bugün

insanı, insanların yüzlerine bile bakmaktan soğutur.

hele ki biraz sosyo-psikolojik analizler yapma yetisini kazanmışsanız, hemencecik ortamdaki negatif enerjiyi hissedersiniz..

en olur olmadık şeylere kahkaha atan insanlar, vasıfsızca gülen mutlu bireycikler, siz bir kuple tebessüm etmeye soyunduğunuz an, onlardaki yere doğru hafif eğik kafa ile, yüzlerinde beliren bir hmm ifadesini fark edersiniz..

durumu anlarsınız ve çaktırmadan ortamdan uzaklaşıp lavaboya koşarsınız, aynaya ( kendinize ) güler-güler kendi kendinizi motive etmeye çalışırsınız, bu durum gel zaman git zaman, gülememek gibi kronik bir psikolojik rahatsızlığa bürünüverir, ve artık yüz kaslarınız gülememekten iyice belirgin bir hal almış ve siz artık o yüzüne bile bakılmaya değmeyen çirkin ama bir o kadar duygusal, katı suratlı ama, bir o kadar da çok azınlık olan ' insanlar ' tarafından, sevgi bekleyen nevrotik bir pislik ( çoğunluklarca) oluverirsiniz..

hatta bazen insan yerine bile koymazlar, sabahın hoş saatlerinde kuşlar cıvıldarken, karşı karşıya geldiğiniz insanlar, adeta ayağının yanından bir karınca geçiyor muşçasına fark etmezler sizi...
( bu insanlar sizi tanıyor ve sık sık aynı ortamlarda bulunduklarınızdır )

o zaman ne mi olur, yalnızlığı öğrenirsiniz, dışlanmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenirsiniz, hatta bunun ne anlama geldiğini biliyorsanız; ikinci kez bunu yaşamanın artık tesadüf olmadığını anlarsınız, ağlarsınız, dua edersiniz, tanrı da mutlu insanların mutluluklarına mutluluk serpiştirmekle meşguldür, din adamları da tanrı adına sizin daha sonra kazanacağınıza dair vaatlerde bulunur.. ( herkes bunu yeyip yutma hakkına da sahiptir ayrıca )

daha da mı sonra ?

'' hoş geldin nihilizm ''..

kısa bir notcuk: alıntı değil, emektir. okumaya değer gören arkadaşlarımın olgun fikirlerine sunarım..

dip not: belki tarzınız değil ama, yazılanlar ile paralel bir bağlamda ilerleyen bir parça;

http://www.youtube.com/watch?v=u4SvIp1iwuc

ha bir de: '' abartmış ya '' deme hakkına da sahipsiniz tabi, nitekim o da umurumda değil..

'' sana isyanım yaşadığıma paralel, bu kirli sakalları al hadi bana neşe ver! ''
'' o gün geldiğinde soruları ben sorarım ''
'' gerçekten güldüğümde çocuktum, gözler açılıyor, sanırım suçum bu ''
'' dünyayı bok götürüyor be oğlum, masallar mı masum olacak ? ''

joe santana' dan, '' dünyanın çok kötü bir yer olduğuna dair argümanlar.. ''
Aşağı yukarı ömür boyu yanınzda olacak unsurlardır. Ha gülüş olayı yine bir nebze tölere edilebilir ama surat zor be abi. Şimdi bana ezel ayakları çekmeyin "suratı değişiriz" diye ki ben de o zaman "ulan sil(k)ik suratı değişecek para olsa sana çirkin çekmezler" derim.

Tamam cut.
neden üzgün görünüyorsun sorusunu hep beraberinde getirir.
içten gelen her gülümseme güzeldir, ve gülümsemeyi bilen her yüz.
yalnızlığa mahkum eder belki de..
bedenlerin sadece araçtan ibaret oldugu bu hayatta, çirkinliğin teferruattan ibaret olduğunun göstergesidir.
Konuşurken ve gülerken çoğu zaman çirkin surat ve çirkin gülüş bir an için unutulur ve herşey çok guzelmıs gibi diger insanlarla aynı seviyede oldugunuzunu sanırsınız ta kı, gülerken bir anda yakınlardaki aynayla goz göze gelene kadar. Ayrıca ulan ayna sen ne biçim adamsın.
Çirkin gülen insan yoktur içten gülmeyen insan vardır.
Insanlar kalbini gözlerinde taşır. Iyi insanlar bu yüzden güzel güler güzel bakarlar. Sevdiğimiz insanları asla kusuruyla görmeyiz.