bugün

Beat Kuşağı (Beat Generation), 1950'lerde ABD'de ortaya çıkan bir grup popüler kültür karşıtı yazarı tanımlamak için kullanılır. 1950'li yıllarda konformist bir hayatı yücelten ABD toplumunun değerlerine karşı olan bu yazarların en önemlilerinden biri olarak kabul edilen Jack Kerouac aynı zamanda "Beat Kuşağı" terimini de öneren ilk isimdir.

1940'lı yılların sonlarında Avrupa ve Amerika'da kapitalist sisteme tepkinin ilk çıkışları başladı. Bu hareketler Beatles'dan Janis Joplin'e, Andy Warhol'dan Allen Ginsberg'e ve Ferlinghetti'ye, Abbie Hoffman ve Jerry Rubin'den, Guy Debord ve "Kızıl Dany"'ye kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. "Beat Generation" denilen amerika'da yaygınlık kazanmış olan bu akımın en ünlü temsilcisi Allen Ginsberg'di. Bu sanatçılar, hiçbir arka plan kaygısı duymadan pratik yaşamlarında izledikleri bütün çirkinlikleri yapıtlarına taşımaktaydılar ve toplumlarını kıyasıya eleştiriyorlardı. Allen Ginsberg 1956'da 'howl' adlı şiirini yayınlamış ve bu şiir yeni kuşağı etkileyen en önemli şiirlerden biri olmuştur. amerika'daki hareketler cinsel konularda sınırsız özgürlük ve uyuşturucuya yönelim göstermesiyle dikkat çekmiştir. Anti-kapitalist tutumları bu gençleri Doğu'nun gizemli dünyasına ve Zen Budizm'e yöneltmişti. Özgürlüğü böyle bir dünyada aramaktaydılar. Amerika'nın keşfinden bu yana gelen "Yeni dünya" anlayışı bir Amerikan kabusuna* dönüşmüştü.

Jack Kerouac'ın Yolda (On the Road, 1957), Allen Ginsberg'in Uluma (Howl, 1956) ve William S. Burroughs'un Çıplak Şölen (Naked Lunch, 1959) adlı eserleri bu akımın ilk ve en önemli yapıtlarındandır.

kaynaklar: http://www.halksahnesi.org & wikipedia
konya da mckabus mcfear ve mckocakulak dan oluşan underground grup.
william burroughs'suz anlamsız olan jenerasyon. bol uyuşturucu, az öz müzik, değersiz kadınlar.
(bkz: beat kuşağı)
(bkz: jack kerouac)
külliyat tamam:

http://www.radikal.com.tr...3217&tarih=17/04/2008
az bir bilgi sahibi olmak için kerouac ın on the road eserinin okunması yararlıdır.bir nevi counterculture ın öncülleridir.hippilerden kat be kat kıyaklardır.
elde edemediğimiz ne kadar dünyevî deneyim varsa tümünü heybesine doldurmuş, tadamadığımız bilumum hayatî zevkin dibini bulmuş, vazgeçemediğimiz ne kadar konforlu boyunduruk varsa hepsini elinin tersiyle ittirmiş; çok yürümüş, çok yorulmuş, çok kirlenmiş, çok esrimiş ammavelâkin çok yaşamış insan kuşağı. ayda yılda üç beş konser haftada birkaç bira ile yaşadığını zanneden akça pakça çocuklar olarak, kendilerine ölesiye özenmekle kendilerinden öldüresiye nefret etmek hisleri arasında gidip geliyor olmamız çok normal.
(bkz: derman iskender över)
hippilerin babaları; ancak farkları, rengarenk bir dünya hayalinde yaşamak yerine, dünyanın her zaman boktan olduğunu bilmek ve gene de hayatın kendisine tutulmaktadır. kimseden özgürlüklerini talep etmeden almış, sonra da bunu arka ceplerine atıp durmak bilmeden, kıyı köşe demeden her anı yaşamış, hareketlerle devinmiş, yoruldukça yenilenmiş, bezdikçe daha da hızlanmışlardır.
1950'li yıllarda ABD'de ortaya çıkan ve o yıllarda ABD'de popüler olan konformist tavıra karşı çıkan, anti popülerist akımın adı.
ilk defa Jack Kerouac tarafından dillendirilmiştir.

(bkz: beat generation)
yasaklasanız ne olur ki lan, adamlar ve kadınlar bütün dünyada antolojilerde babalar gibi!!
http://www.selyayincilik..../basin/beatler-aksam.jpeg
beat kuşağı ilk new york’ta bir araya gelen ve daha sonra batı yakası kardeşliğine katılan bir grup amerikan şairleri ve yazarlarından oluşmuştur. bu hareket 1950 ve 60’lı yıllarda belirgin hale gelmiştir. beat kuşağı doğaçlama, tutkulu diyalog, açık cinsellik ve uyuşturucu deneyimleriyle ilgilenmiştir. çalışmaları bunlara yansımış ve sonrasında yerleşik edebi dergilere sızmaya başlamıştır. beat kuşağının post modern edebiyata etkisi yadsınamaz. 1950'li yıllarda konformist bir hayatı yücelten abd toplumunun değerlerine karşı olan bu yazarların en önemlilerinden biri olarak kabul edilen jack kerouac aynı zamanda "beat kuşağı" terimini de öneren ilk isimdir.
ütopik kadanslı hippie arketipi hobolar eşliğinde, günümüz konjonktürü içerisinde fazlaca paraf yiyip jargonlarca boğulan sevimli ayyaşlardır bunlar. on the road' da olaylar güzel tasvir edilir. howl şiiri de manifestoları gibidir. gökkuşağının bittiği yerde altın bulacaklarına inanırlar.
(bkz: jazz)
(bkz: yol)
(bkz: uyuşturucu)
(bkz: seks)
bunların sonucu olarak en basit kelimelerle oluşturulabilecek en anlamlı akımdır.
dünyaya samimiyet ve edebiyat konusunda büyük ders vermiş insan topluluğudur. bu kuşağın üyelerini tanımayan ve eserlerine göz atmayan kişilerin neler kaçırdığını düşününce onlara acımaktan kendimi alamıyorum.
Beatnik, öncülerinden Jack Kerouac'ın tanımladığı gibi hem "kutsanmış (beatific), hem de 50'lerin baskıcı ve "boş" havasından dolayı "yenik (beaten) anlamlarını yansıtan bir sözcüktür. Bu akım rekabeti teşvik eden, insani değerler ve mutluluğu tüketim standartlarına indirgeyen, bir yandan da baskıyı kurumsallaştıran otoriter refah toplumuna karşı gelişen radikal bir kültür hareketidir. içe yönelmeyi derinleştirmek için uyuşturucuyu yaygınlaştıran, cinsellikte ve her alanda sınırsız bireysel özgürlüğü, insanın doğasıyla barışık halde yaşamasını vazeden Hippilerle, Beat'in temelini attığı alt kültür kitleselleşmiş ve 68 hareketini etkilemiştir. ( Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, iletişim Yayınları, istanbul, 9 Ekim 1989, no 45, s. 1508 )
(bkz: Şenol Erdoğan)'ın beat kuşağı antolojisi adlı güzel eserde çok sağlam bahsedilen popüler kültür karşıtı yazarların oluşturduğu edebi anlayış.
ilkin 1952 yılında newyork times'da yer almış bir deyim olan beat kuşağı, topluma uyum sağlayamamış gezginci gençlık gruplarını bir araya getiren bir hareketi tanımlar : 1958'den sonra, bu gençleri beatnikler olarak adlandırıldı. bu yeni romantik dalga, modern toplumla kaynaşmasının mümkün olmadığını ve mutlak gerçeğe ulaşmak için duyduğu şiddetli arzuyu açığa vuruyordu. beatnik'in ilk hareketi, batıya gitmek üzere yollar düşmek oldu: jack kerouac 'ın on the road adlı eseri, bu kuşağın kutsal kitabıydı. ancak kısa sürede, amerikan topraklarının yeterli olmadığı anlaşıldı ve beatnik, yeni kaçışlar aramaya başladı bunların başında da uyşturucular geliyordu.

edebi yönden beat kuşağı şairleri ( charles olson, allen ginsberg, gregory corso) romancıları ( jack kerouac, william burroughs, alexander trocchi) ve action painting akımına bağlı reassamları bünyesinde topladı.

hareketin, ginsberg tarafından ifade edilen ( howl) ve olson tarafından kurumsallaştırılan ( projective verse) estetiği, doğu felsefelerine ve gerçeküstücülüğe yapılan göndermeler kadar, şiirdeki saflık arayışını temel olan örnekleri de, sanrılı deneyimlerle birleştirildi ( naked lunch ki filmi de en az kitabı kadar iyidir). yalnız kalabalıkların kafasına doldurulan saçmalıkları reddetmekle birlikte, beat kuşağı tüketim toplumunun en önemli özelliklerinden birini de kullanmayı unutmadı : görselişitsel medya araçları. radyo, televizyon ve reklamlar, şiirseş ve dramatik anlatımlardan birer olay yaratmata, düşsel görüntüleri ve psikolojik saplantıları yaşama aktarmaya yaradı.

beat kuşağı, kore savaşı 'nın başıyla vietnam savaşı'nın sonu arasında, amerikan yaşam tarzının alt üst oluşunun en büyük simgesidir.
edebiyatın başına gelen en tatlı beladır. gerçekçiliğiyle canınızı yakar. dibe sokup, zirveye çıkarır. bulutlardan indirip, yeraltına atar sizi. kaçmak istediğiniz gerçeklerinizle yüzleştirir. okuyan bilir, hisseden anlar, tutkunu olansa vazgeçemez bu muhteşem kuşaktan.
nasıl dahil olunur, nasıl aşağılık bir serseri olunur anlatayım.

önce saçlar uzatılır, sakal bırakılır. kılık kıyafet biraz salaş olur, özen gösterilmeyen doğal giyim gibi oturur üstüne tüm pastel renkli kaliteli kumaşlar. ayakta bot ya da çizme. serde hipsterlik de var biraz, özen göstermiyorsun, az giysin var ama öz giysiler bunlar. küpe, piercing duruma bağlı. dövme şart değil. ağza yerleşen küfürlü ve okkalı cümleler, biz bunları aşalı çok oldu gülüm imajı yeterli.

ikinci iş kadıköy'den moda'dan bir ev bakmak. ev kesinlikle temiz olmalı, özenli bir kütüphanen olmalı. köpek yuvası gibi olmamalı, biraz ferah mümkünse teraslı. yerleştikten sonra doğal dekora dikkat etmek lazım. ikea iyi bir çözüm olabilir. kedi, köpek sonraki işler.

üçüncü iş barlar sokağında bir iş bulmak veya çalışan kankanın yancısı olmak. kim kimdir, ne nedir ne değildir kısa sürede öğrenilmeli ki yabancılık hissi verilmesin. kızlara mesafe almak çok önemli. ilk aylarda kendini rezil edersen artık orada tutunamazsın. her kuşun da eti yenmez. doğru zamanı beklersen avın kendi ayağıyla sana gelir. esnaf ile aranı tut her zaman işin düşebilir.

dördüncü iş civardaki yayınevlerinden, william burroughs, jack kerouac, allen ginsberg gibi adamların külliyatlarını bir çırpıda bitirip farkı kapatmak ve bu esnada tüm jazz ve hard rock gruplarını da kulaktan eksik etmemiş olmak gerekiyor. beatçilerin az konuşanı çok küfür edeni makbul. her şeye ama her şeye küfür etmek, her türlü düşünceye karşı hazır bir eleştirin ve cevabın olduğu anlamını taşır ve karşı tarafa güçlü olduğunu zeki olduğunu ve bu işin üstesinden gelebileceğin mesajını verir. seni aykırı kılar sürekli küfür etmek. ama kimlere biliyor musun nobelli adamlara bile. aklına hayaline gelmeyecek adamlara giydir "kapitalist, kıç yalayıcı, aşağılık, sürüngen, sömürücü, gerici" sıfatlarını tek vuruşta nakavt.

sinemaya dair de birkaç etkili yönetmenin tüm filmlerini bileceksin. bir kere sürrealizmi bilmezsen dayak yersin, o allah'ın emri gibidir oralarda. kıyıda köşede kalmış bir iki kişilik hiç tanınmayan tüm underground ve alternatif grupları bil tanı, elemanları ile dostluk kur acaip ekmek yersin.

barlarda tek başına, bunalımlı takıl. toplu gezme. kankan sana yeter. kadınlara aptal muamelesi yap, çok hoşlarına gider, üzerine gelirler. meraklarını celb edersin. sonra sus ve onların konuşmasını dinle sadece, akıllıca sokratik sorular sor. bırak o konuşsun, o içsin, sen az iç. hiçbir şey yapmana gerek kalmayacak. sonra gecenin bitiminde "çok sarhoşsun evim yakın istersen bana gidelim, içmeye orada devam ederiz, sabah da bırakırım ya da moda'da kahvaltı ederiz" gibisinden bir iki laf, zaten kız hazır ve razı çoktan. evinin o muhitte senin de oralı olduğunu biliyor olması güven verecektir.

alkolün arkasına bir de ot sardınız ve geceyi sende geçirdi mi işlem tamam. bir daha arama sorma. zaten kadıköy yol üstü, ayak üstü, mutlaka gelecektir sürekli. o sana arasıra gelirse sever yolcu edersin. kimseye bağlanma ki kısmetin kapanmasın.

tüm bunları yaparken çok ama çok dertli ol. hayatın, varoluşun, evrenin, tanrının tüm dertleri senin omuzlarına binmiş gibi davran. sen hayatın tokatını yemiş bir junkie'sin dostum. sen tek başına sisteme karşı direnen postmodern bir robin hood'sun unutma.

ara sıra al sprey boyayı eline duvarlara çiziktir, sanat camiasında da parmağın olsun. şeklin olur.

hadi kolay gelsin...
beat generation, nev-i şahsına münhasır kişiliklerin çizgi dışılığın en iyi örneklerini sunduğu ''yaşam formları''dır. yayımlanmış eserlerdeki hatıralara, olay örgülerine salt ''hatun düzmek'' olarak bakılması son derece üzücüdür.