bugün

sofokles'in ünlü trajedisi ödipus, milyonda bir görülecek bir laneti konu alır. kahinler daha doğmadan bildirirler ki, ödipus annesiyle evlenecek ve babasını öldürecektir. ödipus doğduğunda bunu yapmaması için bütün tedbirler alınır ama, olaylar öyle gelişir ki, bunun olmasından kaçınılamaz. ödipus tanımadığı babasını öldürür ve tanımadığı annesiyle evlenir. bütün tabiatı lanet sarar. gerçekler anlaşılınca da annesi intihar eder, ödipus ağlaya ağlaya dağlara çıkar, aklını yitirir..

sofokles bu hikayede, insanın kaderden kaçamayacağını anlatmak istediğini söyler. lanet inancı eski yunan'da yaygındır ve lanetli bir kaderdir bu. ama -cidden büyük bir bilim adamı olan- freud ne yapar? ödipus'un kaderinden duyduğu korkuyu ele alır ve bu korkunun bütün insanlarda yaygın, genel bir korku olduğunu söyler. ilkel kabilelerde bile görülen ensest korkusundan, ahlaki yasaların doğduğunu ve dinin de bundan doğduğunu anlatır.

ve mantık hatası: ilkel insan cinayeti de yasaklamıştır, hırsızlığı da. tabu ise bunlar da onun için bir tabudur. pekala, konu niye bunlar değildir de, milyonda bir görülebilecek bir lanetin, bir arızanın genelleştirilmesidir? herhalde freud'un yetişme şartlarıyla bunun ilgisi vardır? ve bunu meşrulaştırmak için yapılavak tek şey de, konuşmak, tartışmaya açmak, yani eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürmektir...

freud'un ilk zamanlarında onu okuyan yüzlerce kişi intihar etmiştir; günümüzde ise, insanlar intihar etme onurunu bile taşımadan, bu konuda filmler çekiyor, hatta meşrulaştırmak için yasa teklifleri hazırlıyorlar. durum ortadadır!
kompleks olmamasıdır. gayet basit yani bence. gülün.