bugün

Bir şehir

Neyimize yetmez bir şehir
Ellerin avucumdaysa
Kalbini kalbime ekleyip
Sevdamıza yazsak bir şiir
Neyimize yetmez bir hayat
Gözlerin gözlerimdeyse.

Bir şehir,
Bir sen
Bir de ben.
Neyimize yetmez herhangi bir hayat.
Ellerin ellerimdeyse ?

Bir gün gelirsen
Hangi kent güzelleşmez,
Hangi ev ısıtmaz bizi
Kapısından girersen.

Hangi duvar yıkılmaz
Sorular doğruysa ?
Ahmet telli neyimize yetmez
Yan yanayken dinlersek.

Hangi kar yağmaz üstümüze
Hangi yağmur ıslatmaz bizi
Bir gün gelirsen
Hangi ekmek doyurmaz karnımızı
Hangi elim yetişmez sana
Ellerini uzatırsan..

Hangi şehir
Hangi deniz
Hangi yer
Hangi dert aldı seni benden.
Hangi ben
Kaybettim seni bulup bulup,
Hangi sevmeler yetmedi ?

Hangi şehir
Hangi deniz
Hangi dağ ?
Hangi ada
Hangi inanç
Hangi sol, hangi sağ ?
Seni benden alan yalnızca bir şehir mi?
Yoksa bir şehri baştan başa saran
Yalnız ümitsizliğin mi ?

Bir şehirde bulmuştum seni,
Uğrunda ilk defa bir kadının
Ah bir bilsen
Nice şehirler yakardım
Bir şehir aldı seni benden
Dağlarına bakıp bakıp yakardım..

Bir şehir mi yetmedi ?
Bir şehre hissizliğin mi ?
Yoksa bir şehirden öteye
Bir şehrin dağlarından büyük
Sevgime, sevgisizliğin mi ?

Hangi rüzgar siler kokunu
Burnumda her an tütürse ?
Hangi ölüm alabilir seni
Hasretinle her gün ölürsem?

Hangi şehir ayırabilirdi ah,
Gönlün hâlâ bendeyse ?

Elimi kolumu bağlayıp
bir şehir esir aldı beni.

Seni de benden aldı
Bir başka şehir.
Hemen kalktı gökyüzünden içime elem veren bulutlar

Geçirdiğim anda gözlerini fal taşı gibi açışın koluna bileziği

Ve yeryüzüne birtürlü sığamayışım

Islatıp ıslatıp geçirişim parmağına yüzüğü dün gibi aklımda

istemiyorum alma artık ağzına sabah öğle akşam benim adımı.
Kimseyi yerine koyamıyorum, yemekte ekmeksiz doyamıyorum.
Buraya atıyoruz millet bok atıyor, yazar tanıdıklara gösteriyoruz mükemmel diyor.

Heves kırıcı yavşaklar.
bu gece yorgunum ;
bana bir tas su gerek.
belki de tüm şarabı içmeliyim,
besmele çekerek.
Hani nerde pınar başında sazıyla Karacaoğlan?

Yok mu bizim Keloğlan, eşeğiyle şakıyan?

Köroğlu, Fuzuli; masalmış bizi oyalayan,

Yaşarken biz bulamadık;

Anlattıkları gibi değilmiş anlaşılan şu cihan..
kimse aşık olmadı şu fakire
ne bir dul ne bir bakire
sabunla idare etmiştik işi
zam geldi hacı şakire.
arkadaşlar tamam bu seferlik denediniz bir daha olmasın şaka şaka şimdi ben de bir tane deneyeceğim.

uzun bir yoldan geldim kentine,
leylekler eşlik etti gökyüzünde
umudum doğan güneşte.
dağılıp giden bulutlar var yine,
artık gitme vakti geldi diyor biri
ğ harfi bozdu tüm işi ya.

baş harflerine bakın gençler ben yaptım.*
ordulara bari laf etmeyeydin hazıra konan, o ordular öldüler, senin yaşında olanlar da vardı.
geldim geldim yoksunuz
siz ne biçim boksunuz
kapı oldu duvar
sokaklarda bok mu var?
Tavan arasında çınlayan, sessizliğin şarkısıdır.
Omuzlarından dökülenler sadece papatyalar.
Kış geceleri, bütün dünyaya bu mesajı haykırır,
Gökyüzünü süsleyen minik minik lambalar.

Duvarlara ışıldayan her güz sabahında,
Boyunlarını büken çiçekler uyandığında,
En güzel tablolar olurlar, seni gören aynalar.
Yağurmurların ardından
Esiyorsa yeller
Seni bana hatırlatır
O masum güller

Kurumuşsa güllerim
Haram olsun emeklerim
Ben her gece seni
Dönecekmiş gibi düşlerim

inanma onlara gülüm
Bırak benim olsun ölüm
Senin olmadığın dünyada
Hergünüm zulüm.
henüz deniyoruz. hemen şeyapmayın.

--gardenya soldu--

aynalı belalar sarmış başımı, adımlarım tükendi
anılarda kaldı bir şiir ve şarkının sevişmesi
yıldızlarım uyanıyor uykusundan, gözlerim küçülüyor
gökyüzünün ortasında duruyor duvar gibi bir yalnızlık

doğmamış günlerde yaşayacağım artık
takvimlere işlenmemiş bir tarihin insanı gibi
denizin geliyor aklıma, ürküyorum
denizinin ortasında çırılçıplak bir gül yatıyor

kollarıma çöküyor ölü doğmuş bir sevda
saatler bozuluyor, uykular kaçıyor sonbaharın sesine
rengi atmış cumartesi gecelerinin,
görüyorsun
penceremde uyuyor solmuş bir gardenya
Kâlbin ışıksız olduğu her gündüz gece,
Gözyaşımın düştüğü her toprak hüzün çiçekleri.
Dilime ulaştıramadığım boynu bükük her hece,
Yankılatır tüm gece, hıçkırık sesleri.

Bir nehir akar nazlıca, kirpiklerimin kıyısında,
Bir rüzgâr okşar penceremi belki, bu sonbaharda,
Ve soğuk odamın sessizliğinin tam ortasında,
Gözyaşımın düştüğü her toprak hüzün çiçekleri.
şiir yazarım ama intihar etmenizden korkuyorum.
Sen,
Dağ gibi duran adam..
Bilemedim en çorak yanlarını bana göstereceğini..
Sen,
Güneşi kıskandıran adam...
Bilemedim herkesi ısıtırken beni yakacağını..
Sen,
Karanlık gecede parlayan ay ışığı adam
Bilemedim herkesin yollarını aydınlatırken,
Benim kaybolma nedenim olacağını..
Sen,
Dalgaların kıyıya vuran muhteşem sesi adam
Bilemedim herkese huzur verirken beni sağır edeceğini...
Sen,
Yağmurdan sonra gelen toprak kokusu adam
Bilemedim herkese mutluluk verirken, beni o topraklara nefes alırken gömecegini..
Sen,
Ah sen...
seni ,bir çicegin kaldirim kenarinda
yahut esmer bir kadının kırmızısında
-ki sen kırmızıyı solurdun sonbahar geceleri-
rakinin havayi yirtan anasonunda seni
görür gibi oluyor gözlerim
Meme meme meme
Göt göt göt
Am am am
bir ileri iki geri
Ve allahın son peygamberi
Değil midir ki receb tayyib erdoğan han aleyhisselatuvesselam hazretleri?
Ordular,
ilk hedefiniz
akdeniz;
ileri!
Çünkü sikiş;
Orada güzel..
Ha!
Let's hope this isn't the final game you'll ever play..
iki satırlık şiirleri hakediyorsun sen
gülümsemek gibi, yarınlar gibi.

-bedreddin.