bugün

Sap gibi ortada olan bir gerçek.
türk dizi tarihinde bu kadar kaşarlığın 192847566 tonuna bulaşıp da "suçsuz, mağdur" ayağına yatabilen, komedi derecesinde mağdur edebiyatçısı bir karakter daha görülmemiştir.

kardeşinin sadece gezdiği sevgilisiyle daha sıkı fıkı ilişkiye başladı, yani geceyi evinde geçirecek kadar ilişkiyi cozuttu. bir nevi kardeşinin sevgilisini elinden aldı.
ailesini sınava gidiyorum diye kandırıp oğuza gitti, orada halının üzerinde ateşli bir şekilde sevişti.
sonrasında oğuza hamile olduğunu söylemeye gittiğinde evde yarı çıplak ceydayı gördü ve merdivenden düştü. hamile olduğu bebeğini kaybedince anlaşıldı. ailesi tabi haklı olarak çok öfkelendiler.
sonra oğuz onu isteyince bu ayıbını örtmek için apar topar oğuzla evlenmek durumunda kaldı.
sonrasında zengin kocasıyla hava atmaya başladı. oğuz bir keresinde ona yurt dışından kürk getirince, ailesinin önünde eski pembe paltosunu tuttuğu gibi neclanın yüzüne fırlattı. kız donakaldı. leyla şıllığıysa şımardı, yılıştı, böbürlendi, pis pis sırıttı.

necla, kendisine bu yapılanların intikamını almak için bir ahlaksızlık edip oğuz leyla evliyken yatağa girdi, sonra ablasının kocasıyla kaçtı.
fakat leyla 1 kez değil, 3 kez oğuzla kaçtı, gümbür gümbür azdı kudurdu. ali rıza bile demişti "cenazeme bile sokmayın." diye.

netice olarak necla ve leylanın kaşarlık genleri çok sağlam; ayrıca biri aşırı ruhsuz diğeriyse aşırı gıcık çirkef huysuz bir asalak, al birini vur ötekine. *
hünkar hanımın yanında esamesi okunmaz onun.( biz zamanlar çukurova )