bugün

Özel bir yer? insan mesela… anadolu’da yaygın bir kültür vardır. Ölen birinin cansız cesedine ait yüz, büyük küçük bütün akrabalara gösterilir. Önceleri anlamazdım. Küçük bir çocuğa “ölü bir yüz” niye gösterilirdi ki? Sonra anladım tabi. Mesela babaannemi hala yaşıyor zannediyorum ben. Hala o evin içerisinde yalnız yaşıyor ve benim gelip kapıyı çalmamı bekliyor gibi. Bu histen kurtulamadım daha. Kaybettiğim diğer yakınlarım için geçerli değil bu. Çünkü onları gördüm. Ruhu gittikten sonra kalan o değersiz et ve kemik yığınını gördükten sonra artık onun yaşadığına dair bütün umutları siliyorsunuz.

Değersizleştirmek… Bulduğun ve kaybettiğin yeri sıradanlaştırmaktır. Bir şekilde “özel” olmasının ve efsaneleşmesinin önüne geçmektir. Çünkü orası efsaneleştikçe insanın felaketi olur. kaybedilenin bıraktığı boşluk, değeri nispetinde öyle ağır travmalara yol açar ki! Bazen hayatın akışını engeller. Halbuki hayat bir şekilde akıp gitmesi gerekiyordur.

Dışarıya değil içeriye dönük bir mesajdır aslında değersizleştirmek. Sizi hayata tutunmaya zorlayan bir savunma mekanizmasıdır. Yoksa Kaybedilenin değerini asla düşürmez. bir unutma yöntemi de değildir. sadece izi kalacağını bile bile o yaranın artık kabuk bağlamasını istersiniz.

imkansızlık ve çaresizliğin gerektirdiği acı bir tesellidir kısaca.