diye düşünmekteydim içimden. evet, güvenebilirsin. dedim. ama çok zor dedim, çok düşünerek dedim ve o da anlıyordu muhakkak bir şeylerin kötü gittiğini. bu başladı söze, tekrar. ben artık senin o evde yaşamanı istemiyorum ordan taşın, uzaklaş oradan. peki dedim, sen nasıl istersen. bunu ben de istiyordum artık. bu bana sarıldı tekrar, en sonunda geldiğimden beri ilk defa canım dedi bana. canım bi peçete versene şurdan. ohh beee. ohhhhh…
ne yapalım, nereye gidelim? dedim. ikimiz de yorgunduk aslında. bilmem, sen söyle. dedi. ikimizin de gözünden uyku akıyor ama evlere gidip ayrılmak da istemiyorduk. bizim gölbaşında bi ev daha vardı. oraya gitme fikri geldi aklıma ama hafta sonları genellikle bizimkiler orada kalıyor. ulan ne yapsak. nasıl anlayabilirim bizimkilerin orda olup olmadığını. ya biz ordayken, gelseler ne bok yiyecem ben. ne işin var senin burada demezler mi? hem de eda var yanımda. peder bey, sabahları erken kalkar iş için. c.tesileri bazen gider iş yerine ama muhakkak erken kalkar. aradım babamı, nasılsın hoş beş işte. işler nasıl gidiyor falan dedim, ağzını yokluyorum adamın. bugün gitmedim. dedi. iyi o zaman gölbaşına gidersiniz. dedim gülerek ama içimden küfrediyorum. yok, bugün müsafir gelecek, teyzenler gelecekmiş. dedi. hımm falan dedim, bol selam herkese. dedim kapadım telefonu. hadi gidiyoruz kızım. dedim edaya. gölbaşına gittik. eda babasına anneme diye çıkmış evden ama anne baba görüşmediklerinden içi rahat yani. girdik eve işte. hiç bişey yapmadık. ikimiz de yorgunluktan geberiyoruz. hem bizimkisi zaten sadece seks yaşanan bir ilişki de değildi. birbirimize sarılarak yattık. o güzel saçlarını okşaya okşaya daldım uykuya. o gün rüyamda bile gördüm edayı. hem yanımda, hem rüyamdaydı.

3-4 saat uyduk galiba. eda uyanmış benden önce. geçmiş karşıma bana bakıyor sessiz sessiz. bu nasıl bir sevgi diyorum ya. tamam herkes aşık olur, herkes aşk yaşar ama acaba herkesin aşkı böyle mi oluyordu. başından çok aşk geçmiş birisi değildim zaten. lise de ondan önce bi kaç tane olmuştu o kadar. Onlar da bildiğin sözlüğün liselilerinin açtığı başlıklar gibi işte (:
hiç sanmıyordum bir başkasının beni böyle taparcasına sevebileceğine. Ben de kendime geldikten sonra hadi çıkalım, hava alalım biraz. dedim, çıktık dışarı. mogan parkı var işte ankaralılar bilir, oraya gittik. konuşuyoruz falan işte. babası buna araba alacakmış. bir tane bulmuşlar yarın alacakmış babası. artık her hafta bursa dayım aşkım diyor bana. Sen de okulu bitirince babamla çalışırsın falan dedi. ilk defa orda kızdım eda ya. tamam kötü niyetle demiyor bunu ama kendime yediremezdim böyle bir şeyi. baya tartıştık falan işte orda. ben sana bakarım, sen bunları mı düşünüyorsun?! dedim. yine üzmüştüm kızı...
ertesi gün de birlikteydik bütün gün, ben gece bindim otobüse çıktım yola. eve geldim, semih i aradım, böyle böyle ben evi boşaltıcam. bi yer bulmam lazım falan. Semih in de bi ev arkadaşı vardı ama 1 aya kadar ayıracaklarmış zaten evi. birlikte çıkalım falan dedi bana. Benim de aklıma yattı bu fikir. hem daha hesaplı olurdu. baya para harcıyordum sonuçta yalnız yaşarken.
hülya teyzeler gelmişti bursa ya, oğullarının işlerini falan baya yoluna koymuşlar işte, kızları da eskisi gibi değil tabi. görünce baya şaşırmışlar. biraz olsun gülüyordu kadının yüzü. ben evden taşınacağımı söyledim hülya teyzeye. kadın kendilerini suçlu hissetti sanki. ben onlardan kaçıyorum gibi düşündü, baya üzüldü. gitmemi istemiyordu beni çok seviyorlardı çünkü ama gitme de diyemedi. kafama da koymuştum artık. eda her gün arayıp, ne yaptın ev işini? diye soruyor ben de semih le eve çıkacağım işte, onun ev bulmasını bekliyorum. Diyordum.

sedef duymuş benim taşınacağımı, bi gün geldi benim eve. oturuyoruz işte, bu dedi evden niye taşınıyorsun? benden mi kaçıyorsun? . ne alakası var falan dedim. çok masraflı oluyor tek yaşamak, ondan gidiyorum. dedim. bu üzüldü ağlıyor işte. ben biliyorum, sen benden kaçıyorsun. dedi. sen gideceksin ben yine eski sedef olacağım. senden başka konuşabildiğim kimsem kalmadı, sen de gidiyorsun işte. dedi. artık tek düşüncem sedef i iyi etmek, tamamen çöküntüden kurtarmak ve böylelikle sedef ten kurtulmaktı. bir plan yapmalıydım. sedef için, ben ve eda için. okuldan bi arkadaşım var, adı burak. tipi falan da yerinde iyi bir çocuktur. buna sedef ten bahsettim. ama her şeyi anlattım, ilişkiye girdiğimize kadar. en son ağzımdaki baklayı çıkardım ve oğlum bu kızı sana yapalım mı? dedim. ilk başta manyak mısın ?! dese de, erkek milletiyiz abi. kız bulunca dayanamıyoruz. iyi bakalım yap. dedi bu bana en sonunda.
bi gün ayarladım burak ı işte, hülya teyzelerin kapıyı çaldım. ben biraz gezeceğim de, sedef in işi yoksa, o da gelsin isterseniz, hem bi hava alır. dedim. gitti söyledi sedefe. mutlu oldu tabi o da. neyse bekledim ben evimde bunun hazırlanmasını biraz. altıparmakta bir cafeye gittik. ben buna bi arkadaşımın daha geleceğini. çok iyi biri olduğunu falan söyledim yoldayken. yakın arkadaşımdır dedim. bi tepki vermedi. cafeye oturduk, biraz sonra burak da geldi. oturduk hoş beş sohbet işte. Burak ın hoşuna gittiği belliydi sedef in. Sedef te tık yok ama. lan çocuk benden daha yakışıklı ama yok amk. hiç pas vermiyor. sonuçta burak da gururlu çocuk, bir iki yokladı ama karşılık alamayınca o da vazgeçti.

ayrıldık cafeden evlere gidiyoruz. bu bana demesin mi, senin ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyorum. sen benden kaçmak için gidiyorsun, sen benden kurtulmak için arkadaşını bana yapmaya çalışıyorsun diye. otobüsteyiz ama nasıl sinirli. lan dedim aha yine kafayı sıyırdı bu kız. nasıl götürecem ben bunu bu halde evine. eve yakın bi yerde bi yere oturttum bunu. kız zaten kendinde değil. bu halde eve götürsem bülbül gibi şakırdı ne bok yediğimizi. oturduk işte, ben buna evet haklısın bunun için gidiyorum evden, bunun için çağırdım burak ı. ama sen de beni anla, iş sadece bende bitmiyor ki. eda hissediyor bazı şeyleri ve o istiyor bunları benden dedim. ne olursun bırakma beni. en azından biraz daha bırakma. sana ihtiyacım var diyordu. ben senin eda yla birlikte olmana engel olmayacağım. sadece beni bırakma. illa bi isim koymamız gerekmiyor, sadece sadece beni bırakma! dedi. e ne yapıyım bende iyi dedim, sen nasıl istiyorsan öyle olsun. ama lütfen ağlama artık, yeter. aradan biraz vakit geçmişti ve ben taşınıyordum. Sedef e bunu eda için mecburen yaptığımı söylemiş ve ona yine de onunla daima görüşebileceğimizi söylemiştim. yeni ev eskisinden daha yeniydi ama eskisi daha genişti ve burada 2 kişi kalacaktık bir de üstelik. ama semih iyi çocuktu, anlaşamayacağımızı sanmıyordum okul devam ediyordu, bu dönem baya sıçmıştım. amk bu iktisat derslerinin!
neyse devam;
iki kişi yaşamak harbiden zormuş. gelen giden de eksik olmuyor amk zaten. ebesinin amı gibi bulaşık çıkıyor. Tamam, aşırı düzenli bir insan değilimdir ama, bu tahmin ettiğimden de fazlaydı. ister istemez, atışmalar falan başladı bu semih le. eda gelmişti 2 kez, daha taşınalı 1 ay olmuş. beni merak ediyor tabi. ulan bu semih in yavşak yavşak hareketleri kızın yanında, beni çileden çıkartıyor. bi keresinde, odamızda film izlerken bile daldı amın evladı, ne izliyosunuz ya ben de izleyeyim mi? diye. semih kıskanıyordu beni bunu anladım. bu aralar sedef de gelmeye başlamaz mı bize amk. bir gün semih, keraneye çevirdin evi. dedi şaka yollu sözde. baya baya birbirimize girdik o lafı duyunca. ulan eda nın gelmesi mi batıyor sana orospu çocuu?! sedef konusunda haklıydı ama, bilmiyor ki geçmişi amk... ne diyecem ben buna, sedef i siktim, şimdi de korkudan ne dese yapıyorum mu amk.

bi gün ben okuldayken gelmiş bu sedef. semih evde o sırada, öyle girmiş. bana haber de vermiyor geleceğini amk. bunlar sohbet falan derken, sedef buna, sana bişey söylüycem ama aramızda demiş. Semih de atlıyor tabi hemen söyle diye. sedef bütün yaşadıklarımızı anlatmış buna. eve geldim ben, tabi hiç bişeyden haberim yok. Sedef i gördüm şaşırdım. Semih in yüzünde yavşak bi sırıtış var ama nereden biliyim amk, yediğim naneleri öğrendiğini.

o gün takıldık üçümüz birlikte. Sedef i yolladım gitti, sonra. bir gün yine telefon çaldı. eda ben geliyorum. dedi. hem de arabasıyla gelecekmiş bu defa. daha önce göndermemişti 2 kez babası arabayla. şu şansa bak amk, millet araba alıp kız ayarlamaya çalışır. bana arabası olan bi kız benim için geliyor. (:
eda iyi araba kullanırdı zaten, arabası olmadan önce de. neyse geldi eda. biz ikimiz takılmaya çalışıyoruz ve bu semih götleğini pek dahil etmemeye çalışıyorum aramıza. adam dengesiz çünkü. kızın yanında, ooo xxx cim, arabalı kızı bulmuşsun falan der amk, bi de edanın yanında papaz olmayayım şunla. hem eda kesin kendini suçlardı, benim yüzümden sen bununla ev arkadaşı oldun. senin düzenini bozdum diye üzülürdü kesin. ilk gün gayet güzel gezdik işte. altımız da arabamız da var. Uludağ a çıktık edayla. semih puştu ben de geliyim der gibi nasıl bakıyor amk. yolda görseniz o tipi para verirsiniz. neyse çıktık uludağ a, bu kayak yapmayı nasıl biliyor. nerde öğrendiyse artık. Ben de orta derece işte. kaydık falan, baya güzel bi gün geçirdik. akşam eve gittik, yattık. sabah ben ekmek falan almaya çıktım dışarı. iyi ki çıkmışım amk. bi baktım yolda sedef! yine geliyor lan! lan bi haber ver, sikecem seni oracıkta artık. bi haber ver lan!!!
bu güle güle geliyor. hemen koşa koşa gittim yanına sedef dedim eda burada. gelme bugun cart curt. bu geliyim ya, ne olacak diyor. ne ne olacak, ben senin için kaçtım o evden, burada semih le savaş yapıyoz her gün senin bokuna! daha hala ne olacak diyor. bu gelicem diye tutturdu. gelme diye de kolundan sürükleye sürükleye gönderemem ya. bunun elinde bi poşet var. kahvaltılık bir şeyler getirmiş belli. hadi dedim, getirdiğin şeyleri şurada yiyelim, ondan sonra da sen git ne olursun. bak eda ta ankara dan geldi ama ben yine de senle oturucam. hadi n olur dedim. bu iyi tamam dedi. açık bi parka gittik, oturduk yiyoruz. bakkaldan içecek almıştık işte. onu içiyoruz yiyoruz derken 1 saat oldu nerdeyse. eda aramadı daha bu iyi haber ama neden aramadı? diye de aklımda bir soru işareti yok değil.

en sonunda hadi kalkalım dedim, iyi dedi. gelmeyeyim mi ben? diyor hala amk. yok dedim. bunu dolmuşa bindirdim. gidene kadar bekledim. gititm tekrar markete ekmek bilmem ne aldım geldim eve. evde eda yok. semih odasında. nerde eda?? dedim. çıktı o. dedi. lan nereye çıktı? amk. bilmiyorum. diyor. arıyorum eda yı telefonu kapalı. lan noldu? ne oldu ne oldu?!! deli dana gibi evde dolanıyorum. Sedef le bizi mi gördü? diyorum. evet galiba bizi gördü. herhalde arkamdan o da indi, beni sedefle görünce de, çekti gitti. semih diyorum bu önce evden çıktı, sonra tekrar gelip mi gitti? diye. çünkü beni takip etmeye dışarı çıksaydı, tekrar eşyalarını almak için eve girmek zorundaydı.
hayır, direk çıktı, bi daha da uğramadı dedi. e o zaman sedef le beni görmedi eda. daha başka ne olabilir ki? telefon da kapalı hala! offff
o gün yaklaşık bir 6-7 saat sonra bir telefon. arayan tolga amcaydı (eda nın babası). içimde büyük bir korku. bir şeyler olmuştu ama neydi? Eda nın gitmesi için ne olmuştu ki? bütün bu sorular kafamda açtım telefonu. telefonda babası bana nasıl küfrediyor, öyle böyle değil. bir daha kızımın adını dahi ağzına almayacaksın. seni gördüğüm yerde vururum! ve daha neler neler. hani görseniz adam inci yazarı dersiniz, o derece...
ne oldu, ne yaptım? diyorum ama kime diyorum, adam 7. ceddimden girmiş, soy ağacımı yeniden şekillendiriyor. küfürlerle zaten sarhoş oldum ben. yığıldım olduğum yere. semih noldu oğlum? diyor ama kendimde değilim. zırıl zırıl ağlıyorum. ne yapmıştım ki eda ya? suçum neydi en azından onu bari bilseydim.
semih okulun hastanesine götürdü beni. serum falan verdiler. tansiyonum falan düşmüş heralde. beni telkin ediyor bu orospu çoucu. üzülme lan diyor sana kız mı yok? amına koyduğumun sıpası, ne diyon sen. kıskanıyorsun sen bizim aşkımızı bu besbelli diyorum içimden. neyse bi kaç saat hastanede kaldıktan sonra gece ankaradan bi arkadaşımı aradım. dedim böyle böyle oldu, neler oluyor anlamadım. babası şu saatlerde işte oluyor, sen bi kaç gün geçsin, ortalık yatışsın, git bi bak eda ya. neler oluyor öğren.

2-3 gün sonra arkadaş gitmiş eda nın evine. açmış kapıyı eda, baya solgunmuş yüzü. bunı tanıyor eda zaten. ne oldu, neden geldin? demiş. bu anlatmış işte xxxin telefonuna çıkmıyormuşsun. baya meraklanmış ne oldu falan. bu demiş git ona sor, git sedef e sor. ben artık onun artık adını bile duymak istemiyorum. ne olur rahatsız etmeyin beni artık! demiş. bu biraz daha ısrar edince en sonunda demiş işte. o gün ben evden çıktığımda, semih benim sedef le yaşadığım şeyleri bir bir anlatmış eda ya. Eda da bi hışımla çıkmış evden. yolda da kaza geçirmiş. arabası yoldan çıkmış, ölümden dönmüş!
her şeyi anlatmış işte bizim arkadaşa ve bundan sonra hayatımda onun gibi bir şerefsizin lekesini taşımak istemiyorum! demiş. bana kızdığında sadece ismimle hitap eden eda, bana şerefsiz demişti. arkadaş ilk başta bana olanları anlatmadı. sen gel bi ankara ya dedi bana. anladım öğrenmişti bişeyler ama telefonda konuşmak istemiyordu anlaşılan. o gün atladım otobüse gittim ankara ya.
bu bana her şeyi anlattı. sen böyle böyle yapmışsın. semihte her şeyi söylemiş. ulan semih nasıl öğrendi? diyorum. ben anlatmadım ki o puşta olayları. bilmiyorum tabi sedef in her şeyi semih e anlattığını. yıkıldım tabi ben haliyle. Eda nın yanına gitmek istiyorum köpek gibi ama bitmişti artık her şey. bu sefer yolun sonuna gelmiştim...bursaya gidiyorum neyse. semih tabi ankaraya gidince her bi boku öğreneceğimi tahmin etmiş önceden. eve çağırmış 2 arkadaşını. ben bunu sikersem, ayıracaklar, belki de bana dalacaklar işte. eve girmemle semihin üstüne atlamam bir oldu. öyle böyle değil öldürecem herifi. iyiki o 2 arkadaşını çağırmış yoksa kesin katil olurdum. o 2 kişide bizi ayırmaya çalışıyor falan ama onlara da giydiriyorum arada. Onlar da bana falan işte. ölesiye dövüştüm. en son bittim tükendim işte, polis çağırmış komşular. polis geldi aldı bizi. sorgumuzu falan aldılar. orda derdiniz ne? diyolar hiç cevap yok. bir gün nezarette kaldım. o gün bizimkiler aramışlar, açmamışım telefonu. onlar da meraklanmış baya bi. ertesi gün çıktım. annem biz yoldayız demez mi? niye açmıyorsun telefonunu, ne oldu bişey mi oldu bilmem ne. yok anne, gelmeyin! diyorum ama dinleyen kim. eve girmedim o gün. burak dediğim o arkadaştayım. bizimkiler geldik. dedi. ben benim eve götürmeyecektim, burak a götürecektim. sağolsun bana çok yardımı olmuştur burak ın. bizimkiler geldi. ben ölü gibiyim. noldu diyorlar falan. dedim eda yla ayrıldık. annem telkin ediyor beni, üzme oğlum canını, ne yani kendini mi öldüreceksin, yapma etme. bir sürü şey. niye evine gitmedik? diyorlar, semih le tartıştım dedim. ne oldu falan dediler. eda yla aramızı o bozdu. dedim işte. Babam da baya üzülmüştü durumuma. bu halde zaten ders mers çalışamazsın, gel gidelim eve. dedi. yok dedim. gidemezdim ankara ya. Eda sız bi ankara bana yabancıydı artık. Eda sız nefes alamazdım ki ben ankara da

ne kadar ısrar ettilerse de gitmedim onlarla. bi gün kalıp gitti onlar. babam, sağolsun baya yüklü bi miktar para verdi. al dedi, nasıl istiyorsan öyle kur düzenini dedi. kendini daraltma, okumasan da olur, ne yaparsan yap ama kendine bişey yapma sakın, annenin haline bak. dedi. oysa onun hali de anneminkinden pek farklı sayılmazdı...
elimde tekrar bi eve çıkabilecek miktarda para vardı ama uğraşmak istemiyordum ev ara, eşya ayarla. burak oğlum burada kal dedi. burağı severdim ama yalnızlık en iyisiydi. çocuğun düzenini de bozmak istemezdim ne olursa olsun. gittik bi kaç gün sonra burak la benim eve. kişisel bütün eşyalarımı topladım. evde yoktu semih puştu. Burak ın eve götürdüm bi kaç elbise falan. sonra bi kamyonet ayarladım, ne kadar getirdiğim eşya varsa onları da aldım evden. eşya falan sikimde değil ama o orospu çocuunun, benim aldığım şeylerle keyif sürmesini istemiyordum. aldım eşyaları, koyacak yer yok bi boş dükkan buldu bi arkadaş, oraya koyduk eşyaları. çürüse de sikimde değil, semih kullanmasın da... hep merak etmişimdir, o sikik evi öyle dımdızlak görünce ne hissetti acaba diye.

yaklaşık 1 ay geçti. okulu iyice boşlamıştım. Eda dan ses yok, işin ilginci sedef de hiç aramamıştı beni. o niye aramıyordu acaba? diye düşünüyordum çünkü hiç bişeyden haberi yoktu ki. oysa semih kavgamızı falan her şeyi anlatmış sedef e. Sedef de korkuyor tabi, aramıyor beni.
biraz olsun toparlamıştım kendimi. ben eve çıkacağım falan dedim burak a. Görükle de kalmayacaktım ama. o semih in yüzünü görmek istemiyordum çünkü. yine şehir merkezinde bi ev tuttum ben. dükkana emanet koyduğum eşyaları da aldım, bi kaç üstüne yeni bişeyler derken evi düzdüm tekrar. okul bitmişti, dersler bok gibi, 2 tanesinden geçmiştim yaz okuluna kalacağımı söyledim bizimkilere. gitmek istemiyordum ankara ya. annem bi haftalığına da olsa gel yavrum özledik! diye ağlayınca dayanamadım peki. Dedim.

1 haftalığına gidecektim ankara ya. ilk 3 gün evden dışarı adımımı dahi atmadım. her gün eda nın yanına gitmeyi istiyor ama cesaret edemiyordum. Eda nın okul arkadaşlarından birini aramak geldi aklıma. adı burcu. beni çok severdi. tepkisi ne olacak bilmeden, görüşmek istediğimi söyledim. bu bana hiç gerek yok artık. dedi ama yalvarıyorum burcu yalvarıyorum sana. dedim. ikna ettim burcu yu.

buluştuk bi yerde. Eda yı sordum önce. eskiye göre daha iyi. dedi. o da 2 dersten kalmış. daha önce hep a lı b li notlarla geçerdi. sağlığı nasıl? dedim. nasıl olsun?! senin yüzünden ölüyordu! dedi. haklısın. dedim. ben burcu ya tüm yaşadıklarımı en ufak ayrıntıyı es geçmeden anlattım. Sedef i, semih i, eski evimi, nerde ne yaptıysam anlattım.
burcu biraz hak vermişti bana. korkularından dolayı sedef ten vazgeçemedin yani dedi. evet dedim. ben eda dan başka hiç kimseyle birlikte olamam. ne yaptıysam eda yı kaybetmeme korkusundan yaptım dedim. lütfen eda ya şunu de ki; eğer istesin, bana son bir şans versin, bursa yı hayatımdan çıkarmaya razıyım. gerekiyorsa okumam dedim. kız bana çok acımıştı ama nefretle bakmaya çalışıyordu.

burcu eda ya anlatmış tabi bütün konuşmalaramızı. bir gün bursa dayken telefonum çalıyor. tanımadığım bi numara. açtım telefonu alo dedim. ses yok. kapandı sonra. diyorum ya eda ya sedef kesin ama hangisi. eda olma ihtimali daha yüksekti çünkü eski hattını kapattırmıştı. 10 kez aradım tekrar ama açan olmadı. o gün gece aydınlığa doğru geçerken yine çaldı telefonum. uyku sersemi baktım numaraya, arayan gündüzki numara. açtım telefonu, karşıdaki ses; neden, neden, neden?! diyor...
(bkz: her gün yeniden başlamak)
(bkz: kelebekler vadisini kalbime taşıyan adam)
(bkz: delirerek sevmek)
(bkz: beklemekten alınan haz)
(bkz: sevgiye uyanmak)

"eski" bir aşk hikayesi...
eda ydı evet, edaydı! bir neden söyleyemiyor sadece dinliyordum. ilk baştaki neden sorularından sonra o da susmuş, sadece ağlama sesini duyabiliyordum. eda diyorum edaaaa bu daha çok ağlıyor sanki ben öyle dedikçe. bitirme eda, bitirme! dedim. bi 5 dk sürdü bu telefon görüşmesi. yine o kapattı. bir umut ışığı görünmüştü sanki. eda beni unutamıyordu. dedim ya, beni çocuğu gibi seviyordu adeta diye. ne kadar şerefsiz de olsam, benden vazgeçmek istemiyordu.
hava aydınlanmıştı.. aradım eda yı, açtı. o an ne konuştuk çok fazla hatırlamıyorum şu an. ama ankara ya geliyim mi? dedim. neden? dedi. seni görmeye... dedim. hayır! dedi. sana olan aşkıma inanman için kendimi öldürmem gerekiyorsa, onu da yaparım eda! dedim. bu nasıl korktu öyle deyince. sakın! dedi. bana bir de bu acıyı ekleme! peki dedim sen nasıl istersen. ben seni hak etmedim, ama ben senin için ne istiyorsan yapmaya hazırım bunu Bil. dedim. bundan sonra sana haber vermeden nefes bile almam, yeter ki bana bir şans daha ver. dedim.

o gün tekrar arayamadım bir daha. cesaret edemedim. ertesi gün eda aradı ve ben yapamam artık xxx. dedi. babama söyleyemem seni bir daha. biz hakkımızı kaybettik. dedi. gidiyim babanın yanına, ne olacaksa olsun, yeter ki sen iste, orasını düşünme. dedim. hayır! dedi karşı çıktı. olmaz dedi, bir daha görüşmeyelim. bunu benim için yap. dedi ve kapattı telefonu...

eda yı tekrar kazanmak için değil babası, tüm dünyayı karşıma almaya razıydım. kafaya koymuştum, ankara ya gidip babasıyla görüşecektim. isterse beni öldürsün, hiç umurumda değildi artık. birkaç gün sonra cesaretimi de toplayarak ankara ya gitmiştim.

öğlene doğru babasının dükkanına girdim. tolga amca nerede? diye sordum, elemana. eleman beni tanıyordu daha önce, gelmez, boşuna bekleme. dedi bana. anlaşılan onun da bazı şeylerden haberi vardı. peki dedim çıktım dükkandan. dükkanın karşısında bekliyorum tolga amcayı.. akşama kadar bekleyecektim. bugün gelmezse yarın, yarın gelmezse ondan sonraki gün. gelene kadar bekleyecektim onu.

yaklaşık 2 saate yakın dikildim dışarıda. en sonunda tolga amca belirdi. gittim yanına, bu şokta. ne var lan it?! dedi herif bana resmen. bir daha karşıma çıkma, seni öldürürüm demedim mi ben? dedi. Ben de istersen öldür tolga amca ama önce bi konuşalım. dedim. bu iyi lan, atla arabaya. dedi. bindik arabaya bu beni bi yere götürüyor. ne kadar cesaretli de olsam, eda için ölmeye de razı olsam, içimden siki tuttum bu sefer, bu beni kesin sikecek. diyordum. benim ses resmen götüme kaçtı, o da hiçbir şey demiyordu, yol boyunca hiç konuşmadık. bu beni bi yere götürdü, boş bi ev. daha önce bilmediğim bi yerdi. girdik içeri...

ben başladım ağlamaya ama nasıl ağlıyorum. adam bana bişey yapacak diye de korkuyorum zaten. bu bana ne var lan, ne istiyorsun daha? diye söze başladı. ben işte, yaptığım her şey için çok pişman olduğumu, eda için her şeyi göze aldığımı, bir şans daha istediğimi falan söyledim son derece korkak bi tavırla. bu kendini bi anda kaybetti. ne diyorsun oğlum sen, ne tekrardan bahsetmesi. kızımın başına senin yüzünden gelmeyen kalmadı! dedi ve başladı bana yumruk atmaya. yumruklardan hırsını alamamış olacak, yere kapaklanan bana biraz da tekme salladı, sağolsun. şimdi siktir git bu evden. bir daha karşıma çıkarsan yemin olsun öldürürüm seni! dedi.

ben yarağı yemiş bir suratla evden çıktım. sarhoş gibiyim amk. aradım bi arkadaşı geldi aldı beni. hastaneye gittik, pansuman falan işte. burnum çatlamış. hastaneden çıktım. bizimkiler geldiğimi bilmiyordu zaten. tekrar bastım gittim bursa ya...
ertesi gün telefonum çaldı, arayan eda ydı. babası olanları anlatmış galiba. ama beni dövdüğünden haberi yok. niye beni dinlemedin? ben sana demedim mi sakın babamla görüşme diye! ne yaptı sana, bişey yaptı mı? Dedi yok dedim, bişey yapmadı ama keşke yapsaydı da, affetseydi dedim. eda, babam affetse ben affetmem artık seni, her şey bitti bunu kabullen ve kendine güzel bir hayat kur, bundan sonra hayatında eda diye birisi yok bunu bil ve lütfen kendine iyi bak dedi ve kapattı telefonu.

o günden sonra günlerim hep monoton geçti. asosyal bir yaşam geçirdim ilk başlarda tabi ama daha sonra elbette ben de güldüm, eğlendim, makara da yaptım. derslerime daha bi önem verdim. sanki eda için yapabileceğim son şeydi bu. hep okumamı istiyordu çünkü. Sedef le bir kez telefonda görüştük, semih e her şeyi kendisinin anlattığından bahsetti. o günlerde kendinde olmadığını bilmem ne bir sürü şey söyledi. hiçbir şey demeden kapattım telefonu, bir daha da görmedim. hülya teyze ve ersin amcadan da haber yok. belki sedef onlara da anlatmıştır yaptığımız o iğrençliği ve o yüzden onlar da beni arayıp sormamışlardır.

eda ya gelince. okulunu bitirdi. en sonki ayrılık konuşmamızdan sonra, haftada bir telefonda görüşüyor gibiydik. kendime bir şey yapmamdan korkuyordu galiba. daha sonra aramalar seyrekleşti, ankara ya geldiğimde işleri oluyordu genelde. arkadaş kalalım. demişti ama olmamıştı. hep yeni bir sevgilisi var mı acaba diye içim içimi yedi ama böyle bir şey bulamamıştım. babası okulunu bitirdikten sonra onu yurt dışına göndermiş. 1 senesini doldurdu. irtibat iyice kesildi. galiba unuttu beni...

bana gelince; okul bitti. şu an çalışmıyorum ama bi kaç aya bi iş ayarlayacağım kısmetse. Eda dan sonra bir başka kızla tanıştım. Onunla da 1.5 yıl gibi bi süre sürdü. evlenecektim artık onunla ama o da olmadı. şu anki tek sosyal hayatım sizlersiniz ama bugünleri de geride bırakacağıma eminim. hayat bana bir fırsat sunmuştu ve ben bunu değerlendiremedim. fakat hayatta şunu unutmamalıyız ki, fırsat her zaman gelmez insanın ayağına, her zaman eda gibi biri çıkmaz insanın karşısına fakat eda yok diye de kahretmek boşuna. elimde kalanlarla mutlu olabilmeyi öğrendim ve eda yı unutamasam da, eda sız yaşamaya alıştım galiba.*
--spoiler--
dupduru, saf asla karşılığında bir çıkar beklenmeyen...sinsilik, çeşitli ayak oyunları entrikalar içermeyen tertemiz bir sayfa... berrak bir gökyüzü gibi olan...

"sana olan sonsuz özlemim ve ölümsüz aşkım üzerine bir kez daha yemin edebilmek için bunca yıl bekledim" dedi genç adam. sadece platonik olan, masal gibi bir aşk öyküsü idi onlarınki. ne iflah olmaz bir azimdi; her anını, ona kavuşacağı günün hevesi ile yaşamak... tekrar içinde kaybolmayı umut ettiği; nekadar muhteşemler dediği gözlerine bakabilmeyi özlemek...

belki zamansız bir başlangıçtı onlarınki. ama aşkın yeri ve zamanını hangi güç belirleyebilmiştir ki şimdiye kadar? haliyle onlarda çok hazırlıksız yakalandılar. ikisininde çok sevdiği tarkan'ın "kış güneşi"şarkısındaki gibi "yanlış zaman, yanlış bahar". aşık olmak için zaman yanlış olabilirdi belki; AMA MEVSiM VE yer asla yanlış değildi. yaz mevsimi ve akdeniz. aşık olmak için en uygun ortam...

aşktan konu açılmışken, her gün yeryüzünde bir sürü insan, kendine özgü bir dilde, kendine özgü duygu yoğunluğu ile "seni seviyorum" diyor. kelimeler, sözcükler çoğaltıyor aşk üzerine aşka ait olan; veya kalbinin derinliklerine dokunuyor tek bir bakışla...
terk edilmek de var elbet aşkın kaderinde; çokça yaşanıyor dokunulan kalbin derinliklerinin sızım sızım sızladığı anlar...oldukça kederli sonsuz hüzünlü...
--spoiler--
(bkz: historia de un amor)