bugün

şimdi diyeceksiniz ki; "kardeşim hem yemek yapamayan diyosun hem sevgili diyosun; ne iş?"

gönül bu arkadaşım. ayırt edemiyorki yemek yapan/yapamayan. öğretemedik geri zekalıya. işte böyle çeker çileyi.

bi güzel kilitleyecen onu mutfağa; cehennemde yanmak istercesine seviyorsa zaten güzel yemekler yapacaktır.
"yıllarca beni en berbat yemeklerini sevdiğimi söylemek zorunda bıraktın. hep hazır yemek ısmarlayıp cüzdanımı kurttun. şimdi sıra sende. 1 saat içinde güzel bir yemek yapmazsan kapı asla açılmayacak."

(bkz: i want to play a game)
kitlenenin yerinde olsam; saatlerimi mutfakta oturup şarkı söylemek, fayanslara bakmak, hayal kurmak gibi uğraşlarla bir şekilde savuracağım olay. şu yaşa kadar yemek yapmayı öğrenmemiş bir insan, ancak gerçekten zorda kalırsa* ya da canı öğrenmeyi isterse öğrenir. bir şeyi baskıyla yaptırmaya çalışmak ne derece mantıklıdır? siz yemek yemek istiyorsanız, buyrun yapın efenim kimse sizi tutmuyor. sevgilinizse malınız, hizmetçiniz değil ya.
sonunda kilitlenen tarafın kilitleyen tarafı pişman etmesiyle sonlanacak eylemdir. **
kilitli kaldığı sürece mevcut yemekleri tüketir kilitli kişi.
(bkz: seks yapmayan sevgiliyi yatağa kilitlemek)
eylemin faydalı olabilmesi için bide eline yemek kitabı tutuşturulmalıdır.
kilidi açıldığında, kıyafeti müsaitse, doğruca kapıya yönelmesi, gösterebileceği en hafif tepkidir.

tabi bunun yerine "aaaşkııım ben çok akıllandım, bak sana ne pişirdim... hadi gözlerini kapa!" deyip bütün cilvesini bedenin her bir zerresine yükleyerek, sizi gözlerinizi kapatıp, ağzınızı açık tutmaya ikna ettikten sonra kendince hazırladığı karışımı(bulaşık jeli + yoğurt + reçel + kireç sökücü + bulaşık suyu + salça şeklinde veya başka türlü hazırlanabilir) ağzınıza dökmeden önce dudaklarınıza son öpücüğü kondurma ihtimali de vardır. öper, döker, kaçar. kaçamamam ihtimalini düşünmek istemez insan. bir adam sırf yemek yapamıyor diye sevgilisini mutfağa kilitleyebiliyorsa böyle bir durumda vay haline!..