bugün

doğru önerme.

yapıp ettiklerimizin sonuçlarıdır ceza olarak algıladığımız şeyler.
olay bizde bitiyor yani aslanım.
peki bu neden böyle?
ya da ne diyorum şimdi ben?
ya da o ne diyor?

‘Meyveyi yemeyeceksin’ demiştir Tanrı. Bu, eğer Tanrının bir yasasıysa Adem’in meyveyi yemesine ‘imkan olmadığı’ndan başka bir anlama gelmemektedir. Oysa Adem meyveyi yiyebileceği düşüncesini de edinir bu cümleyi işittiğinde. Yasa ile yasanın çiğnenebileceği fikri aynı ‘çağrıyla’ doğarlar. Tanrının ‘meyveyi asla yiyemeyeceği’ doğrultusundaki sözleri bir bakış açısından bir ‘çağrı’ olarak değil bir ‘bilgi’ alarak düşünülebilir: Meyveyi yemesi Adem için kötüdür yerse düşecektir. Ama eğer Adem bilgisizse, kendi bedeniyle elmanın bedeninin karşılaşmasının yok edici, kendisine zarar verici bir durum yaratacağını bilmiyorsa, o bütün bu işe Tanrının bir buyruğu gözüyle bakacaktır. Her durumda Adem içinde uyanan bir isteğe uyarak elmayı yer ve ‘zehirlenir’ yani dünyaya düşer, ‘cennetten kovulur’. Ama bu haliyle o, Tanrının yasasını çiğnediğine, yani ‘günah işlediğine’ bu yüzden Tanrının onu cezalandırdığına inanmaktadır. Öteki bakış açısından Tanrı hiç kimseyi cezalandırmış falan değildir.Adem meyveyi yemesinin kendisi için ne sonuçlar yaratacağını tastamam biliyor olsaydı içinde elmayı yemeye yönelik bir arzu uyanmaz, elma ona zaten tiksindirici gelirdi. Her durumda, ‘yasa biçimi’ ile ‘gerçekliğin biçimi’ birbirinden ayrılmaktadırlar. Önümüzde aynı olayın birbirine paralel iki anlatısı bulunuyor. Adem’in bakış açısından ve Tanrı’nın, yani gerçekliğin bakış açısından iki defa anlatılıyorlar. Tanrı açısından bakıldığında her şey kudret ve ‘karşılaşmalar’ tarzında ifade edilecektir. Geçmişteki, şimdideki ve gelecekteki karşılaşmalar. Bunlar onun gözünde mutlak bir determinizm halinde birbirlerine bağlanmışlardır. insanoğlunun gözünde ise böyle değildirler. Böylece, bu evrensel, değişmez, yerinden oynatılamaz determinizm insanlara (bu arada Adem’e) hukuki bir yasama olarak görünür. Öyleyse o Tanrısına bir dizi ‘yüklem’ atfedecektir: Tanrı ‘yargılar’, ‘hüküm verir’, ‘kararlar alır’ ‘cezalandırır’, ‘intikam alır’ vesaire. Onun ‘adil olduğuna’ herkes emindir elbette, ancak hikmetinden sual olunmaz. Geleceği görebildikleri ölçüde melekler Tanrıya Hagar’a gelecekte israiloğullarına bela getirecek oğluna su içirebileceği vahanın yerini gösterdiği için çıkışırlar. Durum tuhaftır, çünkü Tanrının cevabı, ‘ben insanları gelecekleriyle değil, şimdi ne olduklarıyla değerlendiririm’ olmuştur. Her durumda Tanrı için ‘bilgi’den başka bir şey yokken, insan için önce ‘inanç’ ardından ‘bilgi’ gelmektedir.

baker.
insan Hakları Yazıları (2) 7/8.98, sayfa: 124–131