bugün

türkiye ve dengi birkaç ülkenin kabullenmekten özenle imtina ettiği ama uluslar arası platformlarda da lafta ödün vermediği din özgürlüğüdür. fakat hayata dair henüz kendi kararlarını alamayacak, kendi doğrularını ve yanlışlarını tayin edemeyecek yaştaki çocuklarımız, hiçbir sakınca görülmeksizin “müslüman” olarak yaftalanabiliyor. oysaki konu ekonomiden ya da siyasetten açıldığında çocuklar, nerede duracaklarını ve hangi görüşü benimseyeceklerini bilmeyecek kadar küçük olduklarından dolayı, aile tartışmalarından ve diğer faaliyetlerden kolayca dışlanabiliyor, fikrinin alınmasına bile gerek duyulmuyor. bu konunun doğruluğu ya da yanlışlığına, aile ortamı ve konunun adilce tartışılabilirlik seviyesine göre değişiklik gösterebileceği için şimdilik girmiyorum.
bir çocuğun müslüman bir ailenin çocuğu olduğundan bahsedebilirsiniz, bir çocuğun ailesinin ve çevresinin müslüman olduğundan da bahsedebilirsiniz, bir çocuğun müslüman herhangi bir kurum tarafından yetiştirildiğinden bahsedebilirsiniz ama o çocuğun müslüman bir çocuk olduğundan bahsedemezsiniz. çünkü bu onun kararı değil, sizin kararınız olur. bunun yanında ailelerin ve dolaysıyla ebeveynlerin büyük çoğunluğu, çocuğunun hangi siyasi partiye mensup olacağına müdahale etmiyor. lakin iş dine gelince her yeni doğan bireyin ilerde hangi dine mensup olacağı alnında yazıyormuşçasına, kesin ve kati olarak değişmez kararlar alınabiliyor. bu noktada herkesin duygudaşlık mekanizmasını çalıştırması, kendi özgürlük raddesini ve edecekse kendi müdahale sınırlarını iyi analiz edebilmesi gerekiyor. çünkü önünüzde tüm savunmasızlığıyla duran çocuk siyasi ve ekonomik konularda söz sahibi olamayacak kadar küçük yaşta olmasından mütevellit, din konusunda da karar verebilme yetisine sahip değildir. kaldı ki topluma faydalı bir birey yetiştirmenin yolu, herhangi bir dine mensup olmaktan geçmiyor.
çocuk aile ortamında böylesi bir dayatmaya maruz bırakılmasa bile, okul kapısından girdiği anda koltuğunun altına sıkıştırılan ilk kitaplardan biri “din kültürü ve ahlak bilgisi” kitabı oluyor. –en azından bizdeki adı böyleydi- yani ahlak bilgisi aşılama yolunun sadece din kültüründen geçtiği zannediliyor ya da öyle hissettirilmeye çalışılıyor. çocuğun derslerine en çok kafa yorması ve iyi adapte olması gereken yıllarda şeytanlar, ruhlar, dualar, ifritler, cin çarpmaları ve daha ismini hatırıma getiremediğim bir sürü ruhani varlık ders adı altında empoze ediliyor.
kısacası bu ülkede müslüman olmak zorunda değilsiniz ama müslüman olmaktan başka alternatifiniz yok! şayet bunu dile getirdiğiniz anda kâfirlik ve kitapsızlık gibi türlü ithamlarla karşı karşıya geliyorsunuz. okumanız ama en önemlisi, anlayıp, anlayış gösterebilmeniz dileğiyle yazılmış bir yazıdır. çünkü bu konu hükümet ve kurumlarca yeterince destabilize ediliyor.
2 lira 40 kuruş vererek nüfus kimliğindeki din hanesini boşaltıp okyanusundan bir bardak su alabileceğiniz dayatma.