bugün

duyuyor musun, saklı suya
dönüşen yaz unutmalarımızın,
iki çakıl arasından geçtiğini.

başımı döndürüyor,
mavi otların akşam kızıllığına
karışan yakımlı ezgileri.

çiçeğini çoktan döktü
temmuz zakkumları, ey şiir bilicisi,
unutmalar avlusundasın artık.

hangi yazdı o, kutsanmış
defne dallarıyla kuşatan,
bulmayı hayal ettiğimiz ıssızlığı

anladım, ipek körlüğüdür
çekip alan elimden hışımla,
üç rengini görüngümün.

kırgın sözlere sığınmak,
yeter mi kavramaya, eski diller
yarası almış gülün ürpertisini...

daha böyle nice yazlara
kalırdı tutkularımız: öpebilseydik
ebruli ağzından yeryüzünü...

birbirini kökleriyle tanıyan
iki bitkiye dönüşürdük zamanla;
kızılağızlı sığlasıyla esrik sakızlısı ege'nin.

ana dilimiz olurdu belki de,
tozlaşan çiçeklerimizin
gizemli dili...

(bkz: ahmet uysal) *
güncel Önemli Başlıklar