bugün

Surekli olarak Turk - Arap ilişkilerine balta vuran, gerçekliği konusunda çok ciddi bir araştırma yapmadığım iddia.
arap dünyasında yaşanan sıkıntının sebebidir.
(bkz: alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste)
araplar tarafından yapılması beklenen ve yapılmış olan olay
osmanlı'nın güneydeki bütün cephelerinde yenilmiş olmasının verdiği eziklikten kurtulmak için tek bahanemiz. musul ve kerkük de dahil olmak üzere suriye'yi dahi bırakıp geri çekilmemizin ardından mekke ve medine civarındaki birtakım kabilelerinin ingilizlerle ortak faaliyetlerini bütün arap dünyasının kaderi yapmamız. filistin, lübnan, ürdün, ırak, suriye.. bütün bunların arap halkı isyan etmemişken ve biz buraları boşaltmışken arap dünyasında yaşanan sıkıntının sebebini bağladığımız tek şey.

tek kelimeyle "almanlar yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık" ın tezahürüdür, anlayabilmek isteyenler içinse:

(bkz: 1916 arap isyani)
her ne kadar içeride ihanet sayılsada arapların cehaletlerinden yaptıkları şeydir.biliryoruz ki milletler hakettikleri gibi yönetilirler.
bir abbasi halifesi halkına baskı uygularken bir yönetici şöyle demiştir:Neden sende bu halka Hz.ömer gibi davranmıyorsun der.
Abbasi halifesi: Sen bana ömer'in halkını ver bende de sana adaletini sağlayayım.evet Peygamberimizde arab soyundan gelmedir. Ama o insanların en yücesidir.ondan sonraki nesilin yavaş yavaş bozuldugu söylenirse eğer o arap ihanetinin nasıl geliştiği anlaşılacaktır.Zaten osmanlı kötü günler geçirmektedir güneş batmayan imparatorluk olan ingiltere müthiş bir propoganda uygulayıp ki (bizde dünyaya hükmederken bunu yaptık.)parçala ve yok et mantıgı ile ilerlemiştir. sorun araplarda degildir.sorun var olan kötü yönetimin iyice hasta adamı sarmasıdır.
(bkz: Arabistanlı Lawrence)
(bkz: ne edersen kendine edersin kendi kendine)

Şu anki arap dünyasının içerisinde bulunduğu fena durumun sebebi olarak gördüğüm olay.
ilk olarak bir filistinlinin agzindan net olarak duydugum cümleydi. anlattigina göre ürdünün vefat eden krali hüseyinin babasinin ihaneti yüzünden filistin elden gitti ve israil devleti kuruldu. bunu söylerken ne kadar derinden ve hayiflanarak söyledi hala aklimda izi kalmistir. adeta keske osmanli gelsede bizi kurtarsa diyen bakislarini unutamam hala.
(bkz: bulgar ların osmanlı ya ihaneti)
(bkz: yunan ların osmanlı ya ihaneti)
(bkz: sırp ların osmanlı ya ihaneti)
(bkz: amerikan ların osmanlı ya ihaneti)
(bkz: ingiliz lerin osmanlı ya ihaneti)
(bkz: fransız ların osmanlı ya ihaneti)
(bkz: italyan ların osmanlı ya ihaneti)
(bkz: rus ların osmanlı ya ihaneti)
(bkz: ulan ne bela varmış başımızda)
empati kuramadigimizin gostergelerinden olan tumce.
kendimizi birazcik baskalarinin yerine koyabilsek sorun olmayacak. ben-merkezci bir bakis acimiz var hayata millet olarak.
ya adamlar bagimsizlik firsati bulmus, niye baska bir milletin egemenligi altinda kalsin ki... kaldi ki bunu yunanlilar, sirplar, arnavutlar, ermeniler, bulgarlar vb bir ton millet yapti. bir tek araplar degil. hakli olarak bagimsiz olmak istiyorlar.
biz ki bagimsizliga en cok onem veren millet olarak yetistirilmisiz. atamizin 'bagimsizlik benim karakterimdir' soznunu hedef bilmisiz. peki baskalarinin bagimsizlik hakkina niye tecavuz ediyoruz? bir millet ne kadar mutlu da olsa, neticede egemenlik altinda oldu mu, bagimsizlik istemek hakkidir. biz cinlilerin egemenligine kac defa girdik, kursatlarla , kutluklarla bagimsizligi bosuna mi kovaladik?
burada araplari savunmuyorum kesinlikle.sadece birazcik kendimizi elestirmek ve baskalarinin yerine koymak gerektigini dusunuyorum.
zamanında isteyerek osmanlı'ya tabi olanlar vardı. bunlar büyük devletler değildi ama osmanlı küçüklerin birleşip büyük olmadan istifade etmesi halini onlara bir avantaj olarak sunuyordu. nasıl ki bugünkü avrupa birliği "hepimiz bir fidanın güller açan dallarıyız" diyorsa ve herkes ben orada eşitlerden biriyim diyorsa osmanlı da buna yakın sayılabilecek bir anlayış içindeydi. "savaş bile kaybetsen osmanlı adil davranır" düşüncesi vardı. bu sebeple bazı savaşlar biraz da isteksizce yapılıyordu ve hatta yapılmıyordu. tabi bu isteksizlik ve tabi olma düşüncesi doğuya doğruydu. ayrıca osmanlı doğuya doğru şefkat gösteriyordu ki arkasını sağlama alabilsin. çünkü her fırsatta batıya ilerlemeye çalışmıştır. milletlerin özgürlük düşüncesinin bir akım olarak dünyaya yayılmasından sonra ve bunun suni olarak da tetiklenmesinden sonra kendilerini "ayrı" hissetmeye başladılar. zayıflayan bir abi onlara fayda da veremiyordu elbette. onlar da ayrıldılar.
(bkz: vahhabilik)
en güzel örneği haçlı seferleri sırasında osmanlı orduları balkanlarda haçlı ordusunu durdurmaya çalışırken güneyden arapların osmanlıya saldırmasıdır.
(bkz: #3583658)
onun bunun sömürgesi, mandası olarak bedelini her gün ödedikleri ihanet.
neye ihanet ettikleri pek anlaışmamaktadır, yani arap toprakları osmanlı işgalindeydi araplar bağımsızlığını ilan etti. ihanet nerde? müslüman olmak para etmiyor ki bunu zaten tarihte defalarca görmek mümkün yani ihanet demek ağır biraz. adamlar kendi kaderlerini seçtiler. şimdi ise dünyanın en dingil toplmu olarak yaşamaktalar. yani para nasıl boşa harcanır örneğinin en canlısı.
ingilizlerin sadece gazıyla arapların atalarımıza yönelik gerçekleştirdiği hadise. ama biz geçmişine hiç bakmayan ve bundan zerre kadar ders çıkarmayan bir toplumuz. zamanında atalarımız katleden ermenilere sempatik görünelim diye ermeniyiz diyenler varken, ülkesine hakaret edenler nobel ödülü aldığında gurur duyanlar varken, bu ülkeye sövenlerin şarkılarını bağıra bağıra söyleyenler mevcutken, biz bunlara ek olarak hala araplara da kol kanat geriyorken, bence tarhimizi okumalıyız hem de çok dikkatli bir şekilde ve objektif olarak, belki bilinçli nesiller yetişirse kime nasıl davranılması gerektiğini daha doğru seçebiliriz.

hemen edit: karşı entry ile cevap vermeyin isteyen mesaj yazsın.
tüm araplara mâl edilen bir saçmalık. tavsiyem bedevi ile asil arap ırkının arasındaki farkları öğrenmeniz..
Her Türk genci "Araplar'ın I. Dünya Savaşı'nda bize ihanet ettiğini" öğrenerek büyür. Oysa; bu ancak kısmen doğrudur. I. Dünya Savaşı'nda Mekke Şerifi Hüseyin'in ingilizler ile anlaşarak Osmanlı'ya isyan ettiği ve ordumuzu arkadan vurduğu doğrudur. Ama hep atlanan nokta Şerif Hüseyin'in "Araplar"ın tümünü temsil etmediği, aksine bir istisna olduğudur. Ortadoğu uzmanı tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, "Arapların ihaneti" söylemi ile tarihsel gerçek arasındaki önemli farka şöyle işaret ediyor:

"Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in Hicaz'da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916'da ingilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun 'askeri açıdan' tayin edici bir değer taşımadığını bilir. ingilizlerin daha sonra yerine getirmediği 'bağımsızlık vaadi' ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin'in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani 'asıl cephenin gerisi'nde ingiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur. 'Asıl cephe', önce Şüveyş Kanalı ve Kanal Harbi'nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin'de kurulmuştur. Filistin'de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da Türk kuvvetlerini 'arkadan vuran' herhangi bir olay olmamıştır. Arapların ezici çoğunluğu, istanbul'a yani Türkiye'ye sadık kalmıştır... Arabistan Yarımadası'nın Hicaz bölümünden Akabe'ye kadar olan 'cephe gerisi' dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur."(1)

Aynı gerçek, American-Israeli Cooperative Enterprise (Amerikan-Israil işbirliği Girişimi) adlı düşünce kuruluşunun başkanı, Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard tarafından da, sözkonusu kuruluşun sitesinde şöyle vurgulanıyor:

"O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı'nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. ingiliz Başbakanı David Lloyd George'un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı. [Osmanlı imparatorluğu'na isyan eden] Faysal'ın Arabistan'daki taraftarları, bir istisnaydı."

Araplar'ın topluca ihanet etmesi bir yana, bazıları Osmanlı ordularını fiilen desteklemiştir de. Konu hakkındaki uzmanlardan biri olan Dr. Zekeriya Kurşun'un ifadesiyle, "I. Dünya Savaşı'nda Türk ordusu ile beraber çeşitli cephelerde Türklerle omuz omuza çarpışan Arapların büyük yararlıklar gösterdikleri bir hakikattir." (2)

Peter Mansfield'a göre:

"1904'te Osmanlı Padişahı Sina üzerinde hak iddia ettiğinde, Mısırlı milliyetçi lider Mustafa Kamil, islamcılık ruhu içinde, onun yanında ve Mısır'ın çıkarlarını savunan Lord Cromer'in karşısında yer almıştır." (3)

Genç entellektüel Araplar, mücadelelerinin geleceğini Türk idaresinden bağımsızlık olarak görmüyorlardı. Hiçbiri Arap topraklarının bağımsızlığından söz etmedikleri gibi böyle bir amaç için çalışmıyorlardı. Tam tersine, birçoğu, daha geniş ve daha büyük bir Türk imparatorluğu görmek istiyorlardı (Ben Gurion Looks Back-Talks with Moshe Pearlman, s.46)

Peki, 1922 sonlarında Türk Milli Mücadelesi zafere doğru yürürken, bazı Filistinli Arap liderlerin Kemalistlere başvurarak, kendi kaderlerini tayin hakkı elde edebilecekleri Türk mandası istediklerini biliyor muydunuz? Filistin, ingiliz mandası altına konulmuşken, Filistinli Araplar, Türk mandası istiyorlar. Kaynak, yine bir Yahudi-israilli tarihçi; Y.Porath ın The Emergence of Palestinian-Arab National Movement(Filistin Arap Ulusal Hareketinin Doğuşu 1918-1929) adlı kitabının 160-165. sayfaları)

1) Cengiz Çandar, "Sharon'cu Vicdansızlar-Filistin Yalanları", Yeni Şafak, 5 Nisan 2002
2) Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap ilişkileri, irfan Yayınevi, istanbul. 1992, s. 153
3) Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 29; Peter Mansfield, The British in Egypt, Londra, 1971, s. 164-165
ihanet olarak bakılması yanlıştır zira osmanlı çok uluslu bir imparatorluktu. yeni gelişen milliyetçilik akımı araplar gibi osmanlının içinde bulunan diğer devletleri de etkilemiştir.*
Doğru bir iddiadır. Lawrencın mektuplarını okursanız bir takım k.afrikada bulunan bedeviler dışında (evet k.afrikada arap vardır, sakın bana zenciyi arap sanıyorlar vs vs diye yazmayın) her yerde osmanlıyı arkadan vurmuşturlar. Kutsal toprakları bekleyen askerlerimizi de, filistini bekleyenleri de, çöllerdekileri de. Gerçekler acıdır.
medine müdafaası,
yemen isyanları,
hicaz da yapılan baskınlar,

kanuni zamanında yapılan hint seferleri esnasında türk askerlerinin yakalanıp kale direklerine asılmaları, kavalalı mehmed ali paşa nın oğlu tosun paşa* nın bastırdığı arabistan isyanları gibi yetmişbin defa ihanet eden arapların yine müslüman kisvesi altında korunmaya çalışılmaları gibi bir durum söz konusu, zira aratın google da arap ihaneti diye sadece bunun yalan olduğu çarpacaktır gözünüze.

efendim aslında araplar da bu konuda haksız değildir, osmanlı ya pek çok millet ihanet etmiştir lakin en fazla koyanı arapların isyanı olmuştur çünkü araplar vergi vermeden askere gitmeden yaşadıkları bir imparatorlukta isyan ederek diğerlerine nazaran oldukça nankörce hareket etmişlerdir, sebep budur.
(bkz: ne $am ın $ekeri ne arabın yüzü)
hangi müslümanın şehit sayıldığı tam bir paradoks olan ihanet.
buldukları fazlalık yağı osmanlıya vermek yerine taşşaklarına sürmeleri.