bugün

entry'ler (18)

river

aynı zamanda bir ibeyi şarkısıdır.

sözleri ise şöyle:
Come to your river
I will come to your river
I will come to your river
Come to your river
(Wash my soul)
I will come to your river
(Wash my soul)
I will come to your river
Wash my soul again

Carry away my dead leaves
Let me baptize my soul with the help of your waters
Sink my pains and complains
Let the river take them, river drown them
My ego and my blame
Let me baptize my soul with the help of your waters
Those all means are so ashamed
Let the river take them, river drown them

Come to your river
I will come to your river
I will come to your river
Come to your river
(Wash my soul)
I will come to your river
(Wash my soul)
I will come to your river
Wash my soul again

Carry away my old leaves
Let me baptize my soul with the help of your waters
Sink my pains and complains
Let the river take them, river drown them
My ego and my blame
Let me baptize my soul with the help of your waters
Those all means so ashamed
Let the river take them, river drown them

Come to your river
I will come to your river
I will come to your river
Come to your river
(Wash my soul)
I will come to your river
(Wash my soul)
I will come to your river
Wash my soul again

alın teri değil, kopyala-yapıştır.

dinlemek isteyenleri de şuraya alalım madem:
https://www.youtube.com/watch?v=lHRAPIwsS5I

her tür müzik dinlerim diyen insan

Benimdir bu.
Bundan yaklaşık üç yıl önce ‘’eski günleri yad etme komisyonu’’ olarak toplanma kararı aldık. Bir arkadaşımız yanında bir arkadaşını da getireceğini söyledi. Hadi getir bakalım dedik hepimiz. Kabile olarak her zaman gittiğimiz bir kafe vardır, oraya gittik. Oraya gitme isteğimizin büyük çoğunluğunun ‘’hesap kitlenmesi sendromu’’ olduğunu bildiğimiz için herkesin ağzından buluşma yeri olarak ‘’x kafeye gidelim!’’ lafı çıkar, bu cümle ortamda bayram havası estirirdi. Bizim eleman arkadaşını aradı, biz şimdi x kafeye gidiyoruz, yolu bul sen de gel dedi ve telefonu kapattı. ikimiz gittik, milletin gelmesini bekliyoruz. Tabii hep oraya gidince sanki babamızın mekanıymış gibi bi’ rahatlık, ha desen geğirecek kapasitede olma durumları falan hak getire.
Yavaş yavaş gelmeye başladılar. En sona bizim elemanın arkadaşı geldi. Tam karşıma oturdu. Tanışma faslı eninde sonunda bitecekti. Herkes bu anın gelmesini ve eski sevgililerini anlatmayı bekliyor, aç kurt gibi kendini tanıtacak olan diğer kişiye bakıyor ve '’özet geç’’ temalı bakışlar atıyordu. Bu çile dolu bekleyiş beş dakika sonra bitti. Herkesin suratında uzun süre tutulan çişin bağımsızlığını ilan ettiği anki sevinç vardı. 10 dakika boyunca eski sevgili muhabbeti dinleyip teselli verdikten sonra bunu uzun yıllardır yaptığımı fark edip aramıza yeni katılan arkadaşa döndüm. Giriş bölümünden gelişme kısmına geçene kadar imanım gevrese de bunu becerdim. Aynı memleketten olduğumuzu öğrenince artık birbirimizin ensesine vurup ‘’nabıyon la eheheeh’’ deme kıvamına geldik. Konuşa konuşa konu müziğe geldi.
-sen ne tarz müzik dinliyorsun? Müslüm baba falan dinler misin?
--yani yeri gelirse dinlerim.
-yani arabesk?
--salt arabesk değil. pop, rock, indie, metal falan da dinlerim. Her tür müziği dinlerim yani.
-nasıl her tür müzik?
--işte bahsettim ya, doom metalden tut da arabeskine kadar dinlerim.
-nasıl dinliyon la her tür? Her tür müzik dinlenmez.
--ben dinliyorum ama.
-la yok dinlemiyorsundur.
--dinliyorum.
-la yoh la dinlemiyondur. iyi düşün bak? Yok yok Dinlemiyon ya ben hiç görmedim.
Diye sürüp giden uzuuun bir konuşma yaptıktan sonra her tür müziği dinlediğime karar verdik. son sözü ise şuydu ‘’her ahahahahahh her tür müziahahahahahah ay dur söyliycem. Her tür müziği dinliyoahhaahahahahah’’
Kıssadan hisse: uzun konuşma yönünden on puan, uğraştırma ve inandırıcılık yönünden babayı alan bir konuşma yapacak olan insandır.

erkeğim ve kadının saçından tahrik olmuyorum

Nirvanaya ulaşacak derecede bilgili din adamlarına tepki olarak doğmuş xy kromozomlu beyanıdır.

(bkz: şimdi onlar düşünsün)

mayıs denince akla gelenler

Bir alt katımızda oturan fikret abidir.
Mayıs ayına girdiğimiz gün 6 torunun hepsi doluşur o eve. Yaz sonuna kadar da orada kalırlar. Üst komşuları olduğumuz için bize falan da geliyorlar arada. 3 yaşındakiyle ahbap olduk geçen yıl, adı berk. Böyle minik, tombul, yaramaz bi' şey. Evimizde eksik olan kök söktürücü eksiğini berk ile kapatıyoruz. Eve geldiği andan itibaren evi toparlamaya başlasak en az bir hafta sürüyor o toparlama işlemi.
Mayıs ayı da yaklaşınca bu ahbaplık olayı ölüm kalım meselesi haline geldi ve acilen buna bir çare arama operasyonu başlattım. Bir yandan da içim rahat tabii. "Bu sene gelmezler belki yeaa" diyerek kendimi avutuyorum. Derkeen dün Fikret abiye rastladım markette. Avıma sinsice yaklaşarak takip ettim. Tam bebek bezlerine bakarken yakaladım onu. Belki de artık bebek beziyle temizlik yapıyorlardır, çocuklarla ne alakası olabilir ki? Diye kendimi avutarak Avıma iyice yaklaştım. içimde henüz bitmemiş olan umudumla selam verip eblek bir sırıtmayla "AA Fikret abi ne haber ya? Senin torunlara ne oldu? Okula başladılar gelmezler herhalde bu yıl." dedim. Torun dememle beraber gözleri parıldayan Fikret abi "yarın akşam geliyorlar, bizim tosun da seni soruyordu. Gelir gelmez size gelecekmiş öyle diyor kerata." dedi ve beni küçük Emrah bakışlarımla beraber ardında bırakarak gitti. Gözlerim doldu, dilim lâl oldu da konuşamadım. Bebek bezindeki bebek en yakın dostum oldu. Bana "anlıyorum.." diyen gözlerle bakıyor, "bunlar da geçecek" diyordu.

Evet Mayıs geldi Fikret abi. Yine aklımdasın. Ve Berk. Merak etme sen de aklımdasın. Hayır hayır, gözyaşı değil. Gözüme elektrik süpürgesi kaçtı.

bazen gorebilmek icin uzaklasmak gerekir

Hipermetrop olan bireylerin hayat felsefesidir.

erkek çocuklar anne sütüyle beslenmemelidir

Yine aşırı bilgili bir dinci vecizesi herhalde diyerek açtığım başlık. "Bu sefer erkek çocukları neyle tahrik ettiler acaba" diye düşünerek hunharca entry girmeye hazırlanıyordum ki, dağın öbür tarafının hiç de öyle olmadığını görmemle beraber hüzünlere gark oldum.

çocuğu anne sütüyle beslemenin kadını sömürmek olduğunu sanan yazar beyanı.

insan niye büyük bir bilen sözü dinlemez

insanlar kendisi tecrübe edinmedikçe bir şeyden ders çıkarma konusunda beceriksiz yaratıklardır. Örneğin bir çocuk düşünelim. Bir parka gittiniz, üç salıncak var. ikisinde iki çocuk sallanıyor, biri boş. ayaklarının ucunda da bir köpek var. Çocuk, orada sallanan çocukları görünce sallanmak isteyecektir. Siz ona "hayır sallanma, sallanırsan oradaki köpek seni ısırabilir." deseniz de çocuk ısrarcı davranacak ve siz onu o salıncakta sallayana kadar peşinizi bırakmayacaktır. Eğer sallanırken zarar görmezse sizin haksız olduğunuzu size kanıtlamış olacak, eğer köpek onun bacağını yakalarsa da o parka bir daha yaklaşmayacak, salıncağa binme konusunda bu kadar talepkar davranmayacaktır. Yani kendi tecrübe edinmedikçe sözünüzü kulak ardı edecek, tecrübe edinmek için kendi bildiğini okuyacaktır.

kızların hesap ödememesi

Arkadaş ben mi yanlış yerdeyim yoksa siz mi ütopik yaratıklarsınız? "nasıl da ödedim hesapları" minvalide bir girdi girmek istemiyorum fakat bugüne dek hemcinslerimi saymazsak buluştuğum erkekler bir elin parmağını geçmez. Hepsinde de (en azından ilk buluşmada) hesabı ben ödemişimdir. Biri de çıkıp 'bak sen kız kısmısın, olduğun yerde dur. Buralarda hesabı erkek öder!' demedi. Bazısı nazikçe teşekkür edip 'diğer buluşmada sen de bendensin o zaman' dedi, bazısı da hafif hırbo bir şekilde 'he şimdi bana fakir mi diyorsun?' moduna girip gün boyu laf çarpıttı. Ama yok efendim kızlar hesap ödemez, vay efendim hesap ödeyen kız şudur-budur muhabbetleri dönmedi, konusu dahi açılmadı. Uzun lafın kısası, çok da șey yapmamak lazım böyle konuları. Hesabı herkes ödeyebilir, ödememe gibi bir durumun sürekli olarak devam ettiğini düşünmüyorum. Üstelik bunda bir gariplik ya da olağanüstülük yok.

boydan resim at diyen erkek

Boydan ismindeki hanım kızımızdan ya da beyimizden çizdiği resmi atmasını isteyen, bunun için de kendince sebeplerinin olabileceğini düşündüğüm xy kromozomludur.

2200 yılında gazete manşetleri

"öğrenciyi darp eden öğretmen serbest bırakıldı "

"annenin çocuğuna attığı akıl almaz dayak "

"tecavüzcü 'bunlar dünyanın gerçekleri' denerek serbest bırakıldı "

Gibi manşetlerdir, yani büyük bir değişim göremeyeceğiz muhtemelen.

en iyi kilo verdiren egzersiz

Öncelikle basit karbonhidratları hayatınızdan çıkarmaya bakın. Ama azar azar, alıştıra alıştıra. Bol bol su tüketmeye bakın.

Bunları hallettikten sonra on beş dakikacığınızı ayırıp ip atlayın. Ne kadar atlasanız kardır. On, yirmi, yüz fark etmez. Zaten yavaş yavaş başlarsanız ilerleyen günlerde çılgınlar gibi atlayacaksınız. Bu şekilde hem kendinizi çok yormadan, hem de daha etkili sonuçlar alabilirsiniz.

günün şarkısı

the heavy - short change hero

https://www.youtube.com/watch?v=lkvScx3Po8I

insanların en meşhur bahaneleri

''telefonum sessizdeydi, yoksa ben de tam seni geçiriyordum aklımdan.''

başı çekenlerden biri de budur.

katatonia

Şimdiye dek nasıl paylaşılmadığına şaşırdığım, kısa bir süre önce 20 mayıs'ta çıkacak olan the fall of hearts albümünden old heart falls'ı yayınlayarak yüreğimizi hoplatmış amcalar. Nasıl bekleyeceğiz biz sizi vicdansızlar?

Şarkıyı dinlemek isteyenler buradan buyursun:

https://youtube.com/watch?v=IIGBNc2nFZA

ter kokan insanlara tavsiyeler

öncelikle kabul etmeliyiz ki, kapalı alanda kalan her koltuk altı kokmaya mahkumdur. bunu önlemek için roll-on kullanabilirsiniz, deodorant kullanabilirsiniz evet. tabii eğer daha sonra kanser olmayı göze alacak kadar aslansanız.
oysa bunları yapana kadar tercih edebileceğiniz hem kolay, hem de sağlıklı bir yöntem var. bir çay kaşığının yaklaşık yarısı kadar karbonat veya tuzu, derişimi fazla olmayacak kadar suyla karıştırıp nemli koltuk altınıza elinizle ya da pamuk yardımıyla sürebilir, bu sinir bozucu durumdan tırnaklarıyla kara tahtayı tırmalayan bir arkadaşınızın ellerini o tahtaya yapıştırmışçasına kurtulabilirsiniz.

old man canyon

buram buram huzur veren gruptur. her şarkısı ayrı güzel, ayrı sevimlidir. hatta tabiri caizse yolculukta dinlenilebilecek gruplar listesinde başı çekecek olan gruplardandır kanımca. pek dikkat çekmese de sevimli mi sevimli olan birkaç şarkısını daha ekleyerek sizi de bu sevimli şarkılarla tanıştırmak isterim.
take me higher
https://www.youtube.com/watch?v=qJmok8VhjmE

the road
https://www.youtube.com/watch?v=pqt8n-DXxnQ

always love
https://www.youtube.com/watch?v=hNcVFLyVcac

yapılmış en aptalca dalgınlık

puslukita ve arkadaşı oturmaktadır. telefonu elinden bir an bile düşürmeyen arkadaşın telefonu şarjdadır ve arkadaş inanılmaz derecede boşlukta hissetmekte, evi keşfe çıkmaktadır. evi keşfetmeyi bitirip puslukitanın yanına dönen arkadaş ayda yılda bir sohbet etmek istemekte, puslukita ise nadiren eline aldığı laptopu bırakmadan sohbeti devam ettirmektedir. bunu anlayan arkadaş ''puslukita kalk şunun başından da ortalığı toparlayalım, arka fona da bir müzik ayarlayıver'' der. arkadaşından ilk kez bu teklifi alan puslukita zafer naraları atarak dans etmekte, timsah yürüyüşü yaparak evi turlamaktadır. o esnada annesinden mesaj alan puslukita, mesaj yazarken şarkıyı da açmaya çabalar. şarkı açma işlemini başarıyla tamamlayan kahramanımız sesin kısık olduğunu fark edip sesi açmaya çalışır fakat ses açılmaz. tuşa tekrar basar, basar, basar... gelin görün ki ses hala aynı seviyededir. bu duruma sinirlenen puslukita, annesine yazacaklarını yüksek sesle söyleyip, laptopa olan sevgisini annesine olan mesajında dile getirir. daha sonra sesi tekrar açmaya çalışan puslukita açmayı yine, yeni ve yeniden beceremez. yüzüncü denemeden sonra telefonun ses açma tuşuna basarak laptoptaki şarkının sesini açmaya çalıştığını fark eden puslukita, ikinci sinir krizini geçirir. tam sakinleştim derken annesinden ''sana mesaj atacağım sms e yazık'' temalı mesaj gelir. annesine yazdığı mesajı okuma şerefine nail olan puslukita, haline bir gülüp bir ağlamakta, en başından beri onu izleyen sinsi arkadaşı ise kahkahalara boğulmaktadır...

göbeği açık giyinen kızın namusu

gün geçmiyor ki yurdum insanı bir başkasının namusunu kıyafetle ölçüp biçmesin. eğer sen bir kızı göbeği açık gördün diye onun namusunu sorgulamaya kalkışacaksan zaten burada ki problem göbeği açık giyinen kızda ya da onun namusunda değildir, burada anlaşalım. burada asıl sorumuz o kızın namusuna ne olduğu değil de, senin neden bunu düşündüğün olmalıdır. hadi o kız namussuz tamam, sen neden bunu düşünüyorsun? neden göbeği açık giyinen bir kız gördüğünde aklına ilk olarak bu geliyor? üstelik istemiyorsan bakmazsın sen de, seni zorlayan yok. sen neden bakıyorsun? hadi baktın, gözün neden göbeğinde? eline bak, koluna bak. ama yok, giymeyecekti o da değil mi? giyene neden bakmayasın ama, ''göz hakkı'' yani, boru mu? değil. o halde bundan sonraki otuz yılında ''göbeği açık giyinen kızın namusu'' ya da ''yazın 5 santimlik şortla gezen kızın hedesi'' ve hatta ''düğünde mini elbise giyen kızın hödösü'' temalı sorgulamalara devam et, at gözlükleri de hediyem olsun.