bugün

bir aşk hikayesi

lise sona geçmiştim...*

her liseli gibi bizim de abazanlıklarımız vardı. her gün servisle okula giderken, benim yaklaşık 10 metre ilerimde de bir başka servis bekleyen bi kız vardı. bu benim sürekli dikkatimi çekiyordu. güzel kızdı ve gizliden gizliye hep ona bakıyordum servisler gelip bizleri alana kadar. belli bir zaman geçtikten sonra, artık iyiden iyiye platoniğe bağlamıştım ben. sürekli onu düşünüyor ve her sabah erkenden dışarı çıkıp onun aşağı inmesini ve ona bakmayı arzuluyordum. ilk günkü sapıkça bakışlar yerini, duygusallığa bırakmıştı. aradan yaklaşık 4 ay geçmişti ve ben daha kıza bakmaktan başka hiçbir şey yapamamıştım. kızlara karşı biraz çekingen bir yapıda olduğum söylenebilirdi o zamanlar. her ne kadar tipsiz sayılmasam da, kızların bana açılması, kızların ilk adımı atması gerekiyordu bana. yoksa olmuyordu arkadaş. işte 4 ay boyunca bundan bir adım bekledim. ilk adımı o atacaktı. Köpek gibi istiyordum onu (şehvet duygusu değil yanlış anlamayın) ama iki kelam edemiyordum. her gün aynı şey. dışarı çıkıyoruz, ben gizlice onu seyrediyorum, arada bir o da baksa dahi hiçbir selamlaşma bile olmuyor, servisler geliyor ve o başka okula ben başka okula gidiyoruz işte. Artık kafayı sıyırma düzeyine gelmiştim. Yapamıyordum bir türlü. Ne kadar çok seversem seveyim, kıza belli edemiyordum durumu. Ne yapmalıydım, nasıl belli etmeliydim acaba kıza olan duygularımı. Evet daha öncede dediğim gibi, 4 ay gibi bir süre geçmişti. Ankara'nın karı meşhurdur Ankaralılar bilir. Ben çankaya'da oturuyordum. Oranın karı direk buz olur trafikten olsa gerek.

Sabah yine okula gitmek için çıkmıştım evden. Kapıdan çıkar çıkmaz inanılmaz bir kar ile karşılaştım. Kar yağmıyordu ama etraf bembeyazdı. Yine gittim servisin beni alacağı yere, başladım beklemeye. Tabii bi yandan da o kıza bakmaya çalışıyorum. O günü hiç unutamam. Üstünde krem rengi bir palto ile çok sevimliydi. Bi an dengemi kaybettim ve pat diye yere yığıldım, ona bakayım derken. Allahım nasıl bir acı, nasıl bir his bu. Kolumu kırmıştım galiba ve yerden kalkamıyordum. Nasıl bir ses geldiyse artık, kız da duydu galiba, belki de görmüştür bilmiyorum, hemen bana doğru gelmeye başladı kız. içimden gelme diyorum, rezil oldum amk, sıçtım amk diyorum ama yapacak bişey yoktu. Adeta yere çakılmıştım ve kalkamıyordum bile. Kız geldi ve panik halinde direk beni yerden kaldırmaya çalıştı. Dur dur dedim, çünkü inanılmaz bi ağrı vardı, kolum kırıldu galiba, kalkamıyorum dedim. Bu ne yapacağını bilemez bi halde, ambulans çağıralım falan diyor panikle. "Yok" dedim, "ambulans değil de, bizimkilere haber versek iyi olur aslında." O an aklıma geldi, cep telefonumu yanıma almamıştım. Okulda her gün sigara araması yapılıyordu, o aramalarda cep telefonu görürlerse onu da alıyorlardı ve uzunca bi süre vermiyorlardı. O yüzden çok sık götürmezdi kimse telefon. Neyse konuya dönelim. Zaten rezil olmuştum kıza, sıçtım sıvayım dedim ve "cep telefonun varsa bizimkilere bi haber verebilir misin?" dedim. Kız çıkardı telefonunu aradı dediğim numarayı ve bana tuttu telefonu. Dedim anneme böyle böyle çabuk aşağı inin falan. Neyse annem gelene kadar bekledi kız benim başımda, daha sonra bu ayrıldı. O ara servisini de kaçırmıştı kız. Sonradan öğrendim, meğer o gün okula gitmemiş...

Doktora gittim, bana 1 haftalık rapor verildi. Lise sondum ama pek ders falan iplemiyordum açıkçası. Okula gitmeme fikri güzeldi ama, 1 hafta boyunca onu göremeyecektim. Hem görsem ne olacakki diyorum içimden, kıza iyice rezil oldum. Yanında iki seksen uzandım yere, ağladım, "kolum ağrıo, dur kaldırma, telefonun varsa annemi arayalım..." falan. Hala düşündükçe tüylerim dikiliyor amk, bu nasıl bir rezilliktir!
Neyse ilk 2 gün gitmedim okula, o meseleden sonra işte. 2 gün sonra bi telefon geldiğini söyledi annem. kız, o gün telefonundan arattığım numarayı, aranan numaralardan bulmuş ve beni merak etmiş. Ben aşağıda servis bekleyen kız falan gibi saçma bir şekilde kendini tanıttı ama ben hemen anladım zaten onun olduğunu. Aklımda olan tek kız o çünkü. "nasıl oldun merak ettim de, bu telefondan arayım dedim bi" falan dedi işte. iyiyim dedim ben de, çok teşekkür ederim sana çok iyisin falan tarzı bişeyler söyledim. "2 gündür göremiyorum seni, okula gitmiyor musun?" dedi. Ben de "yarın gidicem, 2 gün dinlendim." dedim. Tekrar teşekkür ettim, o "geçmiş olsun." dedi ve kapattık telefonu.

Artık onun telefon numarasını da biliyordum. Daha önce annemin telefondan bulabilirdim ama aklıma gelmemişti bu nedense. Doktor 1 hafta rapor vermişti ama sırf o adını dahi bilmediğim kızı görebilmek için okula gidecektim. Sabah oldu, kırık kolla indim aşağı. Bizimkiler şaşkın tabi, "oğlum bu ne okul aşkı. Dinlen biraz" işte falan. "Yok anne, gitmem lazım" diyorum ben. Neyse, çok da ısrar etmediler zaten. indim aşağıya, bekliyorum. Biraz erken inmiştim ben. Bi kaç dakika sonra kız da belirdi ufukta. Beni görünce bana doğru yaklaşmaya başladı. Evet, bir adım atıyordu benim için! En dibe vurduğumu düşündüğüm o an, o düştüğüm an, benim için bi başlangıç olacaktı. geldi ve "nasılsın?" dedi. "daha iyi misin?" dedi. Ama nasıl bakıyor öyle. Masum, telaşlı ve saf bir bakış. Anlatamıyor, tarif edemiyorum inanın ki. "Daha iyiyim." dedim, o gün için tekrar teşekkür ettim, o sırada servisi belirdi yukarda. Bize doğru yaklaşıyordu. "Amına koyim" dedim içimden, "biraz daha geç gelsen nolurdu sanki!" Kız da gördü servisi ve vedalaştık biz, o servisin onu her zaman aldığı yere doğru giderken, ben, "bir dakika bekler misin?" dedim. Koşa koşa gittim kızın yanına, meraklandı tabi. "Ya" dedim, "alçıma bi imza atar mısın? ilk senin atmanı isterim." dedim. güldü, "tabiî ki" dedi. O ara servis geldi bile. Kızı bekliyor. hemen bi kalem çıkardı neyse, alçıma adını ve imzasını attı. Tekrardan "iyi günler" dedim o da "sana da" dedi ve servisine binip uzaklaştı. Evet! artık adını biliyordum. O alçıda onun ismi vardı. yüzüne soramamıştım ama en azından biraz zeka pırıltısıyla alçıya ismini yazdırarak öğrenebilmiştim. ismi eda'ydı. Eda!

Hemen ilk iş olarak telefonumdaki adını "eda" olarak değiştirdim. Çok mutluydum. Kolumun kırılması, adeta bir mucizenin başlangıcı olmuştu...

To be continued...