bugün

bir tarafın hep daha fazla sevmesi bu hikaye. hep daha fazla isteyip, diğerinden daha başka şeyleri arzulaması. sevişmek değil de sevmek istemesi. diğer tarafın bırakıp gitmeyeceğine kendini inandırırken bırakıp gitmesi öylece. sadece filmlerde oluyor böyle bırakıp gitmelerin ardından tutulan yasın bu denli kısa olması, yaz biterken sonbaharın çıkması sadece senaryolar da böyle güzel anlatılabilir.

tanım: sountrackleriyle insanı insandan alan, mevsim hikayesi.

(bkz: please please please let me get what i want)
summer'ın 'there is no such a thing of love, its fantasy' diyerek klasik batı'daki materyal bakış açısını en güzel şekilde dışavuran film.

bu bakış açısına maruz kalan bir dogulu iseniz işinizin ne kadar zor olduğunu anlatmaya gerek yok herhalde. bu açıdan baktığımızda filmdeki tom karakteri klasik bir dogu asıgını canlandırıyor. salak gibi asık oluyor, bitmeyen umudunu canlı tutacak mekanizmalar uretiyor, bunu yaparken de kendini buna yogun bir sekilde inandırıyor, ve bizi kahreden o expectations and reality sahnesini yaşatıyor. sinema tarihine gecmesi gereken bir sahne bence.
spoiler vermeden direk söylüyorum,

-summer'ın orospu olduğu filmdir.
-tom -idi galiba- o da ezik bi karakterdir.10 things i hate about you'da oynayan ezik eleman oynuyor zaten. herif her filmde eziliyor arkadaş.
romantik komedi türünden uzakta daha çok drama varabilecek bir konuyla,çok güzel karikatürize dilmiş çekim teknikleri ve her iyi filmin en büyük kozlarından olan, filmin ruhuna cuk oturan soundtrackıyla son zamanlarda izlediğim, aşkı en güzel alatan filmlerden birisi olmuştur.üstelik tüm aşk filmlerinin zırvalık olduğunu düşündüğüm bir zamanda.
izleyen herekesi kesinlikle çok etkileyen expectation-reality sahnesi ve ona eşlik eden regina spektor-hero şarkısı ise bana göre filmin tavan yaptığı andır.
ve birçok kişinin aksine ben filmin sonunun çok güzel bittiğini düşünüyorum.iyi filmin şartı; mutlu son demek deildir zira. hem zaten summer'ın kişiliğinde kurgulanmış birisiyle mutlu son olsaydı, o bağımsız film havasından uzakta 'seyirci garantileme çabası içinde' çekildiği düşüncesi uıyandırırdı.klişelerden uzakta ve özgün bir film olmuş böyle.
öncelikle buradan summer'a olan tüm küfürleri gönderiyorum ve yorumuma başlıyorum.

--spoiler--
summer sen ne orospu çocuğuymuşsun. yazık değil mi tom'a ha? film başlarken anlatmış her şeyi aslında. "bitch". filmi izlerken hep nasıl olacak da tekrar birleşecekler diye bekledim. çünkü diğer klişe romantik-komedi filmleri gibi sanıyordum bu filmi. başta uyarmıştı halbuki. this is not a love story. daha sonra filmde kendimi buldum, bir çok kişi gibi ben de tm olmuştum ve benim de bir summer'ım vardı. filmin büyüsüne kapıldım birden. expectation vs reality kısmı ise filme olan hayranlığımın doruk noktasına çıkmasını sağladı. soundtrack zaten mükemmel. netice itibariyle filmi çok beğendim.
--spoiler--
--spoiler--
filmin sonunda tekrar summer la birlikte olup sonsuza dek mutlu mesut yaşasalardı b.ktan bir aşk filmi olmanın ötesine geçemezdi. böyle daha iyi olmuş. yaz gider sonbahar gelir o gider kış gelir.
--spoiler--
summer adlı kahpe bir karakterin olduğu filmdir.

--spoiler--
sonradan iyi ki bırakmış dedim ama olsun yine de yazık çocuğa ya.
--spoiler--
dün akşamdan beri üzerine kafa yorduğum ama bir türlü sevip sevmediğimi ya da daha doğru bir tabir ile ne kadar sevdiğimi-beğendiğimi anlayamadığım güzel müziklere sahip film.
çabuk beğenen biriyimdir ve de çabuk anlarım beğenilerimi. bilirim. ama bu film beni iki arada bir derede bıraktı.

ilk söyleyebileceğim o arabesk son. bana gerçekten çok itici geldi summer-autumn faslı. tamam metafor yapmışlar anladık da, böyle olmamış. üstüne ben de "yazın mutlu edemediği adamı güz mü mutlu edecek" derim yine tüm arabeskliğimle.

ikincisi, roller değişmiş. genel erkek profili ile genel kadın profili yer değiştirmiş. ama tam olmamış. ben hiç aşk tadı alamadım mesela filmden.

üçüncüsü ben hiç böyle bir şey yaşamadım. belki bundan bu durumum. bir paçavra gibi kullanılıp sokağa atılmak klişesi gibi bu. çok sevdim, kör oldum aşktan kısmı da değil filmdeki. tam ne, kestiremedim de. ikea bölümü samimiydi. o kadar. aklımda kalan bu oldu.

müzikleri ile beraber beni en çok etkileyen şey esas oğlanımızın mimarlığa dönüşü idi. helal sana goçum, işte budur.

ha bi de summer'ım, sen evlerden ırak ola.
görevini yerine getirmiş filmdir. filmin en başında söylendiği gibi kesinlikle bir aşk hikayesi değil.
kalp kırıklıkları sonrasında izlenebilecek bir film. eternal sunshine of the spotless mind izledikten sonra oluşan depresif olma efekti bu filmde yerini küçük bir gülümsemeye bırakır.neşe verir, umut verir.
ayrıca lazım oldugunda doldurmak için.
Any resemblance to people living or dead is purely accidental ... Especially you, "burayı siz doldurun" ... Bitch.
bir insanla iyi vakit geçirmenin yada onu sevmenin, o insanın doğru kişi olmadığını, gözümüzün içine sokan çok iyi bir filmdir.
(bkz: sıkıcı)
hayattan aşk namına güzel dersler veren filmdir.
imdb de ilk 250 içinde olan amerikan yapımı film. açıkcası amerikan yapımı bi filmin bu kadar duygusal alabileceğini tahmin etmezdim, genelde yapamadıkları bişeydir.
güzel konusuna rağmen içinde barındırdığı ironilerle, bilhassa sonunda seyirciyi kendinden soğutan film. kendimce, "tesadüf ya da kader diye bir şey yoktur ve sizin kaderiniz sandığınız kişi, hayatınızdan geçip giden diğerlerinden biridir aslında" ana fikrini savunduğunu düşündüğüm; bir ilişkinin 500 günlük anatomisini konu alan; "summer" isimli esas kızın, ismi film boyunca ve sonrasında hatırlanmayacak esas oğlanla her tür münasebette bulunup, sonunda "arkadaşız biz" ayağına yatmayı seçerek ayıp ettiğini düşündüğüm filmdir. ama izlenesidir, sürükleyicidir, yarası gocuntusu olmayana tavsiye edilir.
filmi izlerken sürekli "haa siktir yaa aynı ben, yok artık amnkoyim vallaa ben" gibi cümleler kurmanıza sebep olan muheteşem film.
azicik da olsa spoiler iceriyor, belirtmek isterim...

--spoiler--
filme ba$larken yapmamam gereken bir $ey yaptim; beklentimi cok buyuttum. belki o yuzden biraz hayal kirikligina ugradim. filmde summer in neden esas oglandan soguduguna dair net bir $ey soylenmemesi asabimi bozdu. ona gonderdigi cd ye bakmamasi, gittikleri duygusal filmde a$iri tepki ile aglamasi hep bi bo$luk... birisine baglanmak istemeyen kiz cat diye evleniyor, oda ayri bi dava. neyse filmin muzikleri $aheneydi ama hakkini vermek gerek. ayrica puma ya da selamlar
--spoiler--

esas oğlandan ziyade bir kahpenin hikayesidir aslında..

--spoiler--
filmin en güzel kısmı beklentiler ve gerçekler kısmıydı..gerçekten oldukça güzel düşünülmüş ve yansıtılmış kanımca..
ayrıca tom'da eşekten inip ata binmiştir..
--spoiler--
konusuyla, kurgusuyla, çekimiyle, renkleriyle, herşeyiyle mükemmel bir filmdi de.. o ne biçim son öyle. böyle son olmaz olsun. * ama çok sevdim,bayıldım o ayrı.

--s.poiler--
ne autumn ı yahu? tamam summer mummer kelime esprisi gibi de, çok mu aradın.
--spoiler--
çekim teknikleri dışında beş para etmez filmdir. farklı bir havası kesinlikle yoktur. baştan, biz klasik bir film değiliz havasıyla girse de bildiğin kızın aşık olmadığı, adamın deli gibi aşık olduğu ve bunun neticesinde aşk acısının yaşandığı filmdir. o küçük kıza hiç mi hiç gerek yok özellikle mesela. film boyunca bir bok olmuyor hani ne oluyormuş lan bu filmde diye kimse merak etmesin. ben söylüyorum bir bok olmuyor.

dünya'da kendi konusunda çoğulcu bir efsane yakalamış kaç tane film varsa alıp birleştirip film yapmaya çalışmak böyle bir şey olsa gerek. fight club'daki gibi abimiz gaza gelip, yıllardır ekmek yediği yere pisliyor, ne salak adamlarsınız diyor, boş işler bunlar diyor çıkıyor işten. aslen kendisi mimar ona güveniyor bunu yaparken. gel gelelim, onca yer geziyor mimar olarak iş de bulamıyor.

kısacası filmin verdiği ya da vermeye çalıştığı tek mesaj; kader varmış bir tane işte, böyle doğru zaman doğru yer olayları da varmış, her insan gönül kırıklıklar yaşadığında bunları yok sanarmış ama denizde balık çokmuş bir de ne düşünüyorsak onu kendi kelimelerimizle anlatmalıymışız, öyle günü kurtarmak için, yok o böyle değildi şöyleydilere gerek yokmuş.

e güzel kardeşim bunu bana sorsaydın ben de bunu anlatırdım klişe olaraktan. ıssız adamın kız versiyonu ile karşılaştık. aylarca direndim ıssız adamı izlemeyeceğim diye kaderimin bana bir oyunu olsa gerek ki ıssız adamın holywood versiyonunu karşıma çıkardı. şuan ağlamak üzereyim. filmin etkileyiciliğinden değil böyle bir tongaya düşmüş olmaktan ötürü.

kız da güzel falan değildi. tipik bir sevimli, aşık olunacak kız nasıl olur diye düşünüp, katy perry e en çok benzeyen ablayı bulup koymuşlar filme adeta. oyunculuklar desen, oyunculuğa gerek yok ki mına koyim paso mal mal şeyler oluyor.
gayet vasat bir filmdir. inanılmaz övgüler duyup izledigimdendir belki de. bir defa o kızcagızın o ses tonu ne öyle? tom arkadasımızla yasadagı onca seyden sonra biz arkadasız dedi yetmedi ben kimsenin bir seyi olmaktan hoslasmam olm dedi ve gidip evlendi.hayat boyle yanar-doner insanların yuzunden kotu geciyor sanıyorum.dilerim filmi totosundan anlamadım..kendi duygularınızı da goz onunde bulunduruyorsunuz ama film sizi dagıtmıyor.soundtrackler iyiydi.
expectations - reality bölümüyle iç acıtan filmdir.

arkaplanda çalan şarkı için

(bkz: regina spektor)
(bkz: hero)
çok sevimli bir film. zooey deschanel bu tip filmlere yakışıyor zaten. e hikaye de güzel işlenmiş. film zaten kısa tutulmuş sıkmıyor. güzel bir 1 buçuk saat geçirmek için ideal bir film.
eternal sunshine of the spotless mind ve notebook vakasıdır. fazla samimi ve içten olmasına rağmen romantik bir film sayılamaz zannımca. son sahne hariç.

--spoiler--
tom: right, but that's what i don't understand. what just happened?
summer: i just woke one day, and i knew.

tom: knew what?

summer: what i was never sure of with you.
--spoiler--
başta insanı sıkan fakat sonradan baya iyiymiş diyebileceğiniz türden bir film. belkide kendinden birşeyler buldukça güzelleşmiştir film fakat gerçekten beklentilerin üzerinde olduğuna inanıyorum.