bugün
- icardi190527
- hamas bir terör örgütüdür15
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- vatandaşlık farkı alan otel24
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır34
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız19
- anın görüntüsü13
- icardi1905 silik olsun kampanyası19
- şehirler arası aşk yaşamak9
- true'nin porno arşivi kaç gb8
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- sözlük kızından gelin olmaz21
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- futbolcu ismiyle nick almak12
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- artificialintelligence9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım15
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
sevdiği entry'ler
kedi ciğer misali. yine bir şişkonun saçma salak beyanıdır.
ikizler erkeği zekası ile sizi silkeler anlamazsınız.
görsel
ikizler erkeği zekası ile sizi silkeler anlamazsınız.
görsel
Burada bir yazar vardı önceleri, onunla sık sık insanın bir türlü bilgisine erişemediği gerçeklik hakkında konuşurduk. Çok tuhaf ve can yakan bir şey var: gerçeklik algısı. Şu iki kelimenin yan yana olması dahi uçuk bir şey. Zira gerçeklik algıdan bağımsız olarak var da insan onu mu algılıyor, yoksa gerçeklik bir algı meselesi mi? işte bu soru (aslında iki soru) sorması kolay, cevaplaması ...... Bir soru.
Bundan ziyade biz şeyleri gerçekte oldukları gibi algıyabilir miyiz yoksa algılayamaz mıyız, biz şeylerin substantiasına, değişmez Gerçekliklerine erişebilir miyiz yoksa erişemez miyiz? Bu sorular felsefe tarihinde her zaman üzerine konuşalan, hatta birçok düşüncenin çıkış noktası olan sorulardır.
Sanıyorum bu sorulara husserl, fenomenolojisinde cevap vermiştir: "biz ancak algımızla fenomenlere erişebiliriz; özleri, tözleri ancak sezgiyle (burada sezgi demek doğru değil, zira onda bunun yerine özdeşleyim kullanılır) kavrayabiliriz. O hale algımızın kapsadığı inceleme sahası fenomenler olmalıdır." Bu düşünce maddeci, doğacı anlayıştan ayırt edilmelidir. Çünkü onlar ne'ci ise, onu gerçek de kabul etmiştir. Oysa husserl, "fenomenler gerçektir" gibi bir iddia ile gelmez. Bazı kendini yetkin sanan şarihler fenomenolojinin "fenomen gerçektir" iddiası taşıdığını söylese de bu yanlıştır ama sartre'da durum biraz karışık.
Husserl'den heidegger'e geldiğimizde bilgiden daha öncesel olan varlık kendisini gösterir. Heidegger, geçmişte felsefenin varlıktan önce bilgiyi koymasını eleştirir. Ona göre bilme, dasein'ın o nesnede var olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında bilgi bir varlık halidir. Şeyler asla insandan ayrı şeyler değillerdir ama bunu insanın varlığının bir parçası olarak almamak gerek, bütünsel açıdan böyledir.
insanın nesneleri algılayış biçimine ilişkin bana göre burada bir şeyler söylenebilir. Lakin ben nesne yerine -heidegger gibi- "araç" kelimesini doğru buluyorum. Zira nesne'lik, insanın mekansallığı ve zamansallığına tersliktir. Bunun yerine hep bir şey için varolan araç diyorum. Yine de nesne yerine neyi kullandığımızı söylediysek, burada başlıktan sapmamak için nesne kelimesini kullanabiliriz ama araç olarak düşünülmeli.
insan nesneleri asla onların salt nasıl ve ne olmaklığına ait bir biçimde kavrayamaz, çünkü bu, bir substantia iddiası taşır. Biz nesnelerin kendisine, -varsa- özlerine, -varsa- değişmez gerçekliklerine algı yoluyla erişemeyiz; biz ancak "fenomen"lere erişebilir ve algı bağlamında bunlar hakkında konuşabiliriz.
Bundan ziyade biz şeyleri gerçekte oldukları gibi algıyabilir miyiz yoksa algılayamaz mıyız, biz şeylerin substantiasına, değişmez Gerçekliklerine erişebilir miyiz yoksa erişemez miyiz? Bu sorular felsefe tarihinde her zaman üzerine konuşalan, hatta birçok düşüncenin çıkış noktası olan sorulardır.
Sanıyorum bu sorulara husserl, fenomenolojisinde cevap vermiştir: "biz ancak algımızla fenomenlere erişebiliriz; özleri, tözleri ancak sezgiyle (burada sezgi demek doğru değil, zira onda bunun yerine özdeşleyim kullanılır) kavrayabiliriz. O hale algımızın kapsadığı inceleme sahası fenomenler olmalıdır." Bu düşünce maddeci, doğacı anlayıştan ayırt edilmelidir. Çünkü onlar ne'ci ise, onu gerçek de kabul etmiştir. Oysa husserl, "fenomenler gerçektir" gibi bir iddia ile gelmez. Bazı kendini yetkin sanan şarihler fenomenolojinin "fenomen gerçektir" iddiası taşıdığını söylese de bu yanlıştır ama sartre'da durum biraz karışık.
Husserl'den heidegger'e geldiğimizde bilgiden daha öncesel olan varlık kendisini gösterir. Heidegger, geçmişte felsefenin varlıktan önce bilgiyi koymasını eleştirir. Ona göre bilme, dasein'ın o nesnede var olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında bilgi bir varlık halidir. Şeyler asla insandan ayrı şeyler değillerdir ama bunu insanın varlığının bir parçası olarak almamak gerek, bütünsel açıdan böyledir.
insanın nesneleri algılayış biçimine ilişkin bana göre burada bir şeyler söylenebilir. Lakin ben nesne yerine -heidegger gibi- "araç" kelimesini doğru buluyorum. Zira nesne'lik, insanın mekansallığı ve zamansallığına tersliktir. Bunun yerine hep bir şey için varolan araç diyorum. Yine de nesne yerine neyi kullandığımızı söylediysek, burada başlıktan sapmamak için nesne kelimesini kullanabiliriz ama araç olarak düşünülmeli.
insan nesneleri asla onların salt nasıl ve ne olmaklığına ait bir biçimde kavrayamaz, çünkü bu, bir substantia iddiası taşır. Biz nesnelerin kendisine, -varsa- özlerine, -varsa- değişmez gerçekliklerine algı yoluyla erişemeyiz; biz ancak "fenomen"lere erişebilir ve algı bağlamında bunlar hakkında konuşabiliriz.