bugün

(bkz: anlatacak bir hikayesi olmayan insan)
mayıs 2008 di. gözleri mavi bedeni çicek kokan bir kadına aşık oldum. titriyordum her baktığında bana. gözleri güneşli bir deniz manzarasını andırıyordu. aşık bir kere olurmuş insan oda benim ilkimdi. seni seviyorum hala hala ve hala.
(bkz: 404 not found)
yine aylak günlerimden bir tanesi samimi arkadaşlarımla basketbol oynamışım almışım suyumu kültürparkta bankın birinde oturuyoruz. iki tane de kız geliyor ama bir tanesi bir başka geliyor yürüyüşü bile güzel. yaklaştı geçti gitti ben hala bakıyorum. arkadaş dürttü de kendime geldim. gitti kız üzüldüm derken aynı arkadaş bir daha dürttü. geliyor lan dedi saçma bir mutluluk kapladı beni anlayamadım ne olduğunu.
laf atma gibi bir niyetim yoktu ama bir 10 metre mesafeden gözlerime bir baktı. ikisi de bakıyor ama ben diğerini görmüyorum nerdeyse.
tam yanımızdan geçerken ağzımdan kızların duyabileceği şiddette şöyle bir laf çıktı:
- abi diğeri değilde şu kırmızı ayakkabılı güzelmiş harbiden.

tam ne dedim lan ben diye düşünürken ikisi de kafalarını eğip ayakkabılarına baktılar ama ayakkabılar beyaz ve mavi kırmızıyla alakası yok.
bunlar hafiften küçük düştüler tabi geriye laf söyleme gereği duyup durdular birden.
benimki aynen şunu söyledi:
(yanımdaki arkadaşın ayakkabılarını göstererek)
- kaç saattir basketbol oynuyorsunuz birlikte, hiç mi yüzüne bakmadın kırmızı ayakkabılı arkadaşının?

ben de gülüyorum kızlar da, bizim arkadaşlar zaten yattılar yerlere kahkaha atıyorlar.
tam gidecek gibi oldular aklıma söylediği söz geldi. üzerimizde basketbol oynadığımıza dair hiç bir şey yoktu.sıradan eşofmanlar, spor ayakkabılar vardı. basketbol topu da daha önce bizden ayrılmış olan arkadaş tarafından evine götürülmüştü.
nereden biliyorsun basketbol oynadığımızı dedim kem küm etti işte belli halinizden falan filan.meğer basketbol oynarken izlemişler bizi sonradan öğrendim. * sonrası malum tanışma faslı, bir kahve mi içelim ne yapalım geyiği olan oldu.
telefonlar alındı.
konuştuk ettik buluşmayı ayarladım sonunda. hani ilk buluşma önemlidir ya, kızın gönlünü kazandın kazandın. cinlik peşine düştüm ben tabi. aradım bunun en yakın arkadaşını dedim beğendiği almayı düşündüğü bir ayakkabı var mı? şansıma geçen gün beğenmişler bir tane ayakkabı. hatta yakın arkadaşı ben alıcam onu sen alma diye ikna etmiş bunu. hediye almam hoşuna gitti herhalde ki sağolsun ayakkabıdan feragat etti. gittik mağazaya arıyoruz ayakkabıyı neyse bulduk. renklerini sordum ben kız neden bu güzel bunu beğenir dedi. dur bekle dedim. çalışan getirdi bir tanesi kırmızı. o kadar güzel bir kırmızı ki utanmasam ben giyerdim * neyse aldım ayakkabıyı kıza da yemin ettirdim söylemesin hediyeyi benimkine diye.

buluşma günü geldi süslenmeler parfümler filan sonunda buluşabildik. masada poşet oturuyorum kafede.
geldi bu, nasılsın muhabbeti sipariş verme safhası derken poşeti sordu.
gayet sakin bir şekilde belli etmeden:
-değer verdiğim birisine uzun zamandır almayı istediği bir şey aldım. umarım beğenir. sen de bir baksana fikrini söyle. dedim açtım paketi. gördü ilk söylediği şey arkadaşının ismiydi. o mu söyledi dedi. rica ettim onun suçu yok falan dedim geçiştirdim. asıl önemli şeyi sonradan farketti rengi de kırmızıymış dedi *
tabi geleneksel olarak teşekkür ederim ama kabul edemem sözleri ardından ikna çabaları. en sonunda almazsan ben giymek zorunda kalırım bak dedim yine yanaşmadı. tamam o zaman bundan sonraki buluşmalarımızda toplamda ayakkabının fiyatına ulaşana kadar sen ödersin hesapları dedim. anlaştık sonunda.
bir sonraki buluşmada ben ödedim böyle anlaşmamıştık dedi. ben de işportadan aldım dandik bir şey zaten dedim kapattım konuyu.

böyle başladı hikayemiz. çok sürmedi aşık olduğumu anlamam. ama şunu zamanla anladım aşık olmak her zaman bir süreç almayabiliyor, kültürparkta karşıdan gelirken gönlümü fethetmişti zaten.

özet: ilk görüşte aşk var olum vallaha var.
ayaklarının güzel olması yeterli. *
gördüm. beğendim. belli ettim. açıldım. karşılık buldum. sevilmedim. sevdim geldi ve sevdim gitti.