bugün

zigana yürüyüşü ile çığ altında hayatını kaybeden dağcıların ardlarından düşündürdükleri...

üzücü haber alındı ve üzüntünün verdiği acı ile keşkeler yaşanmaya, nedenler aranmaya başlandı.
neden?
neden öldü, 10 tane iyi yetişmiş genç insan?

her insan gibi hayatlarını yaşadılar. yaşarken yapmak istediklerini yaptılar. ruhları ne şekilde kendini ifade ediyorsa o tarafa yöneldiler. doğa tutkunu, doğa sevdalısıydılar. doğanın zorluğunu yendikleri, doğa ile hemhal oldukları her gün ruhları bir için bir zafer, bir tazelenme idi.

insanı ruhu çeker götütürür bir yerlere... neden sormaz giderken... gider sadece...

ama sonuç; pırıl pırıl gençlerin, yaşaması yakıştırılan nice güzellikleri ardında bırakıp, varlık yoluna devam eden gençlerin artık soluk alıp vermiyor olması olunca...
nedenler sorgulanır
nedenler bulunur
hata aranır
hata bulunur
suçlu aranır
suçlu bulunur

bulduk. tamam bulalım. ama bulduklarımız bize kaybettiklerimizi getirmiyor. ve aynı buluntular daha kaç kaybımıza neden olacak... buna engel olamayacağız. çünkü bu aynı nedenlerle yaşanan kaçıncı aynı sonuçtur.

tedbirsizlermiş
tracking tarzı yürüyüşle kar yürüyüşü olmazmış
kar testi yapmadan yürünmüş
en basit bilinmesi gerekenler uygulanmamış
etraftaki avcılar silah sıkmışlar
vs. vs. vs.

nedenler; her son nefes olayında hep vardır ve de olacaktır. nedensizi olabilir mi hiç?
21 yaşındaki, her bir hücresinden sağlık fışkıran bir genç sahanın ortasında aniden düşüp son nefesini veriyor.
neden!!!?
kalp!...
kalp krizi.
nedeni bulduk. faydası... bir başka insanın kalp krizi geçirmesine engel olabilecek miyiz?

evliliklerinin ilk gecesinde şofben zehirlenmesinden ölen çift için nedenler nedir?
bir şofbeni kullanmayı bilememek midir?

neden yalancı olan zahir nedenlere sığınma ihtiyacındayız. neden bu ihtiyaçla zavallılaşmaya bırakırız kendimizi.

her insanın bir ölüm nedeni olacağını atlarız, bu neden sadece "neden"dir.
biz insanların, ölüm sırrı üzerindeki perdeyle yüzleşmemiz için. "neden"lere bulduğumuz her cevap aslında perdedir... kızarız, kahroluruz ve yetiniriz...

mânâ ehli kişiler ise ölümün nedeniyle değil, vaktin takdir edilmiş olmasıyla olduğunu bilir ve nedenlere paye vermezler. ölüm karşısındaki bu gerçek olanı batını görebilme kabiliyeti metanet verecektir ve en zoru ayakta dimdik karşılamayı, kabullenmeyi getirecektir. *
bilirler, dünya üzerinde soluk almamızın vaktinin takdir edildiği gibi, o soluğun kesileceği vaktin de takdir edileceğini. doğmamızda bilmediğimiz gizle dolu görevimiz olduğu gibi ölümümüzde de aynısı mevcuttur. *
ömrümüz bellidir, tıpkı bankaya yatırlan paranın vadesi gibi... ama ömrümüzün vadesinin sahibi biz olmadığımız için bilmiyoruz süreyi, tıpkı paranın vadeden haberinin olmadığı gibi...

neden, açık ve seçiktir. takdir-i ilahi.
tabî görebilenlere...
gücü yeten olmuş mudur karşı koymaya hiç...

Allah; ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin ve elbette, kalanlarına ganî ganî sabırlar versin.