bugün

evrim in karşısına koyulan yaradılışın hiç bir şekilde bilimsel dayanakları olmaması ve bilime dayanmaması gerçeğidir.

yaradılış ancak insan mantalitesinde varolabilir; kanıtları yoktur.

ancak buna inanan insanlar evrimi "teori" diye aşağılamaya kalkarlar.
bir makale konusu olabilir. mesela;

bir dağ düşünün, beceremezseniz küçük bir tepe hayal edin.
ve tepe noktasında yaşayan canlılar olduğunu varsayalım.
bu canlıların oraya nasıl geldiği konusunda iki yaklaşım var;
yaratılışcılar,
onlar orada var edildi, yoktan geldi, bir ışıkla orada var oldu diyorlar.
diğerleri ise,
yamaçlardan tırmanarak, sürünerek, emek sarfederek o noktaya ulaştılar diyor.

acaba hangisi daha mantıklı ya da gerçekçi geliyor olabilir.
bir ışık parlaması ile orada var olmaları mı?
uzunca bir süreç sonunda başarıya ulaşmış olmaları mı?
evrim teoridir. bunu bilmeyen bilimden uzak insanlar evrim kanıtlanmıştır der. ancak evrim ne kanıtlanmıştır, ne de çürütülmüştür. gelelim yaratılış teorisine. bilim insanları ilahi bir gücün varlığını çürütemez. çünkü dünya'nın yaratılmasından tutun, ilk varlığın bir şekilde meydana gelmesi gerekmektedir. yani hiçten var olmalıdır ilk varlık. bu da bilime göre ancak doğaüstü bir şey ile olabilir. başka acıklaması yoktur. o yüzden yaratılış teorisi teoridir ve çürütülmemiştir.
evrim ilk canlının oluşumunu acıklamaz. canlının nasıl geliştiğini söyleyen bir teoridir. ancak yaratılış teorisi ilk canlıdan bahseder. bu nedenden dolayı karşılaştırma yapmak yanlıştır. yani evrime uğrama ve yaratılış aynı anda kabul edilebilir.
yaradılış bir hayal ürünü, evrim ise basit bir teoriden öteye gidemeyeceği için doğru önerme.

yaradılışın bilimsel kanıtlarının olmamasının yanısıra evrimin de bilimsel kesinlik sağlayan kanıtları yoktur. kaldı ki, olsa bile daha birkaç yüz sene evvel avrupalılar hasta olmamak için yıkanmıyor, suyla temas edilmesi halinde vücutlarındaki gözeneklerin açılacağını ve buradan da mikropların girip kendilerini hasta edeceklerini düşünmüyorlar mıydı? insanlar sonradan parfüm adını verdikleri türlü kokuları sürerek kokularını gidermeye çalışmıyor muydu? oysa şimdi suyun ana temizlik maddesi olduğunu bilmeyen var mı? belki çok sonraları bu gerçek de değişecek. değişmeyeceğini kim kanıtlayabilir ki?

daha ilk çağlarda dünyanın düz bir tepsi olduğu, öküzün boynuzlarının üstünde olduğu düşünülmüyor muydu? sizce dünya hala tepsi mi? yoksa bir küre mi? hayır, dünya bir elips. ve gelecekte insan duyuları farklı frekans aralıklarını da algılayabildikleri bir zamanda dünya kavramının neleri kapsayacağını biliyor muyuz? veyahut, bilindiği üzere sürekli genişleyen kainat değişecek de dünyamız aynı mı kalacak?

daha dün sağlıklı yaşamak için bol bol su içilmesi gerektiği söyleniyordu, fakat uzmanlar suyun o kadar da fazla alınmaması gerektiğini tartışmıyorlar mı bugün?

demek istediğim din de bilim de sürekli değişiyor, ama gelişmiyor. evet, ilk 'düşünmeyi bilen' insanların sordukları soruları hala soruyoruz: niçin buradayız? insanoğlu da kainatın sırlarına biraz daha eriştiğini zannederek kendini kandırıyor.