entry'ler (250)

gazetecilik

Yaklaşık iki yıldır çok araştırıp, çok okuyup, bölümle alakalı her insandan, her platformdan bilgi topladığım meslektir. Edindiğim bilgiler ise okunmaması, aç kalma riski yüksek olan, okunmadan da yapılabilen bir meslek olduğu yönünde. Ben açıktan bitirdim liseyi. Uzun süre ara vermiştim okula. istesem bir ajansta gazeteci (!) olarak çalışabilirdim, diploma istemeden alan yerel bir ajansta tabii ki. Ama yapmadım bunu çünkü gazetecilik sadece haber yapmak değildir. işin siyasi, sosyolojik, felsefik, ekonomik, hukuki ve benzeri bir sürü boyutu var. Bunlara hakim olunmadan sadece haber yaparak gazeteci olunmaz. Gazeteci her şey hakkında bilgi sahibi olmalı, her şeyi yorumlayabilecek kapasitede olmalı düşüncesindeyim. ilkokul bilgisiyle haber yapıp sağda solda ben gazeteciyim demek bu mesleğe haksızlıktır. Bunu bildiğim için dışarıdan bitirip bu sene girdim sınavlara. Çok sıkı bir çalışma oldu ama, öyle yan gelip yatarak girmedim sınava yani. Evet, karşılığını da aldım. ilk üç bine girerek güzel bir puan çıkardım. Çok iyi üniversitelerde başka bölümler de okuyabilirdim bu puanla ama ben gazeteci olmak için hazırlanmıştım, bu aptallığı yapamazdım. Çevremdeki insanlar ve dershane boğaziçi, odtü gibi üniversitelerde daha iyi (!) bir bölüm okuyabileceğimi salaklık etmememi söylediler ama nafile, ben gazeteci olacaktım ve gazetecilikten yana kullandım tercihimi. Gönül rahatlığıyla, tüm olumsuz eleştirilere rağmen istanbul üniversitesini yazdım ilk sıraya ve rahatlıkla da geldi zaten. Mutlu ve istekli bir şekilde yarın gidip kaydımı yapacağım. Heyecanla okulun açılmasını bekliyorum ayrıca.

rapzan belagat

Protest müzik alanında kendi alanında en iyisi olarak gördüğüm Dersim'li rapper. Rap'in özü sisteme ve dengesizliklere bir çıkıştır zaten. Rap'in kişileri-toplumları ezilen, ötekileştirilen, horlanan bir süreçte bu 'ötekileştirilen' bireyler tarafından ortaya çıktığını biliyoruz. Rap zamanla underground, freestyle, diss ve en son çarpık-yozlaşmış-bozulmuş arabeskrap bölümlerine ayrılmıştır. Çıkış noktası ötekileştirelenlerin protestosu ise; bu alanın ülke içerisinde en baba isimi böyle bir ortamda doğmasına bağlıdır. Ayrıca siyasi birikiminin sağlamlığı Marksist-sosyalist durşu da kurduğu ve sarffettiği cümlelerle ortaya çıkıyor.

takip edilsin

sözlük yazarlarının ilgi duyduğu, birikiminden yahut sıradışılığından aldığı hazı tüm yazar ve üyelerinin de alması konusunda tavsiye ettiği, etmesi gerektiğini düşündüğüm yazar-blog-sayfa-site oluşumları.

benim tvsiyelerim;1- umut sarıkaya (benim de söyleyeceklerim var 3 serisini de alın okuyun)
2- yiğit özgür karikatürleri
3- fırat budacı- kendimi duruduracak değilim
4- michael sikkofield blogu
5- ot, uykusuz, red, demokratik modernite dergileri
6- özgür amed yazıları (özgür gündem, yeni özgür politika, yüksekova haber sitelerinde bulabilirsiniz yazılarını)
7- redhack (televizyonlara verdiği demeçler, gazete dergi röportajları ve twitter adresi üzerindeki eylemleri)
8- inci sözlükte yazılan hikayeler (bu hikayelerin bir arşivi var, araştırın bulursunuz)
9- rapzan belagat (protest rap yapan sağlam bir rapper)

şimdilik aklıma gelenler bunlar. link veremedim ama nasıl ulaşması gerektiğini belirttim. amacım bilmediğim, haberdar olmadığım yazar, karikatürist, müzik grubu, blog site vb. oluşumlardan bu başlık altında yazarların tavsiyesi ile yeni bir dala uzanmak isteyenlere bir yönelti oluşturmak sözlük mecrasında..

cem yılmazın mizah anlayışı

doğaçlama, hazırcevap, hayata dair sağlam tespitler, jest mimik olayında olağanüstü bir dorukta kalan sağlam birikiminin verdiği öz güveniyle olayları ironik bir eksen üzerinde spontane bir şekilde ortaya koymaya yönelik bir duruşta oturur mizah anlayışı. Karkatürcülükten gelmesi şizofrenik, olağan dışı bir duruş takınmasında önemli bir yere oturtuyor mizah alanında kendisini. Mizahta devrimi gerçekleştiren (ülke içerisinde)bir isim olması da bu farklı anlayışından geliyor. Her daim kendisine ''rakip'' diye öne sürülen taklitçi, alıntıcı komedyenler! hortlasa da bir Cem Yılmaz olamamaları kendilerine has bir üslup, anlayış oluşturamamalarından kaynaklanıyor.

Sonuç olarak siyasi anlamda pek bir sağlam çıkışı olmaması da sanırım siyasi konularda yetersiz birikiminden kaynaklanmaktadır. Kendisi de bunun bilincinde ve bu alana dokunmamaya özen gösteriyor.

Edit: imla.

survivor a kaslı erkekleri alan acun

şahin k'den bıkan tipleri öne sürüp, sürekli ekranlarda kalmasını dileyen kezban'lara sadece şunu demek istiyorum: sen onlara bayılırsın ama cenazene onlar değil, şahin k tipli erkekler gelir.

survivor a kaslı erkekleri alan acun

hülya avşar'ın yetenek yarışmasında görüp, ay aklımı başımdan aldın yahu dediği erkekleri de almış bir de. tamam anladık, acun'sun ama bu kadar da olmaz.

survivor a kaslı erkekleri alan acun

kezban'ları iyi şekilde tahlil ettiğinin daniskası. biscolata erkeği gibi erkeklerin o tuvaletsiz adada sıçtıklarını hatırlatmak isterim. pis herifler.

hiç üvey annenizi dürttünüz mü

arjantinli dostum okuyorsan burayı beni dinle; gerçi aynı sözlük'de yazıyoruz ama mobilden inci'ye giriş yapamadığımdan burdan yazmak farz oldu. öncelikle de ve da'ları gereksiz yerde ayırıp, gerekli yerde ayırmaman sinirlerimi bozdu bu bir. ikincisi ise sözlük akımının o yazıp, ortadan kaybolma piçliği hiç hoş değil. içerik olarak da her ne kadar gerçek de olsa tezek ve angutyus'dan etkilenerek yazdığın bariz. son olarak aykırıyım ben triplerin de sıkıcı ama iyisin.

diyarbakır belediyesi ne asılan türk bayrağı

bugün gerçekleşmiş eylem.

sadece safınızı belli edin abicim ya! diyorum başka birşey demiyorum. siyasetin ne kadar boktan birşey olduğuna en açık örnektir ayrıca.

sevilen bir insanın dışlanması

acılı değil ama sinir edicidir. sevilen bir insanım, en azından kimse nefret etmiyor benden. belki de ediyor bilmiyorum. ayrıca özgür abinin dediği gibi edeni sikeyim, etmeyeni de. konumuz o değil. daha düne kadar yol yordam bilmeyen insanlara kendimizce rehber olduk, destek olduk. sonra ne olduysa ruhsal anlamda bir boşluğa düştük ve kendileri tarafından seviliyoruz dediğimiz adiler, dışlar oldu bizleri.

ben bu yazıyı kendime yazdım

dışa vuramadığın düşlerini zihninin bir köşesinde yaşıyorsun ve bundan büyük bir acı duyuyorsun. o bilinci dışa yansıtabilsen sorun olmaz, gizledikçe acı çekiyorsun.

yazarların yapmaktan mutluluk duyduğu şeyler

köyde oturuyorum. cebimde genelde param olmaz. olduğu zamanlar bakkala gider, en fazla 10 tl'lik çikolata, bisküvi tarzından yiyecek alırım. eve gelir, kardeşime arkadaşlarını çağırmasını isterim. 8-9 yaşındaki bu çocukları karşıma alır, büyük insanlarmış gibi "ya canım sıkıldı, çay koydum birşeyler de almıştım birlikte yeriz diye çağırdım" der onları büyük adam yerine koyarım. muhabbet eder, gümleyen sobanın yanında sıcak çayımızı yudumlarız.

sosyalist misin allah akıl versin

insan olan, kendine ben hümanistim diyen birinin denemesi gereken söylem. zira sosyalizm türklük karşıtı değil ki. kendi kültürel zenginlik ve uygarlıklarını muhafaza edip sosyalizmi benimseyebilirsin.

kitap okumak yerine sözlükte yazılanları okumak

kitaplar genelde uzun ve yorucu, tek ağızdan oluyorlar. sözlük heran aktif ve akıcı, güncel, her tarzdan yazılar barındırdığı için kitaplara tercih ediliyor.

ekşi sözlük ün en iyi yazarları

kişinin ideolojisine göre değişebilen bir hede ama bana göre: jun misugi, mies, kizil sakal, longair. daha da çoğaltılabilir elbet ama bu kadar yeterli.

sözlük yazarlarından yalnızlara tavsiyeler

yalnız insanlar, kendilerini bulabilme imkanı elde ederler. felsefik, psikolojik kitaplar okuyup ruhunuzun derinliklerine yolculuklar yapabilirsiniz.

yaran facebook iletileri

ne zaman büyük bir olay olsa, o anda yaşanan farklı bir olayı da hatırlatıp "zamanlamaya dikkat" derim. kahvede acayip havam oluyor.

pucca

ağzına köydeki yaşlı amcaların destek için tuttuğu bastonumsu çubukla vurmak istediğim bozuk karakter. bu kadar konuşulunca açıp bir iki yazısını okudum ve "siktir git allahın kezbanı" dedim. böyle yapmacık, kasıntılı yazılar, yalan olduğu bariz hikayeler falan.. bu ne lan! tamam kendi çapında takıl da edebiyat serisinde en çok satanlar listesinde görünce "adaletini sikim dünya" demekten alamadım kendimi. sokak çocuklarını aşağılamak ne zamandan.. lan neyse değmez!

facebook şifresini vermeyen sevgili

özelini sevgilisi dahi olsa gizlemek, karşıdaki insanlarla görüşmelerini kontrol altına almak isteyişini reddeden sevgilidir, candır.

öğretmen sınıfa girince ayağa kalkmak

saygıdan öte bir gereklilik diye ritüelleştirilmiş bir tür askeri kuraldır. evinde babası geldi mi kalkmayan hatta kendisine çekidüzen bile vermeyen bir çocuğun okulda bunu yapması samimiyetsizliktir. saygı içten gelmeli, zorla değil.