bugün

yengemdır o akraba kişisi.
össyi kişisel sebeplerden ötürü 3.yılımda kazanmıştım. her başarısızlığın ardından bir görsen, ne sevinç! ne sevinç! kazanamadın, kolay sınavmış ama niye yapamıyorsun acaba?

bu arada kendisi ilkokul terk.

3. girişimde öss sonucu açıklandığında öğretmenliği kazandığımı öğrenince, küçümseyerek öğretmenliği mi kazandın? diye sordu.

kendi çocukları ise * öğretmenlik puanlarının yanına bile yaklaşamadılar. biri 2 yıllık bir bölüm okuyor diğeri de biyoloji bölümünü bitirdi işsiz.
sadece kötü gün dostunun değil, insanın iyi gün dostuna ihtiyacının olduğunu gösterir.
gerçek seven senin mutluluğunla mutlu olur.
zor günde kendi egosunu tatmin etmek için teselli verir gibi görünenleri de ayırt etmek gerekir.
laf sokmak için hazırda bekleyen tipler.
düğününde çeyrek takar bu şerefsiz akrabalar.
(bkz: yengeç sepetindeki yengeçler)
mirastan pay alması muhtemeldir.
kendi eksiklerini sizden sır gibi saklayıp, sizin eksiklerinizi öğrenmek için evinize resmen kamp kuran, pasta börek çörek getirme bahaneleriyle iç dünyanızı öğrenip kaleyi içten fethetmeye çalışan akrabalardır.
atalarımıza sen dost kazanmaya bak düşmanı anan da doğurur sözünü söyleten akbabalardır. oysa çocukken ne de tatlı tavırlar içinde severler sizi.
namerttirler.
zaten böyle akrabalarınız varsa yaşamayın daha iyi!
varmı gerçekten ya böyle akrabalar?
çirkeflik, fesatlık o mecralarada mı sıçradı? vay anam vay!
(bkz: akbaba)
"Rol yaparken gözün seyirmesi"...
Hiç inandırıcı değillerdir onu yaparken.
+Öss yi kazanamadım.
-Hadi yaa niye yapamadın olsun. Seneye bi daha girersin.
(Göz seyirir. Ağızda kulaklara gitmemek için kendini zor tutmaktadır.)
(bkz: fatmagül ün yengesi)
akraba-i taallukat içerisindeki orospu çocuklarıdır.
türkiye cumhuriyeti sınırları dahilinde bolca bulunan akrabalardır. şahsımın da sahip olduğu bu tür, insanı çileden çıkarmakta bir numaradır.

farzı misal şahsım lgs'de (lgs mi kaldı la! bayağı yaşlanmışız hacı.) anadolu öğretmen lisesini kazandığımda bu akrabalar "belliydi onun okuyacağı. dersleri hep pekiyiydi zaten." gibi açıklamalarda bulundular. fakat yine aynı akrabalar üniversiteyi ilk senede kazanamayınca "belliydi onun okumayacağı. evden ayrılınca bozulmuş. sigaraya da başlamış zaten. okumaz o daha." şeklindeki serzenişleriyle bana sanayi yolunun göründüğüne hüküm verdiler. fakat ertesi sene üniversiteyi kazanınca yine fikir değiştiren akrabalar "onun adam olacağı belliydi." sözleri eşliğinde beni üniversiteye yolladılar. şahsım bir sene geçirdiğim dokuz eylül üniversitesini terk eylediğimde normal olarak yine karar değiştiren akrabalardan "sen okuyamazsın artık. bir fabrikaya yazıl bari." önerileri eksik olmaz olmuştu. fakat daha sonra da halen okumakta bulunduğum hacettepe üniversitesi'ni kazanınca artık anladığınız üzere yine kararlar değişti ve "fabrika işçisi aday adaylığı"ndan "mahallenin okuyan çoçuğu"na yükseldim tekrar. işte böyle akrabalara sahip bir insan nasıl katil olmadı bugüne kadar o da ayrı bir merak konusu.
fesatlığı gözlerinden belli olan akbabalar dır.
her zaman insanın açığını arayan insanlardır.
insana dostunun, arkadaşının kıymetini hatırlatan akrabalardır.
düşsen tekme atmak için sırada bekleyen ne yazık ki kan bağı bulunan sinir insanlar.
(bkz: akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini)
gerçekten varolmuş olması insanları derin bir üzüntüye boğar. kötüdür ve nalet olasıdır.
kişiyi(avını) görür görmez sorduğu sual ile sana verdiği değerin ölçütü ortaya çıkar:"okul da bitti nerede çalışıyorsun" der sende can havliyle sınavlara hazırlanıyorum diye cevap verirsin karşıdakinin yüzündeki ekşimtırak hali görürsün.
kompleks yığını olan akrabalardır. genelde kendi çocukları ile sizi kıyaslamaları bunun altında yatar. daha ilkokuldan başlayarak kendi çocukları ile sizin karnenizi falan kıyaslamaya başlarlar. sonra girdiğiniz üniversiteleri,ondan sonra işlerinizi. "erkeğe maaşını sormak ayıptır" düsturunu ilk yıkan, açık açık maaşınızı da soran onlardır. sakın gerçek kazancınızı söylemeyin,-eğer yüksekse- o pis nazarıyla işinizden bile olabilirsiniz.bunlrın en çok çocuklarına yazık. kendilerinin değil,onun istediği bölümü okumak zorunda kalırlar genelde. sonunda hayat boyu mutsuz olacak bir çocuk yaratırlar. ama önemli mi? kendi egoları tatmin oldu ya...
amcamın karısı halime yengedir. bu kadına, depremde daire verdik. kocası battı borçlarını ödeyip altına araba verdik. 2002 yılında tekstil krizinde mal varlığımızın yarısını kaybettik ve bu kadın seviniyordu amk. nankör işte. ah ulan.. amcamın kızı olmayaydı kızını bafileyerek öcümü alırdım da enseste girer.
genelde halalardır.
genellikle anne tarafından değil de baba tarafından olurlar. en azından benimkiler öyleler. öss'den tutunda yurtdışı için master bursu kazandığınızda bile gitme kız başına ne yapacaksın orda diyip bir tebrik ederim diyemeyen insanlardır.

hatta bir olayı anlatmak isterim;

amcamla benim aram çocukken çok çok iyiydi. neyse daha sonra evlendi çocukları oldu falan... bundan yıllar yıllar evvel hafızama o kadar kazınmış ki unutamıyorum. arabadayız kuzenim arka koltukta oturuyor amcamda arabayı kullanıyor. ben de lise sondayım sözelciyim. dersanede istanbul çapında söylemesi ayıp derece falan yapıyorum benden boğaziçi falan bekliyorlar. neyse dedi ki amcam;

amcam:söyle kuzenine x matematik yapamadan üniversite kazanamazsın değil mi?
ben: hayır kazanabilirsin, sadece diğerlerinden full çekmen ya da fulle yakın doğru yapman gerekir amca.
amca: doğru konuş, kuzenine doğru örnek ol.

sanki ben namus suçu işlemişim. doğruyu söyledim. nitekim ben sözelci olmama rağmen ortalama sözelciden daha iyi bir matematik yaptım. iyi bir yüzdelik dilime girdim. boğaziçi kazanamadım belki ama ilk 7 üniversiteden birini kazandım. sınıfımda da matematik yapmadan gelen insanlar vardı.

neyse sonra kazanınca amcam sen iyi örnek oluyorsun kuzenine demesin mi? sonra mezun oldum hatta ilk 5'ten mezun oldum. saolsun aradı tebrik etti bir 50 lira yollamış babamla. akabinde yüksek lisans bursu kazandım yurt dışında onun içinde uzaktan uzağa kuru bir tebrik etti ama diğer kazandığım 4 master programının lafını bile açmadı. fakat bu seferde halam başladı. daha doğrusu eşi... eniştem kendinde nereden hak bulduysa kız başına oralara gitme bla bla bla diye öttü. tabii artık büyüyen ben buna içerlemek yerine size fikrinizi sormadım sadece o ülkede okuyan bir tanıdığınız varmış, bilmem gereken bir kaç bilgi vardı o yüzden sizi rahatsız ettim lüzumu kalmadı dedim. cevapla yetinememiş olacak ki arayıp dedemi babaannemi doldurmuş. allah'tan annem babam kendi çocuklarının geleceğini düzgün düşünebilen ya da çocuklarının düşüncelerine saygı duyan bireyler de duymamazlığa gelindi her şey...

neyse olan neye oldu; öyle akrabalarım olduğu için üzüntü duymama o ailenin bireyi olduğu için zaman zaman utanmama oldu. inşallah onların çocukları da en az ben ve kardeşim kadar başarılı olurlar. ne diyeyim!