bugün

hele bir soluklan, otur şöyle yiğenim, sesime kulak ver. iyi dinle. bu dersler çıkarılacak nefis bir hikayedir. bir yiğitlik, bir kahramanlık destanıdır.

çok eski zamanlarda, yaklaşık 20 yıl önce falan, daha tayfun 'hadi yine iyisin' albümünün hazırlığı için stüdyoya girmeden önce, turgut özal parmağından vurulduğu sıralar yani, çocukların merak içinde babalarına susam sokağında elinin gölgesi ile çeşitli mahlukat şekilleri yapan adamın mesleğini sorup, tatmin edici bir cevap alamadığı zamanlar...

yorganlar vardır, bilir misiniz, ananelerimizin pamuk elleri ile, göbekten çıkan pamuklar gibi saf ve temiz yün-pamuk karışımını doldurarak, yine üzerine pazardan alınmış pazen kumaşlarla geçirirerek yapmış olduğu, mis gibi kokan yorganlar... hani üzerinde sevişirken sürtünmeden dolayı veya biraz osuruğun ayarını kaçırırsanız tutuşup alev alacak gibi duran günümüz elyaf yorganlarına hiç benzemeyen, saf ve doğal, katıksız. tasarımdan uzak, işlevselliğe yönelik. sımsıcak. adam gibi yorgan derler yani, öyle işte.

ama bu yorganların bilinmeyen bir yönü vardır, hiç anlatılmayan. bu yorganlar gündüz dolapta bildiğin yorgan gibi dururken, gece uykumuzun en derin anında bir pehlivana dönüşürler. hem de elimizi kispetinin içine sokup, avçuklayamayacağımız yiğitlikte bir pehlivana. o pehlivan ki, nalbur önü meraklı muhabbet adamları gibi uzun, emekli noterler gibi enine... güreşiriz gece boyu, bacaklarımızla iter, koltuk arasına kıstırırız, altından girer, üstünden çıkarız değil mi? ama sabah o pehlivan ki bizi günün ilk ışıklarından önce tuş edip, tekrar o bildiğin yorgan haline dönüşür. sabah kan-ter içinde uyanışımızın sebebini ise, güreşten değil de sıcaklığına veririz.

ama candır, delikanlı adamdır o pehlivan, derdiniz varsa, sayıklıyorsanız sizi dinler. bildiğin yorgan.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar