bugün

bogaza yumru oturması, bu sebebten bogazın agrıyıp acıması, beynin kalbden daha agır basması, baslayınca duramamaktan korkmak, kendini frenlemek, buyudugunu anlamak.
(bkz: gözüme toz kaçtı)
tam olarak sözün bittiği yerdir.
kalabalık bir yerde başa gelir ise inadına ağlamaya başlarsınız, sıkmaya çalıştıkça..
belediye otobüsünde başıma gelmişti. kendimi uzunca bir süredir tutuyordum, eve gidince ağlayacaktım. lakin gözyaşlarım çok sabırsızdılar. etraftakilere sezdirmeden siliyordum onları, daha doğrusu öyle zannediyordum ki yanımdaki genç kız hiç bir şey söylemeden bana bir selpak uzattığında artık gizlemeye gerek olmadığını farkettim.
sonrasında bir yabancının hassasiyetiyle iyice duygusallaşmak, gözyaşlarının daha süratle vücudu terk edişi.. *
hiç bir suçu olmayan insanları kırma nedenindir.
gözyaşlarınızın artık sizden bağımsız olarak ve içinde olduğunuz durumu sorgulayamadığınız anlarda akması durumudur. dişlerinizi sıkarsınız daha fazla ağlamamak için ama ok yaydan fırlamıştır bir kere... sözcüklere yüklenmeyen anlamları o küçük damlalar çok daha iyi özetlemiştir. * *
aşırı bir şekilde duyguları bastırmaya çalışmak ve sonunda nafile bir şekilde duyguların patlak vermesidir. ağlamayı isteğe dayatmak zaten ağlamanın hakkını vermemektir. insan ağlamayı da gülmeyi de hakkıyla yapmalı ki, istediği zaman değil duygularını olduğu gibi yansıtabildiği zaman ağlamak da gülmek güzel olur.
başkaları ne der diye düşündüklerinden erkeklerin bir türlü gerçekleştiremediği bir duygudur.
bir kalabalık içinde başgösteriyorsa bu durum etraftaki acınası bakışlara maruz kalma ile daha bir ağlamaya dönüşür.
mutlusundur.

en azından öyle bilirler seni.

aslında senin kendi seçimindir bu maskeyi takmak; belki kırılmamak belki kırmamak için...

ama yüreğin ağlar işte. gözlerinin ta içi...

gören olmaz.

dedik ya senin isteğindir zaten bu ama tuttuğun tüm o damlalar gözlerinde ağırlık yapar bir süre sonra.

dudaklarını ısırır, gözlerini farklı yerlere kaydırırsın.

için hıçkırır, usulca silersin gözlerini dişlerini daha bir geçirerek yanağına.

istemezsin işte. görmesinlerdir seni.

güçsüzsündür diye değil ya da öyle düşüneceklerinden;

sadece istemezsin işte.

"anlat" diyeceklerdir "açılırsın".

oysa söyleyemezsin ki.

çünkü bazıları senin bile dile getirmekten kaçtığın gerçeklerdir.

hem üzülürler onlar da...

iflas edersin.

öylece süzülürler yanaklarından.

kafandan türlü türlü filmler, farklı farklı replikler geçer.

düşüncelerin farklı pişmanlıklarına, farklı hüzünlerine uçar.

düşündükçe daha da dolarsın.

koyverirsin sonra;

"başlarım acizliğine"

sicim misal gözlerinden kayan damlalara iç çekmelerin karışır.

burun akıntın arttıkça sakinleşirsin.

damarlarındaki pis kanın dışarıya akması gibi...

yeniden nefes almaya başlarsın.

rahatlarsın...

bir sonraki patlama anına kadar

gene aynı süslü maskeni takarsın. . . .
*
(bkz: dekor yapmak)
hıckırıkların bogazında tıkanması sonucu artık nefes alabilmek için göz yaslarına dur demekten vazgeçmektir.bosluklardan bosluk beğenip haykırarak,hıckırarak caresizlikler içinde kendini avutmanın bir yoludur.
yeter a.q. ne biçim bi hayat bu ağlıyıp zırlıyıp rahatlıyım dersin ama ağlayamazsın.
ağlamak somut bir şey değildir ve isteyip istememekle alakası yoktur,ağlarsın sadece hissedersin.
şu sıralar peşi sıra yakılan sigarayla eşlik eden durum.
Tavana bakarak üstesinden geldiğimdir.

Denendi, çalışması lazım.
göğsüme öküz oturdu.