bugün

askerlik bitince başlayan, etrafta dinleyenler bitene kadar devam eden anılardır.
bütün kız arkadaşlarıma anlattığım anılardır. hatta kardeşime de fırsat buldukça anlatırım ama genelde olay yerinden uzaklaşmak için bir bahane bulur, ben de öyle boynu bükük kalırım birinci dereceden önem verdiğim askerlik anılarımla başbaşa.
daha askerlik yapmadım, ha askerlik yaşı geçeli çok oldu ama gideceğiz işte bir ara. geçen ay iş gereği 15 gün boyunca bir askeri birlikte bulunmak zorunda kaldım. erzurumlu bir askerin anlattığı olay aklımda kalmış aktarayım dedim. askere gidip geldikten sonra da kendi başımdan geçenleri yazacağım dersemde inanmayın yemin olsun bir kelime bile anlatmayacağım. bir çoğu sıkıcı geliyor bana bu anıulrın ama bu çocuk şiveli anlatınca hoşuma gitti dinledim.

bizim erzurumlu ankesörlü telefondan halasını arıyor. " bibi( doğuda hala ya ve teyzeye hitap şekli) bu numaradan beni geri ara " diyor. bizimki telefonun başında beklerken komutanı çağırıyor. " emredersiniz komutanım " diyerek uzaklaşırken yanında ki arkadaşına " halam arayacak bekle telin başında ben hemen geliyorum kapatmasın " diyor.

arakadaş çalan telefonu açıyor, " teyzecim faruk şimdi geliyor komutan çağırdı gazinoya kadar gitti. aa hatta bak koşarak geliyor bekle istersen 1 dk sonra burda olur. "

teyze beklemede kalıyor bizim erzurumlu telefonu eline alır almaz.

" babayın ağzına tüküreyim senin, poğ yiyenin uşağı biz burda kendimizi parçaliriğ sene para yollıyağ diye, sende paraları gazinolarda mı yiyisen gözün kör olmaya "

(bkz: er gazinosu)
"bir gün gabar'dayım, intikal ediyoruz. birden bir ıslık sesi duydum; fffüüyyttttt!" diye başlamıştı söze melih üsteğmen. bizim takım komutanımızdı kendisi. çok severdim kendisini ama çok atardı. asteğmen aday kurs bölüğündeki ikinci günümüzde anlatmaya başlamıştı bu hikayeyi. aslında "yat" komutunu anlatıyordu. "yat ın standardı bir saniyedir" cümlesine geldiğimizde bu hikayeyi anlatmaya başlamıştı. "o ıslık sesini duyduğum an bir saniye içinde yere yatmış olmasaydım, şu anda sizin takım komutanınız melih üsteğmen değil başka birisiydi!" diye bağırmıştı.

neyse efendim, tesadüfe bakın ki kura çekip de kıtaya gittiğim yer melih üsteğmenin kıtadan geldiği yerdi. orda astsubay ve uzmanlara anlattım bu hikayesini, koptular. ne zaman hayatında gabar görmüş lan o dediler, taburdan çıkmış mı ki gabar görsün? hem piyade mi bu ne işi varmış gabar'da dediler.

neyse efendim, gülümsedim tabi bunu duyunca. az çok tahmin ettiğim bir hikayeydi. çok sallıyodun ben komutan, ama severim seni hala * .
bölük çavuşuydum, komutan her sabah alırdı beni yanına tüm koğuşları, mıntıkayı gezerdik ille birşey bulurdu; kıl olurdum adama..

bölük komutanı geldi birgün mo ni fe dedi şu tuvaletin penceresi kırılmış sen nasıl bölük çavuşusun nasıl haberin olmaz vs vs dedi. komutanım dedim bahsetmiş olduğunuz tuvalete giriş anahtarı birtek sizde var. ne yani ben mi kırdım lan dedi. sustum. sittir git yerine dedi..

daha fenası artık iyice ısınmışız birbirimize iddaa yaptık ortak..
ben, bölük komutanı, bölük astsubayı ve birtane teğmen...

herkes koydu 10ar kağıt, bölük komutanı ulan bu kupon tutmazsa yarın ictimaya çıkma, çıkarsan çok pis yaparım seni dedi.. sıkı mı çıkmayacan adam hergün benimle dolaşıyor tüm mıntıkayı neyse efendim.. ertesi gün oldu kupon tabi ki yattı evet bildiniz yine tek maçtan..
kenardan kenardan geldi önümüze lan sana çıkma demedim mi, çıktığına göre kupon kesin tuttu dedi.. tuttu komutanım dedim. yarrak tuttu dedi ilk maçtan gümledi, senin oynayacağın kupona koyayım dedi, emredersiniz komutanım diyerek karşılık verdim. gülüştük, çarşım kitlendi.
'' Komutan: lan ibnetorlar ne yapıyorsunuz ? (Piç bir komutandır kendisi)
Askerler: emreeeeddddiiiinnnn komutanım?!!!!!!! ''

Kimse bana küfür edilmedi demesin askerde yalanın daniskası olur bu. (şahsa edilmesede en azından toplulukla beraber yenmiştir küfür.)
albay: hede hödö vıdı vıdı.
başçavuş: !!!!!!!!!!
albay: başçavuşum sen beni siklemiyo musun?
başçavuş: sikliyorum komutanım.
albay:mavi ekran.
hani böyle dahili telefonu eline geçirirsin, koğuşu arasın, tertiplerinden biri çıkar, astsubay bilmem ne dersin, yerse arkadaşlara anlatır gülersin, yemezse kapatırsın telefonu. ya da gerçekten bir astsubay arar, telefonu açan asker şaka zanneder, olaylar gelişir...

ama bu öyle böyle bir şey değil.

telefonu eline alan dalgacı asker koğuşu arar. astsubay taklidi yapacaktır.

asker: astsubay taner. *
astsubay taner: emredin komutanım. * * *
asker: karnım acıktı benim, hemen git mutfağa, bana yarım ekmek arası domates, peynir bişeyler yapsın.
astsubay taner: emredersiniz komutanım. nereye getireyim.
asker: 1. depoya getirsin, bir de ayran alsın kantinden.
astsubay taner: emredersiniz komutanım.

ilerden gazeteye sarılı yarım ekmek arasını taner astsubayın elinde görmek, bana doğru ilerlemesi, hayatımın son yemeğini yiyecekmişim gibi geldi.

astsubay taner: buyrun komutanım, ekmek arası domates, peyniriniz.
asker: gak guk gık hıck...*
hayatın film şeridi gibi kayması ne demek o zaman anladım. ''taner astsubay geliyor'' denildiğinde millet kendini duvarlardan atardı, görmesin de dayak yemeyelim diye. ekmeği bıraktı, arkasını döndü, ben derin bir ohhh çektim ki...

astsubay taner: sessizdeydi duymamışım!
ben: emredin komutanım.
astsubay taner: ayranı da kendin al lan.
ben: emredersiniz komutanım.

bir daha dahili telefonun yanından bile geçmedim.
yüzde 95'i yalandır yada abartılarak ömür boyu anlatılır
bir yakınımın anlattığına göre;
tuvalette ağlamak için sıra beklenilen, komut verenlerden dayak yenen, herhangi bir aracı kırıp dökersen veya kaybedersen o aracın komut verenler tarafından karın veya kocan olması istenilen türden anılardır.

(bkz: ağaca kıçını sürtmek)
(bkz: silaha karıcığım seni bir daha düşürmeyeceğim demek.)
teskereyi sabah alacağım son gecem ,kendi koğuşumdan çıkıp uzun dönemlerin koğuşuna gittim ,sevilen biri olup yaşta kemale erdiyse genelde sizi sevmeyen çıkmaz * abi dediler sana güzel bir veda yapalım ne içmek istersin ne yemek istersin söyle yeter dediler, sağolsunlar bişeyler kapıp getirdiler yedik içtik muhabbet gırla sabah çıkacak olmanın dayanılmaz mutluluğuyla içim bir hoş o gece, saat iki olmuş kafalar hafif kıyak yüksek sesle gülüşmeler yeni gelen uzun dönemlerden biri abi şimdi sen sabah evine gideceksin bitti askerlik dimi deyip ekledi, bizimde biter dimi abi , biter dedim, buraya bir giriş bir çıkışı unutmayacaksın... bende aynı soruyu sorduğumda aldığım bu cevap bu olmuştu dedim, çocuk gülümsedi ve tekrar etti ,abi yani şimdi bitti sen gidiyorsun dimi ? evet dedim ama o da ne arkadan bir ses , ya..k evet nereye evet, arkaya bir baktım nöbetçi astubay * şimdi gel çavuş şöyle bir aşşağı inelim sen savunmanı ver sonra bölük komutanı sabah sana kaç gün disko verir ona bakalım sonra kesin çıkış tarihin belli olur demezmi, arkasından nöbetçi astubay disko disko partizani diyerek koğuştan çıktı ,ben arkasından yürürken her şey şaka gibiydi, aşşağıda savunmamı aldıktan sonra ankaralı bir sigara ver bakalım dedi ,karşılıklı birer sigara yaktık o nefes ömrümün en derin nefeslerinden biriydi , arkasından gülümseyerek hadi çık yukarı yolun açık olsun diyerek savunmamı yırttı ,o an astsubaya sevgiyle öyle bir sığdırmak geldi içimden tarifi mümkün değil, yukarı çıktım kaldığımız yerden şafağa kadar devam ettik sabah o kışladan son kez çıkmanın hafifliğiyle karstan ankaraya nasıl geldiğimi bilmiyorum, asker ocağı anı doludur ,olur olmaz yerlerde aklına birisi gelir yüzünde anlamsız bir gülümseme sonra vay be der kaldığın yerden devam edersin.
kısa dönem olduğum için gittiğim yerde hemen ekstra görev verdi batarya komutanı ve yeterli uzman çavuş olmadığından beni kısım komutanı, uçaksavar kısım komutanı, tim komutanı ve batarya sıhhiyecisi yaptı aynı zamanda gündüz kollukçusu yaptı, düşünün artık tonla anım olduğunu.
yılbaşı gecesi nöbete giden askerin saat 00:30 sularında kafayı bozup "noel baba niye hala gelmedi" diyerek tüm şarjörü havaya boşaltması en kayda değer anımdır.
bildiğiniz üzere askere cep telefonu götürüp, "aşkım seni çok özledim ben yaa" türü mesaj çekmek falan yasaktır. fakat sim kartı banyoya saklayıp, telefonunu götüne sokan serdar isimli arkadaşım, telefonunu "abi çok acil ailesel bi konu var" diye isteyen birisine verir. fakat elemanın amacı nöbet yerinde çarşıdan aldığı kulaklık sayesinde radyo dinlemektir. başarır da bunu. nöbet yerlerini gezen uzman komutanı geldiğinde vermiştir bağlamanın türkünün beline beline...

-cep telefonu mu soktun lan içeri !
+yok komutanım yeaa, türkü söylüyodum...
-lan orospu çocuğu bağlamayı kim çalıyodu ?
anımıdır, işkencemidir bilinmez ama şöyledir ki;
piyade tüfeği kaybolmuştu bizim koca taburda, bütün askerler sabaha kadar aramıştık, uzmanlar dahil.
ne boktan günlerdi ya.
bir arkadaşım foça'da amfibi komando olarak acemi eğitimini aldığı sırada ilk tatbikatına gider. sözde bizim elemanlar düşman tarafından zaptedilmiş bir adamıza çıkartma yapacaklardır. boyalar sürülür, takım taklavat falan, komandolar motora atlarlar, adaya doğru giderler. zodyaklar kıyıya 10 metre kalan falan dururlar, komutan "hadi çıkıyoruz" der, arkalardan birisi "komutanım daha gelmedik ki ya?" gibi güzide bir soru sorar.
askerlik anıları güzeldir ama, her ortamda anlatılması can sıkar
kısa dönem erlerin acemilik bitimine doğru alay da kalma çabası baş gösterir, zira alay şehir merkezine yakındır, çarşı güzeldir ve daha güvenlidir.
erler eğitim alanındayken yaklaşan başçavuş.

bşç:daha önce transit kullanan var mı aranızda?
3-4 sazan: var komutanım var, servis kullandım bilmemne...*
bşç:şu garajda ki transitleri görüyormusunu* hepsi iç-dış yıkanacak, hadi bakalım marş marş.

bu arada hava eksilerde seyretmektedir, biz gazino da çay içerken sazanlar transit yıkamışlardır.*
ağaca bıçakla şafak kazındığına gören komutan sinirlenir ve.

komutan: ulan varya şeyimi çıkarsam şuraya koysam, onun üstüne bile şafak yazıcaksınız amuhagoyim.*
25 metre sıfırlama atışları yapılır ve koşar adım hedef tahtalarına gidilir ve o da ne?
murthy nin tahtası tertemizdir, zira yandaki arkadaşın tahtasında 5 delik vardır. **
yıl 2009
tunceli
bölük komutanının top oynamak yasak demesine rağmen koğuşun arkasında gizli gizli top oynayan ben ve arkadaşlarımın yanına gelen bölük komutanı beni yanına çağırır (nöbetçi çavuş olduğumdan dolayıydı galiba) * :

kaoy: ben
yzb : bölük komutanı

yzb - "kaoy gel lan buraya"
kaoy - (koay üç buçuk ata ata bölük komutanının karşısına gelir) "emredin komutanım!"(der ve diğerleri de sağına soluna dizilir)
yzb - "ben ne dedim koay?"
kaoy - "top oynamak yasak demiştiniz komutanım."
yzb - "peki siz ne yapıyorsunuz yarraaam?"
kaoy - "ama koğuşun arkasında oynuyoruz komutanım."
yzb - "önü arkası mı var lan yavşak?" dedikten sonra tek tek tokat atmaya başladı, 12 kişinin dizildiği sırada baştan orta şiddette vurmaya başlayan komutan sıra bana geldiğinde osmanlı tokadını indirdi ve benden sonrakilere yine aynı yavaşlıkta vurmaya devam etti.
o güne kadar çok defa dayak yemeden kurtulduğum komutandan bu safer dayağı yemiş ve bir anlamda rahatlamıştım *
hem birincisi çok tuttu, hem de şu bedelli gerginliğini yumuşatmak için uydurdu...aman anlattığım anımdır.

yıl 1999, yani askerliğin 18 ay olduğu zamanlar, hemi de bedava. neyse 99 yılının son günü, yılbaşı kutlaması yapılacak. pano da komutan imzalı aşağıdakine benzer bir duyuru.

yılbaşı kutlaması er ve erbaş gazinosunda saat 19.00 ila 23.00 arasında yapılacaktır.
gazino dediği loş ışıklardan oluşmuş bir yer olmadığını söylememe gerek yok. er ve erbaşların yemek yediği florasan lambalı yemekhane.

10 geriye doğru saymak çok önemli olmasa da, insan o yaşlarda böyle şeylere özeniyor. saat 11 de kutlamayı bitirmenin mantığı da ordu mantığı işte. neyse;

yılbaşı kutlamasında meyve, kuruyemiş ve meşrubat ikram edilecektir. dışarıdan alkollü içecek alanlar cezalandırılır. kutlama sırasında birisi ses sanatçısı iki bayan görevlendirilmiştir. * bu yüzden er ve erbaşların taşkınlık yapmamaları gerekmektedir.

iyi eğlenceler komutan.

gazinoya gittiğimizde masaların u şeklinde dizildiğini gördük. belli ki u harfinin tam ortası komutan için u nun orta kısmı da sahne olarak ayarlanmıştı. bu sayede komutan hem askerleri görebilecek hemde sahnede ki, ses sanatçısı ve dansözü rahatlıkla seyredebilecekti.

masalarda oturmuş programın başlamasını beklerken, masaya şu çamaşır leğenleri var ya hani bildin mi? her masaya birer tane onlardan geldi. dikkat etmenizi istiyorum, bulaşık leğeni değil, bildiğin çamaşır leğeni. masalara pay edildi, sonra arkadan gelen diğer bir asker arkadaş, sırtına yüklediği çuvalı bu leğenlere belirli miktarda boca etti. ne boca etti, kuruyemiş. kuruyemiş ikramımız başlamıştır. iyi ki o zamanlar kola şişelerinin en büyüğü 2,5 litrelikmiş, yoksa o da damacanayla falan gelirdi herhalde.

bitti mi? bitmedi...asıl bomba yeri de burası. ses sanatçısı ablamız sahneye çıktı. biz diyoruz ki efkarımız dağılsın, kafamız dağılsın eğlenelim, ablamızın yekten girdiği şarkı...

rastlarsan gözleri yaşlı yavruna
suçunu bağışla sarıl boynuna
biz bize yaşarken geldik oyuna
eller kadir kıymet bilmiyor annem
senin kadar kimse sevmiyor annem

vay amısınıııı...ulan zaten millet dertli, en delikanlımız bile orada ana kuzusu, hepimiz dağıldık. yılbaşı kutlayacaz herkes salya sümük ağlıyor.

sonradan duydum ki, komutan eğilip astsubayın kulağına şunları söylemiş.
-indirin lan şu zilliyi, askeri eğlendirelim dedik söylediği şarkıya bak. dansöz oynasın.

edit:7.00 ila 23.00 yazmışım. oha ulan sabahın yedisinde yılbaşı kutlaması mı başlar?
bir zamanlar her türk erkeğinin yaptığı askerliği bir başkasına anlatırken anlatan hariç * gerim gerim gerdiği anıların tamamı.**
pisuvarı lavoba sanıp ellerini yıkamaya çalışan( bi ara yazarlarımızın da başlık açtığı mavi gözlü iri kaslı kürt gençleri) hepsinin alayına doldur boşalt yapayım.
asla bitmeyen anılardır.